43 yıllık Anadolu sevdalısı,,Kaman-Kalehöyük’ün efsanesini kaybettik
3 yıllık Anadolu sevdalısı, Kaman-Kalehöyük’ün efsane arkeoloğu Dr. Sachihiro Omura, 76 yaşında aramızdan ayrıldı. “Türkleşen Japon” olarak anılan Omura’nın tarihe adanmış hayatı ve Kaman’daki mirası unutulmayacak.

Yaklaşık 43 yıldır Türkiye'de arkeoloji çalışmaları gerçekleştiren ve 32 yıldır Kaman Kalehöyük'teki kazı başkanlığını yürüten Sachihiro Omura, 76 yaşında hayatını kaybetti.Türkleşen Japon adıyla anılan ve özellikle Kaman İlçesinde oldukça sevilen Bilim İnsanının acı haberi sevenlerini üzdü.Omura, son olarak Sabah Gazetesinden Nebahat Koç'a verdiği röportajda neden Kırşehir'deki kazıyı gerçekleştirdiklerini açıklamıştı.
Kırşehir Valisi Murat Sefa Demiryürek'in Paylaşımı:
Blim insanı Omura'nın ölümü üzerine Kırşehir Valisi Murat Sefa Demiryürek yaptığı paylaşımda, '' Türk arkeoloji dünyasına ve özellikle Kalehöyük arkeoloji çalışmalarına yaptığı eşsiz katkılarla hafızalarımıza kazınan, kıymetli bilim insanı Dr. Sachihiro Omura'nın vefatını derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz.Hayatını bilime, insanlığa ve kültürel mirasların ortaya çıkarılmasına adamış olan Dr. Omura, ülkemizin kıymetli bir dostu olarak gönüllerde müstesna bir yer edinmiştir. Kaman'da yürüttüğü arkeolojik kazılar sayesinde sadece tarihi zenginliklerimizi ortaya çıkarmakla kalmamış, aynı zamanda Türkiye ile Japonya arasındaki dostluk bağlarını da güçlendirmiştir.Kıymetli eşi Masako Omura başta olmak üzere, ailesine, çalışma arkadaşlarına, Japonya halkına ve bilim dünyasına en içten taziyelerimi iletiyorum,'' ifadelerini kullandı.
İşte Sachihiro Omura'nın verdiği ve Nebahat Koç tarafından gerçekleştirilen son röportajı :
Kırşehir'in Kaman ilçesinde, 32 yıldır tarihin sırlarını gün yüzüne çıkaran bir isim var: Dr. Omura. Japonya’dan gelip Anadolu’nun kalbine yerleşen bu arkeolog, Kaman’da mütevazı duruşu ve içten gülümsemesiyle adeta bizden biri olmuş. Kaman-Kalehöyük kazılarının başında, tarihin tozlu sayfalarını aralamak için durmaksızın çalışıyor. Onunla yaptığımız bu samimi sohbet, Anadolu’nun neden dünya tarihinin merkezi olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Kaman Kazısının Başlangıç Hikâyesi
Kaman-Kalehöyük kazıları nasıl başladı? Dr. Omura, bu soruya Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi Başkanı Prens Mikasa’nın vizyonuyla yanıt veriyor: “II. Dünya Savaşı’nda Japonya’nın yenilgisinden sonra, dünya tarihini anlamanın önemini fark ettik. Bunun için Anadolu’da, tarihin tam merkezinde kazı yapmalıydık.” İşte bu fikirle, 1986’da Kaman’da ilk kazma vurulmuş. Kazılar, Asur Ticaret Kolonileri Çağı’na ait tabletler ve büyük bir yangına maruz kalmış bir saray ortaya çıkarmış. Sarayın içinde bronz silahlar, insan ve çocuk iskeletleri bulunmuş. Dr. Omura, “Bu buluntular, iki grup arasında ciddi bir çatışma yaşandığını düşündürüyor,” diyor. Altın ya da Japonya kültürü aramadıklarını vurgulayan Omura, “Biz sadece tarihin izini sürüyoruz,” diye ekliyor.
Anadolu ve Japonya: Tarihsel Bir Karşılaştırma
Dr. Omura’ya Japonya ile Türkiye’nin tarihini kıyaslamasını sorduğumuzda, net bir yanıt veriyor: “Japonya’nın tarihi sadece kendine özgüdür. Ama Anadolu, dünya tarihinin bir özetidir. Buraya her yerden kavimler gelmiş, her biri iz bırakmış. Anadolu’nun zenginliği, bu çeşitlilikte yatıyor.” Bu sözler, Anadolu’nun eşsiz bir kültürel mozaik olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Kazılar Hangi Aşamada?
