grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

DOĞRULARI TARTIŞMAK YERİNE, YALANLARA İNANANLARIN ÜLKESİ!

Bu memleketin başına ne geldiyse, kendi çıkarlarını milli çıkar diye yutturanlar ve bu sahteliği inanmış cehaletin adam sendeciliği yüzünden olmuştur.

Gündem Yayın: 03 Kasım 2024 - Pazar - Güncelleme: 03.11.2024 21:54:00
Editör -
Okuma Süresi: 7 dk.
Google News

DOĞRULARI TARTIŞMAK YERİNE, YALANLARA İNANANLARIN ÜLKESİ!
Bu memleketin başına ne geldiyse, kendi çıkarlarını milli çıkar diye yutturanlar ve bu sahteliği inanmış cehaletin adam sendeciliği yüzünden olmuştur. 
İnsan Haklarının günümüzde insanlığa kazandırdığı yaşama hakkı, İfade Özgürlüğü, Habere Ulaşma Hakkı, Bilgi Edinme Hakkı kavramlarının yargının siyasallaştığı parti devletinin baskıcı yönetimi adalet kavramının ortadan kaldırıldığını biliyorum. Bunun içindir ki; yaşama hakkı, İfade Özgürlüğü, Habere Ulaşma Hakkı, Bilgi Edinme Hakkı gibi kavramlar Anayasada olmasına rağmen ülkemde hiçbir öneminin olmadığını biliyorum. Daha özgürlükçü anayasa hazırladıklarını iddia edenlerin uygulamalarına, yalan dolu itiraflara bakın.
Bilmeyen var mı?
Ülkede din, para, siyaset üçgeninde neler çevrildiğini yıllardır biliyoruz. Yalnızca Erdoğan ve ailesi değil, iktidarın ileri gelen kadrolarının neredeyse tamamı siyaset ve dini paraya çevirmekte ustalaştılar. Sürekli gündemde olan din, para, siyaset üçgenindeki kirlenmenin sadece küçük bir bölümü… Vergi kaçakçılığı, rüşvet, uyuşturucu baronlarının varlığı. Yolsuzluk, Talan ne ararsanız… Bu tür iddiaların doğru olduğunu herkes biliyor. Ama neden? Nasıl oluyor da bunca rezalet 23 yıldır iktidarda kalabiliyor?
Aklı başında bir toplum her 5 yılda bir meclisi ve yönetimi yenileyen toplumlardır. 
23 yıldır rantiye sistemini sırtlayan kapitalizmin uşaklarını tanrı ilan edenler, sonra ortaya çıkıp viyaklayanlar kim? Gerçekler ortada kol gezerken; saraydan, hükümetten, yandaş basından ‘yalan, sahte belge’ çığlıkları ve ayağa kalkanlara inanmış beslemeler. Şimdiye kadar çok sayıda gerçek belgeye ‘sahte’ diyen, üstüne sahte belgeler oluşturup suçsuz insanları cezaevine yollayan kendileri değiller mi? Ortaya çıkan onca rezaletler ve gerçekler için saray, yürütme, yasama ve yandaş basın yalnızca ‘yalan’ demiyor. Aynı zamanda kendilerine karşı uluslararası bir operasyonun yürütüldüğünü söylüyor. Bu topraklarda, bu sahteliğe inanan bir kalabalık var. Savunmalar Erdoğan üzerinden, ‘Erdoğan’a karşı operasyon, Türkiye’ye karşı operasyondur’... Bu nedenle herkes Erdoğan’ı savunmalıymış! Diyenler. Korkunun, korkusuna teslim olmuş aydınlar.
Halkın; Sultanizim’le küçülen hayatları…
Yüz yıldır bu ülke insanı böyle bir travma yaşamadı. Ülke insanı; kendi yarattığı sistemde boğuluyor. Onca yoksulluğa, kepazeliğe tanıklık etmedi. Cebinde taşıdığı parası gâvur parası karşısında beş para etmez hale hiç düşmedi. ‘Beslenmek ya da Doymak’. Daha çok vergi. Daha çok ceza. Daha çok korku… Bu travma yurdum insanlarına çaresizliğin yanında ölümler getirdi. Bu ülkede Tanrıların saltanatı hiç bitmedi.
İktidar her şeyi yapar anlayışlarından, cehaletin bir partiyi devlet olarak görmesinden bıktık… Yapamazsınız. Senide bağlayan, beni de bağlayan Anayasayı yok sayarak, at oynatmak ‘diktatör’ anlayışıdır. %90’nı değiştirilmiş Anayasayı kendine uyarlanmış hale getirmek için yeni anayasa yapma iktidardan kopmama, ömür boyu kendi ve ailesini koruyacak zırha anayasa ile sahip olma taktiğidir.  
