“YENİ ÇAĞA UYUM SAĞLAMA ve İYİ OLMA HALİ GEREKLİLİKLERİ ”

“Wellbeing ve Bütünsel Sağlık Derneği” tarafından organize edilen ülkemizdeki ilk ve halen tek “Wellbeing Konferansı”nın üçüncüsü 10 Mayıs 2025 Cumartesi günü İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi mekan sponsorluğunda Beşiktaş Güney kampüsünde düzenlendi.

Gündem Yayın: 16 Haziran 2025 - Pazartesi - Güncelleme: 16.06.2025 22:53:00
Editör -
Okuma Süresi: 27 dk.
Google News

“III. WELLBEING KONFERANSI”NDA HER ALANDA
“YENİ ÇAĞA UYUM SAĞLAMA ve İYİ OLMA HALİ GEREKLİLİKLERİ ”

KONUŞULDU!

“Wellbeing ve Bütünsel Sağlık Derneği” tarafından organize edilen ülkemizdeki ilk ve halen
tek “Wellbeing Konferansı”nın üçüncüsü 10 Mayıs 2025 Cumartesi günü İstanbul Bahçeşehir
Üniversitesi mekan sponsorluğunda Beşiktaş Güney kampüsünde düzenlendi. 350 kişinin katılım
sağladığı konferansda gün boyunca süren 6 panelde iş, tıp, finans ve akademi dünyasından
toplam 23 duayen isim panelist olarak bulundu.
Wellbeing Konferansı 2023 ve 2024 yıllarında da; İş, Tıp ve Akademi dünyasından müstesna
isimlerin yer aldığı panelist ve katılımcılar ile gerçekleştirilmişti.
Günümüzün hızlı tempolu dünyasında Wellbeing Derneği, “Bireylerin genel yaşam
kalitesinin göstergesi olan wellbeing kavramı”nı yaygınlaştırmaya liderlik ederek, fiziksel
sağlık kadar ruhsal ve zihinsel sağlığın da önemine dikkat çekerken, eş zamanlı olarak hayatta
bütünsel sağlık ve dengenin sağlanması bakımından, sosyal, finansal, kariyer ve çevresel
wellbeing alanlarında da oluşturulması gerekli minimum ihtiyaçlara parmak basarak, uzmanların
çözüm önerilerinin paylaşılmasını sağladığı çok ihtiyaç duyulan bir platform olarak ülkemizde
öncü bir görev görüyor.
Konferansa duyulan ilgi, toplumu oluşturan bireylerin her anlamda “Daha iyi olma, daha iyi
hissetme hali” için yoğun bir arayışta olduğunun çok güçlü bir kanıtı… Wellbeing ve Bütünsel
Sağlık Derneği kurulduğu 3 yıldır çalışmalarını halk tabanına hızlı bir şekilde yayarak, üyelerine
özel haftada 11, ayda 44 farklı Stres Yönetimi uygulama dersini online interaktif ve ücretsiz
olarak gerçekleştirmekte.
Konferansın Platin Ana Sponsorluğu Philips Kişisel Sağlık, Altın Sponsorluğu Pure
Encapsulation, Gümüş Sponsorluğu Les Benjamins, Bronz Sponsorlukları Barut Hemera
Hotels ve Okuducu Yatırım Holding, Mekan Sponsorluğu Bahçeşehir Üniversitesi, Çanta
Sponsorluğu Barut Hemera Hotels, Sağlıklı Atıştırmalıklar Sponsorları Arçelik, Fellas ve
Doğaçlama, Kahve Sponsoru Arçelik, Su Sponsoru Okuducu Yatırım Holding, Radyo
Sponsorluğu Radyo Voyage, PR Sponsorluğu Time PR tarafından gerçekleştirildi.
Wellbeing Uzmanı Hale Caneroğlu’nun Master of Ceremony olarak sunduğu konferans,
Wellbeing Derneği Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Şinik’in açılış konuşması ile başladı ve
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Esra Hatipoğlu’nun açılış konuşması ile devam etti.
“III. Wellbeing Konferansı”nda, konularında toplumda lider pozisyonda olan ve topluma ilham
veren 23 değerli duayen panelist yer aldı.
