Maden Projesi, Kırşehir'in sonu olabilir.
Yılda 40 milyon tonluk kazı, zehirli kimyasallar, 480 metrelik dev çukur ve binlerce ton patlayıcı... Kırşehir’i çevreleyen Kervansaray Dağları’nda planlanan maden projesi, Seyfe Gölü’nden Kızılırmak Havzası’na kadar geniş bir alanı tehdit ediyor.

Koç Holding ve Fernas ortaklığındaki DEFAŞ'a ait, Kırşehir’i çevreleyen Kervansaray Dağları’nda yapılmak istenen altın madeni projesi için nihai karar niteliğindeki toplantı, 30 Ekim Perşembe günü saat 10.30’da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda gerçekleştirilecek.Bu toplantıda projenin onaylanması halinde, Kırşehir’in doğal dengesini, tarımını, hayvancılığını ve içme suyu kaynaklarını tehdit edecek büyük bir çevresel yıkım süreci başlayacak.
Yılda 40 Milyon Tonluk Kazı, Zehirli Kimyasallarla Ayrıştırma
Proje kapsamında yılda 40 milyon ton civarında malzeme çıkarılacak. Bu malzeme, altın ve diğer elementleri ayırmak için zehirli kimyasallarla işlenecek. Elde edilen cevherin yurt dışına gönderileceği belirtilirken, içinde yer alan nadir elementlerin akıbetine dair herhangi bir bilgi verilmemesi dikkat çekiyor.
Uzmanlar, bu durumun stratejik madenlerin denetimsiz şekilde yurtdışına çıkarılması anlamına geldiğini ve Türkiye açısından ekonomik bir sömürü mekanizması oluşturduğunu ifade ediyor.
480 Metrelik Dev Çukur: “Zehir Havuzu” Tehlikesi
Maden sahasında açılacak üç ocaktan biri 1800 dönüm büyüklüğünde olacak. 480 metre derinliğe sahip bu açık ocak, Seyfe Gölü kot seviyesinin altında kalıyor.Bu da, yeraltı sularının zamanla ocağa dolacağı ve zehirli kimyasallarla dolu dev bir kraterin oluşacağı anlamına geliyor. Söz konusu çukurda suyun birikmesiyle birlikte radyoaktif ve toksik elementlerin çözünmesi, bölgeyi uzun yıllar sürecek bir ekolojik felakete sürükleyecek.
Toprak ve Suya Sızacak Kimyasal Zehirler
Cevherin ayrıştırılmasında sodyum silikat (Na₂SiO₃), potasyum amil ksantat (PAX), Aero 8045 ve 404, bakır sülfat (CuSO₄·5H₂O), metil izobütil karbinol (MIBC), kireç, flokülant ve koagülant gibi kimyasallar kullanılacak.Bu maddelerin yeraltı sularına karışması durumunda, arsenik, kurşun, siyanür ve ağır metal türevleri toprağa sızacak ve hem tarım hem içme suyu kaynakları geri dönüşsüz biçimde kirlenmiş olacak.Kızılırmak Havzası ve Seyfe Gölü ekosistemine olan yakınlık, Ankara’nın içme suyu rezervlerini bile riske atıyor.
8 Bin Kamyon Patlayıcı ve Yeraltı Suyu Riski
Projeye göre, 50 tonluk kamyonlarla getirilecek 8 bin kamyon dinamit ve amonyum nitrat bazlı patlayıcı kullanılacak.
Bu patlamalar, yeraltı su yollarını değiştirecek, Özbağ’daki şehir su kuyularını kurutacak ve Kırşehir’i susuz bırakacak.
Ayrıca, bu patlamalar sonucu ortaya çıkacak toz bulutları, zehirli kimyasallarla birleşerek solunum yolu hastalıkları ve kanser riskini artıracak.
Tarım, Hayvancılık ve Ekonomi Çökme Noktasında
Kervansaray Dağları’ndaki maden sahaları, Malya Ovası gibi 5 bin yıldır tarım yapılan alanlara çok yakın.
Yeraltı su akışının bozulması, tarım arazilerinin kurumasına yol açacak. Bu durum, binlerce çiftçinin ve hayvancılıkla geçinen ailenin geçim kaynaklarını yok edecek.
Uzmanlar, maden faaliyetlerinin başlamasıyla Kırşehir’in tarım ve gıda üretim kapasitesinin çökeceği uyarısında bulunuyor.
Kültürel Miras ve Doğal Peyzaj Tehlikede
Kervansaray Dağları, yalnızca bir doğal alan değil; Ahilik kültürünün beşiği, Seyfe Gölü flamingolarının yaşam alanı ve 1. derece sit bölgelerine komşu bir ekosistemdir.Açık ocak patlatmalarıyla birlikte bu bölgedeki tarihi dokular, kaya yapıları ve doğal manzara ciddi biçimde tahrip olacak.Bu durum, Kırşehir’in turizm ve kültürel kalkınma potansiyelini de ortadan kaldıracak.
Jeolojik Tehlike: Fay Hatları ve Heyelan Riski
Jeoloji raporları, maden sahasının aktif fay hatlarına yakın olduğunu gösteriyor. Ancak ÇED dosyasında bu tehlikeye dair ayrıntılı bir analiz yer almıyor.Patlatmalı açık ocak işletmeciliği, yüzeyde kayma ve heyelan riskini artıracak; bölgedeki köyler ve yerleşim alanları için ciddi güvenlik tehdidi oluşturacak.
Sonuç: Kırşehir’in Yaşam Kaynağı Tehlikede
Kervansaray Dağları’nda planlanan altın madeni projesi, yalnızca bir çevre meselesi değil; yaşam hakkı, su hakkı ve gelecek nesillerin varlık hakkı meselesidir.Onaylanması halinde Kırşehir’in toprağı, suyu, havası ve tarımı geri dönüşsüz biçimde zarar görecek.
Uzmanlar, 30 Ekim’deki toplantının sadece bir maden projesine değil, Kırşehir’in kaderine dair bir karar olacağını vurguluyor.Ayrıca bu projenin onaylanması ile birlikte sırada bekleyen diğer firmalar da tek tek madencilik faaliyetlerine başlayacaklar ve Kırşehir'i tehdit eden unsurlar daha da katlanacak.







