ÖLÜMSÜZLÜK! (1)
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşantısında yüksek seviyede, dürüstlük ve gerçekçi bir idealistlik görürüz.

ÖLÜMSÜZLÜK! (1)
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşantısında yüksek seviyede, dürüstlük ve gerçekçi bir idealistlik görürüz. İlkesel doğruları yaşamına aktarmayı başarmış, yaşantısıyla, sözleriyle, tutum ve davranışlarıyla örnek bir model oluşturmuştur. Birçok lider örneğinde bu meziyeti göremeyiz. Yaşamıyla, değer yargılarıyla örnek olabilmek başka bir büyüklüktür.
Mustafa kemal Atatürk’ü her yönüyle yazmak cesaret ister. Bir kez başlarsınız yazmaya. Endişeyle döner, aynı paragrafları tekrar, tekrar okursunuz. Eksiğim var mı; diye! Endişesi içinde sürekli düşünürsünüz. Kolay değil. Tarihin kıskandığı bir lideri kaleme almak.
Atatürk’ün yüce hatırasına saygıyla.
Ve bir Mustafa Kemal Atatürk derken hep bir şeyler aklınıza gelir. Takılırsınız. Yaşadığınız zamanı. Ve Onun idealleri. İdealler uğruna nelerden feragat ettiğini görürsünüz. Büyüklüğü önünde saygıyla eğilirsiniz.
Akıl yüceliğini de görürsünüz.
Yüce Tanrı ile seçtiği arasında kurulan emsalsiz bir bağa şahit olursunuz.
Sahiplik, kölelik yoktur.
Olumlu ve süreklidir, hat kesilmez. Hak edilmiş bir olgunluk vardır.
Yüksek bilgiye tanıklık edersiniz, bilimin ışığında konuşursunuz.
Cümleler içinde ışıltılı anlamlar belirir.
Durur, durur dinlersiniz.
Anlarsınız.
Düşünce bilgi olur, bilgi eylem.
Gözleriniz dolar, ruhunuz kuvvetlenir, yumruğunuz sıkılır.
Farkı hissedersiniz.
Oluşan aslında çelikleşen bir iradedir.
Bilginin dayanılmaz, yenilmez gücüdür. Hak eden için gelir. Gelir ve layık olduğunuz sürece yanınızdadır. Gitmesini istemezseniz gitmez.
Yükünüz artar. Sıradanlık bitmiştir.
Okur, düşünür, dinler, şekillendirir ve yaparsınız.
Mustafa Kemal Atatürk yaşamıyla ve söyledikleriyle biz Türkler ve aslında tüm insanlar için harikulade bir örnektir. Hangi işi yaparsak yapalım, hangi görevde ve makamda olursak olalım yaşam modellememizin en akılcı dayanağıdır.
Bize sunulan birikimi ve emanetin kıymetini anlamamız lazım.
O da bir fani olarak çocukluk, gençlik, orta yaşlılık yaşadı. Yaşlılığını ise göremedi. Yaşamı üç dilimlik 19 yıllar olarak geçti. 57 dolu yıl. Savaş meydanlarında, ayağında tabanı delik çizmesi. Nefes alırken bile yutkunduğunu, ben size ölmeyi emrediyorum derken, bağımsızlığı, kölelerin zincirlerini nasıl kırması gerektiğinin feryadıdır.
1881-1938 yılları arasında Yaradan’ın armağanı olarak bir yıldız gibi Türk Milleti’ni ve insanlığı aydınlattı.
Yaşamı süresince bilim ve bilimsellik vurgusunu en güçlü biçimde yaptı.
Sözleri ve eserleriyle Türk Milleti’ne ve uygar dünyaya ilerlenmesi gereken bir yol bıraktı.
İdealleri uğruna çevresindeki herkesten daha fazla çalışmak, herkes uyuduğunda ayakta olabilmek, okumak, düşünmek, sessizlikten güçlü haykırışlar yaratabilmek fedakârlık gerektirmektedir. Gününü, gecesini, maddi imkânlarını ve hatta sağlığını ülkesi ve milleti için feda edecek kadar çok çalışmak kolay değildir. Mustafa Kemal Atatürk fedakâr bir insandı. Yaşantısını yurduna ve yurttaşlarına feda etmiştir…
Şam’da basılan Elifba Gazetesi Atatürk’ün ölümü nedeniyle yayınladığı yazıda “Vatanını muhakkak bir parçalanmaktan kurtararak gemisini güvenilir bir limana götürdükten sonra milletinden bir taht istemedi. O, kelimenin bütün anlamıyla bir insan, eşsiz bir dahi, kahraman bir asker ve siyaset adamı idi”. Hayatını milletinin mutluluğuna adadı, bu uğurda genç yaşta hayata gözlerini kapadı.”
Ve bugün kendisine taht hazırlayan, Sultanizm’i yaşatmaya uğraşarak kuyruğunu ölünceye kadar koruma altına almak için, asker anayasası kulpu ile yeni anayasa yaptırarak kendi kişisel çıkarları için ülkeyi parçalayacak kadar arsızlaşmış alçakları iyi okuyun.
Eski başbakanlardan tıp adamı Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak’ın bir anısı: ‘Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa’ya talebe göndermek… Lüks gibi gelen bir şey… Ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk, ‘Berlin Üniversitesi’ne gitsin’. Diye yazmış. Vakit geldi, Sirkeci Garı’ndayım; ama kafam çok karışık. Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı? Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzi ismimi çağırdı.
‘Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var.’
Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu:
‘Sizleri birer kıvılcım olarak yolluyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz. (İmza) Mustafa Kemal’
Okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım. ‘Şimdi istersen gitme, git de çalışma ve dön de bu ülke için canını verme, olacak şey mi? dedim kendi kendime”…
Bugün bu ülkenin pırıl, pırıl gençleri bu ülkeye geri dönmemek için yurt dışında istikbal arayışı gibi bir sıkıntı içine girmiş. Ve gidiyorlar. Bir Gürcü sesleniyor! “Giderlerse Gitsinler”…
Mustafa Kemal Atatürk’ün lider vasıfları sayfalarca yazıya ve kitaplara konu olabilir. Yaradılıştan kaynaklanan doğal karizması, sezgi, analiz ve yorum üstatlığı, bir kısmı yukarıda sayılan önemli kişilik özellikleri, yurt ve millet sevgisi, kararlılığı, çok yönlülüğü, teşkilatçılığı, ileri görüşlülüğü, mücadeleci yapısı, birleştiriciliği, insani ve evrensel değerlere bağlılığı, abideleşen sözleri ve yazdıkları Mustafa Kemal Atatürk’ü milletinin ve uygar dünyanın eşsiz lideri yapmıştır.
“Ben asker olarak doğmuşum.” Mustafa Kemal Atatürk…
“…Atatürk, her şeyden önce, büyük bir askerdi; fakat zamanla büyük bir devlet adamı oldu. Tarihin bize anlattığı pek çok büyük askerler ve büyük adamların yanında, bu iki özelliği kendinde toplayan pek az kişi vardır.” İngiliz yazar Lord KINROSS,






