BU SON MU? YOKSA BAŞLANGIÇ MI?
Hiçbir direnç noktası kalmayan ülkenin karmaşaya sürüklenmesi an meselesi. Sessiz yığınların suskunluğu, cehaletin aktif olduğu bu ülkenin direnç noktaları bir, bir kırıldı.

BU SON MU? YOKSA BAŞLANGIÇ MI?
Türkiye bir Hukuk devletidir!
Hiçbir direnç noktası kalmayan ülkenin karmaşaya sürüklenmesi an meselesi. Sessiz yığınların suskunluğu, cehaletin aktif olduğu bu ülkenin direnç noktaları bir, bir kırıldı. Dışarıdaki planlayıcılar, içerideki uygulayıcılar marifetiyle Türkiye üzerindeki emellerine kolay ulaşacaklardır…
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bizler için hangi sıfat yakışır? Varın siz bulun. Seçiyorsunuz adam cukkalı bir yerden kendine yer bulup gözünün içine baka, baka fırtıyor. Hani demokrasi. Hani inanmışlık, adanmışlık. Hepsi hava cıva… Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir! Yalan mı?
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen toplumlardır. Ya bizler! Aradan 23 sene geçti! Yine başladığımız yerdeyiz. Güzel insanlar bir, bir harcanıyor. Farkında bile değilsiniz.
Öyle bir algı yaratıldı ki! Bu oluşumlarının tek adresi var. Halkın ta kendisidir. Anayasayı oylarken, neyi, neleri kaybedeceğini düşünmeden onayladı. Sonuç nerelere kadar gidiyor. Nerelere kadar uzanıyor şimdi düşünmenin hiç kimseye bir yararı da yok.
En güçlü, en büyük rakip dün itibariyle gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi ‘Suç Örgütü Lideri’ cümlesi ile açıklandı. Bu cümleyi hatırlıyor musunuz? Ergenekon davalarında Genelkurmay Başkanına da aynı cümle altında tutuklanmıştı. FETÖ modeli. Sizlere hiç yabancı geliyor mu?
Şaşmayacaksınız. ‘Neden’ sorusunu sormasını bilmeyen bir millete çok şey anlatmanın da bir faydası yok. Bu toplumun yaşayarak aklı başına gelir mi? Burasıda meçhul.
Gözaltı sonrası Dolar, Altın aldı başını gitti. Amaç daha kolay kandırmak, ya da yoksul olmak mı?
Ülke Ekonomisi ne oldu da hızla çöktü? Dünden bugüne kim soydu hazinesini? Ambara dadanan fareler! Planlayıcıların ahır uşakları. Bunları besleyen yığınlar. Kim satıyor bu toprakları? Bir yanda Petrol, Gaz, ve Madenler. Diğer yanda verimli topraklar ve deniz gibi doğal kaynaklara sahip bu ülkenin zenginliklerini halkın yaşamını iyileştirmek yerine hangi azınlığın hizmetine sunuluyor? Ülkenin dağı, taşı, ormanları, akarsuları, yağmalanıyor. Hiçbir şey gizli saklı değil. Açık ve ortada. Halk seyrediyor.
Ben insanım ölçeği! ‘Beni ilgilendirmiyor’. Diye düşünerek yaşamayın. Bu ülkeye ne olduysa bu düşüncenin hâkim kılınmasından oldu.
‘Beni ilgilendirmiyor’ ve ‘herkes suçlu’ prensipleriyle yaşayan biri, genellikle kendisinin de ‘herkesin’ büyük bir parçası olduğunu fark etmez. Örneğin, sigara izmaritini çöp kutusuna atmayan veya yaya geçidine park eden belediye başkanı değil, sizsiniz. Siz olmayı becermek erdemdir. Birde bunu deneseniz. Etliye sütlüye karışıp yemekte bir tutam tuz olsanız ne olur? Korkmayın ölmezsiniz. Ama sizlerin beni ilgilendirmiyor ölçeğinde kalmanız toplumun çektiği acıyı azaltmaz. Aksine perçinler. Bunun içindir ki; siz olmayı becerin.
