grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

SEN HUKUKU UYMA! BİZLER UYDURURUZ…

Tepede olunca hukuk tanımayacaksın... Zeminde olunca hukuk tepende sopa olacak... Sonra; adı, Demokratik hukuk devleti olacak… Hukukun üstünlüğü olacak… Yukarıdakinin canı ne istiyorsa o; aşağıda canı cehenneme olacak.

Gündem Yayın: 20 Nisan 2023 - Perşembe - Güncelleme: 20.04.2023 22:37:00
Editör -
Okuma Süresi: 12 dk.
Google News

SEN HUKUKU UYMA! BİZLER UYDURURUZ…

Tepede olunca hukuk tanımayacaksın... Zeminde olunca hukuk tepende sopa olacak... Sonra; adı, Demokratik hukuk devleti olacak… Hukukun üstünlüğü olacak… Yukarıdakinin canı ne istiyorsa o; aşağıda canı cehenneme olacak. İşte böyle bir hukuk bu topraklarda 21 yıldır yaşanıyor…

Muhalefet 3 ay süreyle Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı, bunun yasalara, anayasaya uygun olup olmadığı tartıştı! Hukuk kime uyduruldu? Bu süreç içinde muhteremim diplomasını gören var mı? Okul arkadaşlarını tanıyan! Bu ülkede adının önünde Profesör kelimesi olan kişi dedi ki; ‘Ben cahilin ferasetine güvenirim’… Ve böylede oldu. Bu feraset kabul gördü… Bu fikri öne süren akıl. Unutuldu! İster en üst perdeden fakülte, isterseniz ‘Ali Okulu’ mezunu! Değişen yok.

Mustafa Kemal Atatürk’ün millete bağışladığı AOÇ yağmalandı. İçine bir saray, sarayları aratmayan ek binalar yapıldı… Adı ‘Külliye’ oldu… ‘Ak Saray’ oldu… Başta MMO olmak üzere birçok dava açıldı. ‘Kaçak Saray’! Hukuk bu işin içinden nasıl sıyrıldı, bilmem ama! Sonraları, Danıştay ‘Saray Biraz Kaçak’ dedi… Milletin malına çökme işlemi böylelikle hukuksal bir yola girdi.  Tıpkı Kırşehir’deki AKP’nin üç siyasetçinin Toklumen özel ormanlık alana çökmeleri gibi. Hukukun sonucunu bekliyoruz. Bugün bunlar; Kırşehir sokaklarında bu suratla, utanmazlıkla bu milletten oy devşiriyorlar… Hangi yalanlarla, hangi çökme planları var bunların, gizli düşüncelerinin altında meçhul…

‘Saray’ Kaçak ilan edilmiş edilmesine de çalgılı cümbüşlü yemeklerle, ‘ben sanatçıyım, ben sporcuyum, siyasetçiyim, ben hukukçuyum’ diyen saray artıklarınca kaçak saray cümbüşlerle kutsandı. Kurulan bu cümbüş sofralarında kimler vardı, derseniz, kimler yoktu ki; Milletin malına çökmenin onuruna bu milletin sırtından ziyafetler çektiler kendilerine. Kimse bu hukuksuzluğa,  yediğiniz içtiğiniz ‘yoksul’ ekmeğidir haram zehir zıkkım olsun diyemedi.

Saray düşkünlüğü hukuk tanımadı. Ahlat'ta kıyı kanunu çiğnenerek,  'kışlık saray'  yapıldı. Kimsenin hatta hukukun sesi çıkmasın diye Meclis kıyı kanunu değiştirildi! Okluk Koyu'ndaki 'yazlık saray' için bir milyon yetişkin ağaç kesildi. Sahillerin kapatılması suç olmasına rağmen, sahil halka kapatıldı. Koy içine 500 metreden fazla yaklaşmak yasaklandı. Ne yaptı muhalefet? ‘Cık’…

Yok, edilen pistleri parçalanan, içine millet bahçesi kurulan, prefabrik hastane, ardından camii inşası yapan anlayış ‘Atatürk’ havalimanını kapattı. Hukuk yine sırtını döndü. Üç maymunu oynadı.

Bu ülke milletin vatanı. Bu vatan bir kişinin, bir ailenin veya iktidarın üyelerine babalarından kalmış araziler, arsalar değil ki! Ama onlar; bu ülkeyi talan yağmuruna dönüştürmüş işgal orduları gibiler.

