21 YAŞINDA; TOY DELİKANLIYIM…
Bu topraklarda yoksulluğu kader yapanların saltanat sürdüğü bir asırlık Cumhuriyette yurttaş olmak!

21 YAŞINDA; TOY DELİKANLIYIM…
Bu topraklarda yoksulluğu kader yapanların saltanat sürdüğü bir asırlık Cumhuriyette yurttaş olmak!
Yıllar önceydi. ‘Kadıköy’e köy, Kırşehir’e şehir diyenin ta…’ Denildiği o yıllar… İstanbul’dayım. İstanbul’un, İstanbul olduğu günler. Gerçek İstanbulluların İstanbul’da yaşadığı, ihanet edilmemiş ırzına geçilmemiş, uluslararası fahişe olmamış bakir İstanbul’dayım…
Bir yaz günü ve günlerden Pazar… Çiçeği burnunda ‘toy’ delikanlıyım. Çiçek pasajında bira içiyorum. Cızırtılı bir plaktan; ‘Yanıyor mu Yeşil Köşkün Lambası’ şarkısı çalıyor. Bir süre sonra yanıma, davetsiz bir hatun geldi oturdu. ‘Delikanlı; Efkârlıyım, bana bir bira söyle’… Dedi. Birasını söyledim. Sohbet koyulaştı. Laflar kavileşti. Ortada fol yok, yumurta yokken, ‘Ulan sen amma toymuşsun be. Dokunmuyorsun, ellemiyorsun, sarkmıyorsun’… Deyiverdi... Şaşkınlıkla damdan düşer gibi bir soru geliverdi aklıma! ‘Senin çocuğun var mı’? Dedim. Durdu. Yüzüme baktı. ‘Ne alaka’, dedikten sonra; eline benim sigara paketimi aldı. İçinden bir tane çekti; sigarayı kokladı. Derin bir nefes çekti. ‘Ağzının tadını biliyorsun, yak aslanım’… ‘Çakmağında çok güzelmiş! Senin sevgilin var mı’? Dedi. O bana, benden daha çok soru soruyordu…
O günlerde bu ülkede kaçak Amerikan sigaralara revaçta. Ve Türkiye’de üretilen öyle bir sigara var ki; Amerikan sigaralarına taş çıkartır. Bu sigara torbacıların elinde. Amerikan sigaralarıyla köşe başlarında satılıyor. Çakma değil. Tütünü ‘Siirt’ten, kâğıdı SEKA’dan, adı İstanbul’dan. Üreten TEKEL… Kısaca her şey bizim. Her şey bu topraklardan, toprağından alın teri döken tütün işçisine kadar. Phlip Morris ele geçiremediği TC TEKEL İdaresi üretiyor…
Uzun ve kısa. Filtreli ve filtresiz olarak üretiliyor. Kırmızı kâğıt paketli. Üzerinde İstanbul Rumeli Hisarının figürü var. Bu sigarayı Tekel bayilerinde bile bulmak çok zor. Adı ‘Hisar’…
Sigarasını yaktım. Hisar’dan bir yudum çekti içine. ‘Ulan; ağzının tadını biliyorsun’! İç geçirir gibi içine derin bir nefes daha çekti... Durdu. Yüzüme doğru dumanı üfürdü. Beş dakika önce racon kesen kadın gitmiş, yerini incitilmiş, kırılmış kaldırıma dökülmüş, naif soluk bir buket çiçek demeti gelip oturmuştu… ‘Benim adım, Feride… Adam zannettiğim birisini sevdim. Bana; ‘hadi çocuk yapalım’; dedi. Tamam dedim. Sevmiştim bir kere. Çekip gitti. Ben çaresiz kala kaldım sokaklarda. Seni kurtaracağım diyen bir başka orospu’ çocuğu yüksek kaldırımlarda sattı beni üç paraya. O’nun yaptığını bozdu. Kaldırımlara düştüm. Devlet elimden tutmak yerine, elime vesika verdi. ‘Sen devlete kayıtlı orospusun. Her üç ayda bir hıfzıssıhhaya git. Muayene ol. O kartla karakola gel.’ Dediler. ‘Sakın gebe kalma, devlet senin piçinle uğraşamaz’… Dediler.
