grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

MİLLETİN SIRTINDAN BESLENİYOR, MİLLETİN ÖLÜMÜNÜ SEYREDİYORLAR!

Dağ taş mandıra. Topraksız tarım. Mera talanı. Mutlak tarım alanlarının vahşice kullanımı. Kültür balıkçılığı. Yakılan sazlıklar. Kurutulan sulak alanlar. Kullanılan ağır kimyasallar, pestisitler, yapay ürünler… Kirletilmiş su... içinde ne ararsan var.

Gündem Yayın: 26 Mart 2023 - Pazar - Güncelleme: 26.03.2023 21:27:00
Editör -
Okuma Süresi: 12 dk.
Google News

MİLLETİN SIRTINDAN BESLENİYOR, MİLLETİN ÖLÜMÜNÜ SEYREDİYORLAR!

İnsan sağlığı ve refahı için temiz bir çevre şarttır. Çevresel koruma, sağlıklı ortam yaratma ve koruma görevi devletin asli görevidir. Devlet gücünü, siyasilerden, nüfuzlu kişilerden değil. Kamu yararı gözeterek, Anayasadan ve kanunlardan alır.

Türkiye’de ölümlerin yüzde 73’ü ‘Kanser’ veya Kanser türevli hastalıklarından olduğunu biliyoruz. Kanser hastalığı beslenmeye bağlı, bağışıklık sisteminin çökmesi sonucu olarak oluştuğu artık kanıtlanmış bir gerçek. Nasıl beslendiğiniz değil. Hangi kaynaktan beslendiğiniz önemli.

Kırşehir Anadolu’nun en bakir alanlarından olan Orta Kızılırmak havzasında yer almakta. Tarihsel sürece baktığımızda Kırşehir adı ‘Aquae Saravenas’… Kısaca Su Şehri veya Su cenneti. Bu topraklara verilmiş bunca güzel değerleri hızla tüketiyoruz. Yerine hiçbir şey koyamıyoruz. Siyasetçinin iktidar hırsı, cehaletin para hırsı. Devletin liyakatsiz kimliklerle yönetilmesi. Bir ülke; çalmanın çırpmanın meslek olduğu bir anlayışa ancak böyle kurban edilir.

Dağınıklık ve kepazelik yan yana.

Dağ taş mandıra. Topraksız tarım. Mera talanı. Mutlak tarım alanlarının vahşice kullanımı. Kültür balıkçılığı. Yakılan sazlıklar. Kurutulan sulak alanlar. Kullanılan ağır kimyasallar, pestisitler, yapay ürünler… Kirletilmiş su... Sınır tanımayan, yasaları takmayan beleşçi, ahlaksız fırsat tüccarlığına soyunmuş sözde çiftçiler. Nüfuzlu kişilere peşkeş çekilen kamu arazileri, kamu malları. Kim; kimlerin malını babaların malı gibi dağıtıyor. Dağıttıkları alanlar kendi özel mülkleri olsa bırakın binlerce metre kare araziyi. Santimini vermezler. Sizlerin bir koltuk uğruna kimlere uşaklık ettiğinizi ben biliyorum da; bu uşaklığın bedelini bu millete hangi ahlakla namusla ödettiriyorsunuz! Burası meçhul!

Doğaya, insanlığa ancak bu kadar düşmanlık edilebilir. Bu ülkeyi yön verenler, ülkeye yön vereceğim diyenler hırsız. Talanın, vurgunun bekçiliğine soyunmuş aktörler, ben devletim diyenler, devletin masaları işgal etmişler. Bunların konforları dâhil, midelerini bu millet dolduruyor. Bunlar utanmazlıkta, arsızlıkta sınır tanımıyorlar.

Alınan önlemler. Yasaları, hukuku tanımayanlar. İşine gelmediği için gerçekleri görmezden gelenler. Sırt sıvazlayanlar. Suça ortak olanlar! Bir fiil suç işleyenler. Ve hatta bu namussuzluğu kendilerinde hak bilenler… Umarım yarattıkları kenefte boğulurlar.

Ben bu şehirde bir çevre Aktivist’iyim… 19 yıldır Uluslararası kimliğe sahip yerelde kurulmuş ‘Doğa ve Çevre’ derneğine başkanlık yapıyorum. Yerelde, korunan alanlar, yeşil ve mavi altyapı oluşturmak, ekosistemleri eski haline getirmek, yeniden yabanileştirmek ve iklim değişikliğine karşı doğaya dayalı çözümleri kolaylaştırmak, biyolojik çeşitlilik kaybını tersine çevirmeye katkıda bulunmak için yurt içinde 11 üniversitede, AB projeleri ile 76 projede yer aldım. Doğa ve çevre aktivist olarak dünyayı dolaştım. Türkiye ile kıyas yapabilecek bilgi ve birikime sahibim. Final ne derseniz? Rezili rüsva. Bu şehirde parasını cebimden ödeyerek kurduğum Ekoloji okulunu yağmaladılar. Bu şehirde 2005 yılında kurduğum ormanlık alana bu şehirden seçilmiş siyasetçi talan için girdi. Şimdi bunlar bana ahlaktan bahsedemezler. Zira bunlar; ahlak yoksunluğu içinde talan aktörleri olmuşlar. Bunlar memleketi yağmalamak için halen siyasette aktif rol kapma peşindeler. Bunlara oy verenlerde yapılan onca yağmanın ya ortaklarıdır. Ya uşaklarıdır.