Türkiye manzarasında, hukuksuzluğun tavan yaptığı, adalet kavramının artık yok sayıldığı, şeref ve ahlakın şerefsizlerin dilinde yemin olduğu, tecavüzlerin, cinayetlerin ardı arkası kesilmediği,  ekonominin çöktüğü, halkın perişan olduğu, derin yoksulluğun ne ahlak, ne aile birliği bıraktığı. Hırsızların ceplerini tıka basa doldurduğu, Saray'ın pervasız bir şatafat içinde yüzdüğü. Saraya sırtını dayamışların yurt dışı servetleri, yatırımları. Faili meçhul olmayan cinayetler. Halka yapılan hakaret, küfür ve aşağılamalar. Her kesimden herkesin illallah ettiği şu atmosferde, bunalmış halk diyor ki; ‘Tayyip Erdoğan'ın karşısına teneke koysalar, oyumu ona vereceğim’…

Türkiye'nin mevcut yolsuzluk, yoksulluk, hukuksuzluk, çürüme ve çöküş batağından çıkması, asgari bir hukuk çizgisine çekilmesi gerekiyor. Bunun için muhalefette asgari bir aklın olması şart. Aksi halde çok kısa bir süre sonra saray rejiminin karşıdevrim girişimi başarı kazanacak, bugün bildiğimiz manada bir Türkiye kalmayacak, infilak edip her bir tüyü ayrı dala takılacak, bu millet vatandaş olmaktan çıkıp kul olacak. Diğer yanda bu halk doğduğuna pişman olacak…

Beyinler sömürgeleşirse, insana dair geriye hiçbir şey kalmaz.

Hukuk elden çıkar. Adalet kavramı isimden öteye olmaz… Vatan kalmaz. Tarım kalmaz. Sanayi kalmaz. İçi boşaltılmış kurumlar sömürünün bir parçası haline gelir. Vatan toprağı satılır. Ölenler ölür kalan sağlar köle olur. Özelleştirme keyfiyetle, komisyon ve pazarlıkları içinde yapılır. Kendi ülkesinin haini bu ülkede vatandaş oluyor ve bu kimliksiz vatansızlar bu topraklarda kendilerine yer buluyor ve benimle aynı kimliği taşıyorsa lanet olsun diyorum… Çünkü ümmetlerin feryadı olmaz. Afganistan, İran, Libya, Tunus, Malezya, Arjantin, Suriye en açık örnekler. Zira beyinleri kirada olanların araştırma, düşünme, okuma ve öğrenme gibi fonksiyonları yoktur.

Tüm bunlara ‘eyvallah’ diyenlerin vatandaş diye anılması vatan hainliğinden öte değildir.

Bu ülkeyi yönetenlere bir bakın. Hukuk yok. Anayasal kuruluşlar olan kolluk güçleri hukuksuz emirlere aynen uyuyor ve uyguluyorsa siz kimlere güveneceksiniz. Bir zamanlar adı terörle anılan, Eski Genelkurmay başkanı sonrası MSB olan, ölmeyi dahi beceremeyen bir adamın çapulcularla yaptığı toplantı. İç İşleri bakanı denilen maceraperest hatta adı Süslü Süleyman’a çıkmış, yalan ve iftira kaynağı adamın jandarma komutanlığına verdiği ‘hazır olun’ emri… Niçin? Hangi amaçla?  Polis, Jandarma Silahlı Kuvvetleri Anayasal kuruluşlar olup yetki ve güçlerini anayasadan ve kanunlardan alırlar. Saraya mahkûm olmuş kurum anayasal kurum değildir.

Bunlara, bu akıldışı hukuka, seçim güvenliğine nasıl inanacağız. Hukukun üstünlüğü yine ayaklar altında… Kazanmak için her yol mubah. Anayasa hukuku, Seçim Hukuku, İdari hukuka aykırı keyfiyetin ön planda olduğu bir seçim hazırlığı... Anayasayı askıya alıp ‘ben yaptım oldu’ diyen adam, hukuk adamı değil, birilerinin siyasi adamıdır.

Oy pusulasından ‘Millet İttifakı’ kısmını çıkarttılar. Ama ‘Cumhur İttifakı’nı koydular. YSK kimin tekelinde olduğu açıkça belli. Bir diğer hukuksuzluk Bakanlık görevi yapan atanmış ‘Memur’ kamu görevlisi kimliği ile donanımlı olmalarına rağmen milletvekili adayı yapılan bu kimlikler bakanlıklardaki görevlerinden istifa etmediler. Atandıkları görevden çekilmediler. Artık seçim sonucuna kadar bakan görevi ile seçim çalışmalarına katılacaklar. Bunların nasıl bir anlayışın içinde bu ülkenin çöküşünün ortakları olduğu açıkça ortada. Seçim arifesinde devletin yani benim senin vergilerinin kendi ikbal ve iktidarları için seçim alanlarında sonuna kadar kullanan yalan ahlakı kandırma derdinde olacak…

Halkın haber alma özgürlüğünü elinden alan zihniyet.  Bu ülkeyi yönetiyor. Akıl almaz kirlilik. Akıl dışı uygulamalar ve bu uygulamaların adına hukuk diyen piyonlar.

Her şeyin üstünü örtüyorlar. Gerçekleri doğruları açıklayan gazetecileri tutukluyorlar. Üzerine üstlük görevini kötüye kullanan İstanbul savcılığı. Gerçeklere konulan ulaşım yasağı. Tecavüze, Hırsıza, talana vurguna, yolsuzluğa hukuk adına konulan ulaşım yasağı. 20 yılda gelinen ülkenin hali bu.

