grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

DİRENE, DİRENE KAZANAMAZSINIZ!

Kendinizi aldatıyorsunuz. ‘Direne, direne’ kazanmanın tek yolu vardır. Bağımsız, bağlantısız örgütlü toplum olmaktan geçer. Bu bağımsızlığı Türkiye’de Kurulu hiçbir sendika ve kuruluş sağlayamaz.

Gündem Yayın: 06 Ocak 2025 - Pazartesi - Güncelleme: 06.01.2025 00:31:00
Editör -
Okuma Süresi: 9 dk.
Google News

DİRENE,  DİRENE KAZANAMAZSINIZ!
Kendinizi aldatıyorsunuz. ‘Direne, direne’ kazanmanın tek yolu vardır. Bağımsız, bağlantısız örgütlü toplum olmaktan geçer. Bu bağımsızlığı Türkiye’de Kurulu hiçbir sendika ve kuruluş sağlayamaz. Örgüt zannettiğiniz kuruluşlar sadece sarı sendika bazında, hükümet yoluyla şekillenen ve üzerine çullanmış sendika ağalarının varlığındandır…
Hak aramak için, boşu boşuna polis dayağı yiyorlar. Boşu boşuna önleri kesiliyor yağmurda, karda, soğukta günlerce meydanlara inmeye çalışıyorlar. Bu görüntü işçinin örgütlü olduğunu göstermiyor ki! Devlet kolluk gücü tarafından engellenmek iktidarın sermaye yanında olduğunun açık bir işaretinden ötesi, bu engelleme patronun işini daha da kolaylaştırıyor.
‘Bir ülkede sürekli yalanlar söylenmesinin vahim sonucu herkesin o yalanlara inanmaya başlaması değil, artık kimsenin hiçbir şeye inanmadığı bir iklim oluşmasıdır. Bu iklimde de istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz’… Hannah Arendi…
Çoğuz… Ama yokuz!
Örgütlüyüz, örgütün ne olduğunu bilmiyoruz. Her yıl onların yılıydı. Gelecek yılda onların yılı gelecek diğerleri de onların yılı olacak… 2024 yılının yükselen değerleri! Türkiye’nin Arpalıkları! Arpalıktan beslenenler, seyredenler ve tasarruf palavrası… Hiç değişmeyecek.
Yasaları kullanırlar. İnsanları kullanırlar. Karşılıklı avantalarla nemalandırdıkları durumdan vazife çıkartan bekçileri vardır. Milletin malına çökerler. Yanlışı yazarsanız onlardan önce bunlar kapınıza dikilirler.  Bunun içindir ki; Nihat Genç ‘Köpekleşmenin Tarihi’ ni yazmıştır. Neden mi yazmıştır?   Bu ülkede bugüne kadar altı okka bir turpa rastlanılmamıştır da. Ondan. 
Esasta bu ülkede ekmek herkese yetecekti, insanlığımız ağır bastı! Seçtiklerimiz. Seçtiklerimizin atadıkları tarafından yoksulluğumuzun üzerine ziyafet sofraları kurdu. Bir baktık ki; tarlaya karga, ambara fare, fırına hırsız, memlekete harami dadanmış. Onlar semirip zenginleşirken, bizler sıskalaşıp yoksullaştık. Bir baktık ki; bizden olmayan. Binlerce yabancı sülük doluvermiş topraklarımıza, ekmeğimizde, soframızda yer tuttular. Ne ormanlarımız, ne kıyılarımız, ne adalarımız, nede yaylalarımız kaldı. Şöyle baktık; ha bugün, ha yarın giderler dedik. Geldikleri gibi gitmediler. Kiminin iti kapımız önünde, kiminin piçi kucağımızda, kiminin de biti koynumuzda. Saflığımıza geldi. Yoksa mümkün müdür bu kadar şerefsizin bizden olması… Desem!
Halk geçim, Muhalefet uyum, İktidar rejim derdinde… Sebep halk. Sonuç arpalık…