Wellbeing’in farklı alanlarında konuşulanları sizler için panellere ve Key-note konuşmacılara göre
özetledik;

1. FİNANSAL WELLBEING PANELİ
Finansal Wellbeing Paneli’nde; Finansçı ve Yatırımcı Emre K. Mimaroğlu moderatörlüğünde,
Mint Finansman Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Koç, Doğuş Otomotiv Yönetim Kurulu Üyesi &
Foder Danışma Kurulu Başkanı & Monay App Kurucusu Özlem Denizmen, Foder Yönetim
Kurulu Üyesi, Osmanlı Yatırım Yönetim Kurulu Danışmanı Murat Sağman yer aldı.
Emre Mimaroğlu: “Finansal Wellbeing, finansal okuryazarlık değildir.”
 Finansal Wellbeing panel moderatörü finansçı ve yatırımcı Emre Mimaroğlu, özellikle
finansal okuryazarlık ile finansal wellbeing’in aynı şey olmadığını vurgulayarak, finansal
wellbeing halini “para ile olan ilişkinin dingin bir şekilde yönetilmesi” olarak
tanımladı. Ayrıca finansal varlık sahibi olmanın da finansal wellbeing halini artırmak için
yeterli olmadığını tarihten Floransa’daki Medici ailesini örnek göstererek açıkladı. Daniel
Kahneman’ın “İnsanların kaybetme kaygısı kazanma arzusunun iki katıdır” sözüyle yatırım
kararlarının genelde rasyonel olmadığına vurgu yaptı.
 İlhami Koç: “Getiri ilüzyonu insanları yatırım tuzaklarına götürüyor”
Mint Finansman Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Koç, yatırımın tanımını “Harcamaların dışında
kalan birikimlerin finansal araçlarda getiri amaçlı değerlendirilmesi” şeklinde yaparak
konuşmasına başladı. Türkmence “maya koymak” sözüyle de anlatılan yatırımın esasında uzun
vadeli olması gerektiğini, ancak günlük hayatta çok kısa vadeli olarak değerlendirildiğine değindi.
Koç, “Paramı nereye yatırayım?” sorusu ile her yerde karşılaştıklarını ve bu soruyla aslında
insanların “Kısa vadede paramı hangi yatırım aracıyla iki katına çıkarırım?” demek istediklerini
vurguladı. Yüksek getiri söylemlerinin yani getiri illüzyonunun insanları yatırım tuzaklarına
götürdüğünü söyledi. Yatırım tuzaklarının en önemli örneğinin Ponzi oyunları olduğunu belirterek
insan beyninin kestirme çözümleri sevdiğini ve riski görmezden gelerek, muhtemel getiriye
odaklandığına, bu sebeple Ponzi oyunlarının oldukça popüler olduğuna değindi. Ayrıca, kısa
vadecilik alışkanlığının dolandırıcılara fırsat doğurduğundan bahsetti.

 Özlem Denizmen: “Finansal wellbeing düzeyi ölçülebilir ve izlenebilir.”
Doğuş Otomotiv Yönetim Kurulu üyesi, FODER Danışma Kurulu Başkanı, Monay App Kurucusu
Özlem Denizmen, 17 yaşından itibaren kendi finansal wellbeing halinden sorumlu olduğunu
belirterek, finansal alandaki iş deneyimleri sonucunda edindiği tecrübeyi girişimcisi olduğu
Monay App uygulamasına aktardığını belirtti. Bu uygulama ile finansal wellbeing düzeyinin
ölçülebilirliğine katkı sağlayan Denizmen, para kazanmanın yapılabilir bir eylem olduğunu buna
nazaran finansal wellbeing düzeyini yükseltmenin daha önemli olduğunu belirtti. Denizmen,
parasını yönetebilen, acil durum fonu oluşturan, birikim yapan, hazcı tüketim alışkanlıkları
olmayan bir kişi ile bunların tam tersi davranışları olan bir kişinin finansal wellbeing düzeylerinin
doğal olarak farklı olacağını vurguladı. Bu farkın finansal wellbeing halinin ölçülebilir ve izlenebilir
olduğunu belirtti. Kişilerin finansal davranış eğilimlerinin ve davranışsal yaklaşımının finansal
wellbeing düzeyinin ölçümünde önem taşıdığından bahsetti. Yatırımın kişinin stres düzeyini
artırmayacak şekilde yapılmasının finansal wellbeing düzeyini yükselteceğini ve özellikle
gençlere yatırımı deneyimlemelerini ama özellikle çeşitlendirmeleri gerektiğini tavsiye etti.