Kaman-Kalehöyük’te M.Ö. 2300’lere, yani 4300 yıl öncesine kadar inilmiş. Dr. Omura, “Büyük bir yangın tabakasına rastladık. Yangının nedenini hâlâ araştırıyoruz,” diyor. Ancak 32 yılda höyüğün sadece yüzde beşi kazılabilmiş. “Tamamlanması için en az 70 yıl daha gerek,” diyor ve ekliyor: “Bu uzun soluklu çalışma için destek şart.” Japonya’dan gelen maddi yardımlar ve İş Bankası’nın bağışladığı X-ray görüntüleme cihazı dışında Türkiye’den pek destek gelmemiş. Dr. Omura, daha fazla farkındalık yaratmayı umuyor.
Arkeoloji Camiasında Rekabet Var mı?
Dr. Omura, Türk arkeolog Prof. Tahsin Özgüç’ten çok şey öğrendiğini anlatıyor. “Herkes şaka yapardı, ‘Ne zamana kadar Tahsin Hoca’nın çantasını taşıyacaksın?’ diye. Gerçekten de 30 yıl boyunca çantasını kimseye bırakmadım,” diyor gülerek. Japon arkeologların Anadolu’ya geç geldiğini belirten Omura, “Türk, Alman, Fransız, İngiliz ve Amerikalı arkeologlar burada 100 yılı aşkın süredir çalışıyor. Biz daha 30 yılı devirdik. Rekabete katılmak için belki 20 yıl daha beklerim,” diyor mütevazı bir şekilde.
“Artık Türkiyeli Oldum”
32 yıl Türkiye’de yaşayınca insan ne hisseder? Dr. Omura, “Evet, artık Türkiyeli oldum,” diyor içtenlikle. “Türklerle hemen anlaşıyorum, düşüncelerini çabucak kavrıyorum. Yakın çevrem bana ‘Omura’ diyor.” Anadolu’nun dört mevsimine, özellikle İç Anadolu’nun sonbaharına hayran. “Türkiye çok güzel, her şey bol. Türk arkadaşlarım bambaşka,” diyerek sevgisini ifade ediyor.
Gelecek Planları ve İkinci Nesil
Dr. Omura, kazıları devam ettirecek birini arıyor. “Türk, Japon, Amerikalı fark etmez, işini iyi yapacak biri lazım,” diyor. Türk öğrencilerden umutlu, ancak Japon öğrenciler için aynı şeyi söyleyemiyor. Kendisi içinse planlar net değil: “Japonya’da da Türkiye’de de kalabilirim. Fethiye ya da Ege’nin başka bir köşesi harika olur. Tabii izin verirseniz!” diyor gülerek.
Köylülerle Dostluk
Kazı ekibinin çoğu, yakındaki Çağırkan köyünden. Dr. Omura, “20’den fazla kişi emekli oldu, şimdi onların oğulları, hatta torunları çalışıyor,” diyor. Köye pek gitmediğini, çünkü herkese uğramak gerektiğini ve bunun zor olduğunu anlatıyor. “Anadolu’nun misafirperverliği başka hiçbir yerde yok,” diye ekliyor.
Çalışmalar Neden Daha Çok Bilinmiyor?
Dr. Omura, projelerin henüz tam oturmadığını düşünüyor. “Daha çok çalışmalıyız. Sistemi sağlamlaştırıp benden sonrakine emanet etmek istiyorum,” diyor. Kaman’daki Prens Mikasa Bahçesi (Japon Bahçesi) ise bir çekim merkezi. Geçen yıl 80 bin, bu yıl 100 bin ziyaretçi bekleniyor.
Kazılar ve Özel Hayat
Dr. Omura ve eşi, kazılara bizzat katılıyor. “Eşim Yassıhöyük’te Eski Tunç Çağı’na ait bir saray kazıyor, benden daha iyi,” diyor gülerek. Boş zamanlarında arkeoloji müzelerini geziyor, bol bol kitap okuyorlar. Türkiye’yi talebelik yıllarından beri karış karış gezmiş. Elazığ, Gaziantep, Urfa, Van, Kars, Ege, Antalya… “Türkiye’de gezilecek yer bitmez,” diyor.
Türk Mutfağı ve Müziği
Türk mutfağına bayılıyor. “Kampta her gün Türk yemeği yiyorum, hiç bıkmıyorum. Özellikle köy yoğurdu ve peynir muhteşem,” diyor. Japonya’ya giderken yanına yoğurt ve peynir alıyor. Türk müziğine de aşık. “70’lerde Nilüfer ve Ajda Pekkan’ın şarkılarını söylerdik. ‘Kimler Geldi Kimler Geçti’yi arkadaşlarla söylemek büyük keyifti,” diye anılarını paylaşıyor.
Dr. Omura’nın hikâyesi, Anadolu’ya adanmış bir ömür. Onun gözünden tarih, sadece bir kazı değil, insanlığın ortak mirası. Kaman-Kalehöyük’teki çalışmalar, belki bir gün dünya tarihine yeni bir sayfa ekleyecek. Ama şimdilik, Omura’nın samimiyeti ve Anadolu sevgisi, bu röportajın en güzel kazısı oldu.