APTALLIK BULAŞICI DEĞİLDİR. KALITIMSALDIR.
Seçmeni dindar olan, dindar görünümlü iktidarın; siyaset bilimine, hukuka, iktisat bilimine ihtiyacı yoktur. İhtiyaç Enflasyon, alacaklılardan borçlulara doğru gerçekleşen bir servet transferidir. Türkiye’de bu transfer enflasyon örtüsü altında yapılıyor.

APTALLIK BULAŞICI DEĞİLDİR. KALITIMSALDIR.
Bugün 25 Aralık. Türkiye için bir Milat!
Seçmeni dindar olan, dindar görünümlü iktidarın; siyaset bilimine, hukuka, iktisat bilimine ihtiyacı yoktur. İhtiyaç Enflasyon, alacaklılardan borçlulara doğru gerçekleşen bir servet transferidir. Türkiye’de bu transfer enflasyon örtüsü altında yapılıyor.
“New York Times 03 NİSAN 2021 Erdoğan çevresini daha çok besleyebilmek adına zavallı Türk halkını her gün başka bir yalanla kandırıyor”.
Yoksullukla baş etmenin, yenmenin, yok etmenin siyasi bir ideolojisi olmadığı gibi, iktidarlar bu iddiayı üzerinde taşımaya da yatkın değildir.
“Sydney Post 21 Şubat 2021 Ve beklenen son oldu. Türkiye Cumhuriyeti ya da Erdoğan Monarşisi ülkeyi iflas ettirdi. Türk halkı için üzgünüz… Keşke bu kadar cahil olmasalarmış”.
Bir milletin/ırkın ister negatif anlamda, ister pozitif anlamda olsun “hak ettiği yerde olmadığını” söylemek ve “yüceltilmesini” istemek, “yoksulluk ve yoksunlukla” gerekçelendirilmesi/kanıtlanması kolay ve sık başvurulan bir iddiadır. Herkes bu sorunu bilir. Çözüm üretmez.
“Tokyo News 02 Nisan 2021 Türk tarihinde halkı unutup ailesine ve çevresine çalışan tek devlet adamı olarak kötü anılacak”…
Bu kadar imkânı olan devlete rağmen toplumun içinde üstelik üretim yapmadan, tarım dâhil dışa bağımlı haliyle %20’lik bir kısım inanılmaz servet sahibi oluyorsa düşünmek gerekir. Bunun altında yatan gerçek , “Crony kapitalizmi” (devlet eli ile fert zengin etme/ahbap çavuş kapitalizmi ) sömürü ve servet transferi enflasyonla gelir, halkın %20’lik bir kısmı çıkar gurupları, gayrimenkul zenginleri servetlerini katladılar. Çürümüşlük, ahbap çavuş ilişkisi içinde oğul, kız, yeğen, kardeş, akraba ve bunların yakınlarıyla kurulmuş ilişkiler içinde, kamu görevlileri ile yapılan çarpık ve gayri ahlaki ilişkiler içinde kamu kaynaklarının alabildiğince hatta vahşice kullanımı, paylaşımı, aktarılması. İhaleler verilmesi, vergi borçlarının silinmesi, borçların sıfır faizle ötelenmesi milli para politikası oldu. Bunun adı devlet eliyle “Servet Transferidir”…
Türkiye’de Nepotizm; ‘akrabacılık, ayrımcılık, kayırmacılık’ anlayışıyla tanıştı. Türkiye’de %20’lik bir kesim bu anlayışın ürünüdür. Türkiye’de Klientalizimcilik; müştericilik, seçmenleri müşteri gibi görme alışkanlığı ile tanıştı. Ağır vergi yükü. Sağlık sektörünün parasallaşması. Hastaları müşteri olarak görmek.
Güçler ayrılığı olan bir ülkede ekonomi sadece sermaye sahibini ve katma değer üretenden çok popüler hizmet üretenleri ödüllendiriyor, ama geniş halk kesimini zayıflatıyorsa, bu uzun vadede sosyal ve siyasi istikrarsızlık doğurur. Siyasi bir fatura oluşturur. Türkiye’de böyle bir fatura ödeyecek siyaset yok. Çünkü hukuk adına evrensel denge koyucu unsurlar kapatıldı.
