Kırşehir’de altın madenciliği gözünü Kızılırmak Havzası’na dikti.
Kırşehir’de altın madenciliği için su bulmakta zorlanan dev şirketler, gözünü Kızılırmak Havzası’na dikti. Uzmanlar, bu durumun içme suyu arzını ve tarımsal üretimi bitme noktasına getireceği uyarısında bulunuyor.

Kırşehir’de başta Kervansaray Dağları ve çevresi olmak üzere, Yağmurlu Köyleri’nden Kaman’a uzanan dağ silsilesinde madencilik projeleri hızla gündeme geliyor. Ancak dev şirketlerin önünde en büyük engel, bölgenin zaten yetersiz olan su kaynakları.
Altın madenciliğinde yalnızca üretim değil, sondaj aşamasında dahi ciddi miktarda su kullanılıyor. Koç ve Fernas ortaklığında planlanan altın madeni arama çalışmalarında, bölgede yeterli su bulunamadığı için çevredeki mandıralardan traktörlerle su taşındığı biliniyor. Sondajda bile zor bulunan suyun, üretim aşamasında çok daha büyük bir sorun haline geleceği öngörülüyor.
Bu nedenle şirketler gözlerini çevredeki su kaynaklarına çevirmiş durumda. İlk olarak Kaman şehir içme suyunun sağlandığı Omya Bölgesi hedef alındı, ancak maden için talep edilen su miktarının, Kaman ilçe merkezinin neredeyse tüm ihtiyacına denk gelmesi nedeniyle proje tepkiler üzerine iptal edildi. Bunun yerine, Kızılırmak’tan su getirilmesi planı devreye sokuldu. Plan kapsamında Kırıkkale’deki Kızılırmak üzerinde kurulu olan Kapulukaya Barajı’nın kullanılması hedefleniyor.
Sadece Koç ve Fernas değil, bölgede faaliyet göstermek isteyen diğer maden şirketleri de su bulmakta zorlandıkları için Kızılırmak Havzası’na yönelmiş durumda. Oysa Kızılırmak Havzası, hem tarımsal sulama hem de içme suyu açısından kritik öneme sahip. Ankara’nın içme suyunun yüzde 25’i halihazırda Kızılırmak’tan sağlanıyor ve ilerleyen yıllarda bu oranın yüzde 50’ye çıkarılması planlanıyor. Kırşehir, Kırıkkale ve Çorum gibi birçok şehir de içme suyunu bu havzadan temin ediyor.
Uzmanlar, debisi her geçen yıl düşen Kızılırmak’tan madenler için su çekilmesinin hem bölgedeki içme suyu arzını hem de tarım ve hayvancılığı tehlikeye atacağı uyarısında bulunuyor. Sadece Kızılırmak değil, bölgedeki diğer su kaynaklarının da farklı gerekçelerle maden işletmeleri tarafından kullanılabileceği endişesi dile getiriliyor. Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde, içme suyuna erişim sıkıntısı ve tarımsal üretimde ciddi kayıplar kaçınılmaz olacak.