MUTLU YILLAR TÜRKİYE…
2025 yılında Sarayın ışıkları çok daha parlak yanacak…
MUTLU YILLAR TÜRKİYE…
2025 yılında Sarayın ışıkları çok daha parlak yanacak… Senin sayende! Sarayın uçakları, lüks otomobilleri. Bakanların uçakları lüks binitleri. Diyanetin lüks ve şatafatı hiç hız kesmeyecek, basiretleri bağlanmış milletvekilleri 2 yılda emekli olmanın çifte kavrulmuş maaş, komisyon ve huzur haklarıyla huzurlarını bozmadan lafazanlıklarını sürdürecektir.
2024 çökme, yontma ve oyma! 2025 gömün yılı olacak!
Memur yanlış yapar, bedelini yurttaş öder. Yargıç hatalı, yanlı karar verir, bedelini vatandaş öder. Siyasetçi ekonomiyi batırır, bedelini halk öder. Doktor hatalı tedavi yapar sonucu ölüm olur. Halk; ‘şeriatın kestiği parmak acımaz’… Der. Böyle bir halk çok kolay yönetilir.
Bu ülkede para için bebekler öldürüldü. Diplomatik araçlarla uyuşturucu taşındı. Halkın seçtiği çıkarcı vurguncu akıl VIB salonlarında altın kaçakçılığı yaptılar. Mahkeme kararları IŞID katiller için af yılı oldu. Sınırları koruması gereken general insan kaçakçılığı yaptı. Atatürk’e saldırmak, Cumhuriyet anayasanı ilk üç maddesine saldırı yılı ve Ahmak olanların seçtiği bölücülerin, teröristi meclise çağıran milliyetçilerin yılı hiç bitmeyecek
2024 yılı liyakat yılı oldu…
Bir General Suriye, Türkiye arasında insan kaçakçılığı yaptı…
İki milletvekili katar Türkiye arasında altın kaçakçılığı yapıyor.
AFAD personeli Altın ve döviz kaçakçılığı yapıyor.
Adana’da bir polis kendi sorumluluğuna verilmiş depodan eşi ve avukat arkadaşı aracılığı ile silah ve mühimmat kaçakçılığı yapıyor.
Mersin limanına yanaşan bir gemide sahibi bilinmeyen 2,5 ton uyuşturucu yakalanıyor.
Jandarma genel komutanı menzil tarikatı müridi çıkıyor.
Bu ülkede 3 yaşındaki bir çocuk; ‘Cennette yemek var mı anne? Varsa ölelim, belki karnımız doyar’… Diyen çocukların yaşadığı ülkedir Türkiye! Bunun vebalini değil, sorgulamayan hukukun yarattığı adaleti sorgulamak gerekir. Otokratik bir rejimin sonucudur bu.
Nasıl bir hukuk devletiyiz? Bir hukuk devletinde tek adam halkın parasını kimseye sormadan Kırgızistan 63 milyon, Somali’nin 30 milyon dolar borcunu tek kalemde siliyor. Bu para kimin diye soramıyorsunuz. Bu adam asgari ücreti belirliyor, böyle yaşayacaksınız diyen yirmi üç yıldır tepemizden inmiyorsa sorgulanması kim?
Üzülmeyin; Vergi kutsaldır. Birileri için toplanır. Birilerinin banka hesaplarına, servetlerine aktarılır. Amerika’da, İngiltere’de, İtalya’da, İspanya’da, Somali’de Aile şirketlerinin yatırımlarına dönüşür.
İktidar; Asgari Ücretli işçinin tozunu 22 bin 104 lira ile aldı. 3 Ocak’ta emekli boyunun ölçüsünü alacak! Ne demişti Erdoğan! ‘daha durun, bugünler iyi günleriniz’… Bugün emeklide boyunun ölçüsünü aldı. Yalanlarla ünlenmiş TUİK verileri sonucu memur emeklilerine %11,104, işçi ve bağ kur emeklilerine %14.82 oldu. Refah payı yok. Emekliden, emekten alıp patronun kesesine aktaran iktidarın bir talan yılının bugün ilk günü başladı. Geride 365 günden sadece 3 gün eksildi. Ya diğer günler? Artık ağlamanın faydası yok.