Sultancılık; egemenliğin, zenginliğin, paranın, rantın, statünün, hukukun her şeyin tek bir kişinin yönetiminde meşruiyet kaynağı olduğu, oradan aşağıya doğru yayıldığı ve herkesin ona yakınlığı ölçüsünde güçlenip statü elde edip zenginleşebildiği bir sistem yaratıldı. Böyle bir sistemin genelde İslam ülkelerinde kurulduğu bilinen bir gerçektir. Biat kültürünün hâkim kılındığı toplumlarda tek şey, tanrı ile kandırmak. Tüm üstünlükleri ‘Tanrı benim’ egomanyası altında yürütmek.
Gücün sonucu kontrol altına aldıkları devlet yapısı içinde kendi çıkarlarına uygun sonuçlardır. Baskıcı, totaliter yönetimle; tamamıyla hâkim olmak amacıyla çıkarlarını kaosla elde etmek istemesi faşizan baskılarla korku imparatorluğunun ortaya çıkması ve sonuçlarıdır. 
Diktatörler, tarihte meşruiyetlerini dinden alıp, dini kendilerine kalkan gibi kullanmakla kalmamışlar, dini politikalarına alet etmişlerdir. Bugünde din politikaya belli bir güç elde etmek için kullanılmış, başarılı olunmuştur. Dini ön plana çıkartanlar dini dokunulmazlığına sığınarak hep diktatörlük ve despotluk ile bir ‘korku imparatorluğu’ kurmuşlardır.
Din yeniden keşfedilmiş gibi! Türkiye’de sosyalist partilerin basiretsizliği sonucu ‘Siyasal’ İslam’ın iktidar olması ile ülkede Din (Cemaat, tarikat), Siyaset, Ticaret gibi anahtar kelimeleri içinde barındıran, parti devleti kuruldu. Kanun ve yasalarla tanımları yapılan, yönetmelikleriyle görev aslı olan ve tanım içinde görev yapan memurlar (bu tanım içinde Silahlı güç ve diğer kolluk güçleri de dâhil) devleti değil siyasi yapıyı koruma ve propagandasını yapmaya evirildi. Sabah akşam dinci bir eğitime maruz kalan çocuklara dinsel baskı evlerinde de sürdürülür hale getirildi.
Hiç kimse bu düşünceme polis, jandarma ve hukuk dâhil. Düşünce ve siyasi, anlayışına karışamaz müdahale edemez. Anayasal hakkını kullanmak bireyin özgürlüğüdür. Bu düşünceye kelepçe, vurur, cop la susturursunuz. Bu güç bir gün biter. Milletin silahını millete çeviren anlayış, gün gelir teslim olur. Hesabı sorulur elbet… 
Ekonominin bir aile şirketi gibi yönetilmesi milyarlarca dolar tutarında ihaleler ve bu ihaleler karşılığı ihaleler üzerinden alınan komisyonların servetler oluşturduğu gerçeği var. Türkiye’de Kamu kaynaklarına bu anlayışla geniş bir aile tarafından üzerine nasıl çöküldüğünü görmek mümkün. Bu sistem bir kılan tarafından tepedeki oturanlar la birlikte çöküldüğü net olarak görülüyor. Milyarlarca vergi borçları silinen şirketler. Milyarlarca lira zarar eden kamu bankaları. Ulufe gibi para dağıtan şirketler. Yoksulluğa yüklenen vergiler. Faizden milyarlarca lira kazanan bankalar.
Bir tarafta Yeşil oligarşi… Diğer tarafta muhalefet oligarşisi… İstila edilmiş topraklar! Demografik yapısı altüst edilmiş vatandaşlık. Türkiye’ye girmek için İran sınırında bekletilen 2 milyon Afganlı! Vasatlık bu ülkede yaşam biçimi oldu. 
Bu memleketin başına ne geldiyse, kendi çıkarlarını milli çıkar diye yutturanların ve sahteliği yutan hainlerin yüzünden olmuştur. Bunun içindir ki; bu ülkede yoksulluğun ana nedeni ‘Yolsuzluktur’… 
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? ‘Türk Emeklisi’… Ya da; ‘Aptal kalabalıklar mı’? Demek gerekir?

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.