YOK, SAYILAN İNSAN DEĞERLERİ…
Piyasacılık hâkim olduğunda planlama ortadan kalkar. Devletin planlama becerisinin sıfırlanması Türkiye burjuvazisinin tercihidir.
YOK, SAYILAN İNSAN DEĞERLERİ…
Piyasacılık hâkim olduğunda planlama ortadan kalkar. Devletin planlama becerisinin sıfırlanması Türkiye burjuvazisinin tercihidir.
Tükettiğimiz 2024 yılı suskunluk sarmalı içinde olan toplumun farklı gündem sapmaları ile ilgisinin dağılması ile görüş sapması ile ortaya çıktığı gerçek bir suret örneğini yaşadık. Yaşadıklarımız toplumsal karmaşa, kafa karışıklılığı süreci içinde yepyeni bir toplum görüşü olarak pompalanan ve yavaş, yavaş gelişmeye başlayan dinsel düşüncenin ağırlaştığı bir süreç ya da eski bir fikrin günümüze uyarlanmış bir hali olabilir mi?
Milletin ekmeğine ortak edilen mültecilere başının üzerinde yer veren anlayış, kendisini tepesinde taşıyanları ayaklarının altına alması ne büyü çelişkidir! Uçuyoruz dediler, iki kez 110 milyon dolar ödeyip uzaya turist gönderdiler. Buna en çok yoksullar sevindi.
2024 yılı; Yoksulluğun. Yoksulun, Yokluğun, Sefaletin, Yağmanın, Talanın, Yıkımın, fırsatçılıkla yok etmenin, Rantın zirve yaptığı, bir yıl oldu... Vergiler, harçlar, cezalar 2025 yılına %44 ile giriyor… Kendi maaşlarına %44’lük zam yaparken, Sarayın 1 dakikalık harcaması 22,104.00 TL. olarak hesaplanıyor. Nasıl bir yeni yıl? Millet bir kez değil, her yönden kuşatılmış. Her şeyde sahteliğin yılı içinde çaresiz debelenirken, 2024 yılı sahte gıda ile vurgunculara kapı aralayan bir yıl oldu. 2024 yılı sabırla öğütleyenlerin, lüks ve şatafatın zirve yaptığı, hazineyi boşalttıkları, yoksulun haciz kıskacında debelendiği yılı oldu! Birilerinin yüksek faizlerle bu milleti dolandırdıkları yıl oldu.
Vergiyi bizden topluyor. Vergilerimizle lüks ve şatafat içinde yaşıyor, bize ‘tasarrufu’ öğütlüyorlar… Bu ahlak, yönetiyor bu ülkeyi. Bu ahlakın arkasına takılmış, milletin kredi kartlarından, kredilerinden yüksek faizlerle alınan faizlerle milletin sırtına yüklenmiş yüksek faizlerle, çalışmadan üretmeden, tek kuruş vergi ödemeden, elini sıcaktan soğuğa sokmadan beslenen birde %25’lik sülük taifesi var. Birde bu sülükleri besleyen yaratılmış bir sistem var…
Ülke soyuluyor. Açıktan, gözlerimizin içine baka, baka kılıfına uydurarak soyuyorlar. Çalıyorlar. Çete oluşturmuşlar. Ahlaksızca bu milletin parasını vahşice yiyorlar. Dokunulmazlığın arkasına sığınıyorlar. Dokunulmazlığı olanların kanatlarının altına alıp korudukları büyük hırsızları ve bu işin ana aktörleri var. Çoklu maaş alanlar. Milyonluk maaşlarla lojmanlarda yan gelip yatanlar. Soygunun bürokratları. Yedikleri bu milletin parası, pulu. Bu şerefsizliğe tek bir laf eden yok. Bu ahlakı takip eden, tespit edip yakalayan ve kamuoyuna açıklayanlara nedense halkın tepkisi var.
Halkın suskun ve kaderci varlığı sadece sürü toplumları boyu eğer…
Yurtdışına camii yapma yarışı, Amerika’dan daha çok hibe dağıtan, alacak borçlarını silen, milyarlık vergilerini silip milletin orasına koyanların yılı oldu.
Birileri sıcacık yatağında osura, osura yatıyor, ekmek elden su gölden besleniyor sen sefaletin göbeğinde yaşarken kılı duymuyorsa, sen sarayların üzerine yürüyemiyor, saraylarda yaşayanları silkelemiyorsan, onlar seni bir şekilde silkeleyecektir. Bunun içindir ki; Dünya’da sefaletin rol modeli olmayı sürdüreceksin! 2024 yılını kendilerince ‘Emekli Yılı’ ilan ettiler. ‘Elit emekliler’ sarayda ağırlanırken, diğerleri Pazar artıklarına, askıda ekmek, ucuz et kuyruğuna döndüler. 2024 yılı için gerçek olan tek şey şuydu! ‘Benden sonrası tufan’… Dedikleri gibide oldu.