Ayrıca, finansal wellbeing için bilgi ve beceriye sahip olup eyleme geçmek gerektiğini, ancak
davranışsal olarak bazı blokajlarımız olduğunu, bu sebeple de yatırımın rasyonel bir eylem
olmadığını belirtti. Bireylerin yatırım davranışlarında çocukluklarında para ile ilgili hatıralarının
dahi etkisinin olduğunu ve çocukların finansal wellbeing’deki öğretmenlerinin ebeveynleri
olduğunu vurguladı.

 Murat Sağman: “Finansal wellbeing parayı kazanmaktan ziyade yönetmekle
ilgilidir.”
Foder Yönetim Kurulu üyesi, Osmanlı Yatırım Yönetim Kurulu Danışmanı Murat Sağman,
yatırımcılar ile finans profesyonellerinin kısa ve uzun vade bakış açılarının oldukça farklı
olduğunu örneklendirerek konuşmasına başladı. Finansal Wellbeing’in parayı kazanmaktan
ziyade parayı yönetmek ile ilgili olduğunu ifade etti. Her bireyin yatırım kararının farklı olması
gerektiğini, kişinin finansal ve davranışsal durumuna göre yatırım kararı verilmesi gerektiğini,
dolayısıyla herkesten yatırım tavsiyesi istemenin doğru olmadığını belirtti. Gece kişide kaygı
yaratan yatırımın doğru bir yatırım olmadığını belirten Sağman, yatırım araçlarının uzun süre 3
ayaklı şekilde faiz, döviz ve borsa üçgeninde kaldığını, şu anda geniş bir yelpazede finansal
yatırım aracı olduğunu ve bunun da finansal huzur açısından önemli bir unsur olduğunu
vurguladı. Ancak kısa vadeli yatırım ve yüksek getiri hevesinin finansal huzura darbe vurduğuna
değinen Sağman, bireysel yatırım planlamasının bu noktada önemini belirtti. Ayrıca bazı kişilerin
herkese çok rahat inandığını ve dolandırılma potansiyellerinin yüksek olduğunu; bazı kişilerin de
dolandırılmaktan korktuğu için hiçbir yatırım yapmadığını söyledi.
2. SUPER INTELLIGENCE ve WELLBEING PANELİ
Super Intelligence ve Wellbeing Paneli’nde, Teknolojide Kadın Derneği Kurucu Yönetim
Kurulu Başkanı & 360+ Media Interactive Technologies Kurucu Ajans Başkanı Zehra Öney
moderatörlüğünde, Koç Holding Enformasyon Teknolojileri Koordinatörü, CIO Hayriye
Karadeniz, Yükselen Çağ Wellbeing Akademi Kurucusu Ebru Şinik yer aldı.
 Panel moderatörü olan Teknolojide Kadın Derneği Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı
& 360+ Media Interactive Technologies Kurucu Ajans Başkanı Zehra Öney özetle;
< Yapay Zeka dönemi ile kapitalist çağdan tekno-feodalist çağa girdik. Kapitalistlerin yerini artık
Tekno-Dev’ler aldı. Eskiden üretim araçları ile yapılan işler artık dijital veri üzerinden üretiliyor.
Amazon, Google, Meta gibi bulut patronları artık kar değil, kira üretiyorlar; Pazar değil, platform
işletiyorlar. Kullanıcı verisi işleyip, veri kirası topluyorlar. Bulut Lord’ları dünyaya hakim oldu.
Kendimizi güvende hissetme duygusu çok daha hızla yükseliyor. Yapay Zeka’nın getirdiği
belirsizlik ile güven duyma ihtiyacının yükselişi endişe yaratıyor. İnsanlar sosyal medya
hesaplarındaki varlıklarını nasıl yönetmeleri gerektikleri ile ilgili kaygılılar.
Super Intelligence döneminin ana mesajlarından birisi de:
Tekilleş, içine dön, kendinle bütünleş, birleş, ruhunu, beynini, zihnini hisset
ve yetenek ve yetkinliklerine göre yeni formunu oluştur.
Bildiğimiz her şeyi unutup, kendimizi yeniden keşfetme ve yapılandırma dönemindeyiz. >
dedi.

