Tarım arazileri ve su kaynaklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak
Kırşehir’in Karahıdır Köyü’nde yerleşim alanları da dahil olmak üzere 16 bin 500 dönümlük alanın altın madeni ruhsatına açıldığı ortaya çıktı.

Kırşehir merkeze bağlı Karahıdır Köyü ve çevresindeki yaklaşık 16 bin 500 dönümlük alanın, Koç ve Fernas ortaklığındaki Defaş Madencilik şirketine maden işletmesi amacıyla ruhsatlandırıldığı ortaya çıktı.
Defaş Madencilik'in Türkiye'nin en büyük altın madeni projesi olarak tanımladığı çalışma sahası, Çuğun mevkiinden başlayıp Karacaören Köyü'ne kadar geniş bir bölgeyi kapsıyor. Şirket bölgede bir süredir sondaj faaliyetlerini yoğunlaştırarak, kapsamlı çalışmalar yürütüyor.
Projenin geleceği açısından kritik öneme sahip olan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu, 5 Ağustos 2025 tarihinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bünyesinde yapılacak İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısında görüşülecek. Raporun onaylanması halinde, şirketin hızla kapasite artışına gitmesi ve projenin ilk aşamasında Karahıdır Köyü'nü doğrudan maden sahasına dönüştürmesi bekleniyor.
İşletme ruhsatının çıkarılmasıyla birlikte Defaş Madencilik'in, bölgede bulunan özel mülkiyet alanlarını kamulaştırarak köylülerin taşınmazlarını ve tarım alanlarını düşük bedellerle alma yetkisine kavuşacağı biliniyor. Bu nedenle diğer maden sahalarında ve yerleşim alanlarında gerçekleştirilen benzer uygulamaların Karahıdır Köyü'nde de gerçekleşecek olması köy sakinlerini büyük endişeye sevk ediyor.
Karahıdır Köylüleri'nin maden protestosuna Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu, Milletvekili Metin İlhan ve Kent Konseyi Başkanı Müfit Göçen de destek vermişti.
Geçtiğimiz aylarda Karahıdır Köyü sakinleri, köylerinde altın madenciliği faaliyetlerinin yürütülmesine karşı bir protesto eylemi düzenleyerek seslerini duyurmuştu. Köylüler, bölgenin su kaynaklarının yok olacağına ve köylerinin tamamen yaşanmaz hale geleceğine dikkat çekerek, bu faaliyetlerin durdurulmasını talep etmişti.
Karahıdır Köyü sakinleri, mücadelelerini sürdüreceklerini ve köylerinin madencilik faaliyetlerine kurban edilmesine izin vermeyeceklerini bir kez daha kararlılıkla vurguluyor.