grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

21 YILLIK SİYASİ SÜREÇTE İKTİDAR VE MUHALEFET!

Aynı hatayı bugün muhalefette yapıyor. Türkiye’nin en eski partisiyim diyen, CHP; Türkiye’nin en etkili partisiyim diyemiyor. Bugün birlikte yürüdüğü yol arkadaşları, muhalefet ettikleri partinin dünkü yol arkadaşları.

Gündem Yayın: 18 Nisan 2023 - Salı - Güncelleme: 18.04.2023 11:17:00
Editör -
Okuma Süresi: 12 dk.
Google News

21 YILLIK SİYASİ SÜREÇTE İKTİDAR VE MUHALEFET!

Aynı hatayı bugün muhalefette yapıyor. Türkiye’nin en eski partisiyim diyen, CHP; Türkiye’nin en etkili partisiyim diyemiyor. Bugün birlikte yürüdüğü yol arkadaşları, muhalefet ettikleri partinin dünkü yol arkadaşları.

Her durumda AKP’nin hukuksuzluğundan söz edenler iktidar isterken “artık yapacak bir şey yok” aymazlığı içinde hukuksuz davranır, söz verdikleri hukuk devletinden ve güvencesinden nasıl söz edilecek? Sonuçları yanlarına aldıkları yol arkadaşları belirleyici olacaktır.

Yalanlara alet olanlar. Yalanların ortağıdır. ‘Kuru ekmek yiyorsa doyuyordur’ diyen adama alkış tutmak. Unutmayın her korkunun bir bedeli vardır…

Millet yoksul ve yorgun. Hangi yüzle meydanlara çıkıp konuşuyorlar. Yalanlarla dolu 21 yıllık serüven. ‘Yol Yaptım, Havaalanı yaptım, Üniversite yaptım, İstanbul Merkezi finans yaptım. Gaz buldum. Otomobil yaptım. Uçak yaptım’… Bu ülkede, hazine garantileri içine alınmış bu yalanlarla yıllarca avunmuş bir kesim elbette var. Bunca yatırımın halka yansımasından, bahseden yok. Ama yatırım diye yutturulan beton yığınlarından akıl almaz servetlere ulaşmış soygun sisteminin aktörleri ve onların beslediği ahır uşakları var. Mesela ‘Çok şükür değiştim’ diyen Feyzioğlu. Bu adama şeref sorusunu sorsanız nasıl bir cevap alırsınız? Böyle soru sorulacak o kadar kimlik var ki!

Bu iktidar 20 yılda 2,8 Trilyon Dolar harcamış. Bu paraya borçlar dâhil. Bunca parayla kimler zengin oldu? Kimler lüks ve şatafatın kimlikleri oldular. Bu para bu ülkenin kuruluşu dâhil, 80 yılda yarısı bile harcanmamış. Bu ülkenin yüzde 70’i yaşam derdinde. Kim yedi? Kim götürdü?  Bu sorunun cevabını millet şuuru olanlar bilir.

1992 yılında yapılmış Süleyman Demirel, Harran Üniversiteni, 1986 yılında yapılan İzmir Çiğli, 1962 yılında yapılan Esenboğa Havaalanlarını ‘ben yaptım’ diyen adama; ‘neden yalan söylüyorsun’ diyen değil, kuzu, kuzu dinleyen bir grup var.  Ata Barajını da ben yaptım demesi, bizden önce Ambulans yoktu, Buzdolabı yoktu demesi ne kadar normal olabilir? Geçmişte karne ve kuyruklardan söz eden bu adam, 2nci Dünya Savaşı gerçeğini, Kıbrıs Barış harekâtı ambargosunu masal zannediyor. Bu masallara inanmış birde kitle var. Yoksunluğu siyaset malzemesi yapıyor.

Bugün bu ülkede olası bir savaşta nasıl bir yol izleyeceği meşgul bir adam… Ekonomisi çökmüş. 200,00 TL sadece 9 Avro ediyor. Ege adaları işgal edilmiş. Ve biz bunca komikliği alkışlıyorsak yalanın ortağıyız. Ülkeyi Orta Doğu Çöplüğüne çeviren, sessiz istilaya geçit veren adamın milliyetçi ruhu olduğunu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Bu ülkeyi Amerika ve İsrail’in görevlendirdiği BOP eş başkanı olan kişi yönetiyorsa, Eş Başkanı olmanın bu ülkeye getirisi ve bedeli nedir? Bunu sorgulayan yok… 

Vahşice toplanan vergi, ceza ve harçlar. Ülkede, satılmadık hiçbir şey bırakmamışlar. Ama bir şey ihmal edilmemiş lüks ve şatafat. Çoklu maaşlar. Uçaklar, helikopterler, otomobiller, lüks ve şatafat içinde yazlık, kışlık, 1100 odalı saraylar, Osmanlı mirası mermer saraylar. Sadece sarayın bir saatlik gideri asgari ücretten fazlaysa. Bu millet ne besliyorum diye kendine sormayacak mı?

