HİÇBİRŞEYE BENZEMEZ SİLAH ARKADAŞLIĞI…

Bu arkadaşlık sadece bir mesleki ilişki olmanın ötesinde, hayatın en zorlu ve riskli anlarını paylaşmaktan doğan, sıradan dostluklardan çok daha güçlü bir sadakat, güven ve kardeşlik duygusu içinde yetmişli yıllara dayalı bir ahtı vefadır.

Gündem Yayın: 23 Ekim 2025 - Perşembe - Güncelleme: 23.10.2025 14:26:00
Editör -
Okuma Süresi: 9 dk.
Google News

HİÇBİRŞEYE BENZEMEZ SİLAH ARKADAŞLIĞI…
Hiçbir şeye benzemez Silah Arkadaşlığı; bu arkadaşlık sadece bir mesleki ilişki olmanın ötesinde, hayatın en zorlu ve riskli anlarını paylaşmaktan doğan, sıradan dostluklardan çok daha güçlü bir sadakat, güven ve kardeşlik duygusu içinde yetmişli yıllara dayalı bir ahtı vefadır. 
Silah Arkadaşlığı; ne kadar gelişmiş harp, silah, araç ve gereçlerine sahip olunursa olunsun, o sistemleri kullanacak fedakâr, serdengeçti, iyi yetişmiş, temiz yürekli askerler olmazsa muvaffakiyet sağlanamaz. Doğrumu? Doğru…
En modern harp, silah ve araçlarına sahip, en iyi eğitimi almış askerlerden müteşekkil bir ordu dahi eğer silah arkadaşlığı ruhu tesis edilmemiş, yürekler ortak bir idealde birleşmemiş, askerleri birbirlerinin dizlerinde can vermeye hazır değilse muvaffak olamaz. 
Silah arkadaşlığı kavramı, bir ordunun manevi atmosferinin bir yansımasıdır, bir orduyu gerçek bir ordu yapan ve orduya ihtiyaç duyduğu kuvveti veren harmonik bir enstrümandır. Yalan mı? Değil.
Silah arkadaşlığı paylaşılan bir idealler kümesidir, kardeşlik hukukudur, bir ulusun sahip olduğu namus ve şerefin, bağrından çıkardığı askerlerinin yüreğinde olgunlaşmış, pişmiş, ete ve kemiğe bürünmüş, vücut bulmuş halidir. Öyle değil mi? Öyleyse neden bunca ayrımcılık. Sadakat kişiye yapılıyorsa zaten şereften yoksunluk değil midir? Aynen öyle. Sırtına geçirdiğiniz her üniforma içindeki siluet silah arkadaşlığı ruhuna hakim diyebilir misiniz? Satan satana bir ahlak manzumesi içinde fırsat eşitliği statü kavramında işleniyor, bir diğeri, bir diğerine bir adım geri diyorsa görevle ahlakla bağdaştıramazsınız
Subaylar mensubu oldukları orduların şeref ve namusunun teminatı ve dayandığı asıl güçtür. Astsubayların mensubu olduğu orduların şeref ve namusları değiller mi?
Subaylar ordularının beynini ve kalbini besleyen toplardamarları oluyorsa Astsubaylar Atardamarları değiller mi? Subay bir ordunun eti itici gücüyse Astsubay omurgası değil mi? Neden kederde, tasada bir oluyoruz da sevinçte astsubaylar buruk.
Yazıma bir anekdotla başlayacağım. Yıl 1967… Astsubay Sınıf Hazırlama Okulunda tıfıl öğrencileriz. Aslen Kırşehirli ama ailesi Kırıkkale’de olan sınıf, sıra, yatakhane arkadaşım var. Sahir Ayhan . Etütte, derste, sporda kamp eğitimlerinde hep yan yanayız. 
Bir Cumartesi günü birlikte izne çıktık. Ve çocukluğun verdiği dürtü ile iki şişe şarap aldık. Okula getirdik. İçecek yerimiz yok. Bir taraftan da çok korkuyoruz. Bir mekruh bina var. İçine girdik. Sahir mutfaktan beş altı adet havuç getirdi. Şişeleri açtık birer yudum aldık. Sahir çok kötü ben içmem dedi. Ve ben 15 yaşında çocuk. İki şişe şarabın ne kadarını içtim bugün bile hatırlamıyorum. Yanımda Sahir sarhoşluğumu kimse anlamasın diye tutuyor. O sırada Hüseyin Çaylak (Çağlar) Kamanlı. Yanımıza geldi. Artık beni korumak ve saklamak gibi görevleri vardı. Beni yatakhaneye taşıdılar. İçki ve Çocuk. Ben istifra ettim. Sahir elinde paspas yerleri sildi. Yüzümü yıkadı. Sahir ikide bir kulağıma Mustafa Sessiz ol. Duyarlarsa seni okuldan atacaklar. Biz bir kardeş gibi yan yana büyümüş çocuklarız.
Yıl 1983 Kıbrıs Değirmenlik köyünde Ağır Havan Takım Komutanıyım.  Görev sürem doldu Türkiye’ye döneceğim. Gazi Magosa’ya giderken kalp krizi geçirdim. Yoldan geçen bir taksiyle beni Gazi Magosa Devlet hastanesine getirdiler ve yaşama döndüm. İlgili birlikten refakatçı istemişler. Bana refakatçı olarak çok kıymetli canım kardeşim dediğim. Hakkını hiçbir zaman ödeyemeyeceğim Abdurrahman Kosa (Bursalı) geldi. Bana hastanede tam tamına on gün baktı. Tuvalete taşıdı, tetkikler için laboratuvarlara taşıdı. İlk günlerde vücudumu ıslattığı bezle temizledi. İki kez bana banyo yaptırdı. Yemeklerimi yedirdi. Ağzımı sildi. Bunun içindir ki ‘Silah Arkadaşlığı’ hiçbir şeye benzemez.
