DÜNYA NE KADAR ADİL?
‘Mülteciler için bugüne kadar 56 Milyar Dolar harcadık. Gerekirse yine harcarız’! ‘Kudüs kırmızıçizgimizdir. Bir karış toprağı satılamaz”! Ne kadar farkındayız.
DÜNYA NE KADAR ADİL?
‘Mülteciler için bugüne kadar 56 Milyar Dolar harcadık. Gerekirse yine harcarız’! ‘Kudüs kırmızıçizgimizdir. Bir karış toprağı satılamaz”! Ne kadar farkındayız.
İbraniler Müslümanları yerden yere vururken, projelerini bir, bir hayata geçirirlerken, kirli projelere taşeronluk yapan Müslümanlar kendi içlerindeki, Müslümanları katlediyorlar. Kendi ırkına ve inancına saldırana değil de. Neden kendinden olana saldırıyorlar?
Bu adama kanla İrfanla kurulmuş bu topraklar babanın malımı ki; satıyorsunuz diyen yok.
ABD emperyalizmi ve bölgesel ortağı İsrail kendi yarattığı cihatçı ve ırkçı örgütler koalisyonu Ortadoğu’da bütün bölgeyi istedikleri gibi tasarladılar. Bir örnek daha Suriye. Bu ne son, nede sondan bir önceki işgal.
Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte öne sürülen emperyalist ülkelerce kabul gören, ‘Yeni Dünya Düzeni’ çıkışı ile başlatılan ve Ortadoğu’da Sömürgeci yayılmacılık, ulusal sınırların ötesinde yeni topraklara el koymayı, oraları sömürgeleştirmeyi gerektiriyordu. Sabırla tek, tek ele geçiriyorlar. Önce Afganistan, Kuzey Afrika ülkeleri olan Libya, Irak, Suriye Etnik çatışmalar içine itilen, Yemen, Lübnan, Ürdün, Tunus, Fas gibi daraltılmış ülkeler. Sırada Türkiye var. Bu topraklarda yaşayan aklı başında herkes sıranın Türkiye olduğunu çok iyi biliyor.
Yarı-sömürge ülkeler, bu yönden, ‘yarı-yolda’ olan tipik örneklerdir. Kullan at siyasetin aktörleri bu ülkelerin başında aktif rol üstlenicileri olmuştur. Dünyanın geri kalan kısmının tümüyle paylaşılmış bulunduğu bir çağda, özellikle mali-sermaye çağında, emperyalist ülkelerin çıkar odaklı ülkeler üzerindeki politikaları bu yarı-bağımlı ülkeleri ele geçirmek için yapılan savaşımın kan dökülerek vekâlet savaşları (Cihat ve Etnik Terör Örgütleri) ile sertleşeceği aşikârdır.
Sömürgeleştirme, açık siyasal ilhaka, yani boyun eğdirilen ülkenin bağımsız siyasal ve hukuksal varoluş hakkının ortadan kaldırılmasına dayanıyordu. Böylece sömürgeci ülke, sömürge durumuna düşürülen ülke üzerinde ekonomik, siyasal, hukuksal, askeri her türlü tasarruf hakkını kendi eline geçirmiş oluyordu.
Verilmiş sözler. İmzalanmış sözleşmeler… Yalana inandırılmış bir halk… Ah! Biraz aklımız başımıza gelmiş olsa!
Aklı başında kimse Esad için ağıt yakmıyor. Rejimin içten çürüdüğünü, halk desteğini çoktan kaybettiğini yadsımıyor… İşaret edilen mevcut durum, Rejimin çökmesi Suriye halklarının özgür iradesiyle değil, emperyalistlerin son kavşakta oluşmuş olan kirli hesaplarının neticesinde, taşeronlar marifetiyle olduğu açıkça ortada. Batı medyasının HTŞ‘nin adını anmadan cihatçıların sırtını sıvazlaması, İsrail ‘in Suriye rejiminin çözülüşündeki rolünü açıkça kabullenmesi ve Suriye’nin güneyine derhal saldırması Türkiye’de iktidar yanlıların zafer çığlıkları atması, ayrı bir komedi…
Çok uluslu ülkeleri ‘Yeni Dünya düzeni’ kavramı içinde değerlendiren emperyalist saldırganlık için en önemli enstrümanlarından biri ülkeleri parçalamak, dünyayı küçük birimlere bölmek. Öyle ki, bugün parçalanan topraklar ilerde ancak yeniden paylaşma konusu olacaktır. Efendisi bulunmayan toprağa bir başka efendinin (Amerika, Rusya, Fransa, İngiltere vs.) sahip olması yerine, toprak güçlendirilmiş taşeron sahiplerinden diğerlerine geçecektir.
