BEKLE! Kİ GÖR… (3)
“Ne çok haini varmış bu ülkenin! Hem de kendi elleriyle toprağında büyütüp, suyunu verip ekmeğiyle beslediği! Yüksek mevkilere getirip kendi elleriyle yerleştirdiği… Ne çok haini varmış”! İlhan Selçuk

BEKLE! Kİ GÖR… (3)
“Ne çok haini varmış bu ülkenin! Hem de kendi elleriyle toprağında büyütüp, suyunu verip ekmeğiyle beslediği! Yüksek mevkilere getirip kendi elleriyle yerleştirdiği… Ne çok haini varmış”! İlhan Selçuk
1996 yılında CIA’nın yan kuruluşu Rand Corporation’un yayın organında Türkiye ile ilgili bir not düşülmüş. ‘ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye’yi kontrol edemez, Fazilet Partisi’nin başına yenilikçi kanadın geçmesi, Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Abdullah Gül’ün de Dışişleri Bakanı olması halinde ABD Türkiye’yi kontrol altında tutmaya devam edebilir’. O günlerde Recep Tayyib Erdoğan Hiçbir sıfatı olmadığı halde Dünya turuna çıkmıştı. Amerika’da Yahudi Lobileriyle görüşüyordu. Artık Türkiye Cumhuriyetinin başına geçebilecek adam bulunmuştu. Recep Tayyib Erdoğan
AKP liderine verilen Görev herkesçe malum. (Ortadoğu Eş Başkanlığı) bu görevi verenlere bağlılığını ifade eden çok önemli olduğu gerçeği içinde yapılan açıklama… ‘Gerekirse şu mücadeleyi verirken, eğer benim komuta merkezim bana papaz elbisesi giyeceksin diyorsa gider papaz elbisesini giyerim. Niye? Bizim mücadelemiz sıradan bir mücadele değil’… Bir Müslüman ve olası olarak kendini dindar ilan eden bir adam bu mücadele için Papaz Elbisesine neden razı olmuştur? Irak’ı işgal eden Amerika askerlerine dualar eden Erdoğan’ın komuta merkezi neresi? Ben bu sorunun cevabını hep merak etmişimdir!
Türkiye’yi işgal tatbikatı: ‘Bin yılın meydan okuması’…
ABD, 24 Temmuz 2002’de Nevada Çölü’nde ‘Bin Yılın Meydan Okuması’ adı altında Türkiye’yi işgal tatbikatı yapıyor. Kimse sessiz işgalin farkında değil. Suriye sınırında mayınlar temizleniyor. 435 Mehmetçik şehit oluyor.
Artık Amerika’nın istediği oluyordu. Yeşil kuşak Projesi evrimleşmiş ve BOP olmuştu: (Büyük Ortadoğu Projesi) İstenilen olmuş. Erdoğan’ın siyasi yasak durumu Baykal’ın desteği ile kaldırılmış. Erdoğan Siirt’ten Milletvekili seçilmişti. Erdoğan artık başbakandı. Abdullah Gül Dış İşleri Bakanı.
TBMM’de 2003 yılında 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinin ardından, 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde görev yapan, Türk Özel Kuvvetler bürosuna baskın yapan Amerikan askerleri 11 Türk askerinin kelepçelenerek başlarına çuval geçirilmiş şekliyle esir alınarak Türkiye’ye ilk gözdağı veriliyor.
Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı iken, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara’da 2 sayfa 9 maddelik bir gizli anlaşma yapıyor. Bu anlaşmayı gazeteci Sedat Sertoğlu’na kendisi açıklıyor. Bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra, ABD ordusu, tarafından çuval geçirme eylemi, belki de gizli anlaşmanın uygulanması için Türk ordusuna açık bir ihtardı.
Daha sonra Abdullah Gül bir İngiliz gazetesine ‘Türkiye Cumhuriyetinin sonu gelmiştir’ demeci vermekte bir sakınca görmüyor…
Çuval geçirmek Amerika için bir eylem. Verilen cevaplar ise manidardır.
Genelkurmay Başkanı Özkök ‘Bu işler Amerika için rutin işlerdir’. Dedi. Erdoğan’a ‘Notam verilecek mi? Sorusuna ‘Ne notası? Müzik Notası mı’? Cevabı vermişti. Abdul Gül’e, ‘Amerika Özür Dileyecek mi? Sorusuna verdiği cevap, ‘Büyük Devletler Özür Dilemezler! Abdullah Gül, basın toplantılarında ‘Irak’ta yaşananlar bölgeye ders olsun ve Şunu açıkça söyleyeyim, Ortadoğu’da bütün rejimler değişecek’… Diyordu. Abdullah Gül, İngiliz gazetesi verdiği mülakatta Türkiye Cumhuriyetinin sonu gelmiştir’ diyecek kadar kendinden emin.
Bundan sonrası!
