HERŞEY ARTİSTİK!
Buna bu şehrin valisi de, Belediye Başkanı da, Milletvekilleri de, Üniversitesi de, odaları da, sendikaları da, ben STK’yım diyen bilumum kuruluşlar gelsinler isterim. Ama kimsenin böyle bir toplantıya gelmeyeceğini de çok iyi biliyorum.
HERŞEY ARTİSTİK!
Nasıl öfkelenmem düşündükçe memleketimi… Çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin! Nazım Hikmet…
Birgün bana bir fırsat verilirse. Bu fırsata davet ettiğimde bu kentte yaşayanlar gelirse bir Doğa ve Çevre Derneğinin anatomisini çizeceğim. Buna bu şehrin valisi de, Belediye Başkanı da, Milletvekilleri de, Üniversitesi de, odaları da, sendikaları da, ben STK’yım diyen bilumum kuruluşlar gelsinler isterim. Ama kimsenin böyle bir toplantıya gelmeyeceğini de çok iyi biliyorum. Çünkü biz ‘Şov’ yapmayız.
1982 Anayasasının 56ncı maddesinde ‘Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir’… Der. Kısaca Anayasa sadece insana değil, doğal alanların korunmasını, isterken sadece bir unsurdan insandan bahsetmiyor. Ekolojik değerleri de güvence altına alıyor.
Doğa ölürse, Doğanın bir parçası olan insanda ölür. Bugün Kırşehir’de Doğada yapılan talan, vurgun ve yok edilişin ana aktörlerine izin veren iktidar, bu iktidarın Kırşehir’de faaliyet gösteren siyasi temsilcileri (Milletvekili, İl, İlçe Başkanları, İl Meclis Üyeleri) neden ortada yok. Halk bunların peşinden neden hiç ayrılmıyor? Öncelikli bu anlayışı sorgulamak gerekir. Bu siyasi figürler talan düzeni için neden bir cümle kurmuyorlar, nerden hep suskunlar. Bizler bu olumsuz gidişin hesabını bunlara sormamız gerekmiyor mu? Şirketler sizin muhatabınız mı? Bu ihaleyi düzenleyen iktidarın bakanlığı ve uzantısı olan genel müdürlükler değil mi? İl Koordinasyon kurulu toplantılarına katılan bölge Müdürlükleri bu tezgâhın tam ortasında değiller mi? Öyleyse? Neden kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz! Yapılan mücadele değil. Dostlar alışverişte görsün seremonisi olur. Ve bugün bu şehirde bu olmakta.
Mesela Valilik, bugüne kadar bu konuya ne kadar duyarlılık göstermiş? Bir cümle açıklaması var mı? Hangi Çevre kuruluşuyla görüş alışverişi yapmış. Diğer yanda Üniversite bölgeye yönelik bir tane araştırma gösterebilir mi? Kırşehir’de Çevre eğiliminde yıllardır yaşanan problemler, Maden aramalarıyla bugün ortaya çıkmadı ki! Bunu iyi anlamak için önce bu gelişimin safahatına ve o projelerin altına bakmak gerekir. Ben bir çevre aktivisti olarak bu şehirde üye arkadaşlarımla birlikte 21 yıldır insan eliyle yaratılan erozyonla mücadele ederken sizlerden çevreyle alakalı bir tek kurulu cümle duymadım. O günlerde neredeydiniz? Bugün yaptıklarınız kafa karıştırmanın ötesinde artistlikten öte bir şey değil ki!
Seyfe Gölü Sulak Alanı 2005 yılında tamamen kuruduğunda bölgeye yönelik yapılan çalışmalara duyarlılık göstermeyenler, popülizmin bir parçası olarak, sözde kamuoyu yaratmak amacıyla önlerine çıkan fırsatları kaçırmıyorlar. Peki, alınan yol ne kadar? Geçmişte neden yoktunuz. Bugün neden varsınız? Seyfe gölünün jeolojik yapısını bilmiyorsunuz. Göl kaynak, yüzey ve yağışlarla besleniyor. Tabandan su çıkışı yok ki göl kurutulsun!
Çevresel erozyonlar…
Petlas bacası baca emisyonu ile hava kirliliği yaratırken, bacasına filtre takılması yönünde yapılan mücadelede bu şehirdeydiniz, ama mücadelenin içinde yoktunuz.
Şeker Fabrikası sıvı atıklarını Kızılırmak nehrine deşarj ederken yine bu şehirdeydiniz ama yine yoktunuz?