Kızılay Başkanını görevden alamayanlar, ahlaksızlığın simgesi olmuş adamı korumak için bir bakan, bir cümle kuruyor. ‘Dernek Statüsünde’ THK, Kayyum atadıkları dönemde; Kızılay, THK nasıl kayyum atayıp başkanlarını görevden aldılar. O zaman bunlar dernek statüsünde değiller miydi?

Sedat Peker’den sonra, ortaya öyle bir isim çıktı ki; iddialarının bir cümlesi dahi yenilir yutulur değil. İş adamı Muhammed Yakut… Öne sürülen iddialarla ilintili videolara; ‘Yayın ve İletişim’ yasağı getirildi. Bunun üzerine Yakut; ‘Erdoğan; ben artık sana ve avenelerine savaş açtım’! Açıklaması yaptı. İddiaların sahibi bu ülkede nasıl bir siyasi örgütlenme içinde ülkenin soyulduğunu isim, isim açıklıyor. Kıbrıs Havaalanı yapımından, TOKİ, Kızılay Özelleştirmeler, uyuşturucu kaçakçılığı, özel mülklere kamu yararı adıyla nasıl çöküldüğü, kamu mallarının hangi organize şebeke ile ele geçirilip, çöküldüğü, ülkenin kaynaklarının nasıl pazarlandığı dâhil. Bankaların içinin boşaltılması ve daha neler, neler. Bu iddialar içinde Partili Cumhurbaşkanının oğlu, damadı, kızları bakanları var. Millete ahlak dersi veren Nihat Hatipoğlu, ekranlarda Polis rolü üstelenmiş Müge Anlı. İktidarla işbirliği yapılan diğer yeraltı dünyası isimleri geçiyor. Bu ülke bu iddiaların altında bu hukukla seçime gidecek… Bunlara nasıl oy vereceğiz? Bir bilen söylesin!

Bu iddiaların içinde

Yaşan tüm olumsuzlukların sahibi Muhalefet diyen cehalet, ya bu kaynaktan besleniyor ya da ahlakında, namusunda farkında değil. Göz göre göre böylesine yalanlarla yönetilmek, alıştırılmış olmak ahlaki değil. Böylesine sinik bir toplumda yaşıyor olmak, daha da acı. 21 yıldır iktidarları boyunca zaten büyük amaçları vardı.  Milleti korkutmak ve sindirmek, toplumun sessini kısmak. Biz ne dersek diyelim bunu başardılar.  Halk yalanların peşine takıldı. Yargı bu iddiaları soruşturmak yerine bu iddiaları haber yapan gazeteci için İstanbul Cumhuriyet Savcısı tutuklama kararı çıkarttı. Gerekçe, ‘Yalan haber’ yaymak suçu ile gözaltına alınan gazeteci Serdar Akinan;  ‘ülke lağım olmuş’… Diyen Muhammed Yakut’un, bu sözlerini haberleştirilmiş olması ile suç işlemiş olması. Ne kadar ahlaki! Ne kadar doğru. Bu kokuyu duymayan her kim varsa KBB uzmanına görünmesinde yarar var.

Devlet tüm organlarıyla iktidarın seçim propagandasına dâhil oldu…

Camiler, Okullar, miting alanı yapıldı. Kuş beyinliler halka fetva veriyor. Görevinin gereğini yapmak yerine hırsızlığı, vurgunu talanı aklayan cümlelerle dindar mütedeyyin kişileri etki altına almak için yırtınıyorlar. Okullara giriyorlar. Çocukların anne ve babalarına baskı yapılması isteniyor. Erdoğan’ın posteri tarihi surlara asılıyor. Devletin tüm donanımları. Uçakları, araçları seçim meydanlarında… ‘Cumhurbaşkanımızın selamı var’ diye evlere gönderilen, milletin paralarıyla alınmış, milleti kandırmak için hazırlanmış kumanyalar…

Yoksulluğunu unutmuş, insan olmanın değerlerini bilmeyen yozlaşmış bir kesim var ki, kendi hakkı olan refahın karşılığı olan 21 yılda yapılan tüm talan ve vurgulardan gurur duyan, öğünen bir halk var. Kişisel çıkarının ülke çıkarı üzerinde tutan beleşçi, ahlaksız taifesi…

Suriyeliler bu topraklara sığınmak için değil. Bu ülkenin demografik yapısını bozmak için getirdiler. Bu proje diğer ortaklarıyla imzaladığı taahhüt ettiği bir BOP eş başkanın marifeti olduğu açıkça ortada. Bu seçim; ‘Sülale devri bitecek yargılanacaksınız’. Diyen Erkan Baş’ı doğruluyor… Bu aymaz düzeni bitirecekte, yargının bağımsızlık yolunu da açacak olan yol budur.

“Allah ile aldatan sahtekâr kişiden vefa bekleme! Çok hacıların koltuğunun altından haç çıktı”. Ziya Paşa

#
Yorumlar (1)
Ahmet Serdar
21.04.2023 19:00
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.