 Koç Holding Enformasyon Teknolojileri Koordinatörü, CIO Teknolojide Kadın
Derneği Kurucu Başkan Yardımcısı Hayriye Karadeniz özetle;
Panel moderatörü Zehra Öney’in sorduğu “Yapay Zeka ve Super Intelligence insana nasıl bir
gelecek vaad ediyor?” sorusuna yönelik olarak;
< Ben insan ırkına özellikle verimlilik artışı ile bolluk getireceği yönünde bir düşünceye sahibim.
Herkese özelleşmiş sağlık ve eğitim verilerinin oluşarak, tüm dünyada bu konularda daha
demokratik bir yapıya kavuşabileceğimize inanıyorum.
Yapay Zeka’yı eğiten insanlar ve YZ’nın şu andaki teknoloji ile muhakeme yeteneği halen yok.
2045’de muhtemelen muhakeme yeteneğinin de oluşacağı konuşuluyor. Üretken Yapay Zeka
hızla gelişiyor, dönüşüyor, öğreniyor. Şu anda bir lise öğrencisi kıvamında olduğu ve hızla iyi bir
üniversite öğrencisi olarak doktora yaparak yükseleceği belirtiliyor.
İnsan beynininin henüz tüm katmanlarını bilmiyoruz. Yapay Zeka teknolojisi ile birlikte insanın
max. potansiyeline erişeceği bir noktaya ve yepyeni keşiflere gideceğimizi öngörüyorum.
Kurumsal dünyada bu dönüşüm çerçevesinde en çok dikkat ettiğimiz konuların başında insanın
odak olması gerekliliği geliyor. Tüm çalışanlarımızı dönüşüme adapte etmek üzere Yapay Zeka
okur-yazarı olmaları için eğitmeye yönelik çalışmalar sürdürüyoruz. Kapsayıcı yönetişim
mekanizmaları ve metotlarıyla herkesin içinde yer aldığı düzgün bir yapı kurmayı amaçlıyoruz.
Teknoloji bir amaç değil, bir araçtır. Super Intelligence’ın sağladığı araçları bir kaldıraç
olarak kullanmayı sağlamalıyız. Şirketlerde insan odağı olmadan bir plan yapılması
sürdürülebilir değildir. Liderlerin, üst düzey yöneticilerin tüm insanların refah düzeyini
yükseltecek şekilde kararlar alıp, yönetmesi gerekiyor.
Bu olumlu getirilerinin yanı sıra Yapay Zeka’ya insani etik değerler ve ahlaki nasıl
değerlendireceğinin öğretilmesine yönelik endişe ve kaygılarında olduğunu belirtmeliyim.
Biz YZ’ya ne öğretiyoruz? İyi niyeti, vicdanı ve doğruyu mu? Yoksa kısa yoldan para kazanmayı
ve aldatmayı mı? Her kültürde bazı konulardaki doğru ve yanlışlar farklılık gösterebiliyor. İnsanın
sahip olduğu akıl, kalp ve ruhsal bağlantı ile empati, duygu ve tüm bunların bağlamı
öğretilebilecek mi? Bunu zamanla göreceğiz. > dedi.
 Wellbeing Derneği Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı ve Yükselen Çağ Wellbeing
Akademi Kurucusu Ebru Şinik özetle;
Panel moderatörü Zehra Öney’in sorduğu “İnsan Makine midir? Robotlar bilince sahip olacak mı”
sorusuna yönelik olarak verdiği cevapla şaşırttı;
< “İnsan Super Intelligence’dan beklediğimiz teknolojinin ta kendisidir, sadece insanlık
henüz kendine karşı ilk ödevi olan kendini keşfetme yolundaki ana ödevini henüz
bitirememiştir.”
İnsan Birlik Bilincine bağlı, kuantum alanın içinde yer alan, holografik ve dinamik olan müthiş bir
soft-robotik varlıktır. İnsan makine değildir, çünkü yarattığımız makinelerin içsel bir dünyası
yoktur. Ona yüklenmemiş olan bir veriyi yoktan yaratamaz. Yapay Zeka’nın bugünkü
teknolojilerle hala bilişsel beceriler göstermesi mümkün değildir; böyle bir algoritma henüz
yazılamadı.
Bilinç; öncelikle kişinin kendini ve etrafındakileri farkında olam halidir. Bunun yanı sıra
deneyimlerden çıkarım, duyular, hisler, duygular, düşünceler, empati, sempati, sevme, aşık olma,
affetme ve özgür iradeye sahip bir varlıktır insan… Bilinç tüm bunları farkında olma halidir.

