Birçok Öğretmenin Evi Dershaneye Dönmüş.Denetim Yok
Türkiye'de öğretmenlik kutsal bir meslek olarak görülür. Ancak son yıllarda, öğretmenliğin yalnızca okul sıralarında değil, evlerde de sürdüğü bir dönemden geçiyoruz.

Devlet kadrosunda görev yapan kimi öğretmenler, mesai saatleri dışında evlerinde özel ders veriyor olmasını anlayışla karşılayalım.Ama ücretler artık dudak uçuklatıyor.hatta okullarda ders veren bazı branş hocaları çocuklara yarım yamalak ders vererek onları ücretli ders aldırma yollarına sürükledikleri ve birbirlerine pasladıkları çokca konuşulmaktadır.
Eskiden öğretmenler öğrencilerini okullarda eğitirdi. Şimdi ise birçok öğretmenin evi adeta küçük bir dershaneye dönmüş durumda. Kapı çalıyor, öğrenci giriyor, saat başı para veriliyor. Ama ortada ne fatura var, ne vergi, ne devlet!kıskandıkmı hayır.binlerce ögretmen kadro beklerken,bunların bu şekilde davranmalarına anlam veremiyorum.
Ne vergi var, ne fatura, ne de devletin bir denetimi. Devletten maaş alan bir öğretmen, aynı zamanda devlete vergi vermeden kazanç sağlayabiliyor. Bu da hem vergi adaletine, hem de kamuya olan güvene zarar veriyor.
Aynı işi özel kurumda yapan bir öğretmen, gelirini beyan ediyor, fatura kesiyor, SGK primini yatırıyor. Ancak devlet öğretmeni için böyle bir zorunluluk yok. Bu çifte standart sürdürülebilir değil. Çünkü bu sistem sadece maliyeyi değil, eğitimi de zedeliyor.
Öğrenciler açısından bakıldığında ise güvencesiz bir eğitim ortamı söz konusu. Denetimsiz özel derslerde kalite kontrolü yapılamaz. Bu durum, eğitimde eşitsizliği daha da derinleştiriyor.Burada kimse öğretmenin emeğine düşman değil. Bu işin adı artık ekmek parası değil; haksız rekabet, vergi kaçağı ve kamusal gücün suistimali olmuş.
Devlet bu alana ya yasal bir düzenleme getirerek kayıt dışılığı bitirmeli, ya da öğretmenlerin ek gelir ihtiyacına daha yapısal çözümler sunmalıdır. Aksi halde, hem eğitimde nitelik kaybolur, hem de kamuya olan güven.