NAMLUNUN UCUNDAKİ ASKER!
Dünyanın hiçbir ordusunda Türk Ordusunda bunca ayrıma ve dışlanmaya maruz kalmış rütbeli asker yoktur. Türk ordusundaki Astsubaylar bunca ayrımcılığa elinden alınan değerlerine rağmen vatanına ve milletine olan sadakatinden asla vaz geçmemiştir.

NAMLUNUN UCUNDAKİ ASKER!
Türk Ordusunda Astsubay Olmak!
Dünyanın hiçbir ordusunda Türk Ordusunda bunca ayrıma ve dışlanmaya maruz kalmış rütbeli asker yoktur. Türk ordusundaki Astsubaylar bunca ayrımcılığa elinden alınan değerlerine rağmen vatanına ve milletine olan sadakatinden asla vaz geçmemiştir.
Önce Kılıcını aldılar. Sonra omzundaki Gümüş yıldızları söküldü. Küçük zabit gedikli zabit ardından Erbaş yapıldı. Rütbeler unutuldu. Kollarına Amerika özentisi ters ‘V’ ile çerçevelenmiş sırma takıldı. Kore’ye de bu sembol rütbe ile gittiler.
Sonra aynı sırma tekrar ters çevrilip ortasına ay yıldız yerleştirildi. Her şey sistematik olarak gelişti. Hiyerarşik sistem de kendilerini ayrıcalıklı görenler, Astsubayları Uzman Çavuşların altında maaş vererek ödüllendirerek hiyerarşik yapının sadece kendi tekellerinde olduğu savına hâkim oldular. Rütbeleri üniformalarıyla Erbaş sınıfına yaklaştırıldı. Astsubaylar maaş ve üniforma ile tekrar 50’li yıllara itildi.
Onlar ki Silinmeyecek iz ve Işık bırakanlardır…
Vecihi Hürkuşu, İsmail Akçay’ı, Necdet Elmas’ı, Hakan Fidan’ı, Hulusi Kentmen’i, Yusuf Dikeç’i, Hüseyin Erbay, Kamuran Yarkın’ı, Namık Ekin’i, Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın silah arkadaşını. Ömer Halis Demirleri Ve binlerce kahramanları yok sayanlar. Amaç itibarsızlaştırmaktı beceremediler. Cunta Kenan Evren, “bir astsubay benim teğmenimden fazla maaş alamaz” diyerek hak mağdurluğu oluşturdu. Ve statü ve değerler manzumesi içinde olan iktidarlar Ordunun tek ve ana aktörü olarak gördüğü Subay ve generaller için; “komutanlarımız emretsin daha çok veririz”… Diyerek yalama yağlama yarışında kılıç parlattılar.
Halk zannetti ki subaya verilince Astsubaya da veriliyor. Bugün Emekli Astsubaylara Tarlada amelelik, koruma, güvenlikçi inşaat bekçiliği, layık görenlerin, okullarda, mezuniyet törenlerde ‘Kahraman Silah Arkadaşlarım’! Diyerek sözlerine başlamaları ne kadar gerçekçi. Ölümde ayrı. Yaşamda ayrı. Lanet olsun bu düzenin bekçilerine.
Gerçek savaşta hep önde ve kazanan. Ya da kaybeden. Şehit olduğunda dahi ayrıcalıkla gömülen haber dahi olmayan. Sosyal yaşamda en arkada bırakılan ve kaybeden, tarihsel değerlere sahip salon subayları kadar nezaket ve vakura sahip, savaşta çetin ceviz gemilerin küpeştesi, savaş uçaklarının kırık kanatları, tankın zırhı kadar sağlam, sınıf okullarında eğitmen, öğretmen. Komanda okullarında korkunun olmadığı irtifa, özel harbin kartal gözüdür Astsubaylar.
Astsubaylar; karargâhlarda, kışlalarda eğitim ve atış alanlarının mihenk taşıdır. Bu gerçekleri Türk ordusunda görev yapan ve emekli olan tüm subaylarda, generallerde çok iyi bilir. Askerliğini yapan sivillerde çok iyi bilirler. Kıtayı, görev şartlarını, sevk idareyi bilmeyen askeri yargıç astsubayı yargılar. Subay hukuk fakültesini bitirir askeri yargıç olur. Astsubay aynı fakülteyi bitirir, astsubay kalır. Subay kurmay olur general olur: Astsubay kendi imkânları ile akademik kariyer sahibi olur. YÖK profesörlüğünü onaylar. TSK onaylamaz. Neden?
