grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

23 NİSAN BAĞIMSIZLIĞIN, ÖZGÜRLÜĞÜN İNSANCA YAŞAMANIN TARİHİDİR…

104 yıl önce Anayasa'ya Laik Cumhuriyet yazdırmak için ömrünü feda edenler, diğer yanda 104 yıl sonra Anayasaya yazılmış Laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmak için, Türkiye Yüzyılı masalıyla uyutulanlar.

Gündem Yayın: 22 Nisan 2024 - Pazartesi - Güncelleme: 22.04.2024 23:11:00
Editör -
Okuma Süresi: 9 dk.
Google News

23 NİSAN BAĞIMSIZLIĞIN, ÖZGÜRLÜĞÜN İNSANCA YAŞAMANIN TARİHİDİR…

Özgürlüğün, Barışın, İlerlemenin ve Dürüst Yaşamın Güvencesi; ‘Laiklik’…

104 yıl önce Anayasa'ya Laik Cumhuriyet yazdırmak için ömrünü feda edenler, diğer yanda 104 yıl sonra Anayasaya yazılmış Laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmak için, Türkiye Yüzyılı masalıyla uyutulanlar.

Türkiye Cumhuriyetinin, Ulusal Egemenliğin temellerinin atıldığı günün 104’ncü yılı.  İktidardan bir Milli Eğitim Bakanı 23 Nisan etkinliklerini kaldıralım dedi.  Olmadı. Kaldırmadılar. Kaldırsalardı çok iyi olacaktı. En azından bu ülke nereye gittiğini çok daha berrak görecekti.

Aradan 22 yıl geçti. Bir başkası sözünü esirgemedi. Duygularını bir, bir sıraladı. İçindeki kin ve düşmanlığı Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret dâhil sürüp gitti.

Bir başkası tarikatlarla işbirliğini sürdüreceklerini meclis kürsüsünden söylemekten çekinmedi.

Bir bizi yönetenlere, birde yönetilenlere bakıyorum. Beni 104’ncü yıl çokta fazla ilgilendirmiyor. Çekin kuyruğunu gitsin. Sarhoş düştüğü yere kadar, Ulusal Egemenlikte yıkıldığı yere kadar yürüyecek.

Bir zamanlar bağımsızlığın, halk iradesinin temeli olan meclisin başında bulunan, konfor ve saltanatını halkın sırtından pekiştiren, 1969 yılının kanlı pazarın aktörlerinden olan Amerikan sevicisi, 6 filoyu Kâbe yapıp önünde secde eden İsmail Kahraman 98 yıl kutlamalarında ‘Duraklama’ dönemi demişti.

Bu kimlik, lüks ve şatafat içinde makam odası, makam araçları ile gündem olmuş dinci baron kadim meclisin bir zamanlar başkanıydı.

Önce şahsım devleti olduk. Milli bayramlar bir, bir yasaklandı. Andımız yasaklamanın da ötesine taşındı. Mahkeme kararı takmadılar. Ve bu ülkenin başındaki TC Cumhurbaşkanlığı yapan muhterem, dedi ki: 

‘Ben Gürcü’yüm. Eşim Arap. Kime ne? Her sabah Allah’ın emriymiş gibi andımızı okuyup “ne mutlu türküm diyene”… Demek zorunda mıyım’?

Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülkeye kazandırdığı çağdaş uniter yapıyı tarumar edip, yerle bir edecek, yerine ‘Şahsım Devleti’ inşa edeceksin… İnşa ettiğin şahsım devleti önderliğinde, içinde beslediğin kin ve öç alma duygusu ile ülke topraklarını mülkiyet ve kimlik bazında yabancılaştırarak öç alma duygusuna kapılacaksın.

O gün 23 Nisan’dı. Bu adam! Duraklama döneminin mimarı Mustafa Kemal Atatürk'ün mozolesine gitti.

Arap sevdası. Saltanat hükmü... İçlerindeki basılı duran afakanları içinden kustu. Bugün ne değişti derseniz çok şey değişti.

Toplumsal reflekslerin kör. Toplumsal muhalefetin yok edildiği tarihler vardır. 17-25 Aralık gibi. 20 Aralık gibi… Veya halkın kıl çadırlardan mermer saraylara taşıdığı padişahların zulümleri vardır.

