MUSTAFA KEMAL KIRŞEHİR’DE
Dün 24 Aralık Çarşamba 1919 – Bugün 24 Aralık Çarşamba 2026… Süreç 107 yıl. Türk Olmak, sadece folklorik bir sıfat değil aynı zamanda politik bir şuurdur.

MUSTAFA KEMAL KIRŞEHİR’DE
Dün 24 Aralık Çarşamba 1919 – Bugün 24 Aralık Çarşamba 2026… Süreç 107 yıl.
Türk Olmak, sadece folklorik bir sıfat değil aynı zamanda politik bir şuurdur. Türk Olmak, bir milletin ferdi olmak kadar milletin siyasi kimliğini tanımak, bu kimliğin siyasi ağırlığını taşımak, bu milletin devlet kurma ve yaşatma iradesine sahip çıkmak, bu iradeyi ortadan kaldırmak isteyenlere gerekli tepkiyi göstermek ama en önemlisi gelişen olayları anlamak, olayları bambaşka yöne çekenlerin sinsi çabalarını boşa çıkarmaktır. Mustafa Kemal Atatürk.
Atatürk isim değildir. O’nun ismi Mustafa Kemal’dir. Atatürk ilimdir. Atatürk bilimdir. Atatürk akıldır. Atatürk İnovasyondur. Atatürk gelecektir. Atatürk barıştır. Atatürk gençliktir. Atatürk Özgürlüktür. Atatürk Bağımsızlıktır. Yüzyıllar sonrası ön görebilmektir. Sürdürülebilir kalkınmanın temel taşıdır. Cumhuriyettir.
Hava soğuk, karla karışık yağmur yağıyor. Bağımsız, bağlantısız Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmak için 107 yıl önce yine aynı günde 24 Aralık 1919 Çarşamba günü bu topraklardan geçmişti…
Hakkında idam fermanı vardı. O; Bizi ümmet olmaktan çıkarıp birey olma bilincini, Tebaa anlayışını yıkıp yurttaş olmamız için cumhuriyet aydınlığını, ilmini armağan etmek için yollardaydı.
Bunlar; Mustafa Kemal Atatürk’ü heykel, fotoğraf ve resimlerden ibaret olduğunu zannediyorlar. Oysa Mustafa Kemal Atatürk bir reformcu. İdealist bir devrimci. Savaşında barışında efendisi. Dünya’nın parmak ısırdığı dahi, düşmanın saygı duyduğu centilmendir.
Bugün 24 Aralık Çarşamba 2026… Süreç 107 yıl.
Bu ülkede yaşayan herkes tüm mevcudiyetini 19 Mayıs Günü atılan ilk adıma borçlu. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları olmasalardı bizler yine olurduk. Ancak bizler bir ‘hiçten’ öte ne olurduk? Bir kiliseye zangoç olamayacak kadar kişiliksiz, kimliği bozuk kimlikler, 19 Mayıs günü atılan o ilk adımla bugün adamdan sayılır oldular.
Atatürk Türkiye’dir. İşte bu nedenle de 20nci yüzyıldan 21nci yüzyıla fikirleriyle ve eserleriyle değeri giderek artan çağdaş kurucu önderine yapılan her türlü saygısızlığa tarih isyan eder. Akıl isyan eder. Vicdan isyan eder. Tabi milletin vicdanlı her ferdi isyan eder. Etmelidirler de. Cumhuriyetin savcıları dâhil. Zira adında cumhuriyet olan tek meslek onlardır.
Bugün 24 Aralık Çarşamba 2026… Süreç 107 yıl.
Bugünün Türkiye’sinde siyaset yapan ne iktidar, nede muhalefet, Nede din soytarıları Atatürk Türkiye’sini tenkit edecek düzeyde değildir... O; 57 yıllık ömrüne dev bir Türkiye sığdırdı. Onun kurduğu devlet, O’nu yüreğine basmayı beceremedi. Önce ‘TC’ler silindi. Andımız ‘Yasaklandı’ Atatürk fotoğrafları resmi dairelerden kaldırıldı. Heykelleri yakıldı. Yıkıldı. Okullardan, cadde ve meydanlardan ismi silindi. Atatürk yazan her şeyi yıktılar. Türkiye Cumhuriyeti övünç madalyalarından Silueti silindi. Yılmadılar. Ayyaş dediler. Minberden beddua edip, dinsiz ilan ettiler. Milletine vasiyet ettiği topraklar işgal edilip üzerine saraylar, Amerika Büyükelçiliğine, Sağlık Bakanlığı yapmış bir tüccara verdiler.