Talan ve hırsızlıklarla, yeni yetme zenginler türemiş. Hırsızlığın, Vurgunun tavan yaptığı bu ülkede neler oluyor değil. Neler olmuyor ki! Bu ülkenin bilim adamları ülkeyi neden terk etti.  Bu ülke Dünyada yeraltı dünyasının merkezi, Rus Oligart’ların sığınağı oldu. Huzur bırakmadılar ülkede. ‘Din ile başlayıp, Allah adıyla; Atatürk’ü, ışığı, sevgiyi aldınız. Vicdanı aldınız… Duyarlılığı, estetiği, bilimi, sanatı, gülüşleri… En başta özgürlüğü aldınız. Yetmedi… Dağları, denizleri, ormanları, madenleri… Kuzeyi, güneyi, doğuyu… Her şeyi aldınız… Doymadınız’…  İlhan İrem.

Liyakat ortadan kalktı. Biat kültürü hâkim kılındı. Akıl silindi, cehalet prim yaptı. İnovasyon; sadece hırsız tüccarlarını devleti dolandırmadaki becerisinde, AB Fonları Tarikat ve Cemaatlere bunlara onay verilmesinde geçer akçe oldu.

Halk için bedel ödeyenler… Diğer yanda kendi saltanatlarını korumak için 415 adet cezaevi yaptık diyenler! Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, 28 Şubat, Montrö’... Gibi kumpaslarla bedel ödeyen yurt sever, Kemalist ve idealist general, amiral, subay ve astsubaylar. Gazeteciler, Akademisyenler, Sanatçılar, Entelektüeller, şairler, ozanlar, Üniversite Öğrencileri… Cemaatle yapılan koalisyon ve sonrası… ‘Allah’ın Lütfu’!

“İşin en kötü yanı, yüce Allah, Hazreti Peygamber ve Kuran-ı Kerim adına konuşan mürteci sürüsünün devlet düzeninde iktidarı ele geçirdikten sonra azmasıdır… Siyasal cehalet ise gericiliğe davettir. Siyasetin cehaleti, cehaletin ise din sömürüsü üzerinden toplumsallaştırması ile sermayenin güdümünde hortlamış olması bir tesadüf değildir...  İlhan Selçuk.

Bu ülkenin bir 5 yıla değil, 5 güne tahammülü yok. Kavgadan, kan ve gözyaşından, yoksulluktan ve sizden bıktık.

İttifak yaptığı partilere bir bakın. Bu ülkede bu kadar mı hain var. Gaffar Okan’nın ve diğer katledilen aydınların katlinde imzası olan, Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk Düşmanı. Çağdaşlığın, Bilimin düşmanı, bölücülüğün aktörleri bu katıl sürüsünün siyasallaşmış haliyle ete kemiğe siyasetle bürünmüş kişilere kapılarını açmışsa. Kadın düşmanı bir diğer kimliğe siyasetçi diyorsa, Afganlı yobazlara ‘aynı düşüncedeyiz’ diyorsa. Bu ülkenin değil 100 yıla bin yıl geçse kendine gelmesi mümkün değil.

20 yılın özeti!

‘Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarı bir ittifaklar tarihidir. Yola çıkarken müttefikleri liberallerdi. Çünkü Erdoğan askeri vesayete karşı demokrasi mesajları veriyor, özgürlükçü anayasa katılımcı rejim vaat ediyordu. O vaatlerin ışıltısında,  ‘Demokrasi bizim için araçtır’ sözü gözden kaçtı. O’da vakti geldiğinde tramvaydan indi, kendisine inanan liberalleri de tasfiye etti. Sonra Kürtleri denedi. Kürt sorununda askeri çözümü eleştirdi; Kürtçe kanal açtı, Kürtçe Müzik yasağını kaldırdı. Dağlardakilere çağrı yaptı, Abdullah Öcalan’la müzakereler başlattı. Sonuç kendi kurduğu müzakere masasını bir günde devirip bütün sürecin sorumluluğunu ekibinin üzerine yıktı.  Müttefiklerini de hapse tıktı. Sıra Cemaatteydi. Beraber yürüyüp beraber ıslandıkları yolun sonunda pastayı paylaşamayınca hasret mesajlarının yerini husumet demeçleri aldı. ‘Kıymetli Hoca Efendi’ bir anda Haşhaşi örgütünün lideri oluverdi. ‘Ne istedilerse verilerek’ açılan okullar, ortak işletilen bankalar, bürokrasideki kadrolar talan edildi.