Robotların ve/veya Yapay Zekanın bu saf insan özelliklerini şu anda teknoloji ile sahip olması
mümkün gözükmüyor.
Ünlü italyan asıllı amerikalı quantum fizikçi Federico Faggin’in söylemlerine göre;
“Bugünün bilgisayarları, 1950'lerin sonlarında üretilen bilgisayarlardan yüz milyarlarca kat daha
karmaşık ve güçlü olmalarına rağmen, onlardan bir BIT bile daha bilinçli değillerdir.”
Yapay Zeka dünyası şimdi ve ileride SAF İNSAN kalabilme becerisini gösteren, yani kendi
içsel teknolojisini keşfedip geliştirebilen, insan olmanın özelliklerini koruyup, ödevini
yapan insanlar tarafından yönetilecektir. > dedi.
Ebru Şinik; özellikle belirsizliğin hızla yükseldiği bu yeni çağda stres seviyesinin yönetilerek,
insan biyo-kimyasının düzgün ve sağlıklı çalışabilmesini sağlayan meditasyon ve burundan
alınıp verilen kontrollü ve ritmik nefes egzersizlerinin öneminden bahsederek, panel sonunda
tüm salona Kuzey Kaliforniya 'da 33 yıldır Kalp ve Beyin korelasyonu konusunda bilimsel
araştırmalar yapan, HeartMath Enstitüsü tarafından kurgulanan 3 dakikalık Kalp-Beyin Uyumu
meditasyonu yaptırdı.
3. PHILIPS KİŞİSEL SAĞLIK | Sibel Yıldız
Paneller konferansın Platin ana sponsoru olan Philips Kişisel Sağlık Orta Doğu, Türkiye ve
Afrika Genel Müdürü Sibel Yıldız’ın sunumu ile başladı.
Sibel Yıldız, iki çocuk annesi olarak çıktığı zorlu kariyer yolculuğunda, kişisel farkındalığı
sayesinde wellbeing kavramını hayatına dahil ettiğini ve bunun kurumsal hayata da entegre
edilebileceğini ifade etti.
Her şeyin yapılabilir olduğunu, ancak her şeyi yapmak zorunda olmadığımızın farkına varmanın
önemine değinen Yıldız, seçimlerimizin kontrolünün bizde olduğunu ve kişinin kendini
önceliklendirmesinin wellbeing açısından kritik bir adım olduğunu vurguladı.
Philips Kişisel Sağlık olarak bir “neden”e odaklandıklarını belirten Yıldız, amaçlarının anlamlı
inovasyonlarla insanların hayatlarına dokunmak ve onların daha sağlıklı bir yaşam sürmelerini
sağlamak olduğunu söyledi. Bu hedefe ulaşma yolunda sosyal sorumluluk projeleri ve ürünleriyle
bireylerin içlerindeki ışığı ortaya çıkarmalarına destek olmayı amaçladıklarını dile getirdi.
Bu nedenle Wellbeing Derneği’ne üye ve konferanslarına sponsor olmaktan mutluluk
duyduklarını belirten Yıldız, Philips Kişisel Sağlık olarak kurumsal wellbeing’e büyük önem
verdiklerini ve günlük yaşama dahil edilecek küçük rutinlerin bu alandaki etkisini önemsediklerini
ifade etti.
Bu yaklaşımı şirket içinde de uyguladıklarını söyleyen Yıldız; çalışanları için oluşturdukları pedal
çevirme odası, kitap kulübü, meditasyon alanı, wellbeing köşesi gibi örneklerle wellbeing’i şirket
kültürlerine entegre ettiklerini sözlerine ekledi.
4. LES BENJAMINS | Bünyamin Aydın
Konferansın Gümüş sponsoru olan global moda markası Les Benjamins’in Kreatif Direktörü
Bünyamin Aydın keynote konuşmacı olarak yer aldığı bölümde, ilham ve cesaret veren çok
özel kişisel wellbeing yolculuğu hikayesini paylaşarak, konferansa büyük bir anlam ve değer
katmıştır.

Bünyamin Aydın, konferansa katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek sözlerine başladı.
Konferansı çok kıymetli bulduğunu ifade ettikten sonra, kendi yaşam hikayesini içten ve yürekten
bir şekilde katılımcılarla paylaştı.