Bugün İmamoğlu yarın sıradan bir başkasının gözaltına alınması hiçte şaşılacak bir yanı yoktur. Eğer bir görüş belirttiyseniz, sorumluluğunu üstlenin. İmamoğlu kendisini sorumlu hissettiği bir olaydan değil, rakibin korkusuna kurban edilmiştir. Kişisel görüş sahibi olmak harika bir şey. Ancak bir yöneticinin kişisel görüşü, sorumluluktan kaçmak için mükemmel bir yol olabilir mi? Her konuda herkesin kendi görüşü olabilir ve bir konuda fikrini belirtmek, bir görüşü savunmak demokrasinin gereğidir. Demokrasi tramvay değildir, isyanların rejimidir.
Bu ülkede; Halk için bedel ödeyenler… Diğer yanda kendi saltanatlarını korumak için 415 adet cezaevi yaptık diyenler! Var… Özgürlüğünü geri isteyen yok. Oysa her gün bir şekilde boğuluyoruz. Çoğunluk farkında değil. Onların yeni Türkiye’si saltanat üzerine. Eski Türkiye’sini isteyen yok. Türkiye kabuk değiştirmiyor… Türkiye, Türk’ün olmaktan çıkıyor. Ölüyor. Farkında olan yok. Millet, millet olma şiarını yitiriyor, bu millet gerçeklerin farkında değil.
Monarşi ile yönetilen İran… 43 yıl önce halk ayaklanması ile devirdi… Şeriatı getirdi. Önce bu devrime öncülük edenler, sokak lambalarında, vinç halatlarında asıldılar… Bugün İran’ın geldiği final ortada! Her türlü namussuzluğun din kisvesi altında nasıl çiğnendiğini, Türkiye hariç, tüm Dünya biliyor… Ve aldığı borçları yatırıma çevirerek yarattığı markalar. Otomobil sanayinde, elektronik sistemde, dijital dünyada yarattığı markalar. Dünya’nın en büyük tersanesine sahip. Biz bir çöp dikmeden aldığımız paraların nereye harcandığını dahi bilmeden kepazeliğe yöneldik. Elde avuçta kalan her şey ya satıldı. Ya elden çıkartıldı ya kapatılıp arsası yağmalattırıldı.
Ateist olan Güney Kore… Bugün Dünya devleriyle boy ölçüşüyor. Dünya ölçeğinde en büyük milli gelir sıralamasında 7nci sırada. 2000 yılı öncesi yaşadığı krizler hala Koreli insanların aklında.
Bunun içindir ki; insanların kendi korkularını yenmek için yarattığı, Tanrı’nın kullarını kendi keyfine göre cennete, ya da cehenneme atarken, kulların iradeleriyle kutsadığı ve “yeryüzündeki gölgesi” ilan ettiği diğer yer Tanrı’larının keyfi bir iktidar sürdürmeyi kendinde hak olarak görmesinin gerçeği, toplumsal kutsallığın ilanı değil, cehalettin kutsallığıdır…
Devlet; gücünü kendi halkı üzerinde sınanmaz. Devlet yoksulun, çaresizin sırtından beslenmez. Halk; ‘Hak, Hukuk, Adalet’ diye inliyor...
Bir ülkede saraylar yapılıyorsa, Cumhuriyet yıkılıyor demektir.
Bir ülkede Demokrasi yoksa! İnanç; çıkar uğruna siyasete girer… Devlet dinli, Laiklik dinsizlik olur. Bilinçlenmemiş ve kendisini sorgulamaktan bile korkan daha doğrusu korkar hale getirilmiş bir toplumun özgürlüğü ortadan kalkar… Ondan sonrakiler onu izler.