Bugün Astsubayların ekonomik sıkıntılarını yazmaktan dilimizde tüy bitti. Hiç sonuç alamadık. Aksine verilen sözler artık rutin oldu. Onlarca askeri harekât yaşadım. Subayla omuz omuza görev yaptım. Görev süresince verilen görevleri ve emirleri yerine getirdim. Verilen görevler taltifler, cezalar beni mesleğimin bana yüklediği sorumluluktan asla geri döndürmedi.
Yıl 1969 Yer Zırhlı Birlikler Okulu Ankara… 
Birtakım olaylara artık vakıftık. TEMAY (Türkiye Emekli Astsubaylar Yardımlaşma Derneği? Ekonomik şartların düzenlenmesi için Kızılay’da yürüyüş düzenlemişti.  Pazartesi gönü ilk dersimiz ‘Motor’… ders hocamız Kd. Binbaşı.
Sınıfta öğrenci sayımız 29 kişiyiz. Binbaşı derse şöyle başladı. ‘Dünkü olayları hatırlıyor musunuz. Şerefli adam karılarını sokağa dökmez. Erkek adam kıçı sıkıyorsa, kendi çıkar meydanlara. Kadının arakasına sığınanlar bent deresi tohumlarıdır. Ağza alınmayacak ağır hakaretleri sürdürürken elimi kaldırdım ve sordum. ‘Siz hak arayan insanlar bu şekilde hakaret edemezsiniz’. Benim bu çıkışıma çok kızan binbaşı beni önce amfiye çıkarttı.  Motorla ilgili hiç görmediğimiz kısımlardan soru sordu ve ’Seni bu orduda barındırmayacağım. Bugün ilişiğini kestireceğim’ dedi dersten çıkıp gitti. Bazı arkadaşlarım ‘ne gereği vardı. Bak okuldan atacaklar seni’… O yıllarda Zırhlı Birlikler ve Eğitim Tümen Komutanının karşısına çıkartıldım. Yaşım 17… ‘Astsubay Temel Bölük’ Komutanımız Binbaşı İsmail Kapucu yanımda. Generalin ilk sorusu! ‘Komünist öğrenci bu mu’? ‘Ben Komünist Değilim’. Sen sus. ‘Sen Ders hocana nasıl hakaret edersin’? Ben hakaret etmedim. Binbaşım Yürüyüş yapan Astsubay eşlerine ve Astsubaylara hakaret etti. Ben sadece böyle konuşmamaları için söz istedim hepsi bu. Benim konuşmalarıma Binbaşımın hakaretlerine ben hariç dersteki 28 arkadaşım biliyorlar. Ve Bölük Komutanıma dönerek nasıl bir öğrenci bu? ‘Çok iyi, çalışkan başarılı bir Astsubay aday’… Bu adamın dolaplarının arayın yasak yayın falan ne varsa el koyup mahkeme dosyası hazırlayın. Bunun gibi bu ülkede binlerce bir dilim ekmek için çırpınan adam var. Öğrencilerden şahit yazmayın. Bunlar aynı deliğe s…lar. Ve ben bu hakaretlerin altında kaldım. Mahkemeye gönderildim sicil numaram sondan birinci oldu. Tank 1970-49 toplam 49 öğrenci ve ben. Yürüyüşe katılan astsubayların çoğunun kuvvetleri değiştirildi. Birçoğu hapsedildi. Birçoğu intihar ettiler. Sanki tarih tekerrür etti. Bu kez haklarını arayan Emekli astsubay ve eşlerinin karşısına dikildiler.
Ben yaklaşık 3 aydır Omurilik Kanseri ile mücadele ediyorum. Hepsi ayrı birer değer. Hepsi ayrı bir kıymet olan. Çocukça bir arada büyüyen gençliği birlikte yakalayan bugün 70’şi aşmış arkadaşlığın dostluğun perçinleri devre arkadaşlarım. Silah arkadaşlarım. Sanki aynı anne ve babanın evlatları gibi kardeşçe yaşamlarını sürdürürken dostlukları baş tacı olmuş çınarlara dönüştük. 
23 Ekim günü kardeşim Zafer Altun aradı. Bütün 70 mezunu olan arkadaşlar Kuş adasında buluşmuşlar. Ben gidemedim. Ama onlar telefonun ucundan geldiler. Zafer kardeşim beni diğer kardeşlerimle buluşturdu. Seslerini duydum. Ve duygulandım. Ağladım. Eşim ağladığımı görünce “üzülme. Sen gidemiyorsan onları çağır. Anadolu’da bir şehir. Kapadokya’yı görsünler. Termal suda tatil yapsınlar. Sende hasret giderirsin” dedi. Eşimin bu dileğini selamlarıyla Zafer’e ilettim.
Umarım bu hastalığa 1 yıl daha dayanırım. 56 yıl sonra çocukluğumu gençliğimi dostlarımı tekrar görmenin mutluluğunu yaşarım. 
Beni yalnız bırakmayan telefonla sağlığımı soran Başta Zafer Altın’a; Zafer’in alicenaplığı vefalı dostluğu ile Telefonla da olsun beni  M. Emin Bektaş’a, Mürsel Yılmaz’a, buluşturduğu için Bahtiyar Akkoyunlu’ya, benim mektep hocam, 64’lü Dursun Tatar Başçavuşun komutanı 70’li Astsubay Kd. Çvş. Aycan Odabaşı’na  selamlarını gönderen tüm devre arkadaşlarıma kardeşlerime gönülden teşekkürlerimi sunuyorum.

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.