Çoğun Gölü kenarına kurulan mandıra ve üzerine yapılan balık üretme tesisleriyle ilgili yapılan mücadelede yine bu şehirdeydiniz ama mücadelede yine yoktunuz.
Kocabey Kavaklığı Milli Park projesinde yine bu şehirdeydiniz, Yağmalandığında da bu şehirdeydiniz ama yine yoktunuz. Bitti mi hayır.
Karakurt kaplıcası yağmalanıp kapatıldığında, Bulamaçlı kaplıcası bir Akü fabrikasına devredilirken bizler topraksız tarımın biyolojik etkilerini kamuya anlatılırken yine bu şehirdeydiniz ama yine ortada yoktunuz. Nerelerdeydiniz? Bitti mi? Elbette ki bitmedi!
Kızılırmak havzası taşkın alanlarda ve geçici bataklıklar üzerinde oluşmuş 33 bin dönüm sazlık alan yakıldı. Kiralandı, sürüldü, ağır pestisitlerle sazlık alanlarda kamış ve hasır otu çürütülmesi yapıldı. Karbon açığa çıktı, zehirli gaz atmosfere bırakıldı. Yazdık çizdik, dava açmak için mahkemeye koştuk. Sizler yine bu şehirdeydiniz ama Sizler nerelerdeydiniz?
Mutlak tarım alanları örtülü tarıma açıldı. Üzerlerine Endüstriyel hayvancılık inşa edildi. Hobi evleri projeleriyle altüst edildi. Yetmedi. Güneş enerji sistemleri kuruldu. Yine sizler yoktunuz. Bizim bu şehre kazandırdıklarımızı yazmıyorum. Bu şehrin neler kaybettiğini bugün ortaya çıkanların o günlerde sahiplenmeyip bugün popülerliği yüksel olan alanda rol kapma peşinde olmanız orta oyunculuğu değilse nedir? Mücadelenizi kutluyorum. Yolunuz açık olsun.
Kervansaray Dağı Boztepe geçit bölgesinde yol iyileştirme inşası gerekçesiyle 5 bin ağaç kesildi. Vali yolu ulaşıma kapattı. Servis yolu dahi açmadılar. 17 köy yaklaşık 40 Km fazla yol teperek ulaşım sağladı. Sizler yine bu şehirdeydiniz. Ama, mücadelede biz tek başımıza kalmıştık.
Bizler Seyfe Gölü Sulak Alanıyla ilgili Ulusalda 11 Üniversitede kongreye katıldık. 11 bilim kitabı da yer aldık. Çevresel tehditleri Avrupa’da 3 ülkede anlattık. Hollanda’da Anafilya dergisinde, Ulusal ve yerel basında feryat ettik. 2 Kez Çevre bakanı ile görüştük. TRT ve FOX TV ile bölgede 7 kez çekimler yaptık. Sizler yine ortalıkta yoktunuz. Yalan mı? Bunlar benim arşivimde.
Biyokaçakçılık la mücadele ettik ve halen ediyoruz. Bölgeden toplanan kaçırılan yumru kök bitkiler, yumurta toplamalarının önlenmesi için mücadele ettik. Ofisimiz basıldı. Göğsümüze silah dayadılar. Siz bu şehirde yaşamıyor muydunuz? Bu kaçakçılık bu şehrin değerleri değil miydi? EKO Turizmle ilgili proje yaptık, AEÜniversitesinde konferans verdik. Davetlerimize programlarımıza davet etmemize rağmen neden gelmediniz? Bir deneğin arkasından mı gideceğiz dediniz. Ben neden sizlerin arkasından yürüyeyim. Ogün doğa için güç birliği yapılmış olsaydı bugün bu erozyonlar yaşanmazdı. İhale edenler ve alanlar bugün bir değil 10 kez düşünürler ve öyle karar verirlerdi.
Önce Doğayı tanıyacaksınız. Mücadeleyi nasıl vermeniz gerektiğini bileceksiniz. Hedefinizi iyi seçeceksiniz ki; sizi ciddiye alsınlar.
Anlamak için farklı metodolojiler ve metotların varlığına dikkat çekmek gerekmez mi? Seyfe Gölü kurumadan önce Seyfe gölünü etkileyen etmenlerle mücadele etmeyenler, bugün Türkiye gündeminde yeri olan ve ilgi çeken maden ocakları ile öne çıkmaları biraz garip değil mi? Seyfe Gölü Sulak alanı elden çıkartılırken sesi soluğu çıkmayanlar, bugün moda anlayışla çevre aktivistliğine soyunmuş olmaları ne kadar ahlaki! Aklınız başınıza yenimi geldi. Yoksa aklınızı madenciler mi başınıza getirdi?
