GEÇMİŞİYLE KAVGALI OLMAK
Bir ülkede adalet duygusu zedelenmişse. Toplum ölüme koşar... Başkasını düşünmeden ben duygusu ile yaşayanların içinde medeni olmak sinirlere pek yaramaz. Çünkü onlara göre siz yine “medeniyetsiz” sayılırsınız.

GEÇMİŞİYLE KAVGALI OLMAK
Cehaletin ideolojisine sahiplenmek...
Bir ülkede adalet duygusu zedelenmişse. Toplum ölüme koşar... Başkasını düşünmeden ben
duygusu ile yaşayanların içinde medeni olmak sinirlere pek yaramaz. Çünkü onlara göre siz yine
“medeniyetsiz” sayılırsınız. Durum böyle iken.;Ben Kimim? Sorusunu kendinize sorup yanıt
alabiliyor musunuz? Yoksa aklınızı kiraya verip, eli kanlı celebin insafına mı boyun eğiyorsunuz!
Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam
istiklale sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun,
istiklalden yoksun bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden
yüksek bir muameleye layık görülemez. Nutuk. Mustafa Kemal Atatürk.
Kafa yapılarını, insan ve çevre ilişkilerini; kendilerini ve dünyalarını daha mükemmele götürmekten
yana değil de, batıl ve karanlık devirlerin özentisine çevirmek için uğraşan toplumlar hangi coğrafyada
yaşarsa yaşasın medeni olmaktan nasiplerini alamıyorlar. Üstelik bir de o coğrafyanın geçmişindeki
aydınlığı da sömürüyor, yok ediyorlar. Bugün bu ülkede bu oluyor. Bunlar yaşanıyor. Daha ileri
gittiğimizi söylemek mümkün değil. Bu toplum milli değerlerini dahi çiğneyecek kadar kin ve nefrete
bürünmüş. Milli değerleri ayaklar altına alınan bir toplum sessizliğini bozamamışsa. Hainlerin oyuncağı
olmaya ramak kalmıştır.
Diğer taraftan yaşadıkları toprakların geçmişindeki artı değerleri, tarihe mal olmuş ve hala Dünya
ülkelerinin imrenerek izlediği güzellikleri hem sahiplenip, hem tadını çıkarıp hem de onun gerisine
düşmemek için çaba harcayan toplumlar medeni kalıyorlar. Sanatın içine tüküren, Atatürk'ün büstünü
kum cürufuna gömen siyasi ahlakın imrenilecek hiç bir yanı olamaz. Bu anlayış toplumları medeni
olma yolundan alıkoyar. Tüm bunları biliyoruz da; neden hiç bir şeyin farkında değiliz. Neden!
Çabuk tüketme gibi bir telaşımız var ki;
Bana göre; bir bütünün içindeki farklı özellikleri o bütünü tamamlayan renkler olarak algılayıp,
ayrıcalıkların bir diğerini besleyerek daha büyük bir bütün olmasını sağlamak da bir medeniyet
ölçüsü... Ve şu da çok kesin ki; kimlik kavgasında ve kimlik arayışında yaşayan, aslında ait olmadığı
kültüre ve düşünce yapısına özenen kişilerin çoğunlukta olduğu hiç bir toplumun çağdaş medeni
çizgisini yakalaması da mümkün değil.
Tarihe medeniyet notu düşmüş, yaşam standartlarının, düşünce yapılarının, hak, hukuk, estetik
düşünce sanat anlayışlarının en mükemmelini gerçekleştirmek için heyecan ve heves duymuş bu
coğrafyanın zengin kültürel mirası üzerinde yaşıyoruz. Bu uğurda büyük çaba harcamış olan kadim
toplumların ve onların bıraktığı miras, şu anda yaşayanları medeni yapmıyor ve medeni oldukları
anlamına gelmiyor.
Düşünce yapıları, insan ve insan toplum ilişkilerini; kendilerini ve dünyalarını daha mükemmele
taşımak için kullanmayan, bozulmuş bir din algısı ve hamaset üzerinden hayatı okumaya çalışan ve
dolayısı ile karanlığa sürüklenen toplumlar, hangi coğrafyada yaşarsa yaşasın medeni olmaktan
nasiplerini alamıyorlar. Üstelik bir de o coğrafyanın ve o kültürün aydınlık geçmişini alabildiğine
sömürüyorlar, tarumar ediyorlar. Konuyu biraz daha güncele taşırsak;
Kullandıkları telefondan, bindikleri uçağa, seyrettikleri televizyona kadar medeni dünyanın ürettiği
teknolojik ürünleri kullanıp medeni dünyaya ferman okuyorlar.
