grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

MESELE SADECE MUSTAFA KEMAL’Mİ?

Yeni bir kumpas çıkışı. Yeni bir tasfiye planımı? Ayasofya’da kılıç çekip hakaret etmek serbest! Mustafa Kemal’in askeri olmak suç!

Gündem Yayın: 08 Eylül 2024 - Pazar - Güncelleme: 08.09.2024 14:52:00
Editör -
Okuma Süresi: 9 dk.
Google News

MESELE SADECE MUSTAFA KEMAL’Mİ? 
Yeni bir kumpas çıkışı. Yeni bir tasfiye planımı? Ayasofya’da kılıç çekip hakaret etmek serbest! Mustafa Kemal’in askeri olmak suç! 
‘İnceleme Başlattık’… Yaşar Güler. 8 gün sonra. ‘Bu kılıçları kime çekiyorsunuz’? Recep Tayyib Erdoğan… 
Bunlar Mustafa Kemal Atatürk’e düşman. Bunlar Laik Cumhuriyete düşman… Bugün oturdukları makamlara bu iki kavram üzerinden sahipler. Bu düşmanlık neden? Öbürlerini biliyoruz da! Yaşar Güler; sen kimin askerisin? Yaşar Güler sen niçin, ne üzerine yemin ettin. 
Saldıran, iftira atan, gerçekleri çarpıtan kişiliklerden bıktık usandık. Tarihten bihaber oluşları ve ülkemiz kurucusuna saldıracak kadar ihanet içinde oluşları bilinen bir gerçek. ‘Kimler rahatsız’? Sorusunun altında tarihi ve Atatürk’ün demeçlerini hatırlayarak hafızamızı diri tutmamızda fayda var. 
Ülkenin kurtarıcısı, Türkiye Cumhuriyetin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkesinde kurduğunuz lüks ve saltanatı sonuna kadar yaşayacaksınız, yarattığınız her türlü rezilliğe, kepazeliğe göz yumacaksınız, Mustafa Kemalin Askerleriyiz diyen teğmenlere hesap sormaya yelteneceksiniz. Siz hangi uzantıların uşaklarısınız?
Din ile başlayıp, Allah adıyla; Atatürk’ü, ışığı, sevgiyi alamadınız ama…  Ülkede vicdanı, duyarlılığı, estetiği, bilimi, sanatı, gülüşleri yok ettiniz… Özgürlüğümüzü aldınız. Yetmedi… Dağları, denizleri, ormanları, madenleri… Kuzeyi, güneyi, doğuyu… Her şeyi aldınız. 
Türkçe bilmeyenlere, Türk olmayanlara, Türk kimliğini pazarlayıp, Türkün kanla irfanla vatan yaptığı topraklara iti uğursuzu sokup sahiplendirmekle kalmadınız! Ülkeyi yağmalattırıp, Mustafa Kemal Atatürk’ün bu topraklarda kurduğu birikimlerin tamamını pazarlayıp kendi saltanatlarınızı kurup yağmaladınız, doymadınız…  
O kadar yalancılar ki; ülkeyi açlığa, yoksulluğa süreklerken! Uçuyoruz dediler. 
Sattığınız bu ülkede! 10 Liraya kitap alıp okumayan, 100 lira verip fal baktıranlardır bunca ahlaksızlığı alkışlayanlar… Milli günlerde Anıtkabre iti uğursuzu sokup slogan attırdınız. İyi biliniz ki; Mustafa Kemal Atatürk TSK’nı 03 Mayıs 1920’de kurdu… Kılıç çatmak bir harp okulu geleneği.  Polis okulunda Bozkurt işareti yapan mezunlara gıkınız çıkmayacak. Mezun subayların gelenekselliği yaşatması sorun olacak. Diğerlerini es geçeceksin. Durumdan vazife çıkartmanın anlamı yok… Hiç kimse iyi niyetli değil. Bu ordu bu milletin ordusu. Bu ordu babanızın ordusu değil. Yeniden, keyfinize göre dizayn edemezsiniz. Bu ordu siyasetçinin bekçisi değildir.
