grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

Madencilik anlayışı, bir üretim faaliyeti değil, bir sömürü faaliyetidir.

Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi… Yumurta kapıya geldi… Ortada Folluk yok.

Gündem Yayın: 17 Kasım 2024 - Pazar - Güncelleme: 17.11.2024 21:28:00
Editör -
Okuma Süresi: 8 dk.
Google News

ÇALIŞTAY’DA DÜŞÜNDÜKLERİM…
AS-ÇED doğayı katledenlerin değil, doğayla uyum içinde yaşayanların yanındadır. Doğanın talan edilmesine, madenlerimizin gasp edilmesine elbette karşıyız. Müsebbipler ortada, erozyona bir avuç çevreci karşı!
Dün Altın Madenciliği için yapılan ‘Çalıştay’a dört dernek üyesi arkadaşımla birlikte misafir olarak katıldık. Çalıştay programı iyiydi, kötüydü bunu eleştirecek değilim. Ancak içerik yönünden çok zayıf, zamanlama ve süreç çok kötüydü. Çalıştay’da herhangi bir bilimsel sunu yapılmadı. Çünkü konuyla ilgili sunuş yapabilecek herhangi bir akademisyen yoktu. Konuya muhatap daire ve şube müdürleri çağrılmamıştı. Veya çağrıldılar ama gelmediler. Bilmiyorum Siyasiler yoktu. (AKP ve CHP Milletvekilleri, İl, İlçe Başkanları)
Ülkemizde son dönemde eşi görülmemiş bir maden sömürüsü ve doğa katliamı yaşanmaktadır. Ekosistemi tahrip eden, ormanlarımızı yok eden, çevreye onarılamaz zararlar veren ve halkımızın ortak yer altı ve yer üstü zenginliklerini yerli ve yabancı sermaye şirketlerinin yağmasına açan bu anlayışı kınıyoruz. Bugün en çarpıcı haliyle Kaz Dağlarında gördüğümüz bu anlayış, yarın Murat Dağı’nda, Ağrı Dağı’nda, Munzurlarda ve Kırşehir’de de göreceğiz diye yazmıştım. Bu yazılarımı hiç kimse ciddiye almamıştı.  
Bugün Eşme’de, Fatsa’da, Cerattepe’de, Kaz Dağlarında yürütülmekte olan altın madenciliğinin hiçbir kamu yararı bulunmamaktadır. Demiştim… Bana ne dediniz. Çalıştay’a Kazdağılarından iki aktivist geldi. Misafir olduğum oturumda eni yine ciddiye almadınız. Beni ciddiye almış olsaydınız en azından sizler gibi düşünen 21 yıldır Kırşehir doğası için çırpınan, bu uğurda 102 kez hakkında dava açılmış, birinde 10 yıl ağırlaştırılmış hapisle cezalandırılmış, Kırşehir’ doğasını kitaba çevirmiş. Kırşehir2deki erozyonu Yurt genelinde 11 üniversitede, yurt dışında 3 üniversite anlatmış 13 bilim kitabına girmiş sizden birine kulak vermiş olacaktınız. Olmadı!
Madenlerden elde edilen gelirin tümüyle şirketlere aktarıldığı, risk ve zararın ise doğaya ve halka bırakıldığı bir işletme anlayışının kabul edilebilir bir yanı bulunmamaktadır. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu çarpık anlayış nedeniyle, altın şirketleri daha zengin olsun diye ormanlar kesilmekte, tarım arazileri yok edilmekte, doğal hayata zarar verilmekte, insan sağlığı tehdit edilirken, vergi muafiyeti verilen, hatta vergi borçları silinen şirketleri biliyoruz. Biliyoruz da sonucu ne?
Bu madencilik anlayışı, bir üretim faaliyeti değil, bir sömürü faaliyetidir. Madenleri olduğu gibi, doğayı ve halkı da sömürdüğü gerçeği açıkça ortada yalan mı? Bunu temcit pilavı gibi öne sürmenin faydası ne?
Altın madeninin çalışma süresince altın çıkartılması, diğer metallerden arınması, atıkların çevreye etkileri tartışılmalıydı. Kısa bir görselle geçiştirilmemeliydi. Bu süreçte tarımsal alanlara, yeraltı ve üstü sulara ekolojiye olan etkisi, atmosferde oluşturacağı meteorolojik baskılardan söz edilmedi.  Katılımcılar sıkıldı ve Çalıştay ortasında salon boşaldı. İyi niyetle düzenlenmiş ancak sonuç içermeyen bir çalıştay yapıldı
Çevre; Siyaseti kaldırmaz.
Ben yıllardır ‘Çevrenin Siyaseti olmaz. Olura politikaları olur’… Sözümün ne kadar doğru olduğunu bu Çalıştay’da konuşmacıların öne çıkardıkları siyasi anlayışın çözüm değil, siyasi arena sunumuna dönüşmüş olması Çalıştayı gölgeledi. Ben böyle düşünüyorum.
