grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

Batırılan Bir Ülke Nasıl Kurtarılır?

Büyük devletlerde toprakların büyüklüğü bir anlam ifade etmez. Bu topraklarda yaşayan milletin büyük olması esastır.

Gündem Yayın: 21 Mayıs 2023 - Pazar - Güncelleme: 21.05.2023 23:05:00
Editör -
Okuma Süresi: 8 dk.
Google News

BÜYÜK TÜRKİYE!

Büyük devletlerde toprakların büyüklüğü bir anlam ifade etmez. Bu topraklarda yaşayan milletin büyük olması esastır. Aradan 100 yıl geçmiş. Bu millet bu süre içinde kendine gelememiş, son 20 yılda, ülkesi adına neler kaybettiğinin farkında değilse, bir 500 yıl daha beklemesi gerekir. 500 yıl sonra bu topraklarda Türk diye bir unsur, Türkiye adı kalırsa!

Batırılan Bir Ülke Nasıl Kurtarılır?

Osmanlı İmparatorluğu, 200 yıllık Avrupalılaşmama serüveninde rasyonel üretimi ve Liberal Ticareti geliştirmek yerine sürekli borçlandı. Saray yaşamı, padişah ve sarayı beslemek için yırtınan Yoksul Anadolu köylüsü. Bugünün şahsım devletinin başında bir efendi. Bu efendi ve avenesini beslemek için yırtınan milyonlarca ümmet.

O gün Sarayın Borsa ve Para oyunlarıyla savurganlığı, rantiyeciliği, Yolsuzluğu önleyemedi… Sonuçta Avrupa kapitalizminin tutsağı oldu ve battı. Bugün rantiyeciler, müteahhitler, doymak bilmeyen hırsız ve talancılar. Her görüntüyü fırsata çeviren kirli ortaklıklar. O kadar çoklar ki; Suriyeli Afganlı kimi buldularsa doldurdular bu ülkenin içine. Kurtaracağız diye geldiler. Sıçtılar memleketin içine.

Biri kendisini gücün zirvesine taşıyan, saraylarda yaşatıp besleyen halka ‘Sürtük, Çürük, Cibilliyetsiz, Şerefsiz, Eşkıya, Haysiyet fukarası, Kan emici, Geri Zekâlı Onursuz, Vatan Haini Adi, Çapulcu, Deme özgürlüğüne sahip oldu. Bu akıl fukarası ümmet bunca hakarete yalana dâhil olup ayrılmadı bunların dizinin dibinden.

Bugün tek bir kurşun atmadan her köşesi işgal edilmiş vatan. Sınırları ortadan kalkmış yolgeçen hanı olmuş topraklar. İşgal edilip silahlandırılmış adalar. Üç paraya satılmış Silahlı Kuvvetlerin Tank palet, ASELSAN, TAİ, ROKETSAN, HAVALSAN ve şirketleştirilmiş MKE… Bir, bir elden çıkartılmış, satılmış, hibe edilmiş iktisadı değerleri yüksek Cumhuriyet birikimleri. 30 bine, 40 bine satılmış vatandaşlık ve karşılığında bir apartman dairesi. İçi boşaltılmış, 70 milyar Dolar açık veren para basma işinden başka işlevi kalmamış Merkez bankası. Halka kapılarını kapatmış bankalar. 550 Milyar Dolar Dış borçlu ülke.

100 yıl geri gidersek…

Kemalistlerin 100 yıl önce ulusal kurtuluş mücadelesinde çıktıkları yolda; TL yok, döviz yok. Hisse senedi, tahvil ve borsa yok, Batı’da borç verecek kimse yok… Ordu ve silah yok, ekonomik gelir kaynakları ve alt yapı yok. Anadolu’yu kuşatmış yedi düvel var, Ankara kapılarına dayanmış yunan ordusu var…  Osmanlı’dan kalan dış borçlar var… Tüm varlıklarını yitirmiş bir halk var. Kadınlarda okuryazar binde üç. Erkekler yüzde üç… Mühendisin doktorun yok. Hasta insanlar üfürükçülerin kapısında.

Cumhuriyetin erken döneminde yaşanan siyasal muhalefet gruplaşmaları. ‘Affairizm’ denilen suiistimaller. 1925-1930 arası kapıya dayanmış Osmanlı borçları… Sarayın kaçırdığı paraları ödeme işi yine bu yoksul milletin sırtına yüklendi.  1923-1950 arası kamu harcamaları, 1929 dünya ekonomik krizin çıkış nedenleri, Türkiye'ye etkileri ve ABD yönetiminin krizden çıkış için uyguladığı ‘New Deal’ programı. (‘New Deal’ programın asıl amacı Dünya’da yaşanan ‘Büyük Buhran’ sonrası ekonomik düzelmeyi sağlamak. ‘3 R’ şeklinde özetlenen program, ‘Relief, Recovery ve Reform’ (Rahatlama, İyileşme, Reform). Bizde ki ‘3 Y’ ile benzerliği (Yolsuzluk, Yoksulluk, Yasaklar) ve iktidara açılan kapı. Yani işsiz ve yoksullar için rahatlama; normal seviyelere gelerek ekonominin toparlanması ve tekrar çöküşü önlemek için finansal sistemde reform amaçlanmıştı).