Birisi kandırdı. Devlet Orusbu ilan etti beni. Olmadı be paşam. Kısaca; biri yaptı, diğeri bozdu’. Ayağa kalktı. ‘Hadi bana eyvallah, epey gevezelik ettik’! Dur dedim. Sana bir bira daha söyleyebilirim dedim. Arkasını döndü Beyoğlu’nun arka sokaklarına doğru yürüdü, gözden kayboldu.
Henüz Cumhuriyet ilan edilmemiş.
Yıl 1923… Tarih 17 Şubat-04 Mart Yer İzmir… Süre 15 gün. Konu ‘iktisat’. Kapsam ‘Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu. Ekonomik bağımsızlık’… 15 gün sonra. Konuşmalarını yapmak için kürsüye Mustafa Kemal çıkıyor. Bugünü işaret ederek. ‘Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonrada istiklal ve istikballerini kaybederler’. Bu söz 100 yıl önce İzmir’den yankılanmıştı. 49 fabrika kurulmuştu. Bunlardan biriside ‘TEKEL’ o günkü adı ‘İNHİSAR’ Tütün İşletmeleriydi
Hiçbir şeyimiz yokken…
1928'de Hollandalı Vissering, 1929'da Alman Schact ve Müller'in önerileri: “Sanayiyi bırakın, tarıma bakın. Merkez Bankası’nı kuramazsınız Batının yardımı olmadan kalkınamazsınız”. Demişlerdi. Mustafa Kemal Atatürk 1930 yılında Merkez bankasını kurdu.
Bir yanda Osmanlı borçları. Diğer yanda yıkılmış, yakılmış bir ülke. Yoksulluk bir yanda. Bugünde olduğu gibi, o günde; bu durumları fırsata çevirmek isteyen, halkı kışkırtan, cehalete yön veren din soytarıları işbaşında.
Mustafa Kemal kuşağı ne yapmış? Yöneticiler, devletçiliğe neden ve nasıl sarılmış? Türkler bankacılığı nasıl öğrenmiş? Merkez bankası 1930'a değin neden açılamamış? Özel sektör nasıl oluşturulmuş? Yeni devlet nasıl kurulmuş? Çağdaş öğretime nasıl geçilmiş? 1920'de on, on iki milyon nüfusun % 95'i alfabesizlikten, savaş artığı bir topluma okuma yazma seferberliği nasıl açılmış? Kitaplıkta kitap yok iken ulusal kütüphane nasıl kurulmuş? Okullarda tarih kitabı bile yok iken tarih nasıl yazılmış? Hiç düşündünüz mü?
Bu ülke; yok olmanın kuyusundan çıkıp, var olmanın doruğuna nasıl tırmanmış? Hiçbir şeyimiz yokken neler yapmışız!
Kullanıldığımızı hissediyorum. Ben bunları sahteliklerinden dolayı reddediyorum. Alışanları, alıştırılanları da, alkışlayanları da reddediyorum.
Feride’yi becerenler bu ülkede; dünde, bugünde hiç eksik olmadı. Biri yaptı. Biri bozdu. Bunun içindir ki; Feride’nin çocuğu yok.
Bunun içindir ki bugüne kadar bu ülke Mustafa Kemal Atatürk’ün hedeflerine yönelik bir arpa boyu yol almamıştır.
İki ayyaş ve bir Feride!
‘Onlar, saltanatı yıkıp milletin hâkimiyetini kurdu. Bunlar, sıcak para komisyonları ve borsa vurgunlarıyla kendi saltanatınızı kurdular!
Onlar, dağılmış bir ordudan zafer kazanan ordu yarattı. Bunlar, ABD’nin Cumhuriyet Ordusunu tasfiye operasyonunun aleti oldular!
Onlar, işgalci orduların başına çuval geçirdi. Bunlar Amerikan işgalcilerinin geçirdiği çuvalla dolaşıyorlar!
Onlar, Lozan’da büyük devletlere diz çökertti. Bunlar “2 sayfa dokuz maddelik gizli hizmet sözleşmesi” imzalayarak, büyük devletin önünde diz çöktünüz.
Onlar, Cezayir’den Afganistan’a, Hindistan’dan Çin’e kadar bütün mazlumların umudu oldu. Bunlar, Irak’tan Afganistan’a, Libya’dan Suriye’ye kadar Haçlının Müslüman dünyasına saplanan sapı silik hançeri oldular.