Eğitim sistemleri Amerika ordusu talimnamelerine göre uyarlanır. Amerika’da askeri köpeğin gördüğü ilgiyi Türk ordusu astsubayına göstermez. ‘an officer and a gentleman" (subay ve centilmen)1982 Amerika yapımı bir film. Filmin teması subay eğitiminde astsubay ve subay çatışmasını gerçek değerler üzerine kurgulanmış bir filmdir.
Astsubay tarihten gelen bir akışın unvanıdır. Elimde ‘kaynak’ yayınlarından çıkmış bir araştırma kitap var. “Astsubay hakkında her şey”… Yazarı; Oktay Yıldırım. Bu kitap astsubay memur mu, yoksa asker mi! inceden ele almış. Tarihsel bir özet. Astsubay bir maliye memuru, nüfus memuru, tapu memuru gibi bir meslek değildir. Çok ağır eğitimlerden geçmiş Türk ordusunda olgunlaşmış nirengidir.
Sizlerde biliyorsunuz ki ben emekli bir astsubayım. Türk ordusu kara kuvvetlerinin çeşitli birliklerinde görev yapmış iki fakülte bitirmiş, 11 bedensel güce dayalı, 3 karargâh hizmet kursu görmüş 27 yıl Türk ordusunda kesintisiz hizmet etmiş. 27 Yıl içinde evine toplamda 18 yıl gitmemiş, bir savaş, 3,5 yıl ‘OHAL’ terörle mücadelede; 12 Mart ve 12 Eylülü yaşamış 3 çocuğunun doğumunda eşinin yanında olamamış, oğlu sadece ilkokulu 5 ayrı yerde tamamlamış binlerce, muvazzaf ve emekli astsubaylardan sadece biriyim. Beni yüzde 43 ile emekli etmiş bir sistemin geçim sıkıntısı çeken silah arkadaşlarından biriyim.
Emekli olduktan sonra milletime hizmet etmekten hiç ger durmadım. Önce TEMAD Kırşehir şubesini kurdum. Burada arkadaşlarımla birlikte Kırşehir’de yaşayan 4 bin yoksul ve dar gelirli insanımıza, Gıda, Giysi, Yakacak ve Mefruşat, desteği verdik. 400 öğrenciye kıyafet, kırtasiye desteği verdik.
Kırşehir’de kurduğum Çevre ve Doğa Derneği ile ilgili sürekli bilgi ürettim. Bu şehrin 380 gencini AB ülkelerinde akranlarıyla buluşturdum. Yaptığım projelerle AB ülkelerinde yaşayan 3615 genci Kırşehirli gençlerle buluşturdum. Yetmedi 3 kitap yazdım. Kırşehir’in Tarihi Kentler Projesini yapıp Kırşehir’in tarihi Kentler birliğine dâhil olmasını sağladım. Yurt dışında 3 üniversiteye konferans için davet edildim. Türkiye genelinde 11 üniversitede bildiri ve konferans sunumu yaptım. Kırşehir Kocabey Milli Park Projesinin sahibiyim. Kırşehir Kapadokya Havaalanı yolu projesini hazırlayıp onayını sağladım. Tüm bunları Astsubay kimliğimle değil, Astsubay olmanın bana yüklediği sorumluluğu mezara kadar taşımak bilinciyle yaptım. Omurilik Kanseriyle mücadele ediyorum. Hastalığıma rağmen Kırşehir İl Özel İdaresinin değerli İl Encümen üyelerinin nazik davetine icabet ederek İklim krizi, Yeşil Avrupa Mutabakatı ve Sulak Alanlar Çerçevesinde bilgi sundum.
Davet edildiğim Üniversitelerde Eko Turizm, Demokrasi konularında konferans vermeyi sürdürüyorum. 2009-2011 yılları arasında AEÜ Sınıf ve Felsefe Öğretmenliği bölümlerinde ‘Topluma Hizmet Uygulamaları’ derslerine girdim.