Bu ülkede sorun sultanizm. Bu ülkede yoksulun sırtından yaşanan saltanat, sadet ve konfor sorunu var. Bu ülkede tarikatlar, cemaatler sorunu var. Bu ülkede teğmenlerin yemini, kılıç çatmaları sorun değil. Bu ülkede açlık, yoksulluk, barınma sorunu var. Bu ülkede yatağa aç giren çocuklar var. Mülteci sorunu var… Yemine sadık olmayanlar bunu anlayamazlar.
Erdoğan ve Bahçeci; bunların ülke kurtarıcı ve kurucusuna duydukları alerjiyi nasıl yorumlamalı. Bunların ağa babalarının bir problemi var, var olmasında da Atatürk’ün kurduğu ülkede saltanat sürüyorlar. Saltanatlarını korumak benim veya ordunun meselesi değildir. Tüm korku; kurdukları saltanatı koruma endişeleri… 
‘Sahipsiz Kurt…
Sahipsiz kurt, o gece boyalı kulübenin önünden geçerken gördü onu… Çok bakımlı, şişman, keyfi yerinde, kulübesinin içinde öyle oturuyordu aynı soydan gelen köpek.  Selam verdi: 
“Merhaba…”
“Merhaba…”
“Adın ne?”
“Paşa…” 
Merak etti: 
“Şu önündeki şey ne Paşa?”
“Yemek tabağım…”
“İçinde ne var?”
“Kemiğim…”
“Şu ne?”
“Su tasım…”
“Ya şu yumuşak koltuk gibi olan?”
“Minderim… Üzerinde oturayım diye…”
“Kim veriyor bunları?”
“Sahibim…” 
Kulübenin içindeki Paşa sordu bu kez:
“Peki, sen ne arıyorsun?”
“Yiyecek…”
“Yiyecek aramakla bulunur mu?”
“Zor ama bulunabilir… Çok koşturmak lazım… Gece gündüz dolanacaksın… Kimi zaman bulamadığımda o gün aç geçer… Ama mücadele etmezsen ölürsün…”
Kulübenin köpeği Paşa akıl verdi:
“Bir sahibin olsa, sana baksa ya… Karnını doyurur, suyunu verir… Hiç yorulmazsın adamım… Aç da kalmazsın, susuz da…”
“Tasım da olur mu?”
“Olur…”
“Oturmak için minder de mi verirler?”
“Verirler tabii…”
Kurt sordu:
“Peki, şu omzunda parlayan ne?”
“Tasmam…”
“Ne işe yarar?”
“Sahibim beni yönettiğine göre bu lazım… Nereye çekerse oraya…”
“Ya onun istediğini yapmak istemezsem?”
“Karşılığında yapacaksın… Onca şey veriyor yani…”
Döndü gitti öbürü 
Giderken, kulübedeki Paşa’ya seslendi:
“Hiçbirisini istemem… Ben özümde kalayım daha iyi…” Bekir Coşkun…
Yaşar Güler yıllarca sırtında üniforma taşımış sonuçta koltuk uğruna siyasetçinin koltuk altına sığınmış eski üniformalı din baronlarından. ‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ diye kılıç çatan askerler için ‘İnceleme’ başlatmış. Yaşar Güler sen kimin askerisin? TSK içinde görev yapan Subayların, Astsubayları, Uzman Çavuşların yığılmış onlarca sorunları varken.  Aldığı emrin gereğini yerine getiriyor. ‘İnceleme’ başlattı… Yaşar Güler, Sen askeri okula girdiğinde ve mezun olduğunda tek ayak üzerinde mi yemin ettin! Sahi sen kimin askerisin. Erdoğan’ın mı, Devlet Bahçeli’nin mi? Menzilin mi? İsmail ağanın mı? Birazcık utanma duygusu olan bir asker kendine vaat edilmiş koltuk aşkına silah arkadaşlarına sırtına dönmez. Aslında bu bir onur meselesi… 