Ülke 2025 yılında faiz ödemelerine 2.152 Trilyon TL ödedi. Kıyaslarsak; Milli Eğitim bütçesi için 1,451 trilyon ayırdı. Ama okullara sıvı sabun koyamadı. Sağlığa 1,07 Trilyon TL Milli Savunmaya 623 Milyar, Diyanet İşleri Başkanlığı, 6 bakanlığı geride bırakarak 130 milyar lira ve 70 Milyar ek bütçeyle TL 2025 yılını kapattı.
Bu memleketin başına ne geldiyse, yağmayı talanı, vurgunu görmezden gelenler sayesinde oldu. Dış güçlerin aparatlarını tepesine taşıyan halk cahil değildir. Hastalıklıdır. Hırsızlığı din sosuyla karıştırıp etrafına bulaştırdı. Hastalığı aklı başında olanlara değil, aptallara bulaştırmaya devam ediyor. Elin gâvuru gördü ve gazetelerine manşet yaptı. “The Guardian 11 Mart 2021 ‘Hasta adam yıkılıyor. Erdoğan Türk ülkesini batırdı”! Diye yazdı. Biz anlamadık.
Her şey bilerek bir plan dâhilinde yapıldı.
Yağmayı, talanı, vurgunu görmüyorsanız. Onların kim olduğunun bilmenizin bir anlamı yoktur. Çünkü bu bir bütüncüllüktür. Aç ve yoksulda olsanız sizler bu talan ve vurgunun ortağısınız. Ve onlar diyor ki; bu karar iyi karar, gidelim ‘Türkiye batana’ kadar!
Kendi çıkarlarını milli çıkar diye yutturanların ve ürettikleri akıl almaz sahteliği gerçek zannederek alkışlayan cehaletin güce boyun eğmesi yüzünden gelmiştir. Onlar giderek güçlendiler. Devletin her kademesini cehaletin siyasetçiyi Tanrı ilan etmesiyle ele geçirdiler. Devletin her kademesi O’na koşulsuz itaat ediyor ve uyguluyor.
Beyinler sömürgeleşirse, geriye insana dair hiçbir şey kalmaz. Ülkedeki ülke aleyhine olan her şeye ‘eyvallah’ diyenlerin vatandaş diye anılması vatan hainliğinden öte değildir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, 6 bakanlığı geride bırakarak 130 milyar lira ve 70 Milyar ek bütçeyle
Devletin anayasal kurum ve kuruluşları var. Bu kuruluşlar güvenlikten başlar sosyal yaşamına kadar hukuk düzeni içinde sağlıklı ve mutlu yaşaması için yapılandırılmıştır.
Yargıda maaşlı yargıçlar, ofis çalışanları vardır. Birde Döner sermayeleri. Çalışanlar hizmetleri yürütmek için maaş alırlar devletten. Yargıda dava açmak ücrete tabidir. Bedeli vatandaş öder. Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfına para ödersiniz. Güvenlik için Polis Teşkilatı vardır. Tüm çalışanları görevlerinin karşılığı olan ücretleri maaş olarak alırlar. Buradaki işlemlerinizde Türk Polis teşkilatını güçlendirme vakfına para ödemezseniz işleriniz yapılmaz. Şimdi Jandarma teşkilatında kurdular. Milli Eğitim Vakfı vardır. Maliyecilere ait vakıf. Nedir bu Allah aşkına. Devlet niçin var? Bağış gönül rızası ile olur. Askerlerin OYAK’ı var. Bu vakıflardan çok farklı. OYAK Üyelerinin maaşlarıyla ayakta durur. Mehmetçik vakfı askerlik işlemleriyle ilgili zorunlu aidat istemez.
Korkmayın aptallık bulaşıcı değildir.