Türkiye’de Nepotizm; ‘akrabacılık, ayrımcılık, kayırmacılık’… Zirve yaptı!

Türkiye’de Klientalizimcilik; müştericilik, seçmenleri ‘müşteri’ gibi görme alışkanlığı yaratıldı!

Türkiye’de Kroni Kapitalizm; ‘çürümüşlük’, ahbap çavuş ilişkisi protokol oldu!

Bu ülkede şeriat yok…

Bu ülkede teokrasi yok…

Bu ülkede korku kopuntusu hâkim değil. Diyebilir misiniz?

O meclis ki milletindi. Bugün milletin beslediği kimliklere karargâh oldu...

Bu ülkede besleme bir oluşum yaratıldı. Yoksullukla mücadele yerine, yoksulluğu yönetme öne çıktı.

Yalan. Doğru;

Var.

Yok.

Ulusal Egemenlik ve getirdikleri.

Hiç kimse sormuyor. Sorgulamıyor. Ordunun vesayeti kalktı. Din vesayeti hâkim kılındı. Parlamento; varla yok arasında. Cumhuriyetin vesayeti var diyorlar. Sultanizm hâkim kılıyorlar.

Meclis Başkanı Ulusal Egemenlik için Resepsiyon verecek. Katılanlar ve katılmayanlar. Kendilerine verilen kıymet için teşekkür kuyruğuna dizilecekler. Askerler, bürokratlar ve Nigahbanları. Yani Cumhuriyetin bekçileri şeriat ülkesi görünümüyle, toplantıda örtünmede şıklık yarışına girmiş hanımefendilerle birlikte içine renkli gazozlar doldurulmuş bardakları havaya kaldırılacaklar. Ulusal Egemenlik adına. 104’ncü yıl pastası sürdürülen saltanatların üzerinden kesilecek. Diğer yanda ekmek, makarna, et kuyruğunda bir millet rezili rüsva. Halka sunulan görseller harika. Atatürk kelamlarıyla, bağımsızlık lakırdılarıyla, Osmanlı üzerinden verilen mesajlarla ışık gösterisi sadece yanıltma.

Ve hiç düşünülmeyen laiklik! Dincinin ezip geçemediği, sözlükten kaldıramadığı kelime ‘Laiklik’…

Laik devletin belli bir dini, belli bir mezhebi olamaz. Laik devlet, belli bir dinsel inancı savunamaz, yayamaz, onu mali yardımla destekleyemez. Dinsel inanç sahibi yurttaşlar ile belli bir dinsel inancı olmayan yurttaşlar arasında ayırım yapamaz. Herhangi bir dinsel inancı, ya da inançsızlığı yasaklayamaz. Yasal hak ve özgürlüklerden dışlayamaz. Herhangi bir dinsel inanca veya inançsızlığa karşı başka kişiler ya da gruplar tarafından yöneltilen baskı ve şiddeti önlemek, laik devletin görevidir.

Dininizi doğru öğrenin. Yoksa yaşadığınızı din zannedersiniz. Tarihinizi iyi öğrenin. Yoksa hainleri kahraman zannedersiniz. İktidarları iyi tanıyın. Yoksa yönetenleri devlet zannedersiniz.

23 Nisan bunun için önemlidir. 23 Nisan bağımsızlığın, özgürlüğün, çağdaşlığın aklın yoluna atılan imzadır. Ümmetlikten çıkıp birey, kul olmaktan çıkıp halk olmanın aydınlık yüzüdür. Dinin bağnazlığından çıkıp, bilimin aydınlığını yaşamaktır. Hurafelerle değil, gerçeklerle karşılaşıp çözüm üretmenin ilk adımıdır.

Laik devlette hukuk düzeni, dinsel dogmaları referans alamaz; tüm yurttaşların yasa önündeki eşitliğini ortadan kaldıran din kaynaklı hukuksal düzenlemeler yapılamaz.

Laik bir devlette hiç kimse devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini din kurallarına dayandırmak ya da kişisel çıkar ve nüfuz elde etmek için din duygularını ve dinen kutsal sayılan şeyleri sömüremez ve kötüye kullanamaz.

23 Nisan çocuklara armağan edilmesinin tek bir nedeni var. Geleceğin mirasçılarının kendilerine verilen çağdaş geleceğin sahipleri oldukları içindir.