Çevrenin korunması, bilinçlendirme ve geliştirilmesi tek bir bölge veya tek bir isim altında değil, topyekûn olur.
Çağdaş çevre bilinci Ekolojik sistemlerin korunarak sağlıklı bir çevreyi işaret ederken, bir tarafa sahip çıkıp diğer tarafın yağmalanmasına, talanına veya aşırı erozyona tabii olmasına göz yummaz. Çevreye en büyük zararı insan verirken, korumak isteyenler bilinçli bilgi sahibi değilken, kafasına göre, tanınmış alanlar üzerinde ürettiği fikirlerin bir anlamı da yoktur.
Kırşehir kısalında yapılan talan, inanın Türkiye atlasına dâhil birçok il kırsalın da yok… Nedense herkes suskun. Üniversite lâl!
Kırşehir karşılıklı olarak süren ve yılda iki kez göç alan yoğun sulak alanlara sahip olduğu biliniyor.
Kırşehir doğal yaşamında yer alan Seyfe Gölü havzası hep ön planda. Bu şehrin kırsalında yer alan o kadar çok alan var ki. Devamlı bir algı yaratılıyor. Bu algı Seyfe Gölü’nün Sit alanı ilan edilmiş ve Ramsar Sözleşmesine dâhil edilmiş bir sulak alan olması. Bu koruma değil ki. Bu göl üzerinden yapılan tüm manevralar kendinizi öne çıkartmak. Böyle bir mücadele bir kavram içinde planlı olarak yapılır.
Birkaç örnek!
Seyfe Gölünde yeraltı suları 75 ile 190 metreye inmiş. Kızılırmak havzasında da çok farklı değil. Seyfe Gölü (Su olduğu anlarda) kirlilik oranı %86’lar civarında. Kirleticiler ağırlıklı olarak tarım ilaçları, Evsel ve hayvansal atıklar. Yağışlarla gelen asit yağmurları. Bu kirlilikten yeraltı sularının etkilenmediğini mi zannediyorsunuz?
Kızılırmak havzası, Hirfanlı sahil bandı ve göl aynası üzerinde oluşan kirliliğin ana kaynağı Endüstriyel, Sanayi (Yağ, Kurşun) tarım ilaçları, ağır pestisitler. Yüzey ve yeraltı sularına karışan endüstriyel atık ve ağır metal. Kum ocakları erozyonu. İnsanlar bu kirlilikte tutulan balıkları tüketiyorlar. Bilmiyor musunuz? Biliyorsunuz. Doğrulara bir nedenle yaklaşmıyorsunuz. Belediyenin işlettiği sıvı atık arıtma işletmesi neden çalışmıyor, çalıştırılmıyor? Elimde kanıtları var…
Fauna yönünden Seyfe Gölü Kanatlı tür 183, endemik bitey 27 olarak tespit edilmiş. Kızılırmak havzası 235 kanatlı, 17 Sürüngen, 9 memeli türe ev sahipliği yapıyor. Kırşehir’in Kervansaray dağlarında, Boz ayı, Karaca, Vaşak, Kurt, Anadolu yaban Koyunu ve her üç bölgede Tavşan, Kızıl Tilki. Dünya ülkelerinde koruma altında olan Gri Kurt, Altın Çakal, Şah Kartal yaşıyor. Kızılırmak Taka bölgesinde yaşayan Su Samuru artık yok. Alanları yok ettiğinizde bu türlerde yok olduğunda neyi koruyacaksınız?
Kırşehir Akçakent Doğal Meşe Ormanlarında yapılan Odun Kömürü kıyımı varken, bugün o kıyıma ilaveten bölgenin madencilere ihale edildiğini biliyor musunuz? Şehir Çepe çevre taş ocaklarıyla kuşatılmış. Karakurt bölgesi madencilere verilmiş. Buzluk dağı eritiliyor 12 köyün içme suları yok oldu. Sadece bunlara ait birkaç örnek verdim. Mücadele yüzeysel ve tek alan üzerinden olursa, siz ilginiz bir noktada yoğunlaşmışsa diğer taraflar işgal edilir. Farkına vardığınızda iş işten geçmiş olur.
Aklınızda bulunsun!
Çevre bilincinin kazandırılmasında en büyük etken olan çevre eğitimi toplumun tüm kesimlerine katmanlarına ulaşacak şekilde yaygınlaştırmanız, bu bilinci her yaş ve meslekteki kişilere bir program dâhilinde veremiyor halktan destek alamıyorsanız tüm çabanız beyhudedir.