grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

SAHİ BİZ NEYİZ? GENETİĞİMİZ NE KADAR ORJİNAL? GERÇEKTEN TÜRK’MÜYÜZ?

Demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz toplumlarla demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam ederse demagoglar türer. Demagoglardan diktatörler türer. Platon.

Gündem Yayın: 13 Temmuz 2023 - Perşembe - Güncelleme: 13.07.2023 00:41:00
Editör -
Okuma Süresi: 7 dk.
Google News

SAHİ BİZ NEYİZ? GENETİĞİMİZ NE KADAR ORJİNAL? GERÇEKTEN TÜRK’MÜYÜZ?

‘Elhamdülillah’ artık Türk değiliz… Aslında hiçbir şey yasa dışı değildi. Çünkü artık yasa diye bir şey yoktu… George Orwell

Evet, çoğumuz genetik olarak safkan Türk değiliz. Çingene olanımız var, Kürt olanımız, Çerkez olanımız, Arap, Laz, Rum, Ermeni, Gürcü ve şimdi bir de, Afganlı, Pakistanlı, Afrikalı, Bangladeşli, Suriyelimiz Ukraynalımız, Rus’umuz ve Çinlimiz var. Daha hangi varlar genetiğimize karışmış meçhul. Özbekler, Azeriler, Türkmenler! Nasıl bir Türk? Çoğumuz meleziz. Dedelerimiz ve ninelerimiz kimlerdi ve kimlerle sevişti, bazen bilebiliriz bazen bilemeyiz.

Genetik haritalarımız çıkarılsa göreceğiz, hem alt hem de üst kimliğimiz karmakarışık. O yüzden Atatürk’ün aslen ırk ve dil temeline dayanmayan “Ne mutlu Türküm” sözünü yine de politik meşrebimize göre şöyle ya da böyle yorumlayabiliriz. Irk olmak için bir çizginiz olmalı. Sulandırılmış veya aşındırılmış bir milliyetçilik kimseyi ırkını belirlemiyor.

Bir ülkenin çocukları her gün derse başlamadan önce hep bir ağızdan bir metin okuyacaklarsa, o metnin içeriği tabii ki çok önemlidir. Bu millet olmanın bir kavramıdır. Amerika,  Fransa, İngiltere, İspanya örnekleri aslında çoğunlukta. Eğitim sisteminin hem psikolojik, hem de sosyolojik içeriğini yansıtacak olan o metnin aynı zamanda devlet politikalarını tarif edeceği de gerçektir. Dolayısıyla 1930’larda yazılıp benimsenmiş bir söylemin 2018 yılında artık kaldırılması ya da değiştirilmesi gerekliliği tartışılamaz bile. ‘Andımız’… Siyasetçinin isteği doğrultusunda yasaklandı.

Çarşıda, pazarda seyahatte soruyorsunuz. Türk’müsün? Hayır değilim! Len’ sen Türkiye’nin neresindensin? Senin ebeni, neneni tanıyan var mı bu topraklarda. Sen kimin Ensar’ısın?

Ulan sen; Türkiye’nin neresindesin? Suriye-sinden-mi, Afganistan-ın-dan-mı? Söyle Yoksa Afrika-sın-dan-mısın, ya Pakistan-ın-dan, Yoksa Çekik gözlülerden misin? Irak-tan-mı, İran-dan-mı? Yoksa Azeri, Türkmenistan’ından, Özbekistan’ından, uzak Asya’dan mısın? Sahi sen bu ülkenin neresindesin?

Bu ülkenin neresinde doğdun? Bu ülkenin neresinde büyüdün? Bu ülkenin neresinde askerlik yaptın?

Bu ülkeye ne kadar vergi ödüyorsun? Ulan sen; Türkiye’nin neresindesin?

12 Eylül ile hesaplaşma vaadiyle kandırılıp oylarına göz dikilen insanların aklını almayı beceren o irade, şimdi de milliyetçi söylemlerin zehirli dilini kullanarak aynı kesimin aklıyla bir kez daha oynuyor.
Aklı oyunlara kolay gelen o kesim de yine oltanın ucunda ‘Türk’üm’ diye başlayan bir metnin kusurlu dilini sorgularken, baştan sona dinselleştirilmiş bir eğitim sisteminin içinde kendi rasyonel aklını bulandırıyor’.