Daha birkaç gün önce; Kızılırmak kıyı bandını izleyerek, Tuz köyden, Kesikköprü barajına kadar toplamda 248 Km yol yaptım. Sahil boyunca fotoğrafladım. Video kayıtları yaptım. En kirli, talan ve erozyona kurban edilmiş bölge Kesikköprü köyü ile başlayıp, Savcılı Hirfanlı kıyı bandı üzerinde gördüm. Aksaray ve Ankara iline dâhil kıyılar. Buralarda Kırşehir idari sınırlarından hiçte farklı değil. Namussuzluk, yaban hayatına yaşam hakkı tanımayan ahlaksızlıkların örnekleri yan yana…

Kırşehir Şeker Fabrikası ve Üzerinde bir mandıra… Atıklarla doldurulmuş kıyı bandı… Doymak bilmeyen maden yasasına dâhil edilmiş kum ocakları işletmeleri. Nehir açıkça atık taşıyor. Nereye mi? Sebze, meyve bahçelerine.

İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü bünyesinde ‘Çevre Görevlisi’ var. Bu şube görevlisinin Kırşehir çevre değerlendirme kapsamında bölgede bulunan işletmelerin çevresel denetim görevini yapıyorum diyorsa inanın yalan söylüyor. Bölgede düzenli olarak denetim gerçekleştirmek ve çevreye zararlı atıkların yönetilmesini sağlamak da görevleri arasındadır. Ama görevini yapmak yerine sadece bakanlığa yıllık raporlar gönderen adam, sadece imzaladığı sahte ve içi doldurulmuş yalan dolu raporların ve sonuçları yazarak sadece maaş alıyor.  Mesleki ahlakı olmayanlarda zaten kişisel ahlakta yoktur.

İster Bürokrat, ister siyasetçi olsun fark etmez. Üniversitede bir tartışma platformunda tartışalım. Onların yaptıklarını. Yağmaya, talana nasıl izin verdiklerini suratlarının orta yerine vurmazsam namerdim. Zira bunların içinde ya kendileri var. Ya da ortakları. Ve birde bunlara uşaklık eden öğretim görevlisi dâhil alt yapı memurları var.

Bu şaka değil. Bu gerçek... Devlet yasalar gereği, bu ülkenin her İline millete efendilik etsin, lüks ve şatafat içinde yaşasınlar diye değil. Devleti temsil etsinler. Millete hizmet etsinler diye makamsal icraya dayalı bürokrat atar. Bu atanmışlar ne iş yapar? Rezilliğe sırtını dön. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Etliye sütlüye karışmam. Sallarım başımı, alırım maaşımı. Günüm gelince ya emekli olurum. Ya da çeker giderim. Bana devlet kapılarında dalkavukluk yapacağım o kadar çok kapı açılır ki; diyorlar. Veya düşünüyorlar ki;  bunun içindir ki sesleri gür değil. Kanunları uygulamaktan bile korkuyorlar.

Bu kirlilik yetti artık.

Besleneceğiz diye göz göre, göre ölüyoruz. Hastalanıyoruz. Tedavi olamıyoruz. Birim fiyatı 468,00 TL olan Gümrük girdileri dâhil kanser ilacını iktidarın bir milletvekilinin tekelinde olduğunu biliyoruz. Bu ilacı, bu efendi piyasaya yüzde 4530 kâr ile 21.693,00 TL sattığını da biliyoruz. Biz bu kirlilikle kanser olalım. Milletvekili sırtımızdan binlerce lira kazansın! Ne güzel dünya değil mi? Onlara!

Çevresel etki. Dalkavukluk. Namussuzluk bir arada… Hangi çağdaşlıktan söz etmek gerekir.

Toprak, dünyada bitkisel ve hayvansal üretim gibi tarımsal faaliyetlerin ana unsurudur. Tarım yapılan verimli topraklar insanların beslenmesinde, iş sahibi olmasında bir huzur ve istikrar kaynağıdır. Bu şehirde tarıma uygun alanlar ciddi tehditler altındadır. Bu tehditlerin en önemlileri, yoğun kirlilik. Yerleşim alanlarından çıkan atıklar. Endüstriyel atıklar. Tarımsal mücadele ilaçları ve kimyasal gübreler toprak kirliliğine sebep olan en önemli etkenler olduğunu bilmeyen yok. Kanun tüm olumsuzluklar için tedbir almış. Ya uygulama! Bu olmaz. Uşaklar, patronlarından aldığı emirleri uygularda ondan.

Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu gerçeği ile.