Almanya’da doğmuş bir Türk olarak, hayatı boyunca iki kültür arasında sıkışmış bir kimlik
duygusuyla yaşadığını anlattı. Türkiye’de “Almancı”, Almanya’da ise “yabancı” olarak görülmenin
kendisinde aidiyet duygusuna dair derin bir boşluk oluşturduğunu; fakat yıllar içinde bu hissin,
markasını yaratırken en güçlü ilham kaynağına dönüştüğünü dile getirdi.
Babasını erken kaybetmenin sarsıntısı ile kendisini işe odakladığını ve yıllar içinde yükselen
sağlık sorunları üzerine kendi içine dönüp, bağlantı kurarak Ayurveda, Çin tıbbı gibi bütüncül
yaklaşımlara yöneldi. Wellbeing Derneği Yönetim Kurulu’nda yer alan Amerikan Hastanesi
Fonksiyonel Tıp Doktoru İrem Ergün de dahil olmak üzere bir dizi doktor, yoga, nefes ve
ayurveda eğitmeninin de içinde yer aldığı uzmanlarla birlikte çalışarak, merakını artık yalnızca
markasına değil, kendi bedenini, ruhunu ve bütünsel sağlığını anlamaya da yönlendirdi. Bu
sayede içsel bir dönüşüm başlattı. Deneyimleri onu sadece global bir marka yaratıcısı değil, aynı
zamanda kendini yeniden keşfetmek isteyen bir insan haline getirdi.
Ve bugün, bu konferansta olmasının sebebini de tam olarak bu dönüşümle açıkladı: “Kendini
anlamak, kabul etmek ve dönüştürmek.” Çünkü bir dünya markası yaratabilmişken, en büyük
tasarımının aslında kendi iç dünyası olduğunu fark etti.

5. SOSYAL WELLBEING PANELİ
Sosyal Hayatta Wellbeing Paneli’nde; Baltaş Grubu Kurucu ortağı ve Nudge NetworkNet
Kurucusu Prof. Dr. Zuhal Baltaş moderatörlüğünde, Tiyatro ve Seslendirme Sanatçısı Betül
Arım, Galata Üniversitesi, Psikoloji Bölümü’den Doç. Dr. Ensari Cicerali, Baltaş Yönetim
Danışmanı, Koç Burçak Gökçeer yer aldı.
 Panel moderatörü Baltaş Grubu Kurucu ortağı ve Nudge NetworkNet Kurucusu
Prof. Dr. Zuhal Baltaş: 1948 yılında DSÖ tarafından tam iyilik hali, sağlık nedir
sorusundan hareketle ortaya atılan psikolojik ve sosyal iyilik halinin bireylerin wellbeing
halini yükseltmede önemine vurgu yaparak yüzyıla damgasını vuran arayışın anlam
duygusuyla geliştiğini belirtti.
 Tiyatro ve Seslendirme Sanatçısı Betül Arım: Toplumun sosyal wellbeing halini
yükseltmek için bir tiyatro sanatçısı olarak insanı insana anlatma sanatının önemini
bireysel deneyimleriyle anlattı. Sosyal wellbeing için öncelikle bireylerin kendilerine değer
vermelerini ve kendilerini sevmelerinin önemini öne çıkardı.
 Galata Üniversitesi, Psikoloji Bölümü’den Doç. Dr. Ensari Cicerali: Eski
uygarlıklardan bu yana yerleşim yapılarından örnekler vererek mekan tasarımlarının içine
eklenen doğal unsurların insanların sosyal wellbeing halini yükseltmede fiziksel çevrenin
restoratif bağını kuvvetlendiren mimariye dikkat çekti.
 Baltaş Yönetim Danışmanı, Koç Burçak Gökçeer: Değerler ve kültürü bir toplumun
bağışıklık sistemine benzeterek sosyal iyi oluş halini yükseltmede ilişkilerin sağlıklı
yürüyebilmesi için güven, dürüstlük ve ortak amaçların, anlamlı hissetmenin önemine
dikkat çekti. Sosyal wellbeing halinin iyileştirilmesinin aynı zamanda toplumun bağışıklık
sistemini de kuvvetlendirdiğini vurguladı.

6. FİZİKSEL & ZİHİNSEL WELLBEING ve NEFES PANELİ
Fiziksel & Zihinsel Wellbeing ve Nefes Paneli’nde Gastroenteroloji & Wellbeing Uzmanı Dr.