Kendi elleriyle saltanatı kuran halk başka yerlerde suçlu aramaktan vazgeçmelidir. Çünkü kendi kurduğu saltanattı yıkması mümkün değildir. 
Hep yazıyorum. İsyanı olmayanın erdemi olmaz. Demokrasi isyanların rejimidir. Demokrasiyi elleriyle yıkanlarda onur yoktur. Çok uzun yıllar önce ‘onur’ sözcüğünü hakiki anlamından sıyırarak kullanmaya başladı yazık ki insanımız. İlk önce ‘onur’ sözcüğü içinde kirlendi, ardından ‘özgürlük, adalet, eşitlik, emek’ aklınıza gelen değerli ne varsa, tümünü kirlettik. Bugün ki halimiz içinde, acı olansa hâlâ bir Cumhuriyet varmış gibi davranan, demokrasi ve insan hakları var diye söylenen tüm bu lakırdıların geçici olduğunu bildiği halde, ülkeyi bu hale getiren; ‘yaşam biçimine kimse dokunmuyor’ diye avunan geniş kesimlerin gamsızlığıdır.
Sıkça dillenen ‘çözüm önerin nedir’ sorusu yanlıştır. Bunca vurdumduymazlığa ‘reçete’ uydurarak çıkış bulmak, ayakta tutmak mümkün değildir. Herkes yağma düzeni içinde kendine sormalı önce ‘ben nerede hata ettim’! Diye. Kişi önce kendini sorgulamalı bir başkasına doğru soruları sormadan önce. Ya değilse anlamlı yanıt bulmak mümkün değildir. Bunun içindir ki; ‘çoğuz ama yokuz’!
Herhangi bir ülkede insanlar din, Tanrı korkusuyla hizaya getiriliyorsa, orası yok olmaya mahkûmdur. Örnekler ortada… Birey olamayan insanlar; iradelerini güçlü gördüğü kim varsa ona devreder. Bugün Türkiye’de olanda budur… Bunun içindir ki; düşünmez, düşünmek de istemez. Kurnazdır, fırsatçıdır! Sorumluluk almaz, nasıl bir meselesi, sorunu varsa Yaradan’a havale eder. Çözümü oradan bekler. Yeryüzünde Tanrı adına hükmedenler de sömürü düzenini böylece çok rahat işletirler.
Tüm bunlara bir de entelektüel sefalet eklendi. Fikir denmesi güç, gülünç lafazanlıklarla ortada görünen kimseler kendini yazar, akademisyen, felsefeci diye pazarlıyor. Artık ölçüler kayboldu! Nasılsa kimse sormuyor ‘kaynağın nedir’ diye. Çünkü parayı veren düdüğü çalıyor.
Ülkeye yapılan en büyük kötülük aydınlanmayı zaafa uğratmaktı. Becerdiler. Milli Eğitim Yobaz ağırlama merkezi oldu. Uygarlık tarihini İslam üzerinden, dinler, Tanrı merkezli açıklamak aymazlıktır. Felsefe bilmemektir. AKP’nin 23 yıllarında tam da aranan budur. Diyeceğim ürkütücü boyuttadır cehalet.
Ekmeği için yürüyen işçiyi, memuru, öğretmeni, emekliyi devletin polisi kıyasıya dövüyor. İşsizlikten canına kıyıyor insanlar. Hastaneler tıka basa dolu. Üretim sıfır, iflasların ardı arkası kesilmiyor. Borçlarını ödeyemiyor kimse. Evine ekmek götüremeyen babalar delirmek üzere. Manzara bu! Sindirilmiş toplumun ayak sesleri olmaz.
Çok değil birkaç yıl önce bir adam kürsüye çıkıp konuşuyor. ‘Erdoğan PKK’nın adamı İmralı canisinin ortağı. Oslo’nun müdavimi. Kandilin umudu olarak Çankaya’ya taliptir. Erdoğan ve yolsuzluk çetesi milletin kesesini boşaltmaktadır’. Devlet Bahçeli! Sözde derin Milliyetçi. Aynı adam bugün İmralı Canisini Meclise davet ediyor. Erdoğan’ı ölünceye kadar Cumhurbaşkanı olarak kalması için. Milletin soyulma işine ise durumun çok iyi olduğunu açıklayacak kadar kendini aşmış. Türkiye için bir tane projesi, kanun teklifi olmayan, işi sokak kabadayılığı olup muhalefeti tehdit eden, kendisini yargıç yerine koymuş politikasız rüzgârgülü siyasetçi arkasından giden toplumdan örgütlü toplum olmayı bekleyemezsiniz.