Çevre kanunu. Çevrenin korunmasına, iyileştirilmesine ve kirliliğinin önlenmesine ilişkin genel ilkeler;

a) Başta idare, meslek odaları, birlikler ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup bu konuda alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler. b) Çevrenin korunması, çevrenin bozulmasının önlenmesi ve kirliliğin giderilmesi alanlarındaki her türlü faaliyette; Bakanlık ve yerel yönetimler, gerekli hallerde meslek odaları, birlikler ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yaparlar. c) Arazi ve kaynak kullanım kararlarını veren ve proje değerlendirmesi yapan yetkili kuruluşlar, karar alma süreçlerinde sürdürülebilir kalkınma ilkesini gözetirler. d) Yapılacak ekonomik faaliyetlerin faydası ile doğal kaynaklar üzerindeki etkisi sürdürülebilir kalkınma ilkesi çerçevesinde uzun dönemli olarak değerlendirilir.

Evsel, Kimyasal, hayvansal atıklarla adına nehir dediğimiz bir su kütlesi üzerinden üretilen hububatları,  sebzeleri, meyveleri adına mera denilen gözden çıkartılmış alanlardan, kimyasal yemlerle beslenen et, süt, yumurta, balık tüketiyoruz. Siz hiç beslenme zincirinin insan bağışıklık sistemine neler taşıdığını, insan ömründen neleri aldığını ve yok ettiğini düşünüyor musunuz? Sahi biliyorsanız, sizler nereden besleniyorsunuz? İçme suyunuz Himalaya’lar dan, yiyeceğiniz iklimlendirilmiş, sulama suyu 20 kez filtrelenmiş su kaynaklarıyla üretilmiş seralarda üretilmiş ürünlerden mi?

Sizlerin makam düşkünlüğü yüzünden! Sizlerin liyakatsizliği yüzünden doğa ölüyor. Toprak ölüyor. Hayvanlar ölüyor. İnsan ölüyor.

Birileri bu rezilliklerin, kirlilikler üzerinden milyonlar lira kazanıyorken. Hatta çöküyor çörekleniyorlarsa, sağlıklı beslenme insanlığı doymaya yönlendirmişse siz ne işe yararsınız? Kirletilen, topraklar, yeraltı ve üstü sular bu milletin kan ve gözyaşı dökerek kazandığı değerlerdir.

Bizler bu topraklarda, neyi koruyacağımızı şaşırdık! Çocuklarımı? Kadınlarımı? Hayvanlarımı? Ormanlarımı? Derelerimi, nehirlerimi, kıyılarımı? Topraklarımı? Denizlerimi? Yoksa baş tacı dediğimiz ‘Devleti’ mi?

Bilmiyorsanız ben anlatayım ve sizler beni okuyun. Ben bir Çevre ve doğa aktivisti, olarak sadece Kırşehir kırsalını, yazacağım. Fotoğrafladıklarımı her gün bu kanal üzerinden yayınlanacağım.  İnsan olanın yüzü kızarır. Utanır diyecem. diyecem, ama bu şehirde utanır kimlikler olduğunu düşünmüyorum.

Avrupalı bir çevre örgütü lideri şöyle demişti: Avrupa'nın doğası ormanlar, dağlar, uçsuz bucaksız ovalar, uzun nehirler, masmavi denizler ve canlandırıcı göllerle doludur. Sizler Dünya’nın en güzel ikliminde yaşıyorsunuz. Sizler yaşadığınız coğrafyayı; tehdit altında tutarak bedelini canınızla, hastalıklarla birleştirerek ödüyorsunuz. Sürdürülemez çiftçilik ve ormancılık uygulamaları.  Kirlilik, iklim değişikliği ve istilacı türler. Sizdeki olumsuzluklar, Avrupa'daki tüm doğal sistemleri de zorluyor ve istikrarsızlaştırıyor. Sonuç, bir, biyoçeşitlilik krizidir... AB, doğayı korumak ve yaşanır bir hale getirmek için adımlar atıyor. Bizler içine s… için el birliği içindeyiz.

Bu şehir bir akıl tutulması yaşıyor. Kızılırmak sahili üzerinde üretim yapan hiçbir sebze, meyve ve hububat almayın. Kendi ölümünüzü kendiniz hızlandırırsınız…

Bu fotoğraf kimyasal atıktır. Şeker Fabrikasının çökertil havuzlarından çıkartılmış, pestisit dâhil tüm kimyasallarla yüklü bu atık, Kızılırmak sahiline yığılmış. Yer üstü ve yer altı suları bu kimyasallarla sizler sebze, hububat, balık olarak geliyor… Onlar ürettikleri bu rezillikten milyon liralar kazanırken bizler bilmeden beslendiğimiz bu zehirle ölüyoruz. Ölüyoruz vali bey… Ölüyoruz.

#
Yorumlar (1)
Ahmet Serdar
27.03.2023 11:15
Harika bir makale.Kaleminize güç, size sağlık olsun her yazınız.Anasının, babasının koruyup kollamadigi bir cocugun düştüğü durum budur.Devlet hem ana hem babadır...Bu topraklar da evlatlar.Gerci devlet mekanizması toplumun içinden çıkmaktadır.
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.