CIA Şefi Henri Barkey 26 Mart 2003 tarihinde UTAH Üniversitesi kürsüsünden “AKP ile anlaşarak Türk Ordusu’nu kafese kapattık. Artık siyasetin bir ordusu, bizim dediklerimizi yapacak, isteklerimizi yerine getirecek kişi var’… Diyor. Böylelikle zor hiçbir şey kalmamıştı. Artık AKP iktidarı daha cesur ve daha ataktır.
Ardından sınır ötesi harekâtta ısrar eden ve ABD’ye direnen Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları ’Ergenekon çetesi’ olarak suçlandı.
Peki, bu sürece nasıl gelindi? Camp David kararları mı güncellendi? Buckingham kararlarının bu süreçte rolü nedir? Orduya sızma tamamlandı. Kumpaslar, tezgâhlar hazırlandı. Subaylar ve Generaller can derdine düştüler. Silah arkadaşlığı; Hınç alma, köşe kapmaca yarışı, ‘Gammazlamaya’ dönüştü.
Birkaç hatırlatma daha yapmak istiyorum.
Özbek asıllı CİA Ajanı Ruzi Nazar. ‘Zor olan Türkleri uyutacak birilerini bulmaktır. Bize sadık, her türlü rüşvete açık, iki adam lazım. Biri dindar. Müslümanları uyutacak. Diğeri milliyetçilere ninni söyleyecek’. Demişti… Kim? Kimlerden nasıl bir emir alıyor ki! Anlaşılır gibi değil.
Ellerine bir kâğıt almışlar dolaşıyorlar. Bu Amerika’nın bir projesidir diye. Bunu ispat ederlerse, biz her şeye varız. İspat edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar’… Bu iddialara karşı çıkan Erdoğan. Birden bire her şey değişiyor ve açıklama yapıyor. ‘Türkiye’nin Ortadoğu’da bir görevi var. Nedir o görev? Biz geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesinin eş başkanlarından bir tanesiyiz. Ve bu görevi yapıyoruz’. Daha sonra ‘Diyarbakır’a çok farklı bakıyorum. İstiyorum ki şu anda; Amerika’nın da düşündüğü BOP var ya! Genişletilmiş Ortadoğu yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir’… Açıklaması yapıyor. Ya sonra! ‘Ülkemizin bölünmesini asla istemiyoruz, 36 ayrı etnik grup 82 milyon bir ve beraber olacağız’… Diyerek etnik kökenlerin sayısal olarak varlığını söylüyor.
Bu cümlelerin kotları yine kendi ağzından dökülüyor. ‘Doğu, Güneydoğunun Kürdistan eyaleti olduğunu görecekler. Doğu Karadeniz’in Lazistan eyaleti olduğunu görecekler. Bunlar bizim tarihimizin bize devrettiği mirastır. Bunları görmemezlikten gelemezsiniz. Kullanamayacaksınız artık. Ne Türk kavramını, nede Türkiye ismini kullanamayacaksınız’. Recep Tayyib Erdoğan…
Bu açıklamaya TBMM’den Mustafa Balbay cevap veriyor. ‘Türkiye’deki kurumların başından Türk ve Türkiye kavramlarını attırmak, ancak ve ancak Türkiye’yi işgal eden bir gücün işi olabilir’. MHP lideri esip gürlüyor. Sonradan anlaşılıyor ki esip gürlemesi boşmuş!
Alınan kararlara tek tek bakarsanız da çoğunun hukuk dışı olduğunu tespit edersiniz! Mesela Türkiye'nin Suriye aleyhinde asker toplaması, bunlara eğitim vermesi, lojistik destek vermesi, silah vermesi, maaş vermesi meşru mudur? Suriye'yi parçalamak esasen bir ABD projesi değil midir? TBMM'nin terörist takibi amacıyla verdiği sınır ötesi operasyon yetkisi, Suriye aleyhine bu ülkede, başka bir ordu kurma yetkisi veriyor mu?
Kaldı ki TBMM bile böyle bir yetki veremez, çünkü hukuk dışıdır, uluslararası suçtur! ABD için de suçtur! Suriye'nin kuzeyinden milyonlarca insanın, Türkiye'ye sürülmesi, boşaltılan topraklarda, bir terör örgütü devleti kurulması konusunda, Türkiye'nin bağımsız olarak aldığı ve uyguladığı bir karar var mıdır? Ya Afgan askerlerinin kabulü meşru bir karar mıdır? Suriye'de yapılan askeri harekâtlar, ABD'nin izin verdiği 32 kilometre derinliğe kadardır! Bağımsız bir ülke, askeri harekâtının sınırlarını başka bir ülkenin dayatmasıyla belirler mi? Bu soruların yanıtı üst paragrafta.
Milleti bir de açıkla sınayacaklar ki bir kuru ekmek için özgürlüğünden tamamen vazgeçsin!