Mustafa Kemal Atatürk olmak kolay değil. Hele ki Türkiye’de. Hele ki son 30 yıldır. Kazım Karabekir, İsmet İnönü, Celal Bayar. Said-i Nursi, İskilipli Atıf gömütlerinde rahat. Düşmanlık Milli Eğitimin Okullarına göz bebeğim dediği onun ordusunda bile filizlenirken rahat uyutmuyorlar kabrinde… Herkesten çok saldırıyorlar Mustafa Kemal Atatürk’e. Neden?
Bugün 24 Aralık Çarşamba 2026… Süreç 107 yıl.
‘İyi bak bu topraklara. Dumanı tüten Toroslara. Trakya’nın güne batanına, Karadeniz’in hırçın dalgalarına. Anadolu’nun uçsuz bucaksız yaylalarına iyi bak. İyi bak Sakarya’ya, Dumlupınar’a, top sesleriyle gürleyen afyon ovasına. Masmavi egeye. Güzel İzmir’e. İyi bak sarı zeybeğin hikâyesine. İyi bak bu topraklara. Bu topraklar kahramanlarına su veren bu topraklar cepheden cepheye koşan milletini zincir gibi bağlayan kapkara ufukların altında bir kurtuluş umudu gibi huzur saçan geldikleri gibi giderler diyerek bu vatan toprağını kaderine terk etmeyen, Gazi Mustafa kemal Atatürk’ümüzün toprağı. Bu toprakları vatan yapmak için 24 Aralık 1919 Çarşamba günü bu topraklardan geçti…
Bugün 24 Aralık Çarşamba 2026… Süreç 107 yıl.
‘İnanmak varsa. Cesaretin varsa cumhuriyet vardır. Bilgin, azmin hedefin varsa cumhuriyet vardır. Cumhuriyet varsa özgürce kadınım diyorsan cumhuriyet vardır. Ele ele âşıklar varsa cumhuriyet vardır. Tek bayrak altında vatanın her köşesinde birbirine sımsıkı tutunabiliyorsan cumhuriyet vardır. Sen ben yoksa ayrıcalık yoksa ayrımcılık yoksa cumhuriyet vardır eğer bugün cumhuriyet varsa o cumhuriyetin bir başkahramanı vardır. Eğer cumhuriyetin varsa o başkomutanın, o büyük devlet adamının o büyük liderinin sayesinde vardır haykıralım haykırabildiğin kadar. Duysun sesini tüm dünya. Onu adı Mustafa. Onun adı Kemal. Onun Gazi Mustafa kemal Atatürk’…
Bugün 24 Aralık Çarşamba 2026… Süreç 107 yıl
Türkiye’yi parçalama ve bölme girişimleri, Atatürk dönemi dışında, hız kesmediği gibi giderek daha çok arttı… Bir zamanlar sağ-sol diye böldüler… Daha sonra (32) etnik parçalara ayırdılar. Kürt-Türk-Laz-Çerkez- Boşnak-Fellah diye ayrıştırdılar. Ekonomiyi kullandılar… Sosyal devletin gereğini yapmak yerine yoksulluğu yöneten sistemi hayata geçirdiler. Yoksulluk kendisini siyaset ağalarının beslediğine öyle bir inandırıldı ki! Yoksul-varsıl, dediler. Servet düşmanlığı yarattılar. Dini kullandılar, kapanan-kapanmayan, laik- Müslüman, Atatürkçü olan-olmayan diye dörde beşe, tarikatlara, cemaatlere böldüler.
Her türlü namussuzluğu, şerefsizliği umutsuzluğa dayattılar.
