grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

BİR ACININ ANATOMİSİ!

İnsan olan, insanlıktan zerre kadar nasiplenmiş insan; siyasetçiyi de, siyasetçinin de ahır uşaklarını görür.

Gündem Yayın: 06 Şubat 2024 - Salı - Güncelleme: 06.02.2024 23:03:00
Editör -
Okuma Süresi: 8 dk.
Google News

BİR ACININ ANATOMİSİ!

Yalanlar, algılar, koltuğa yapışmalar ayrı, gerçekler ayrıdır…

İnsan olan, insanlıktan zerre kadar nasiplenmiş insan; siyasetçiyi de, siyasetçinin de ahır uşaklarını görür.

Utanmazlık, fesatlık ne çabuk içimize sindi. Çıkarcılık, fırsatçılık her yana sinmiş. Göçük altından çıkınca ayran, köfte isteyen çocuğa gönderilen yiyecekleri reklam eden şerefsiz esnaf! Milletin yardımlarını çalıp dükkânda satan bakkal! Buda mı; şerefsiz? Yardım gönderen farklı kurumların kolilerin üzerine kendi armasını yapıştıran, şerefsiz ahlaksız siyasetçi memurları. İBAN gönderip, bağışlar toplayıp, milletin parasını alıp, millete ait olan çadırı, bağış kanını satan siyasetçinin ahır uşakları. Getirmesi gerekirken depremzede için gelen yiyecekleri evlerine taşıyanlar. Bir yudum suya muhtaç depremzedeler. Arama taramayı bıraktıktan sonra dökülen cüruf içinden çıkan yarım çocuk bedenleri. İnsanlarımız. 50 bin ölünün gerçekte 130 bin üzerinde. Kayıp çocuk sayısı 20 bin civarında.

Sen bunları yapanlara, bu zulmü reva görenlere tekrar oy verirsen senin kanın kurusun… Bırakın her şey dağınık kalsın. Yeter ki siyasetçi dokunmasın. Mutlak birileri o dağınıklığı ortadan kaldırır. Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünen birisi. Mutlaka bu topraklarda çıkacaktır.

Çadıra, konteynır evlere, yağmura, kara kışa soğuğa mahkûm olan şehrin insanlarına değil, Suriyeliye 25 bin bahçeli konut yapan ve bu ahlakla övünenlere alkış tutan insanlık. Sahiden varmışın? İnsanlık öldü. İnsanlık deprem altında kaldı. Cüruf oldu; demeyenler. Göçük altında yardım bekleyenlere ulaşamayan devlet. Bu ülkenin ‘baba, baba’ diye yardım çığlığı atarak ölen çocukları. Ve utanmayan, ar damarı çatlamış siyaset. ‘Yerin dibine batsın sizlerin politikaları’ diyemeyen insanlık…

Acıların şehirleri oldular. ‘Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Gaziantep, Diyarbakır, Kilis, Osmaniye, Şanlıurfa’

Erdoğan Depremden 1 yıl sonra deprem bölgesine oy devşirmek için geliyor. İktidarı için, kendisi için acımasızca konuşuyor. Diyor ki: ‘Bir gerçeği şu anda size söylüyorum. Merkezi yönetimle yerel yönetim ele ele vermezse dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hataya geldi mi. Bak şu anda Hatay garip kaldı. Mahsun kaldı’. 

Bu lafları kuzu, kuzu dinleyen ve alkışlayan ahlak...  Yazıklar olsun. ‘Hatay hangi ülkenin şehri’? Kimin parasını kimden saklıyorsun. Günlük kullandığı, çoluk çocuk maile yaşadığı 1100 odalı saray dâhil, 13 sarayın giderlerini kim ödüyor? Otomobillerin, uçakların, yatların yakıtını,  sana hizmet eden personelin maaşlarını kim ödüyor? Kaynağı kim? O kaynak 85 milyon yurdum insanı. Ben ödüyorum. Ali ödüyor. Fatma ödüyor kısaca biz ödüyoruz. Biz… Hatay ödüyor. 81 vilayet ödüyor, sen kullanıyorsun. Sorun bu! Gerçekleri bilmeye rağmen bilmezden gelmektir. Sorun bakalım beyefendiye bugüne kadar cebinden kaç kuruş çay parası ödemiş? Milletin sırtından bir hayat bu kadar bedava sürdürülemez.