Cehaletin öngörüsüzlüğü ülkeyi felakete sürüklediğinin farkında olması mümkün değildir.
Erdoğan; AKP’den önce ne vardı diye soruyor AKP’den önce adalet vardı. Artık yok. AKP’den önce hukuk vardı. Artık yok. AKP’den önce devlette liyakat vardı. Artık yok. AKP’den önce devlete ait olan fabrikalarımız, yollarımız, havaalanlarımız limanlarımız vardı. Sattın.  Artık yok. AKP’den önce üç kuruşluk huzurumuz vardı. Artık o da yok.
Bana göre iktidar 23 yıl boyunca ne siyasal, ne sosyal, ne ekonomik, ne kültürel hiçbir sorunu çözmemiştir.  Çünkü çözebilecek bilgi birikim öngörü liyakat yok. Başarılı olduğu bir şey var. 22 yıl boyunca medyayı ele geçirdi. Gerçekleri perdeleyen yalan üzerine algı yaratarak bu algıyı iyi yönettiler. Üstünü dinle, imanla bayrakla örttüler. Muhalifleri de terör örgütü yandaşı olarak bir algı yaratarak etkisizleştirdiler. Çok sıkıştıklarında da dış güçler gibi hayali düşmanlar yarattılar. 4 tane şeyi bu iktidar 23 yıl boyunca çok iyi kullandılar. Toplumun bilgisizliğini, toplumun yoksulluğunu, toplumun dini inancını toplumun vatan ve bayrak sevgisini, algıyla bilgisiz okumayan, sorgulamayan araştırmayan mantık yürütmeyen insanları algıyla yönlendirdi. Toplumun yoksulluğunu kullandı.  Şu an fakir fukara fonunda 10 milyon 300 bin kişiye yardım yapıldı. Vakıfların ve belediyelerin yaptığı yardımlar hariç.  Buda yaklaşık seçmenin %20’si. Hani sokakta, AKP, AKP diyenler bu yardım kesilmesin diye AKP’ye sahip çıkıyor. Ekonomik olarak yoksulu belli yardımlarla kendisine bloke etmiş seçmeni. %20ye yakını.  Toplumun dini inancını kullanıyor. Sıkıştığı anda İşte nas, işte türban CHP din düşmanı.  Çok çok sıkıştığında diyaneti devreye sokarak zamları Allah yapıyor. Bunu dışında milletin vatan ve bayrak sevgisini her sıkıştığında, bakın her seçimden iki ay önce bir askeri operasyon olmuştur. 20 yıllık tablo bu. Ülkeyi açlık ve sefalete sürüklediler. Sabit gelirli insanları perişan ettiler. Ülke ekonomisini batırdılar. Yeni bir Türkiye ekonomik modeli gibi bir modeli yeni farklı bir model diyorlar büyümeye yönelik bir model diyorlar. Büyürken toplumun ne kadar fakirleştiğini görmüyorlar. 
‘Ülkeyi yönetenlerin ahlakı da yok. Vicdanı da yok. Gözlerini karartmışlar.  Cumhurbaşkanı Erdoğan bu utançla gidecek bu ülkeden. Bu utançla bu çocukların ahıyla gidecek bunların dindarlıkları da sahte. İnsanlıkları da sahte. Vicdanları da sahte.  Bir insanın kötülükte bu kadar kararlı dirayetli olması benim aklım almıyor. Açık bir hırsız diye alınlarına yazıp ortalıkta böyle dolaştırana kadar bu toplumda kabul görene kadar konuşmaya devam edeceğiz’. Levent Yüksel.

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.