Yaptığım projelerle, aldığım davet ve dâhil edildiğim projeler kapsamında, Asya, Afrika, Kuzey Avrupa, AB ülkelerinde yapılan 102 eğitim ve etkinliklere dâhil oldum. 102 yurtdışı çıkışı yaptım. Hiçbiri turistik gezi değildir. Proje dâhilinde İklim krizi dahlinde olası soyları tehdit ve tehlike altında olan Biyolojik kayıplarla ilgili Serengete (Millî Parkı,) Tanzanya’ya gittim.
Greenpeace, (Yeşil Barış) küresel çevre sorunlarını ortaya çıkarmak ve yeşil, adil yaşam projesine dâhil olarak Kuzey kutbuna (Grönland) giderek 25 metre derinliğine gömülen cam fanus içine ülkemin şehrimin ve kendi ismimi yazdırmayı başardım.
Vahşi Doğa Fotoğrafları Sanatçısı unvanı aldım. Türkiye Genelinde 11, yurt dışında önemli galerilerde doğa fotoğrafları sergisi açtım.
Merkezi Finans desteği ile İngiltere; Londra ve Manchester’da 90 gün Doğa ve Çevre Eğitimi aldım. Kırşehir’de 12 dönüm kendi adıma tescil edilmiş boyları 15 metreye ulaşmış ladin, karaçam, Sedir ağaçlarının süslediği ormanına sahip saygıyı hak eden bir çevre Aktivistiyim.
Bir Anekdot paylaşmak istiyorum. Yıl 1982 Kıbrıs 28 Tümene bağlı Zırhlı Alay Ağır Havan (120’lik kundağı motorlu M113 Kariyerlere monteli) Takım Komutanı (Topçu Bataryası eşiti) olarak görev yapıyorum. Kıbrıs barış Kuvvetlerinde 81, 106 ve 120’lik toplam 30 Havan Takımı var. Ağır Silah yarışmasında 4700 metrede yatay tırmanış içinde 100 metre aralıklı bulunan 4 Rum tankını tanzim atışı sonrası yaptırdığım atışla 120’lik havan mermisini 3 tank kulesinde içeri sokarak 4ncü tankın motor blokundan vuran eğitime sahibim.
Beni bu başarının ardından Alay komutanı eşliğinde askeri uçakla Subay olmak için Ankara’ya gönderdiler. Alay Komutanı; Personel Subayına benimle ilgili dosyayı verdi. Alay Komutanı beni Personel Şubesine bakan binbaşı ile baş başa bıraktı. Zarfı açan Binbaşı, sağlık raporunun eksik olduğunu, ‘Subay olacak adam önce emir okumasını öğrenir’. Ayağa kalktım buraya özgür irademle değil, verilen emrin gereği olarak geldim dedim ve dışarı çıktım. Emekliliğimde yaptığım binlerce etkinlikten sadece başlıkları paylaştım sizlerle. Beni küçük gören binbaşı yaptıklarımın kaçta kaçına hâkim olmuştur bilemem ama. Kıbrıs’a döndüğümde Tümen Komutanının karşısına çıkartıldım. ‘Verilen emri neden yapmadığımı, göreve mi, Turistik geziye mi gittiğimi, Neden eksik belgeyle Ankara’ya gittiğimi, gereksiz olarak verilen emri yapmamak vs. benzer sorular sordu. Bende kendisine subay olmak istemediğimi sordu? Benden 3 yaş küçük kardeşimin yüzbaşı rütbesinde olduğunu söylediğimde. Savunmamı dahi almadan Bana ‘Bir Generalle nasıl konuşulur bilmiyor’. Gerekçesiyle 21 gün açık arazide 40 C sıcaklıkta havan mevzi içinde kurulmuş çadırda hapsettiler.
Hiçbir şeye benzemez ‘Silah Arkadaşlığı’… Askerin ölümü kutsaldır. Bu değerlere sahip Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bel kemiğini oluşturan Muvazzaf, Emekli kahraman Silah Arkadaşlarım Astsubayların ‘Dünya Astsubaylar Gününü’ kutluyor aramızdan ayrılan tüm Silah arkadaşlarıma rahmet dilerim.