Altın madenin bölgede aranması mevcut iktidarın projelerinden. Bu şehirde AKP İl ve İlçe Başkanları ve aynı partiden milletvekili var. Neden yoktular? Neden bunlar sorgulanmadılar. Konuşmacıların Belediye Başkanına yönelik övgü sözleri, birkaç cümleyle de sorumlusu olan siyasetçilere de yergi dönüşebilirdi, ama olmadı. Neden? Bu halka yaşatılan erozyonun siyasi aktörleri bu şehri ne zaman savunacaklar? Bu şehir iktidar aktörlerinin arenası olarak kullanılmasına göz yuman, bunlar olmadan çözüm arayan anlayış. Laf salatası yapmış olur. Çalıştay sonucu ortak bildiri sunumu yapılmadı. Belediye Başkanı ayağa kalkınca arkasından Çalıştayı düzenleyenlerde salonu terk etti.
Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi… Yumurta kapıya geldi… Ortada Folluk yok.
Kaz Dağları, Artvin, Niğde, Sinop; Erzincan önümüzde birer örnekti. Bölgede yapılan çalışmalar kulaktan kulağa yayılırken uyuyan kent, davul kapısına gelince neler oluyor diye ayağa kalktı. Olmadı. Sadece bu erozyon Malya Ovası, Kervansaray dağları uzantısı üzerinde değil ki. Çağırkan var. Buzluk Var. Tatar İlyas Yayla var. Karalar Köyü var. Hem de yargı eliyle onaylı. Bunlarla nasıl mücadele edilecek. Bu talanı önleyecek kim var. Kimler var? AKP Milletvekili bu erozyon durmuyorsa istifa ediyor ve halkın yanındayım diyebiliyor mu? Bu partinin İl ilçe temsilcileri, İl Encümen üyeleri ne işe yarıyorlar. Dert tasa sana. Saltanat onlara. Böyle bir düşünce ahlakta yok. Anlayışta yok. Bu halk bunları seçip başına getirmişse, hesabı da sormasını bilecek. Birileri yapsın, ben işime bakarım düşüncesi namussuzluktur. Herkes ettiği haltın üzerine tüy dikmeyecek. Harmanda s…nın hatılda önüne gelir. Şimdi ettiğiniz halt hatılda.  Bunun içindir ki; çevrenin siyaseti olmaz.  Bu coğrafyada hep birlikte yaşıyoruz. 
Çalıştay’da bir konuşmacı; ‘Kırşehir bir kuşatma altındadır’… Cümlesini kurdu. Çok doğru. Kırşehir’in her tarafı taş ocaklarıyla çevrili. Tam bir kuşatma altındadır… Bu kuşatma hem de İl Özel İdaresi marifetiyle yapılan bir kuşatma! Akıl almaz bir kirlilik. Encümene başkanlık yapanlar, üyeler bu rezilliği imzalarken sonuçlarını görmüyorlar mı, babalarının malı gibi kamu yararı adıyla kirliliği, erozyonu düşünmeden partidaş anlayışı ile sadece gelir amaçlı birilerine peşkeh çekilmişse; halkın suçlu bulma telaşına girmesinin anlamı yok. Suçlular ortada. 
Hesap sorması gereken bizler ve Kırşehir’in en büyük STK’larıyız diyen o kuruluşlar nerede? Kum ocakları ile yok edilen nehir yatağı bitmiş dip faunası. Şeker fabrikasının tepeler halinde yığılmış atık çamuru. Ve ırmağa bırakılan kimyasal ağırlıklı sıvı atık… 
Şeker fabrikasının hemen burnunun ucunda konuşlanmış 50 bin baş büyük hayvan besicileri. Topraksız tarım anlayışıyla yok, edilen mutlak tarım alanları. Endüstriyel tarımcıların zehirlediği mutlak tarım alanları. Nereden tutarsanız tutun kokuşmuşluk her yanda. Kuruluşların burnunda duyulan koku sadece Seyfe gölü havzası. Bunun da esası Gölün Dünyaca tanınır olması. Diğer yöreler için neden bir çıkış bir bildiri yok. Bu işin içinde kendi yatağında yok edilen Kızılırmak neden yok. Yakılan ve tarıma açılan 33 bin dönüm sazlık alan yok edilen yüzlerce yaban yerle bir edilmiş ekoloji atmosfere çıkan karbon. Nehre karışan ağır pestisitle ve kimyasallar. Erozyonla mücadele tek başına olmaz.
Her şeyin altına bakacaksın. Birde altına

 

#
Yorumlar (1)
Ahmet Serdar
20.11.2024 09:38
Makalenizin altına hiçbir yorum yapmadan imzamı atıyorum. STK lar bizde hangi amaçla kurulduğunu çok iyi etüt etmek gerekir. Ayrıca batıdaki çağdaş ülkelerin STK larının nasil çalıştığına....Siyasi iktidar için çalışmayan STK ların verimli olduğunu gorebi
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.