grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

ÖNCE İNSANLIK ÖLDÜ! SAYENİZDE…

Ahlaksızlığın, sahtekârlığın, yalancılığın mumu yıllardır hep yatsıya kadar yandı! Yaklaşan değil, iç içe yaşanılan bir tehlike içindeyiz. Bu tehlikenin kaynağı emperyalist güçler ve yeril ortaklarıdır. ‘

Gündem Yayın: 22 Ekim 2024 - Salı - Güncelleme: 22.10.2024 23:07:00
Editör -
Okuma Süresi: 10 dk.
Google News

ÖNCE İNSANLIK ÖLDÜ! SAYENİZDE…
Ahlaksızlığın, sahtekârlığın, yalancılığın mumu yıllardır hep yatsıya kadar yandı! Yaklaşan değil, iç içe yaşanılan bir tehlike içindeyiz. Bu tehlikenin kaynağı emperyalist güçler ve yeril ortaklarıdır. ‘Cambaza bak’, diyenlerin yaptığı işbirliğinin sonucudur tüm yansımalar…
‘Ne çok haini varmış bu ülkenin! Hem de kendi elleriyle toprağında büyütüp, suyunu verip, ekmeğiyle beslediği! Yüksek mevkilere getirip kendi elleriyle yerleştirdiği… Ne çok haini varmış’! İlhan Selçuk.
Milleti bu cadde, sokak, kafe barlarda, hastanelerde dolaşan sapıklarla bir arada yaşamaya mahkûm eden bir anlayış,  bugün yargıda reform yaptık diyor.  İşte sonuçlar! 
Yeni doğan bebek çetesi türedi. Tespitlere göre şimdilik iki özel hastanede ortaya çıkan kan dondurucu olay. ‘Yeni doğan bebeklerin öldürülmesi’… Bu nasıl bir cinnet şeklidir. ‘Bebekleri bilerek öldürdüler’… İddiaları Akıl alır gibi değil. Kimse hesap vermiyor. İstifa eden yok. ‘Hesap vereceksiniz’! Diyen de yok. 
Bu bebekler neyin karşılığı öldürülüyor? Bu rezili rüsva işin altında yatan bir başka gerçek ise Devlet ve Araştırma Hastanelerinin gerekli hizmeti planlı olarak verememesi!  Özel hastaneler bir soygun sisteminin ana faktörü haline getirdi. Bu kuruluşlar SSK’yı soyduğu kadar vatandaşı da soyuyor. Bu soygun danışıklı dövüşün sonucu… Tarımdan, gıdaya. Eğitimden, sağlığa, elle tutulur hiçbir şey kalmadı elimizde. Birde satılmış, talan edilmiş topraklar. 
Çürümüşlüğün ispatı…
Tekirdağ Malkara’da 2 yaşındaki tecavüze uğrayan Sıla bebek yaşamını yitirdi. 
Avuç içi kadar köyde işlenen 8 yaşında bir çocuk cinayetinin failini 1,5 aydır bulamayan bir sistem. ‘Bildiklerimiz var ama söyleyemeyiz, aile dostumuz’ diyen AKP milletvekili var.
Katledilen kadınlar için  ‘İslami terbiye alsaydı ölmezdi’ diyen üniversite hocası var diyen sözde bilim adamları var.
Sokak ortasında yere yatırdıkları kadına tecavüze kalkışan yaratıkları yakaladıkları gün serbest bırakan bir yargı. Bu yargının dağıttığı adalet var.
Şer yuvaları olan ‘Tarikat ve Cemaatler için sivil toplum örgütüdür.’ Diyerek anayasa suçu işleyen bir Milli Eğitim Bakanı var. 
Bu ülkede bir tecavüzcü sapığı korumak için ‘Küçüğün rızası var’…  Diyen Adalet Bakanı vardı. 
Ahlaksızlara kulp bulan, ‘Bir kereden bir şey olmaz’… Diyen aile bakan vardı.
Hindistan’dan kanser ilacını 425 liraya ithal edip devlete 56 bin liraya satan milletvekili vardı.
Şirketinin ürettiği dezenfektanı, bakanlığa satan Ticaret Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından ödül olarak bakanlıktan 1,4 milyon yatırım desteği aldı.
