grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

19 MAYIS 1919 BU TARİH BİR MİLLETİN DOĞUŞUDUR…

19 MAYIS 1919 - 19 MAYIS 1923… MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü ‘ANLATMAK DEĞİL. ANLAMAK’ GEREKİR. BU TARİH BİR MİLLETİN DOĞUŞUDUR…

Gündem Yayın: 19 Mayıs 2023 - Cuma - Güncelleme: 19.05.2023 11:46:00
Editör -
Okuma Süresi: 9 dk.
Google News

19 MAYIS 1919 - 19 MAYIS 1923… MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü ‘ANLATMAK DEĞİL. ANLAMAK’ GEREKİR. BU TARİH BİR MİLLETİN DOĞUŞUDUR…

Savaşın ve barışın efendisi. Devrimlerin mimarı. Aradan 104 yıl geçti. Hala anlayamadık. Bağımsızlığı, özgürlüğü, çağdaşlığı çözemedik. Kısaca Millet olmayı beceremedik.

Ben Mustafa Kemal Atatürk’ü yazarken, heyecanlanıyorum. Duygulanıyorum. Hayranım, öngörüsüne, korkusuzluğuna, cesaretine, yenilmezliğine. Çünkü ben Karanlık çağ ibişlerine asla biat etmedim.

‘Selanik’te halktan biri olarak doğdu… Adı Mustafa’ydı… Mustafa Kemal Oldu… Gazi Mareşal Mustafa Kemal oldu… Türk milletinin en büyük evladıydı… Mazlum uluslar ve Türk milleti, kendi Türk olduğu için değil. Atası Türk olduğu için; O’na Atatürk dedi… 34 yaşında, Çanakkale’de Truva’nın intikamını aldı. 40 yaşında, 1683’te ikinci Viyana ile başlayan Türk çekilmesini, 238 yıl sonra Sakarya’da durdurdu… Evliliği fırtınalı denizde bir yolculuktu… Savaşta yendiği düşmanının, O’nun önünde saygı duruşu tarihte bir ilkti… ‘Bunalıyorum çocuk, büyük bir acı içinde bunalıyorum’… Dediği günler oldu… ‘Beni hatırlayınız’… Sözleri, hüzünlü bir veda gibiydi… ‘Ölüm demek böyle olacak kızım’… Dediğinde, sona yaklaştığının farkındaydı… Son anı, ulu bir çınarın köklerinin sökülmesi misali, devlerin savaşında son perdeydi… Türk gençliğine emaneti, çok sevdiği milletine vasiyeti oldu… Tarihin kıskandığı bir lider… Ama o bir insan. ‘Savaşın ve barışın efendisi’… Naim Babüroğlu.

Bunlar ve diğer ‘alçaklar’; Atatürk’e ve Cumhuriyete düşman! Bugün Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisine girdilerse. Halkın millet olma şuurunu yitirdiği içindir.

Hepimizin, hepinizin özellikle kadınlarımızın üzerinde hakkı var. O kendisine saraylar yaptırmadı. Milletim saraylarda yaşasın diye bu millete ömür verdi. O Millet; kendisi çöplüklerde, gecekondularda, izbeliklerde yaşamaya razı olup; bugün, Siyasal İslamcıları, Din baronlarını, Uyuşturucu tacirlerini ibişleri, hırsızları, talancıları, istilacıları saraylara taşıdı.

Mustafa, babası öldü. Yetim büyüdü. Üvey evlat oldu. Tutuklandı. Hapse atıldı. Sürüldü. İşsiz kaldı. Şöyle yazıyordu o sıkıntılı günlerde kaleme aldığı günlüğüne. ‘Harcamalarım fazla değil. Zira gelirim hep az’. Yatağında çok siperde yattı. Böreklerinden hastalandı… Cephede, gözünden, göğsünden, kolundan, kaburgasından şarapnelle vuruldu. … Mesleğinden atıldı. İdama çarptırıldı. Kardeşleri öldü. Çocuğu olmadı. Evlendi boşandı. Karaciğeri iflas etti.

Evladı olmayan, milleti için gözünü budaktan esirgemeyen bu yetimin, duygularını anlatın evlatlarınıza. Anlatın ki; o yetimin kendilerine bıraktığı hediyenin kıymetini kavrasınlar. Kısacık ömründe bir insanın başına ne felaket gelebilirse, hepsi geldi. Bunları, tüm bunları vatan ve millet uğruna yaşayan bu ölümsüz dâhiyi anlatabildiğiniz kadar gerçekleriyle herkese anlatın. Direnen. Teslim olmayan ruhu anlatın. Korkmasınlar, zorluklardan. Korkmasınlar tek başına kalmaktan. Korkmasınlar işsiz bırakılmaktan. Korkmasınlar beş parasızlıktan. Korkmasınlar alçaklardan. Yürek sadece organ değil. Bunu anlatın. Anlatın vatansızlığı. Esareti. Nelerin çağdaşlığa, özgürlüğe neden düşman olduklarını anlatın.

‘Milli irade öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur’.  Diyen Mustafa Kemal Atatürk bu sözleri neden demiştir. Anlatın gerçekleri. Anlatın gardırop Atatürkçülerini. Sahte Atatürkçüleri. Atatürk kelimesini ağzına alırken geviş getiren ibişleri anlatın.

Anıtkabir’de Atatürk mozolesi karşısında bacaklarını ayırmış dikilen, saygısız utanmaz hatta arsız Gençlik ve spor Bakanının ahlaksız duruşunu, saygısızlığını, sap gibi dikilmem diyen, gözünde arpacık çıktı diye törenlere gitmeyen, cemaat artıklarını din baronlarının ahlaksızlıklarını çekinmeden anlatın. Bu ülkenin nasıl kurulup nasıl talan edildiğini, soyulduğunu, Ortadoğu çöplüğüne nasıl çevrildiğini. Kadını insan olarak özgürleştiren devrim yasalarını, bugün nasıl eşya yapıldıklarını, anlatın.