Onlar, millî devleti kurdu. Bunlar küreselleşip, onların kurduğu devleti yıkıyorlar!
Onlar, şeyhlerin, müritlerin, meczupların içinde fink attığı tarikat ve cemaatlerin olmadığı, medrese yerine, süpyan okulları yerine çağdaş cumhuriyet okulları kurarak özgür Türkiye için devrim yaptı. Bunlar, CIA Şeyhi Hikmetyar’ın müridi, Katar Şeyhinin Suriye’deki kiralık mensubu, tarikatların cemaatlerin siyasi ortağı, çağdaş eğitimin kapılarına kilit vurup karanlığın müritleri oldular!
Onlar, bütün kaleleri zapt edilmiş, tersanelerine girilmiş bir ülkeyi yeniden kurdu. Bunlar, ülkenin tersanesini, Limanlarını, PTT’sini, TEKEL’ini, Şekerini, toprağını ve ormanını yabancılara peşkeş çekip, komisyonları üçe kapattılar!
Onlar, fabrikalar kurdu. Bunlar, onların kurduğu fabrikaları ya sattınız, ya kapattınız. Halkı üç kuruşa, muhtaç etmekle kalmadınız. Halkı kanserojen Cargilin şekerine, Rusya’nın buğdayına, Ukrayna’nın yağına, İsrail’in GDO’lu tohumlarına muhtaç ettiniz!
Onlar, varlarını yoklarını Kimsesizlerin Cumhuriyetine adadı. Bunlar, milletin varını yoğunu İsviçre bankalarındaki gizli hesaplara yatırdınız!
Onlar, devlet adamıydı. Bunlar, bir başka devletlerin adamları!
Onlar, büyük gelecekler için proje yapardı. Bunlar, başka devletlerin yaptığı projelerde figüran oldular!
Onlar, asla başlarını eğmeyerek cihana nam saldı. Bunlar, deliğe süpürülme yetkisi ile Washington’a teslim edip Wikileaks raporlarına nam saldılar!
Onlar, tarih yaptı. Bunlar, Amerikan’ın yaptığı Kanlı Ortadoğu Tarihine malzeme oldular! Bunlar tarihe ABD’nin Haçlı Seferinde proje görevlisi olarak geçtiler!
Bunlar isim ve cisimlerini o kanlı ihanet tarihinden kurtaramazlar!
Bu millet bunları günü geldiğinde deliğe süpürecek! Bunlar, artık Amerika bile kurtaramaz!’
Feride biziz. Feride Cumhuriyet. Feride geçmişten geleceğe mitoloji değil yaşanan gerçektir. Feride bu ülkede Sümerbank’tı. Limanlardı. Ormanlardı. SEKA’ ve TEKEL’dir. Köylünün buğdayı, Ayşe ablanın sarı ineğidir. Feride Türkiye’dir. Feride Trakya’da Ayçiçeği, Karadeniz’de Fındık, Egede Zeytin, Anadolu’da başak. Çukurova’da Pamuk. Doğuda Tütündür. Kaşar peyniridir. Tereyağı ve baldır. Meralardır. Yaylalardır. Bir şerefsiz dibine ateş atmadan, eline balta hızar almadan önce; hür, bağımsız kardeşçe yaşayan. Ormandır Feride Çağdaş eğitimdir. Gençliktir. Ahlaktır. Liyakattir.
Feride bozulan adaletin, askıya alınmış laikliğin, demokrasinin cumhuriyetin kurtuluş savaşında kağnıyı çeken, sabana koşulan yüreğidir. Feride soframızda öküzden sonra yer alan kaşıktır. Berekettir. Anlayabildik mi?
Feride 1934 yılında dünya kadınlarından önce kendisine tanınan tüm haklarını, 2021 yılında bir kalemde silindiğini gördü. Feride, sokaklarda dövülen, öldürülen, sığınma evlerinde adalet ararken cezaevlerine tıkılan, elinden alınan haklarını ararken polisten, jandarmadan dayak yiyen, şerefsiz din baronlarına, tacirlere sermaye yapılan, doğasını korumak için ağaçların gölgesinde nöbet tutan yürektir.
Feride; bu ülkede yapılmışı onca yaşamsal kuramları bozan o…. Çocuklarından daha yiğittir.