Görevden ayrılırken Audi marka makam arabasını da alıp giden Tarım ve Orman bakanı vardı.
Almanca bilmeyen aşçılık yapan damadını ‘Almanya’ya Ataşe atayan’ bir Sosyal Güvenlik ve Çalışma bakanı var. 
Tüm bu rezilliklerin araştırılmasını isteyen önergeleri TBMM’de sürekli reddeden özgür iradeleri olmayan AKP-MHP milletvekilleri var.
Kedi olalı tutulmuş tek fare olan ‘İstanbul sözleşmesini’ bir gecede tek imzayla ansızın yok edenler. ‘Kadın fıtrat olarak erkekle eşit olamaz ‘  diyen AKP’liler. 
Nasıl bir ülke yaratıldıysa; ne kadına, ne çocuğa, ne bebeğe, ne de hayvana şiddet bitiyor… Ne eğitim kaldı yıkılmadık, ne ekonomi kaldı tüketilmedik. Ne sağlık, ne dış politika kaldı… Ne rant, nede doğada talan bitti… Ne yoksulluk bitti, ne yolsuzluk, nede yasaklar. 
Bu şehirde ahlaksızlığa, hırsızlığa soruşturma izni vermeyen İktidarın atadığı vali var.
Gündemimiz bu mu?
Hükümetler seçimlerle gelir, gider. Kalıcı olan devlettir. Anayasa kalıcıdır. İktidarlar gidicidir. Asıl olan halkın huzur ve refahıdır. Devlet; Anayasa hükümlerine göre kişilerin egolarının tatmin edildiği, saltanat sürdüğü merkezler değildir. Kuvvet ayrılığını hiçe saydılar. Devlet Planlama Teşkilatını kapattılar. Devlet ve hükümet kavramlarının içini boşaltıp birbiri içine dolandırmak demokratik kazanımlar açısından ciddi riskler barındırırken beylerin derdi İsrail saldırısı güzellemeleri ve %90’nı değişmiş, uyulmayan bir Anayasanın mutlak diye halka yutturarak gerçekleri sislemek…
Şimdi 35 bin katlini kurtarma senaryoları yazıyorlar.
Türkiye, demokrasi ile tanışamamış birçok ülkenin çok gerisine düştü. Türkiye Cumhuriyeti basiretsiz Siyasi İslamcıların yönetiminde 300 yıl geriye gittik. Ne adalet kaldı, ne ahlak nede etik değerler. Her şey yerle bir oldu. Onlar değerlerimizi ayaklar altına aldı. Sonuçlarını düşünmeden bizler 23 yıl seyrettik. Bu ülkede yaşananlar bir başka ülkede yaşanmış olsaydı ortada ne iktidar olurdu, ne parlamento, nede saray. Hepsi tepelerine yıkılırdı. 
Toplumsal cinnet sınırlarında yaşayan halk barut fıçısına dönmüş. Yolsuzluk, talan, vurgun, sahtecilik, yoksulluk ve vahşet haberlerinin birbiri ardına sıralandığı günlerden geçiyoruz. İktidar; ülkenin gerçek gündem başlıklarını, sorunları perdeleme çabasında. Sanki bu ülkede her şey dört dörtlük. Tek derdimiz İsrail saldırısı, Anayasa yapımı… 
Ekonomi, eğitim dökülüyor, sağlık çalışanları ayakta, emekçi isyanda... Astsubaylar yollarda. Kadını, çocuğu, bebekleri hedef alan şiddet döngüsünden çıkılamıyor. Ortaçağ artığı karanlık gerici kafaların kadını güya koruma adına daha da fazla yasak getirme derdinde. Saray kendi âleminde.  
Ülkeye yönelik tehdit var deyip dış güçleri işaret edenler, bu zorlu coğrafyada çağdaş seviyeye çıkaran Cumhuriyet ilkelerini delmeye çalışanlar, gelir dağılımındaki uçuruma kapanamaz hale getirip; yoksulluğu, talan ve vurgunu, adamsendeciliği, lüks ve şatafatı zirveye taşıdılar. Sonra! Bir masal, birde elzemmiş gibi bir gerekçe.  Tehdit var. Acil Anayasa değiştirilmeli diyeceksin.