Bugün, sahibi olduğu devletin yaşaması, üzerinde yaşadığı toprakların vatan olarak sahibi olması ve mensubu olduğu milletin onuru, şerefi ve gönenci için şimdi bizlere düşen en önemli görev, Atatürk’ün kurduğu bu cumhuriyetin tam bağımsızlığını içeride ve dışarıya karşı korumak ve kollamaktır. Atatürk, Cumhuriyet, Demokrasi ve Laikliğe karşı olanlara verilecek çok cevap var.

Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder dünya dâhisi Mustafa Kemal Atatürk ‘Barış dedi, Hürriyet’ dedi, Tam ‘bağımsızlık’ dedi, her şeyi ve kurtuluştan, kuruluşa giden tüm bu bütün ‘mücadeleyi’ üçü uğruna verdi. ‘Yurtta Barış, Dünyada Barış’ dedi…  Çünkü Mustafa Kemal Atatürk, ‘Savaşın ve barışın efendisi, milletin kahramanıydı’…

Yeryüzünde çok kişi yaşar, ancak az kişi o çokluğun varlığı, aydınlığı, çağdaşlığı için düşünür.

Onun dünyada; ne dün, nede bugün bir benzer yok O bütün dünyada bağımsızlık, barış ve çağdaşlık aydınlanmasını bekleyen tüm dünya halklara örnek olacak bir Cumhuriyet kurdu. Kurduğu, Laik, Modern ve Çağdaş Cumhuriyeti ‘karakteri yüksektir’ dediği Türk Milletine, sonra Türk gençliğine ve yeni nesillere armağan etti. Cumhuriyeti biz kurduk, yaşatacak olan sizlersiniz dedi. Karaktersizler Cumhuriyeti talan ettiler. Talanı, vurgunu, siyasal kayboluşu, çağdaş çöküşü, cehaletin arkasına takılanlara bakarak sessizce izleyenler… Hiç sesleri çıkmadı. Bizler; Atatürk’ten uzaklaştıkça, Ortaçağ karanlığının soytarıları sahneleri doldurdu. Bağımsız yaşamı, hayatları teslim alıyorlar. 19 Mayıs bir başkaldırının bayramıdır. Bir bakanlığın değil! Bu topraklarda yaşayan 85 milyonun bayramıdır. Bunların düşmanlığını kibirlerinde alçaklığında saklı.  Bu bayram yasalarla ılga edilecek bir bayram değildir. Bu ülkenin ‘Şam’ şebeklerine ihtiyacı yok. Anlamak için daha ne olmalı?

‘Bağımsızlık’, Atatürk’ün en önde gelen Atatürk ilkesidir. ‘Milli Mücadele’ adını verdiğimiz büyük olay, bu ilke için gerçekleştirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilan edilmiştir. Meclis kürsüsünden ‘Mücadele şimdi yeni başlıyor. Bu mücadele öncelikli olarak cehaletle savaşmaktır. Cehaletin yenilmesi gerekir’. Demiştir. Esas olan, bağımsızlığına kastedilen Türk milletinin saygın ve şerefli bir millet olarak yaşamasıydı. Bu esas da ancak milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla sağlanabilirdi.

‘Bu nedenle Milli Mücadelenin parolası, ’Ya İstiklal, ya ölüm’… Olmuştu. Bugün olduğu gibi bu ülkenin üniformalı din baronu paşalarına, din bezirgânlarına talancılar ihtiyacı yok.

Atatürk'ün anlatımı ile tam bağımsızlık, ’Siyasal, mali, ekonomik, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik’ demektir.  Bunların herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğunu ifade eder.

Atatürk'ün bağımsızlık için verdiği mücadele başka milletlere de örnek olmuştur. ‘Milletin adını taşıyan’ bir devlet kuran Mustafa Kemal Atatürk'e hem içeride hem de dışarıda düşmanlık edenler var. İçeride, dindar maskeli simsarlar, siyasal İslamcılar, ‘sözde’ tarihçi ve ‘gazeteci’ kimlikli tetikçiler sürekli kin ve nefret kusuyorlar.

Dış düşmanların başında ise hala ‘Lozan'ı tanımayan’ ve de Türkiye Cumhuriyetini ‘Ilımlı bir İslam Devleti’ olarak görmek ve Arap Dünyası'na örnek göstermek hayalinin peşinde koşan ABD, siyasal İslamcı, Selefi, Vahabi rejimler ve ‘Addedilmiş topraklar’ peşinde olan Siyonistler var. Sevr’i, savunup, iki ayyaş diyen,  BOP Eş Başkanlığı görevim sürüyor.  Kim kimlere nereyi ne çıkarı karşısı pazarlıyor?

Bilimiaklı, uygar değerleri öne çıkartan; çağdaşmodern ve laik bir devlet kuran Atatürk'ü sevmeyenlerin ortak yanı bu ilkelere karşı olmaktır. Böylesine çok büyük bir başarıya imza atmış, bütün dünyanın saygı duyduğu bir lider olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e "yaratılan ve sürdürülmek istenen" düşmanlığının sebepleri bunlar olmalıdır.

‘Genç delege arkadaşıma hatırlatmak isterim ki Atatürk öyle dünyadaki herhangi bir lider değildir. Bırakın onu bir yıl anmayı, her ülke her sorununda çare olarak onu aramalıdır’. UNESCO Rus Delegesi…

#
Yorumlar (1)
Ahmet Serdar
19.05.2023 18:06
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.