O; bunların olacağını biliyordu. Türk Gençliğine Emanet etti. Gerekçelerini tek, tek anlattı. Onu yakamızda taşıdığımız rozet kadar düşünce ve eylemlerimizde de taşıyabildiğimiz zaman en etkili cevabı verir, geleceği daha sağlam kurabiliriz. 107 yıl önce değil. Henüz gelmiş gibi koşarak giderdik tıpkı 1919 yılındaki gibi. Yapmacık değil. Kişilerin Atatürk üzerinden birbirlerine şekillendirdikleri vıcık, vıcık yağdanlıkla olmazdı. Onu özlediğimiz kadar özümsediğimiz zaman, onunla yarışan ama onu aşmış yeni Atatürkler yetiştirebiliyor muyuz? Önce buna bakıp bir dâhinin ayak izlerini koruyacak akıl ve mantığa sahip olurduk.
“Yurdumuzun en bayındır, en göz alıcı, en güzel yerleri üç buçuk yıl kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferin sırrı nedir? Bilir misiniz? Orduların sevk ve idaresinde bilim ve fen ilkelerinin kılavuz edilmesidir. Milletimiz siyasî ve içtimaî hayatı ile ulusumuzun düşünsel eğitiminde yol göstericimiz bilim ve fen olacaktır. Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiiri ile edebiyatı, okul sayesinde ve okulun vereceği bilim ve fen sayesinde bütün olağanüstü incelikleri ve güzellikleriyle oluşup gelişecektir”. Bursa Mitingi Mustafa Kemal Atatürk
Atatürk’ün bilim ve teknolojiye verdiği önemin en açık göstergelerinden biri, eğitim reformudur. Özellikle 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim birliği sağlanmış, okullarda modern bilimsel öğretim metotları benimsenmiştir. Aynı zamanda, üniversitelerin bilimsel araştırmalar yapacak şekilde yapılandırılmasına önem verilmiş, yeni bilimsel alanların gelişmesine katkı sağlanmıştır. Atatürk, bilim insanlarını ülke kalkınmasında etkin bir rol oynamaya davet etmiş ve birçok alanda öncü çalışmalar yapılmasını teşvik etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yüce hatırasına saygıyla.
Ve bir Mustafa Kemal Atatürk derken hep bir şeyler aklınıza gelir. Takılırsınız. Yaşadığınız zamanı. Ve Onun idealleri. İdealler uğruna nelerden feragat ettiğini görürsünüz. Büyüklüğü önünde saygıyla eğilirsiniz.
Onda; Akıl yüceliğini de görürsünüz. Onda; Yüce Tanrı ile seçtiği arasında kurulan emsalsiz bir bağa şahit olursunuz. Onda; Sahiplik, kölelik yoktur. Onun anlayışında; Olumlu ve süreklidir, hak kesilmez. Hak edilmiş bir olgunluk vardır.
Onun anlayışında; Yüksek bilgiye tanıklık edersiniz, bilimin ışığında konuşursunuz.
Cümleler içinde ışıltılı anlamlar belirir. Durur, durur dinlersiniz. Ve anlarsınız.
Düşünce; bilgi olur, bilgi eylem.
Gözleriniz dolar, ruhunuz kuvvetlenir, yumruğunuz sıkılır. Farkı hissedersiniz. Oluşan aslında çelikleşen bir iradedir. Bilginin dayanılmaz, yenilmez gücüdür. Hak eden için gelir. Gelir ve layık olduğunuz sürece yanınızdadır. Gitmesini istemezseniz gitmez.
Yükünüz artar. Sıradanlık bitmiştir.
Okur, düşünür, dinler, şekillendirir ve yaparsınız.
Mustafa Kemal Atatürk yaşamıyla ve söyledikleriyle biz Türkler ve aslında tüm insanlar için harikulade bir örnektir. Hangi işi yaparsak yapalım, hangi görevde ve makamda olursak olalım yaşam modellememizin en akılcı dayanağıdır. Her şeyi kapatabilirsiniz. Onun ışığını kapatamazsınız…
Bize sunulan birikimi ve emanetin kıymetini anlamamız lazım.
O da bir fani olarak çocukluk, gençlik, orta yaşlılık yaşadı. Yaşlılığını ise göremedi. Yaşamı üç dilimlik 19 yıllar olarak geçti. 57 dolu yıl. Savaş meydanlarında, ayağında tabanı delik çizmesi. Nefes alırken bile yutkunduğunu, ben size ölmeyi emrediyorum derken, bağımsızlığı, kölelerin zincirlerini nasıl kırması gerektiğinin feryadıdır.
Mustafa Kemal Atatürk bu toprakların can suyudur. Hoş Geldin Aziz Atatürk’üm…