Kim oldukları bilinmeyen, kaydı kuydu olmadan, insan yakan, kafa kesen kadın taşlayan, tecavüzün sıradan, kadının mal olduğu çocuk istismarının gelenek olduğu kadının eşya gibi alınıp satıldığı coğrafyadan gelen sığınmacı istilasına karşı çıkmanın sağcılık solculuk liberallikle insani olup olmamakla alakası yoktur. Karşı çıkmamanın ahmaklıkla yakın ilgisi vardır.

Irkçı falan değilim. İstemiyorum. Sen istiyorsan al evinde besle. Benim vergilerimle beslenip benden daha rahat bir hayata sahip olan benim ülkemde benim vatandaşımın namusuna göz diken hiçbir mülteciyi istemiyorum.

Diyanet Başkanlığı Türkçe hariç!  63 ayrı dilde Kuranı Kerim bastırmış… Diyanete göre, demek ki; Tanrı Türkçe bilmiyor! İnsanlar, bedeni üzerinden ele geçirildi. Algı diktatörlüğü ile robotlaştırıldı; beyne ne yüklerseniz öyle tepki verir hale geldi!

Ahlakı kıt, terbiyesi zayıf toplum! İçindeki zorbalara ve soygunculara hayranlık duyar.   Andre Maurois

Adamın adı Yusuf. Oğlunun ismi Musa. Torununa Bünyamin, Yakup isimleri vermiş… 3 bin senelik Yahudi isimleri bunlar. Sonra kalkıp soruyor. Hocam şapkayı Yahudilerden mi aldık diye. Yahudi ‘Kipa’sını’ caddede, sokakta, ibadette takke diye takıyor, Yahudi gibi ‘sünnet’ oluyor. Yahudi gibi ‘kurban’ kesiyor. Bu Müslüman Yahudi’ye hiç benzemiyor. Peygamberini peygamber diye kabul ediyor ama şapkayı görünce eyvah Yahudi’ye benzedik diye Mustafa Kemal Atatürk’e saldırıyor.  Nedeni çok açık. Kendi dilinde ibadet etmiyor. Her şeyi diğer papağanlardan, din baronlarından öğreniyor.

Cumhuriyeti yıkmak, laikliği ortadan kaldırmak, ‘dindar ve kindar’ bir nesil yetiştirmek isteyen ve diktatörlüğü matah bir şeymiş gibi halka benimsetmek için ‘dini’ politikaya alet eden, Meclis kürsüsünde ‘Türkçe ezan zulmünden’ bahseden bir siyasi irade yapıyorsa, mesele üzerine oturup bir daha düşünülmelidir. İmamlar camiye siyaset sokarak çok büyük işler başarıp siyasetin uzantısı olarak yaptıklarının ödülünü alıyorlar. 2 saatlik mesai karşılığı 27 bin lira maaş alıyorlar. Camii kürsü dokunulmazlığı ve sırada her dini bayram öncesi bir maaş ikramiye. Diğer mesleklerle kıyaslanamayacak ayrıcalıklar süre geliyor. Cehaleti din besliyorsa, toplum olması mümkün değildir.

Tanrı sana inanıyor mu?

‘Senin tanrıya inanıp inanmaman önemli değil. Önemli olan Tanrı’nın sana inanması’. (Güneşli Pazartesiler Filmi)… Bu cümleyi bir Müslüman olarak; ‘Tanrıya inanmış olmam, Tanrı’nın bana inanacağı bir ahlaka sahip olmamla anacak gerçekleşebilir. 

Tanrı fikri, insanı var kıldığı kadar, insan düşüncesiyle her seferinde kendini de var eder. Tanrı ile inanan arasındaki ilişki mütekabiliyet esası üzerinden işler; Allah'ın isimleri arasında El-Mümin olması tesadüf olmasa gerek. Mümin güvenendir ve güvenilendir; biz Allah'a hem inanıyor hem güveniyoruz. Peki, Tanrı, nasıl bir insana inanmak ister? Bu soru, her inananı meşgul etmelidir. Ediyor mu? Etmediği kesin. Eğer ki bu düşünce hâkim kılınmış olsa idi; ‘Çaldığı paralarla hacca gidene dindar, kazancıyla içki içene kâfir’ diyecek kadar aptal olamaz.

Bu ülkede küresel gözetim altındaki herkes itaatkâr oldu. Önce Ortadoğu çöplüğü haline dönüştürüldük. Sonra! Avrupalı huzurlu yaşasın diye çöplükte, çöplerle yaşamaya razı olduk. Türk milliyetçiliği dâhil, her türlü milliyetçiliğin ayaklar altına alınmasının özetidir bu gidişat.

Demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz toplumlarla demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam ederse demagoglar türer. Demagoglardan diktatörler türer. Platon.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.