Hayatımıza; geçmişten bugüne! Daha kapsamlı, daha donanımlı girdiler. Birde bunları koruyan adına yasa dedikleri hukuk sistemi var. Diğer yanda; ‘Kömür yardımı alıyorum. Engelli maaşı alıyorum. Yeşil kartım var. Otobüse bedava biniyorum. Çocuklarıma öğrenim yardımı alıyorum. Erzak yardımı alıyorum’… Diyen; sadece yoksulluğunu ve cehaleti yan yana getiren 3 milyon bedavacı bağımlıların düşünceleri var! İktidarın cennetine güzellemeler yapan %22’lik spekülatörler, din ile aldatılan cehaletin feraseti var…
Bu çoğunluk sayesinde ülkenin siyasal hayatında yaşanan binlerce yolsuzluklara kirli ilişkilere rağmen seçimler neden hiç etkilenmedi! Suriyeliyi başında yer vereni, başından indirmeyen toplumun hak ettiği yaşam biçimi bu mu? Bizler dünyada incelenmesi gereken, mütemadiyen yalan ve aldatılmışlığın nadir ürünlerindeniz!
Ölmeyecek kadar tok, bilmeyecek kadar âlim bırakılan sokak ve kahve siyasetin ürünü toplumların anatomisidir bu… Hak ediyor muyuz? Kendinize sorun…
Kendisi aç. Eğitimden, barınmadan, sağlıktan yoksun, yoksulluğa mahkûm. Devletin eline bakan ve bu fasıldan beslenen üretmeyen çokluk. Yaşadığı şehirden bir başka şehre askerlik için ya da hastalandığında çıkmış olan. Kalabalığın hüneridir bir başkasının ağzına bakmak...
Kendisi kirada yaşarken, damı akan, topladığı atıkları yakarak ısındığı gecekonduda nefes alıp verirken, komşu ekmeğine muhtaç iken, ‘Barzani’nin sarayını, Başbakanlık, İç işleri bakanlığı, kültür bakanlığı, Merkez bankası binasını! Erbil havalimanını, Süleymaniye, Musul havalimanını biz yaptık. Kerkük havalimanını biz modernize ettik. Rahat, rahat gidip gelsinler diye THY’den tarifeli uçaklar koyduk. Üniversitelerini, yurtlarını, kampüslerini biz yaptık. İçme suyu şebekelerini, Toplu konutlarını, Spor salonlarını, Alışveriş merkezlerini biz inşa ettik. Memurlarının maaşlarını ödemesi için 2 milyar dolar hibe gönderdik diye sevinen, kimin parasıyla yaptın, kimin parasını gönderdin demeyen toplumun yaşamla, akılla ve ahlakla alakası yoktur. Şimdi sıra Suriye’de! Bu toplum bir ülke daha inşa edecek. Bu halk Ensar adıyla övünecekleri o kadar çok soytarılıklar var ki!
Vicdanı temiz olmayanın, elleri temiz olmaz.
Bu memleketin başına ne geldiyse, yağmayı talanı, vurgunu görmeyenler sayesinde. Kendi çıkarlarını milli çıkar diye yutturanların ve ürettikleri akıl almaz sahteliği gerçek zannederek alkışlayan cehaletin yüzünden gelmiştir.
Yağmayı, talanı, vurgunu görmüyorsanız. Onların kim olduğunun bilmenizin bir anlamı yoktur. Çünkü bu bir bütüncüllüktür. Aç ve yoksulda olsanız sizler bu talan ve vurgunun ortağısınız. Ve onlar diyor ki; bu karar iyi karar, gidelim ‘Türkiye batana’ kadar! Siz alkışlayan tarafsınız! Yani onaylayan tarafsınız. Milletvekili olarak seçtiği adamın önünde ceket düğmeleyen toplum asil değil köledir.
Emekli, 12 500 liraya boyun eğmiş, işçi; 22 104 lira asgari ücrete eyvallah demişse, bu rakamlarla size hak ettiğiniz değeri vermişler. Bu ülkenin talanı bir avuç kimliklerin eline bırakılmışsa bu sonuçlar, Sosyal medyada, TV ekranlarında verilen fetvalarla, boş lakırdılarla düzelmez. Önce sen adam olduğunu insan gibi yaşama kriterlerini onların önüne koyacaksın. Olmadı gözlerinin içine sokacaksın. Yapabilir misin? Hiç sanmam. Bu işler öyle serzenişle, karar verici tek adamın ağzının içine bakarak olmaz. Parlamenter sistemi yıkıp tek adamı seçen sensin.
Fransa, Kuzey Kıbrıs, İtalya İşçi Sendikaları sokaklarda meclislerde, bakanlık önlerinde, oturdukları konutların önünde hak ararken, bizdeki sendika ağalarının besiye çekilmiş olmaları. İşçinin kendi ayıbıdır. Bunun içindir ki; onlar kendilerine yeni fırsat yaratacaktır. Asıl olan bu milletin fırsatçıları yaratanları görmezden gelmesidir.
Görgüsüzlüğü alkışlayanlar; yaşayarak tükettikleri 23 yılın her bir yılında görgüsüzlük tavan yapmış! Bunların ne mal olduklarını biliyorlarmış, ülkenin soyulduğunu biliyorlarmış, yalanlarla yönetildiklerini yalanlarla yönettiklerini biliyorlarmış… Ülkenin soyulduğunu, ortaya dökülen onlarca rezilliği, kepazeliği bilenlerin bu hırsızların peşinden gitmeyi, adam mı var diyerek yaşanan onca rezaleti oylarıyla kutsayacak olanlar aynı kişiler.
Milletin aymazlığı beni çıldırtıyor. Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar, tekrar aldatılan bir millet, seçimlerde ‘adam mı var’! Diyecek kadar adam değilse! Bu millete hangi sıfat yakışır?