Bunca ağır sorunlar arasında, bugüne dek köşe bucak birbirinden kaçanlar karşılıklı diyalog mesajı veriyorlar. Tokalaşıyorlar. Öpüşüp koklaşıyorlar.  MHP, DEM sıralarına el uzatmış. Hepsi çıkar üzerine kurulmuş senaryoların fragmanlarından öte bir şey değil. Asıl hedef açıkça ortada. İktidarın ‘yeni anayasa’ için yandaş toplama hesapları.  Tek adam ve kabinesi ve hatta aynı partilerin koşullu milletvekilleri mevcut anayasaya uymamışken, akıldan, bilimsellikten yana demokratik, laik, hukuk devleti ilkeleri aşındırılırken, ‘tek adam’ yönetim sisteminin getirdiği ağır sorunlar belliyken yenisini yapması için destek isteyenlerin, koşullu,, koşulsuz destek verenlerin hesapları ne olabilir? Tek neden, tek adamın yönetiminde ülkenin parçalanması, vurgun, talan düzenini sonuna kadar götürmek. Olabilir mi?
Anayasa için bağlantı kurulan bir merkez. ‘Kandil’… İkincisi; ‘İmralı’ ayağı var. Bu terör odaklarının Anayasa ile bağlantısı nedir? Neyin sözleri verilecek, hangi sözler alınacak?  Bağlantı tek adamın kalıcılığımı-dır? Tek neden kalıcı bir çözüm değil. Despotizmin hayat bulması için yapılan sığ görüşmelerdir.
Irak ve Suriye’de yaşananlar, göçmen sorununun yarattığı riskler faturanın ağırlığını göstermiyor mu? Şimdi Lübnan’dan Türkiye’ye geçmek için 2 milyon mülteci bekliyorlarmış. Sınırları açmışlar. 
Yurttaş sosyal çürüme altında ağır sorunlarla boğuşuyor. Ev geçindirme, eğitim, istihdam, liyakat, kadına çocuğa, hayvana, doğaya yönelik şiddet... Hangi birinde karne iyi? 
Bu nefessizliğin arasında şimdi ‘savunma fonu’ denerek, yurttaşa yeni vergi yükleme arayışı var. Kral çıplak dedirtecek haberlerden biri, önceki gün Merve Kılıç imzalıydı. Bir üniversite hastanesinde MR cihazı alınabilmesi için umutların bağış kampanyasına bağlandığı aktarıldı. Şimdi anladınız mı?
İktidarın bu tükenmişliği, tüketilmişliği karşısında CHP’nin yerel seçimlerde yurttaşa umut olan tutumunu diri tutması gerekmiyor mu? Ama mum gibi sadece kısık bir ışık. Atatürk ilkelerinden bir milim taviz vermeden seçim için ne kadar hazırlar? İnanın bunun bile farkında değiller!
Son tahlilde; Çalan çalana. Kamu bankasından 8 kilo altın kaybolmuş. 128 milyar, 17 milyon Dolar, 250 kilo altın gitti, Merkez bankası 831 milyar zarar etti de, battı mı? Kamu bankalarının zararını ödeyen dünyada eşi benzeri olmayan bir millet var. Ödettirirler. Öyle bir devirde yaşıyoruz ki; zemzem içenlerin şerrinden, içki içenlerin merhametine sığınıyorlar. İçki içenler, namaz kılanlara Allah korkunuz yok mu sizin diye sesleniyor… Domuz etine haram diyorlar. Ama Domuz gibi yiyorlar…
Diyanetin yıllık bütçesi 130 milyar. Erdoğan’ın;  ödenek, yolluk harcırah yan ödemeleri hariç maaşı %30 zamlanarak 230 bin lira oldu. 200 makam aracına ilaveten makam aracı olarak kullanılacak 5 adet arazi aracı alınacakmış! Sarayların onarımı için ayrılan bütçe 190 milyar liracık… Bütçesi ise 140 bin emekli maaşına denk gelen rakamlardan oluşuyor. Enflasyon ile mücadele, itibardan tasarruf, ihtişama evirildi…
Gerisi lafügüzaf…

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.