Artık fazla seçenek kalmamıştı; Erdoğan son olarak yüzünü MHP’ye döndü. Ayaklar altına aldığını söylediği her türlü milliyetçiliği yerden alıp başının üzerine koydu. Çaresizdi; Bahçeli’nin her talebine boyun eğdi, ülkücü mafyayla işbirliğine girdi. Şimdi son ittifakta yıkılıyor. Erdoğan’ın önce ittifak yapıp sonradan tasfiye ettikleri listesine liberaller den, Kürtlerden, Cemaatçilerden sonra mafya liderleri de katılıyor. Bir dönem ona inanıp sonra tasfiye edilenler, giderek kalabalıklaşıyor, en yakınlarıyla eski başbakanlarıyla, bakanlarıyla birlikte muhalefete katılıyorlar. Erdoğan büyüyen kuşatma altında kendisine yeni müttefik ve çıkış arıyor. Ama seçenekleri tükenmişe benziyor. Birlikte yola çıktığı kadrodan bir kişi bile yok yanına da. Dahası kilit bakanlarının birbiriyle gırtlak gırtlağa olduğu çıktı ortaya… Yıllardır kullandığı çete reisleri de birbirine girdi. Köşeye sıkışan, etrafı sarılan Erdoğan, devrileceği korkusuyla, muhalifleri için vur emri çıkarttı. Türkiye nefesini tuttu, 20 yıl sürmüş filmin sürpriz finalini bekliyor’.   Can Dündar

Finale sayılı günler kaldı. Sandıktan nasıl bir tavşan çıkacak hep birlikte göreceğiz.

Siyasi edepsizlikler, terbiyesizlikler, yolsuzluklar, talan, enflasyon, gelir adaletsizliği, döviz vurgunları. Yurt dışına kaçırılan paralar, yatırımlar, özelleştirme adıyla peşkeş çekilmiş ülkenin pazarlamış hali ve Orta doğu çöplüğüne dönmüş bir ülkede alınacak sonuç! Sadece bu mu? Hukukun varlığı, partileşmiş devlet, özünden çıkartılmış ordu. Hızla Polis devleti olma yoluna girmiş Sultanizm. Tamamıyla bu gerçekleri ya görecek, ya sırtımızı döneceğiz. Her kim olursanız olun, çağdaş demokratik haklarla donatılmış insanın özgürlüğü kadar büyük zenginlik yoktur.

Erdoğan’ın “kilometreyi sıfırladık” sözlerinin anlamı nedir anlayabiliyor musunuz? İlerlemeci, aydınlanmacı, laik Cumhuriyetin yerine, sermayeyle, siyasal İslam’la el ele vererek yeni bir düzen kurmak için alt yapı hazırlığı bitti… Bunun için 22 yılda aldığımız mesafeyi tamamlamak. Bu sözcüğün içinden başka bir anlam çıkartmak mümkün mü? Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Karakteri yüksektir’ dediği bu millet; Finali nasıl göğüsleyecek.

Muhalefet kazanırsa! Külliyeyi boşaltmak biçimsel, sembolik olmanın ötesine geçer mi? Mümkün değil. Geçerse, Emperyalizme, kapitalizme bağımlılık, NATO, özelleştirmeler, yok edilen laiklik, güçlendirilen tarikat ve cemaat ağı ne olacak? Sermaye sınıfının sınırsız baskısı, sömürü ne olacak? Yoksulluk için çare kapitalizmin uşaklığından geçtiğini mutlak birileri savunacaktır. Demokrasi ahlaksızlıkların üzerine çekilecek örtü olmamalı. Diye düşünerek oy kullanacak mı?

Ya hukuk! Ya hukuk…

Yasaların uygun görmediği bir adayı, ilke olarak seçimle göndermek ne kadar demokratik ve hukuksalsa aday olamayanı aday yapmadan göndermek de o kadar demokratik ve hukuksal olmalıydı… Yapamadınız…

Mevcut cumhurbaşkanı, yine Anayasa diliyle aday bile olmadan, sandığa girmeden gidebilecek “bir kimse”. Muhalefet aktörleri, hukuken aday olamayacak, hukuksal meşruiyeti olmayan bir adaya meydan okuyarak meşruiyet kazandırdılar. Çözümü de seçimlerin yönetim ve denetiminden sorumlu anayasal organa havale etmek siyaset hakkı ve gücünü YSK aracılığıyla rakibe teslim etmek anlamı değil mi? Öyleyse bu şark kurnazlığının unsurları ne?  Adaylık siyasi bir eylemdir, biçimi hukuksaldır. YSK siyasi faaliyet hakkını kullananların yerine geçemez. YSK hukuku yok sayarak çiğneyemez. Geçmişte İstanbul BŞBB seçiminde konuşmayanlar, bugünkü hukuksuzlukların yolunu açtı. Yalan mı?

Bir başka bölücülük… Kimlerin ekmeğine yağ sürer? Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez…

İttifakların dışında iki aday var. Bunların asli görevi kazanmak, müreffeh bir ülke değil.  Sadece bölmek. Utanmazlığın, arsızlığı aktörü Muharrem İnce’nin seçim destekleyicilerinden birisi Limak İnşaat (Nihat Özdemir), diğeri Cengiz inşaat (Mehmet Cengiz). Aklınıza ne geliyor? Aklını kiraya verenler hariç.

Bir ülkede ‘Piyasacılık’ hâkim olduğunda planlama ortadan kalkar. Öncelikler Burjuvanın talepleri yönünde şekillenir.

#
Yorumlar (1)
Osman Bakıoğlu
20.04.2023 15:33
Harika ve gerçekten çok aydınlatıcı 21 yılın özeti. Hatalar, yaşadığımız sıkıntıların nedenlerini ortaya koymuş. Peki çözüm ne? Yol ne? Bu konuda birşey okumak isterdim. Selamlar...
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.