Bu nasıl pahalılık arkadaş? Herkesi yaşayan ölüye çevirdiler. Anneler, babalar çocuklarına kitap defter alamaz. Üstünü başını yenileyemez, doğru dürüst beslenemez hale nasıl geldik… Ve sabit gelirlileri tatil yapamaz, dışarıda yemek yiyemez, seyahat edemez, sinemaya, tiyatroya, kitaba, eğlenceye bütçe ayıramaz, yeterli beslenemez, doğru düzgün kıyafet alamaz, ev eşyasını yenileyemez mutfak alışverişini eksiksiz yapamaz, kredi kartı ve kredi borçlarını ödeyemez hale nasıl geldik.
Kısaca diyorlar ki; arabaya binme, benzin alma. Beslenme, çarşıya pazara çıkma, et, tavuk yeme. Kısaca diyorlar ki; tatile çıkma, sigara, rakı içme, ev alma. Müzik dinleme, sinemaya gitme. Kitap alma, okumanın ne gereği var. Sen çalış, üret, vergini ver biz tüketiriz sizler Sığır gibi yaşayın istiyorlar.
Kısaca diyorlar ki; dışarıda yemek yeme, yurtdışında işin ne gitme. Tatil yapma, eğlenme, köle gibi çalış. Vergi ver. Sana arzın 7nci katında cennet vaat ediyoruz. Peygambere komşu olacaksın. Uyu vergi ver. Uyan vergi ver tekrar uyu. Bizim için çalışın istiyorlar. Onların cennetine huriler, Kevser şarabı taşıyan millet kafası kesik tavuk gibi ortalık yerde çırpınıyor.
Nasıl harcıyor ve nasıl harcanıyoruz? Yoksuldan vergi topluyorlar. Varsılın vergi borçlarını siliyor, sildikleri vergi borçlarını yoksulun sırtına sarıyorlar. Çaldıklarını, aldıklarını nasıl harcıyor, insanlıkla nasıl alay ediyorlar? Ama oyu yine yoksuldan alıyorlar. Çünkü yoksul sorgulamıyor. Şükrediyor yoksulluğuna!
20 yılda 17.8 trilyon dolar bütçe kullanmış bir iktidarın yönetimindeyiz ama yoksuluz. Bu para hangi halkın cebinden çıkıp kimlerin cebine girmiş? Nerelere harcanmış. Komisyonlara nasıl dönüşmüş? Son üç yılda harcanmış paranın önemi yok zaten. 20 yılın özeti, üç yılında özetini ortaya koyacaktır.
İmamın ağzının içine bakıyoruz! İşimiz dinlemek… Seyretmek... Alkışlamak! Sonrası ilgilendirmiyor bu milleti…
Örgütlü toplum, çağdaş toplumdur. Siyasi hırsızların ortaklığı ile kurulmuş siyasi partilere bağlı olmak ne demokrasi, ne siyaset, ne yurttaşlık, nede örgütlü olmaktır. Partiler rant merkezleridir. Soygun sisteminin argonları, milleti soymak için bir araya gelmiş hırsızların kolektif örgütlenmesidir. Halk sadece piyonlaradır.
Kendi halkından yılda iki defa otomobil vergisi alan, soygun sitemi aktörleri, Anagold’un 7,2 milyon dolar vergi borcunu siliyor, emekliler için kasa boş diyen bu anlayışa biat etmek zavallılıktan öte insanın öküzlüğüdür.
Milletin A… koyacağız diyen Mehmet Cengiz’in 425 milyon TL vergi borcunu silen devlet. Aynı devlet eğitim bursunu ödeyemeyen 300 bin öğrenciyi icraya vermişse. Ortadoğu ülkelerine 10 milyar dolara ulaşmış yardımlar. 1,6 milyar dolara yapılmış camiler. Mülteciye harcanan 247 milyar dolar.
Bu ülkedeki sorun! Erdoğan’ın gitmesi değil. O zihniyete oy veren; hırsızlığı, yolsuzluğu, ahlaksızlığı kabullenmiş, cumhuriyet kazanımlarını ayaklar altına alan sürü psikolojisi de hareket eden seçmendedir.
Her itliğin, her namussuzluğun altından rant çıkıyor. Siyasetçinin gündem değiştiren üçkâğıtçıları aratmayan lafazanlıkları. Kaşını gözünü oynatan sahte gülücükler, ekranlardan düşmeyen yoz ahlak. Halka Gündem oluyor. Mafya liderleri yurtsever olarak takdim ediliyor, iktidarı muhalefeti yarışa giriyor ‘ben daha dinciyim, bir diğeri daha ırkçıyım’ diyorlar. Halk şaşkın! Gözümüzün önünde olanlara dehşetle bakıyoruz. Çürümenin hızı karşısında şaşırmamak elde değil.