Bilim kültür sanat teknoloji alanında hiçbir düşüncesi ve sözü olmayanların boğazlarını
şişirerek medeni dünyaya bağırıp çağırmaları, meydan okuması; toplumun yelkenlerini şişirmekten
başka bir işe yaramadığı gerçeğini nasıl inkâr edeceksiniz. Bu politikaya malzeme olanların
medeni olmanın ne olup olmadığını bilmediklerinden olsa gerek; hallerinden de pek memnunlar.
Racon kesenlerin payandası olmak. Külhan varı, mafyacılık oynayan anlayışın politik politikacıları.
Aslında bunlar geriye dönüp baktıklarında politika çöplüğünde kimlerin preslendiğini görmeleri
mümkün ama! Nedense bu yolu hiç denemiyorlar.
Milletin yarısına terörist gözüyle bakıp ayrıştırma politikalarının bir parçası olup “beka” dayatması ile
kandırmak. Yeni düşmanlar icat edip milletin bir diğer yarısına “zillet, illet” kulpu takıp kendi hastalıklı
hallerini bu ülkenin insanına yaftalamak. Onların medeniliği bu olsa gerek. Bu milletin kanını dökmüş
bir Ermeni Piçine sahiplenmek, TBMM’de poster ve paçavra açıp Övgü sloganları atmak Anayasal
suçtur. Bu suçu işleyenlerin unvanı ne olursa olsun TCH’na göre derdest edilmelidir. Onurlu Türk
Subaylarını Ordudan ilişiklerini kesmek, cezaevine yollamak, bir kafatası fosilin hangi duygular içinde
intikam aldığı veya almak istediği mutlaka soy kütüğünde aranmalı. Bunun içindir ki; Türk benliğine
hâkim olanların başının üzerinde bir ‘Türk’ olmadığı sürece bu topraklarda mülteci konumuna düşeriz.
Toplum medenisi…
Medeni olmak sorumluluk getirir. Devlet adına yetkiyi kullananların medeni çizgiyi koruması, kollaması
da yeterli değildir. Devletlerin bu tutumu ölçüyü sürekli kılmak için. Bireylerin de her birinin ayrı, ayrı
kendisine düşen payı sahiplenmesi gerekir.
Bireylerin medeni yaşam özleminde ve arzusunda olması, çağının, medeniyetinin kendisine verdiği
hak ve hukukun farkında olarak yaşaması gerek. Ama bu aynı zamanda geçmişi ve bugünü okumak,
düşünmek, kıyaslamak, yorumlamak ve kendisini özgürce ifade edebilme yetisini de içeriyor. Bu
bireysel, vicdani ve insani sorumluluğu kullanma becerisinden yoksun toplumun aslında sahip olduğu
medeni değerleri nasıl ısrarla teptiğini haklarını ve birey olmanın onur ve gururunu, tapındığı lidere, ait
olduğu guruba, cemaate, tarikata, kısacası karanlığa teslim ettiğini ülkemizde de gittikçe daha sık
görüyor muyuz? Evet. Öyleyse medeni değilsiniz... İnsan boğazlayan militanlara dönüşmeniz
hayâsızca biat ettiğiniz görgüsüzün bir işaretiyle olması mümkün.
Görgüsüzlük doğuştan gelen bir yetenektir. Bu aşağılık davranış eğitilerek düzelmez. Düzeltilmesi
mümkün değildir. Görgüsüzlüğün eğitsel anlamda okulu yoktur. Görgüsüzlüğün yaşı, mevki ve
makamı da yoktur. Onlar sıradan biri oldukları kadar. Tepemizde oturan biride olabilir. Okuyup
okumakla da alakası yoktur. Kısaca eğitim görgüsüzlüğü ortadan kaldırmaz. Örneklerine bakın hemen
yanı başınızda. Makamdan külhan olanlar. Makamdan kendini bir halt zannedenler. Geberdiklerinde
nasıl anılacaklardı kim bilir?
3 aydır kötü bir hastalıkla pençeleşiyorum. Yazılarıma gerektiği özeni gösteremiyorum. Tüm
okuyucularımın hoş görüsüne sığınıyor saygılar sunuyorum.