Özdal Ersoy Moderatörlüğünde, Norveç Oslo Üniversitesi Biobilimler Bölümü ‘den Prof. Dr.
Fahri Saatçioğlu, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Ömer Önder yer aldı.
Bu çok özel panelde nefesin yaşam kalitesi üzerindeki etkileri hem bilimsel, hem de panelistlerin
kişisel deneyimleriyle derinlemesine paylaşıldı. Panelistler öncelikle nefes terapileriyle nasıl
tanıştıklarını ve nefesin sadece fiziksel değil, zihinsel ve hücresel sağlık üzerindeki önemini nasıl
fark ettiklerini anlattılar.
Dr. Ömer Önder; ekonomik solunumdan bahsetti ve solunumun vücudun ihtiyacı olan finansal
wellbeing’ine olan katkısını sundu. Doğru nefes alarak, vücudun günlük ürettiği enerjiden
solunum sisteminin daha az pay aldığını, böylece enerjinin, enerji ihtiyacı olan diğer organlara
(kalp, beyin, kas, karaciğer vb.) aktarımının daha rahat olacağını ve bu durumun da 'sağlıklı
kalmak' için önemli arzettiğini iletti. Doğru nefesin de burundan alınıp verilen diyafram nefesi
olduğunu önemle belirtti.
Prof. Dr. Fahri Saatçioğlu; ise bilimsel perspektiften yaklaşarak, nefesin hücresel düzeyde
etkilerini, kanser sürecindeki rolünü ve “pranayama egzersizleri”nin vücut kortizol seviyesini
düşürdüğünün kanıtlarını anlattı. Vurguladığı önemli noktalardan biri de, hem bedenin hem de
hücrelerin nefes aldığı ve “Ne kadar az enerjiyle ne kadar çok verim sağlanırsa, o kadar
sağlıklı oluruz” mottosuydu.
Panelde, katılımcılara kolayca uygulanabilecek bir nefes egzersizi önerisi de sunuldu. Ayrıca
nefesin ruhsal dengeyi sağlamada ve stresle başa çıkmada oynadığı etkin rolle ilgili çarpıcı
örnekler paylaştı.
Son olarak, her iki konuşmacı da wellbeing’in sadece iyi hissetmek değil, bilinçli
farkındalıkla yaşamak olduğunu, bunun da en temel aracının “doğru nefes” olduğunu
vurguladı.
7. FONKSİYONEL TIP ve WELLBEING PANELİ
Fonksiyonel Tıp ve Wellbeing Paneli’nde Fizyoloji, Fizyopatoloji, Gıda, Metabolizma ve Klinik
Beslenme & Biyointegratif Nefes Terapisti Prof. Dr. Nuray Yazıhan, Fonksiyonel Tıp Akademisi
Kurucusu Op. Dr. Mustafa Atasoy, Fizyopatoloji, Fonksiyonel Tıp, Metabolizma ve Klinik
Beslenme & Wellbeing Uzmanı Prof. Dr. Pelin Arıbal Ayral, Anestezi ve Yoğun Bakım, Algoloji,
Klinik Beslenme ve Fonksiyonel Tıp Uzmanı Dr. Canan Sunay yer aldı.
Fonksiyonel Tıp Paneli’de ele alınan her başlık, sağlığı yalnızca “hastalık yokluğu” olarak
değil, beden, zihin ve yaşam tarzının bir dengesi olarak görmemiz gerektiğini hatırlattı.
Prof. Dr. Nuray Yazıhan; “Hastalık varsa wellbeing’den bahsetmek zorlaşıyor. Fiziksel sağlık;
zihinsel, ruhsal ve sosyal iyi oluşun tamamlayıcısı olarak, önleyici ve bütüncül yaklaşımlarla ele
alınmalı. Koruyucu sağlık uygulamaları ve yaşam tarzı değişiklikleri, kronik hastalıkların önüne
geçmekte kilit rol oynar.”
Dr. Mustafa Atasoy; Menopoz ve hormon tedavisine dair yıllardır süre gelen yanlış
anlaşılmalara dikkat çekti. “Kral çıplak” diyerek, 30 yıllık bir tıbbi hatanın 2023’te FIGO tarafından
düzeltildiğini ve hormon replasmanının alzheimer, osteoporoz ve kalp hastalıkları riskini
düşürdüğünü vurguladı.