Cumhuriyet tarihinde hiçbir başbakan, cumhurbaşkanı, bakan, milletvekili ‘bana partime oy vermezseniz hizmet alamazsınız’ diye tehdit etmemiştir. Dememiştir. Ama ‘O’ dedi… Hem de hiç yutkunmadan! Oysa gırtlak ‘9’ boğum derler. Gözümüzün içine baka, baka siyasetin ahlaksızlığını dedi. Kendisine ‘kimin parasını vermiyorsun’ diyen yok. Milletin parasını kişisel kasası gibi görüp vermiyorum demek bu milletin nasıl bir travmanın içinde olduğunun açık örneği. Bugün onlara dediler. Yarın buraya. Topal ördek diye hangi şehre dendi? O kadar çok kepazeliği unuttuk ki! Nedeni şu her gün farklı, farklı yerlerde, okullarda sağlık kurumlarında maliyede hatta cadde ve sokaklarda. Bakkalda, kasapta. Yollarda, kaldırımlarda. Kepazelikler yaşıyoruz da ondan olsa gerek.

Yalanlar, algılar, koltuğa yapışmalar ayrı, gerçekler ayrıdır… 1 yıl önce yaşanmış acıları unutan, es geçen, üzerinden prim yapan her kim varsa namussuzdur…

100 yaşındaki Cumhuriyetimizi delik deşik eden sembol mü arıyoruz, ‘işte bu bina’… Tarifsiz acıları yaşamış, acıların odağı olmuş, elleri nasırlı emekçileri sömürmek için, ‘dini kullanan, siyaseti millet için değil, cemaatler için yapan, çıkarlarına her türlü değeri örtü eden anlayış’ ve efendinin Hatay konuşması.

İsteyerek veya istemeyerek bu yapıya harç olmuş siyasetin ahır uşakları. Bibloları. Vitrin bebekleri, arsızlığı alkış yağmuruna tutan, kayıp çocukların hangi tarikata mürit yapılıp, günü geldiğinde senin gırtlağını kesmeye geleceğini sorgulamayan sensin!  Cemaatlerle organik bağı olmayan suç örgütlerine destek olduğunun bile farkında değilsen, tüm bunlar, yazılan çizilen gerçekler dahilinde senin o kalın kafana bir şey girer mi?

Ölen, güzel masum çocukların, hatta insanlığın katili kim mi?

Depremde öldüler. O katil deprem değil. Çürük yapıları yapan, çalan müteahhitler, denetim görevini yapmayan devlet işlediği bu cinayetin asli kusurlularıdır.  Senin paranı senden esirgeyen, senin paranı kendi parası gibi kullanan siyasetçinin ta kendisidir.

Sen ki; tüm bu işkence hayatı sana reva gören ve yapanlara her seçim dönemi yeni, yeni fırsatlar verensin… Beraber yürüyenler. Tarikatların kendi düzeni içinde oluşturdukları politikalarla devlet yönetimine ortak olmuş, ideolojik yapıdan uzak kalmanın ötesine geçilmiş ise; okumuş cahillerin, ülkeyi nereye sürüklediği ortadadır. Esasta sende bu çarpıklığın bir parçasısın.

Çağdaş eğitim veren birimler bir, bir. Bir bahaneyle ortadan kaldırılırken. Diğer yanda, ülkenin her yanına bol, bol cezaevleri yapanları, Tarikat, Cemaat ve İmam Hatip sevdalılarını bol, bol alkışlayanların Türkiye’sinde; oy kaygısıyla ‘tarikatlara’ saygılı olan bir muhalefet varlığıdır esas problem. Cehaletin temelinde ki en büyük pay bu ülkenin en eski siyasi partisiyim, ama en etkili partisiyim diyemeyenlerin ‘Cumhuriyet tarihinde en çok İmam Hatip Okullarını biz açtık’ nutuklarıyla, ‘Türkiye’nin en muhafazakâr partisiyiz’ açıklamaları yapan muhalefette ürettikleri boşlukların bedelidir… Cambaza bak diyenlerin yan ürünüdür bu ülkede muhalefet.

Açıkça yazıyorum. AKP bu ülkenin hiçbir ekonomisini yönetmedi. Muhalefetin desteği ile sadece Cumhuriyetin birikimlerini bitirdiler.

Bir ülkede fakirleşme varsa. Diğer yanda zenginleşen farklı bir kesim vardır. Özetle; zenginleşenler iktidar ve iktidarın hırsızlarıdır. Bunlar yağmanın adına ‘yatırım’ diyorlar. Oysa yatırım istihdam olup, toplumsal getiri kazandırır. Bunların yatırım dedikleri ‘Yağma ve Talan’ın’ arındırılmış taraflarca kazanca dönüşmüş biçimidir. Hiç düşünmüyorlar bu ülke utancın neresinde? Enteresan olan ise bu halkın hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi davranması.

6 Şubat 2023 günü depremde hayatlarını kaybedenlere tekrar rahmet diliyorum. Geride kalanların acılarını paylaşıyor, acılarının önünde  saygıyla eğiliyorum.

‘Yapamadık düşününce bu günleri

Sanki dün gibi hiç geçmedi sızım.

Düşlerim vardı. Hayallerim hayal oldu.

Bak gördün mü ne oldu bize?

Ve yanıldık oyalandık.

Yarım kaldı, yarım kaldı, yarım kaldı’…

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.