Rüyanızda görmenize gerek yok. Çünkü inanmıyor gerçekleri görmüyor seyrediyorsun. Geçici çözümlerle düzeni allayıp pullayıp toplumun önüne koyanların yanında olmanın bir yararı olmayacaktır. Yaşamın rezili rüsva olduğu, yoksulluğun salgın gibi yayıldığı lanet bir düzende gördük ki tepeden tırnağa yalan üstüne kurulu bir düzen içinde insan gibi yaşadığımızı zannediyoruz... Açıkça bir çürümenin içindeyiz. Bu çürümenin farkında olmayan kimliklerle aynı havayı solumak.
Bir sahteliğin içinde yaşayıp gidiyoruz. Üçkâğıtçı politikacıların lafazanlığı artık mide bulandırıyor. Milletin sırtından lüks ve şatafat içinde yaşayanlar yoksulluk için fetva üstüne fetva veriyor. Yoksulluğu gizleyen bir maskeli balo oynanıyor. İktidarın Allah’la başlayıp din ile sömürüsü vahşice sürerken muhalefet oy devşirme peşine düştü.
Daha rezili rüsva günlere hazır olun. Yetmez ama evet-ci çığırtkan politikacılar peş peşe sahaya sürüldüyse yakın gelecekte yeni sömürü reçeteleri halkın önüne konacaktır. Mesele görevin kime verileceği değil, sömürü sisteminin nasıl işleyeceğidir. Siyaset maymunları rol kapma yarışında, iktidar için her kılığa giriyorlar nasılsa. Kimseler hesap vermiyor bu memlekette.
Dünyada yine başıboş para var. Dünyada Gıda, Akaryakıt fiyatlar düşerken, aksini yaşayan bu ülkede buradan pay kapmak için kolları sıvamış fırsatçı düşüncenin aktörleri bizim siyasiler!
Onların öncelikleri kişisel çıkarlar.
Üretmeyen, yaratmayan, düşünmeyen ülke er ya da geç egemenliğini kaybeder. Vaziyet budur. Artık bu ülkenin herkesin geleceği olan bir hazinesi yoktur. Belki geçici süre birileri paçayı kurtarır borçlanarak ama her doğan çocuk geleceksizdir. Bunu bilen gençler fırsat bulur bulmaz kaçıyorlar zaten. Tablo ağırdır, yıkıcıdır.
Türkiye’ye biçilen rol bellidir. Üzerine boca edilen dinci, mezhepçi, popülist milliyetçi söylemlerle halk avutulacaktır. Ucuz işgücü, Soros’un deyişiyle ‘maliyeti düşük, kolay ölen askeri güç’ olmaktan öte herhangi bir varlık göstermesi istenmiyor ülkenin. Bu yüzden gericilik pompalanıyor, seviyesi iyice düşen siyasetçiler sürülüyor piyasaya. Halkın umarsızlığı bu işin örtüsüdür. Muhalefetin kepazeliğidir. Millet ittifakı diye ortaya çıkıp kendi varlığını ayaklar altına alıp siyaset soytarılarını meclise taşıyan basirettir. Utanmadan halkın karşısına çıkmak, utanmadan fetvalar vermektir.
İsyanı olmayanın erdemi olmaz. Dünya’da sürüleşmiş toplumlar vardır elbette. Onları gelecek yüzyıla işaret eden liderleri yoktur.
Çok uzun yıllar önce onur sözcüğünü hakiki anlamından sıyırarak kullanmaya başladı yazık ki insanımız. İlk önce onur sözcüğü kirlendi, ardından özgürlük, adalet, eşitlik, emek aklınıza gelen değerli ne varsa, tümü kirlendi. Acı olansa hâlâ bir Cumhuriyet varmış gibi davranan, geçici olduğunu bildiği halde yaşam biçimine kimse dokunmuyor diye avunan geniş kesimlerin gamsızlığıdır.
Sıkça dillenen ‘çözüm önerin nedir’ sorusu yanlıştır. Bunca vurdumduymazlığa ‘reçete’ uydurarak çıkış bulmak mümkün değildir. Herkes çöküş günlerinde sormalı önce ‘ben nerede hata ettim’ diye.
Doğru soruları sormadan anlamlı yanıt bulmak mümkün değildir…