“Anahtar deliğinden değil, kapıyı açarak bakmalıyız” diyerek hormonların bütünsel sağlığa
katkısını hatırlattı. Taklit hormonların olduğu Frankenstein ailesinden uzak durulması gerektiğini,
ayrıca bu sürecin yalnızca kadın doğum hekimlerine değil; aile hekimlerinden fonksiyonel tıp
uzmanlarına kadar tüm branşlara ait olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Pelin Arıbal Ayral; Otoimmün hastalıkların sadece biyolojik değil; yaşam şekline bağlı
olarak geliştiğini ve vücudun kendi kendine savaç açtığını vurguladı. Bağırsak geçirgenliği,
gluten ve toksin yükü gibi faktörlerin immün sistemi tetiklediğini, vagus siniri üzerinden bağırsak-
beyin aksının ruhsal dengeyi de etkilediğini anlattı. Ve Fonksiyonel Tıp’bın burada devreye
girdiğini belirterek, “ruhsal durum, uyku kalitesi, stres seviyesi, toksin maruziyeti ve bağırsak
sağlığı birlikte değerlendirilmeden tam bir iyileşme mümkün değil” dedi.
Dr. Canan Sunay;“Haftada üçten az dışkılıyorsanız, kabızsınız” diyerek konuşmasına başlayan
Sunay, sindirimin sadece fiziksel bir süreç değil, yaşam biçiminin aynası olduğunu aktardı.
“Haftada üçten az dışkılıyorsanız, kabızsınız” diyerek sindirim sisteminin ihmal edilen sorunlarına
ışık tuttu.
“Doğru çiğneme, öğünler arası 4 saatlik boşluk, yeterli melatonin ve düşük stres seviyesiyle
sindirim döngüsü desteklenmeli. Aksi takdirde emilim bozukluğu, vitamin-mineral eksiklikleri ve
hormonal dengesizlikler (özellikle östrojen dominantlığı) ortaya çıkabiliyor” diyerek, çözüm olarak
su tüketimi, düzenli hareket ve bütüncül tıbbi destek önerildi.
SONUÇ: Bu panelde anlatılan her başlık, tek bir cümlede birleşti:
“Sağlık, teşhisle değil bütüncül bakış açısı başlar. Fonksiyonel tıp bakışıyla,
hormonlarımızı dengelemekten bağırsağımızı iyileştirmeye, stresimizi yönetmekten besin
seçimlerimize kadar sağlık bir bütündür. ”
8. İLİŞKİLERDE WELLBEING KEYNOTE SPEAKER
İlişkilerde Wellbeing konusu ile konferans kapanış konuşmasını İstanbul Kent Üniversitesi
Öğretim Üyesi & Kognitif Davranış Terapileri Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sungur yaptı.
Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur wellbeing’i; yaşam biçimi, bitmeyen bir yolculuk, iyi olma halinin
devamlılığı, anlamlı bir yaşam ve yaşam doyumu olarak özetleyerek, ardından şu başlıkları
detaylandırdı;
< İnsanı diğer canlılardan ayıran şey, düşünceleri üzerinde düşünme kapasitesine sahip
olmasıdır, yani perspektif alabilmesidir.
Duygularımızla barışık olmalıyız, her duygu bilgidir ve neye ihtiyacımız olduğu hakkında bilgi
verir. Olumlu ve olumsuz duyguların, bize öğrettikleri ve bizi motive etmeleri önemlidir.
Aşktan sevgiye geçiş nasıl olur. Aşk nedir? Aşk görme kusurudur. Aşık olduğunuz o kişiye
olmayan özellikler atfedersiniz. Evlilik ise bu görme kusurunun tedavisidir. Aşk bittiğinde onun
yerine gelecek duygu sevgi ise en az aşk kadar tatmin edicidir ve aşktan daha önemlidir. Aşk
başımızı döndürür oysa sevgi dünyayı döndürür.> dedi.
Uzun saatler süren konferans esnasında Profesyonel Koç & Sağlıklı Yaşam Danışmanı AFAA-
Grup Fitness Eğitmeni Elçisi Noyan Dülek katılımcıların motivasyon ve enerjisini artıran ve bol
kahkahaların yükseldiği Yaşamına Hareket Kat bölümü ile renk kattı.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.