Laik bir düzende dinsel kişi ve kurumlar devlet işlerine, dünyevi alana ve de yurttaşların düşünce ve inanç özgürlüklerini ve yaşam biçimlerini kısıtlayıp engelleyecek biçimde özel hayata müdahale edemez.

Laik bir devlette eğitim, dinsel inançlara ve yöntemlere göre değil, bilimsel bilgi ve bulguları esas alan, evrensel gelişim ve değişimleri izleyen ve yurttaşların maddi ve manevi nitelikteki dünyevi gereksinimlerini karşılamayı amaçlayan bir anlayışla örgütlenir. Tarikat ve cemaatlerin eğitsel yanları yoktur. Bir inanç çocuklara dayatılamaz. Böyle çağdaş eğitim olamaz. Bu aklı bu davranış biçimini, bu programı 23 Nisan felsefesi reddeder.

Laik bir toplumda kişiler dinsel inancı ya da inançsızlığı nedeniyle hiç kimse kınanamaz; din buyruklarını yerine getirdiği ya da getirmediği gerekçesiyle suçlanamaz; her yurttaş eşit biçimde inanç, düşünce ve vicdan özgürlüğüne sahiptir.

Laiklik dinsel inanç karşıtlığı ve dinsizlik olmadığı gibi, dinsel inançsızlığın doğrudan karşıtı veya yandaşı da değildir.

Devletin dini yoktur. Devlet; halkın tamamına eşit mesafededir.

Laikliğin esasını oluşturan ‘din ile devletin birbirinden ayrılması’ kuralı, din alanında isteyenin her istediğini dinsel inanç kisvesi altında serbestçe yapabilmesi anlamına gelecek şekilde yorumlanamaz. Bu durumda laik devletin, kişi hak ve özgürlüklerini güvenceye alan hukuk düzenini korumak üzere ve yasalara uygun biçimde müdahale hakkı vardır.

Dünyada Laiklik ilkesi, bugün var olan devletlerin yarıdan çoğunda anayasa hükmü olarak yer alır.

Yukarıda saydığım koşullar farklı ölçülerde de olsa kavrayacak biçimde, devlet ve din ayrılığına anayasalarda atıf yapılmıştır. Bu bağlamda halen 100’ü aşkın ülke, laiklik ilkesine anayasa düzeyinde yer vermiş. TBMM başkanı ve mevcut iktidarın laikliğin anayasadan çıkarılmasını önerirken söylediği, ‘zaten dünya genelinde de böyle’ sözü gerçek dışıdır. Millete maval okumaktır.

23 Nisan Tek adam rejimini, keyfiyet yönetimini, gayri ahlaki siyaseti reddeder. Siyasal İslamcıların yaşamında 23 Nisan yoktur.

Ağırlıklı olarak anayasalarında açıkça din devleti olduğunu, siyasal ve toplumsal yaşamın o dinin kurallarına göre örgütlenip yönetileceğini belirten ülkeler bulunmaktadır. Türkiye bugün yaşamsal olarak, Araplaştırılarak ortaçağ artığı anlayışa teslim olunması arzulanmaktadır.

Ortaçağ karanlığında yaşayan ülkelerin büyük kısmı, nüfus çoğunluğu Müslüman olan ülkelerdir. 50 İslam ülkesinden 26’sı İslam’ı, devlet dini olarak benimsemiş ve Kur’an, Hadis, İcma ve Kıyas dörtlüsünden oluşan ‘İslam Şeriatını’ esas almıştır. Geri kalan 24 ülkeden Suriye, Irak, Endonezya, Siera Leone, Mali ve Nijer gibi ülkelerde ise Şeriat ile laik hukuk kuralları yan yanadır ve yarı laik bir düzen yürürlüktedir. Modern anlamıyla laiklik ilkesinin anayasada yer aldığı Müslüman çoğunluklu ülkeler Türkiye Cumhuriyeti, Arnavutluk, Türki cumhuriyetler ve Afrika’daki bazı eski sömürgelerle sınırlıdır.

Adalet yoksa Devlet Yoktur... Adalet yoksa Barışta yoktur...  Bu ikiyüzlülüğe Tanrılar bile isyan eder.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.