Ayakta durmayı başaran Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘İktisat Gelişim programı’… Ya sonra; gerçeklerin dışına çıkartılmış, kandırılmış, kelime başlıklarının arasına umutlara hapsedilen harfler, kullanılan halk. Demokrasiden, Sultanizm’e geçit veren cehalet dürtü. Yeniden saraya teslim olmuş halk.

İçimizi yaktı 11 ilde yaşanan deprem. İktidar gelmedi. Müdahale 2 gün sonra başladı. Ölenler öldü. 14 Mayıs’ta sağ kalanlar sandığa gitti. Bu ülkenin deprem vergilerini hiç eden, çadır göndermeyen, insan bedenleriyle enkazlar la kamyonlara yükleyip dere yataklarına taşındıklarına tanıklık eden o bölgede yaşayan ümmetten Sultanizm’e sadece Kahraman Maraş’tan %47 oy çıktıysa. Bu millete 500 yılda yetmez.

Anlamak yerine ortak olmak.  Ortaklığın ötesine geçip alkışlıyoruz. ‘helal Olsun malı amma götürmüş’ diyecek kadar alçalıyor. Alçalmakla kalmıyor alkışlıyoruz. 3Y’den bu millete kalan ne? Bir ülkede Siyasetçiler, Yöneticiler ve Memurlar, zalim ve hırsız olmuş… Hukuk tanımaz anlayış hâkim kılınmışsa, Proje ve programları devleti soymak üzerine geliştiren ihale ve komisyonlar üzerine kurulmuş sistemi alkışlıyorsanız suça ortak, yoksulluğa tarafsınız.  Kısaca sizde ‘Hırsızsınız’!

Kurtarılan bir ülke nasıl batırılır. Önce hukuku ortadan kaldırırsınız. Eğitimi yozlaştırır, ortaçağ aklıyla müfredat düzenlersiniz! Hırsızlığa, talana uygun kanunlar çıkartırsınız. Sonrası! Sonrası kolay… Yeter ki kaynağı bulandıranlar olmasın.

Türkiye Cumhuriyeti'nin ve ulusal kalkınma uyanışının önü 1950'den sonra kesildi. Çok partili süreçle birlikte Demokrat Parti'nin Wall Street-Pentagon güdümünde dolar kaynaklı plansız, hesapsız kalkınma çabaları ardılı olan partiler eliyle daha da artırılarak sürdürüldü. Bugün de aynı program izlendi.

Sosyal Demokrasi ve Sosyal Ekonomi anlayışı yerini rantçı müteşebbisliğe, bireyselliğe, siyasal İslam’a, kirli siyasete, yolsuzluğa, yozlaşmaya ve şiddete terk etti. Liberalleşme adına devlet ve hukukla kavgalı hükümetler reform, değişim, dönüşüm ve dünyayla bütünleşiyoruz derken toplumsal sarsıntılar, 40.000 can alan terör ve art arda gelen askeri darbeler, borç batağı ve mali iflaslardan günümüz Türkiye’sine uzanan yol. Tükeniş… 100 yıl sonraki final…

‘Türkiye’ üzerine konuşulacak o kadar çok teori var ki. Lehimizde olanlar maalesef bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Dün olduğu gibi bugünde aynı hızla devam eden stratejik saldırılar ne yazık ki dostluk maskesi adı altında yapılmaktadır.

Yıllar öncedir… Dönem ‘Padişahım Çok Yaşa’ dönemidir…

Londra Konferansı'nda yapılan bir toplantıya katılan Keçecizade İzzet Paşa'ya sorulan soruya manidar bir cevap verir… ‘Sizler dışarıdan, bizlerse içeriden yıkmaya çalışıyoruz. Fakat Bu devlet-i âli yine de dimdik ayakta’. Evet, bu anlamlı cümleyi elbette ki yorumlamışsınızdır. Kimi zaman askeri darbeleri, kimi zaman sivil darbeleri, kimi zaman faşizan yapılanmaları, kimi zaman başka, başka yolları denediler. Tarikatları sarmal edip, gericiliğe davetler çıkartıp içimize nifak soktular. Hadi onlar öylede, bu ahlaksız şerefsiz uygulamaların arkasına düşmüş ‘bizdeki gavur döller’…

Ülkenin yıkımı için kurulan ‘proje partileri’ çapsız siyaset. Partizan seçmen ve döneklik. Bir şekilde bu çarpık düzeni 21 yıl ayakta tutmayı başaranların çıkar odaklı başarıları, çöken demokrasi ve sürüklenen ulusal beka…

Siyasal İslam… Ümmetçi milliyetçilik... Kökten dincilik… Hoşgörüsüzlük ittifakı... Sonuç! Demokrasiden, totaliter rejime geçiş. Ahlaksız siyaset. Yıkılış… 28 Mayıs 2023.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.