İçleri kin, öfke ve nefret… Dışları sahte tebessüm, sahte uygarlık kokan, dillerinde yalan ve küfür olan insanlarla aynı havayı soluyor. Aynı alanlarda yaşamakla kalmıyoruz. Bunlar bizi yönetiyorlar.
Özbek asıllı CİA Ajanı Ruzi Nazar. ‘Zor olan Türkleri uyutacak birilerini bulmaktır. Bize sadık, her türlü rüşvete açık, iki adam lazım. Biri dindar. Müslümanları uyutacak. Diğeri milliyetçilere ninni söyleyecek’. Demişti… Kim? kimlere ne ve nasıl bir emir veriyor ki, bir Müslüman haklı davası için ‘Papaz’ elbisesi giymeyi kabul ediyor. ‘Gerekirse şu mücadeleyi verirken, eğer benim komuta merkezim bana papaz elbisesi giyeceksin diyorsa gider papaz elbisesini giyerim. Niye bizim mücadelemiz sıradan bir mücadele değil’… Recep Tayyib Erdoğan.
‘Ellerine bir kâğıt almışlar dolaşıyorlar. Bu Amerika’nın bir projesidir diye. Bunu ispat ederlerse, biz her şeye varız. İspat edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar’… Diyen Erdoğan BOP eş başkanı olduğunu kendi ağzıyla itiraf etmişti. Türkiye’nin Ortadoğu’da bir görevi var. Nedir o görev? Biz geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesinin eş başkanlarından bir tanesiyiz. Ve bu görevi yapıyoruz’. Daha sonra ‘Diyarbakır’a çok farklı bakıyorum. İstiyorum ki şu anda; Amerika’nın da düşündüğü BOP var ya! Genişletilmiş Ortadoğu yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir’… Ardından Erdoğan: ‘Ülkemizin bölünmesini asla istemiyoruz, 36 ayrı etnik grup 82 milyon bir ve beraber olacağız’… Diyerek etnik kökenlerin sayısal olarak varlığını söylüyor.
Komşumuz Suriye!
Kimileri bunu ‘her ulusun devlet olma hakkı vardır’ diye karşıladı, kimileri ise ‘’ulus devletlere saldırılıyor’ diye basitleştirmeye kalktı. Suriye etnik ve dinsel olarak şimdi 4 parça… Yıl 211’de başlayan, iç savaş 2024 Aralık ayı içinde sonuçlandı mı? Hayır! Şimdi içeride güç savaşları ve paylaşımlar başlayacak. Emperyalist akım piyonlarına destek amaçlı çıkar odaklı yönetişim sunacak.
Bölge halkı o zamandan bu yana, konunun tamamen sınıfsal olduğunu, çokuluslu tekellerin sermaye hareketlerine, emekçileri sömürme ve doğal zenginliklere el koyma konusunda hiçbir sınırlama istemediklerini anladıklarında sonuç ne olacak derseniz, bana göre miras paylaşımıyla ortaya köleleştirilmiş şehir devletler, emirlikler çıkacak. Halk yine mutsuz olacak.
Emperyalist müdahale ve savaşların yardımıyla ortaya çıkan yeni birimlerin emperyalizme hizmet edeceği ortadaydı. Balkanların hali ortada. Arap Baharı adı verilen operasyonların nelere kadir olduğu meydanda. Topraklarından edilmiş halk kitleleri. Yoksul halkların haklı tepkilerinden yararlanarak operasyonların zaman kaybetmeden Ortadoğu’ya taşıma projesi.
Suriye, yoksul halkların tepkisini çeken liberal uygulamalarla batıyla anlaşacağını sanıp baskı mekanizmalarının konforuna yaslanan Esad yönetiminde girdi Arap Bahar’ına. Ancak Suriyelilerin bir bölümü cihatçıların ve bölgedeki gerici iktidarları kullanan emperyalist saldırganlığın yarattığı tehlikeyi fark ederek direnmeye başladığında Esad bu direnişin liderliğini üstlendi. Ama başaramadı. Çareyi kaçmakta buldu.
Yeni sınır komşularımız PYD ve PKK’mı olacak! Zaten olanlar olmadı mı? Tehlike Etnik çatışmanın ve bugüne kadar yolgeçen hanına dönmüş sınırlar ve içeriye alınmış Cihatçı teröristlerin varlığı. Bunun farkına varmaz isek. Bir iç savaşın bu topraklara sıçraması ülkenin kendini bir iç savaşın içinde bulması kaçınılmaz olabilir.
İzleyip göreceğiz.