Gözlerimi kaparım vazifemi yakarımın askeri… O günlerde hangi rütbedeydin? Bir siyasetçinin emrine girerken hiç mi sıkılmadın. Hiç mi utanmadın?
Bu ülkenin Atatürkçü, yurtsever, demokrasiye bağlı subaylarını ‘cami bombalayan, dinsiz katiller sürüsü, fuhuşçu casuslar’ ilan edildiğinde sen hangi rütbedeydin? Boğazında FETÖ postal bağı iziyle sıkılmadan dolaşan,  Selefin Hulusi efendiyle sıkı, fıkılık ön hazırlık mıydı?
Genelkurmay başkanlarına ‘gizli Yahudi’ diyen, Atatürk'e  kin kusan, AKP politikalarına karşı çıkanlara ‘pezevenkler, kaltaklar, orospular, köpek oğlu köpekler, embesiller, kitapsızlar’ dediklerinde hangi rütbedeydin. Koltuk rahat mıydı? 
Atatürk'e firavun, iki ayyaş denildiğinde utandın mı? Hiç sanmam…  29 Ekim 1923'ü, yani Cumhuriyet'in ilan edildiği tarihi ‘değerlerimizden kopma tarihi’ olarak nitelendiren, ‘ne mutlu Türküm diyene’ diyemeyen, ‘ne mutlu Müslümanım diyene’ diyen, Türk kimliğiyle kazanılmış bu topraklarda yayıla, yayıla oturduğun koltuğunda yine paşa mıydın? 10 Kasım’da kenefe gidin diyen şerefsizlere bir cümlen var mı?
Yaşar efendi acaba ne kadarını hatırlıyor? Mesela Şehitlere ‘kelle’ kelimesi hatırında mı bilmiyorum. ‘Askerlik yan gelip yatma yeri değildir’… Diyen adam; kafasını kaşısa ishal olacak kadar sadıksın. Ya kuzey Irakta 11 askerin başına geçirilen çuval. Askerin kalbine, arşivine girilmesi! Atatürkçü vatansever subayların kumpas planlarıyla cezaevlerine kapatılması. Montrö açıklaması yapan emekli Amirallerin ayaklarına takılan kelepçeler. O günlerde senin onurun kırılmadı mı? Ne kadarını hatırlıyorsun? ‘askerler ölmek için maaş alıyorlar, benim için özel bir şey yapmıyorlar’ denildiğinde sen hizmette kusur etmemek için mi sessizsin? 
Kapatılan, askeri okullar, askeri hastaneler!
MSB Üniversitesi uydurmasıyla din baronlarına teslim eden asker öğrenciler. Tarikat ve Cemaatlere devredilen asker hastaneleri. Yağmalanan kışla arazileri. Kışla kapısına yığılan çöp kamyonları. Hiç mi onurunu kırmadı? Döneklik kolay değil. Önce kimliğini ayaklar altına alacaksın. Onursuz olacaksın. Sonra gelene ağam, gidene paşam diyeceksin. Tıpkı Mehmet çelebi gibi.  Mesela. 
Kasaptaki ete soğan doğramayan, Türk askerinin kafasına çuval geçirildiğinde ‘normal’ açıklaması yapan, Atatürk’ün Türk ordusuna emanet ettiği 30 Ağustos Zafer Bayramını tarikat ehli Abdullah Gül’e teslim eden ters ‘L’ efendi Genelkurmay başkanlarıydı. Anıtkabir’e gidecek yürekleri yok. Tıpkı Ali Erbaş gibi! 
Yaşar Güler sende; eğer ki biraz asker ruhu kaldıysa istifa et ve bırak MS Bakanlığını!

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.