grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

KIYMET BİLMİYORUZ.

Kırşehir’in değerleri bir, bir bu şehirden uzaklaşıyor.

Gündem Yayın: 26 Kasım 2023 - Pazar - Güncelleme: 26.11.2023 21:07:00
Editör -
Okuma Süresi: 8 dk.
Google News

KIYMET BİLMİYORUZ.

Kırşehir’in değerleri bir, bir bu şehirden uzaklaşıyor. 

Bu şehre ne kadar kötülük yapıyorlarsa, o kişileri baş tacı yapıyoruz. Sonra ‘Sahipsiz Şehir’ diyoruz. Öncelikle sahip çıkmayan bu şehrin kendi insanı. Sahip çıkmak için kimden destek bekliyor? Kendi sahip değil, diğerlerine bok atıyor.

Bu şehirde doğmuş, ekmeğiyle suyuyla büyümüş, şehrine sahiplenmiyor. Hizmet edene de, üretene de sahip çıkmıyor. O’na göre herkes bu şehre düşman. Önce beni temsil et diye seçtiklerinize bir bakın? Bunlar bizleri hangi yalanlara kandırmış olabilir? Yalanını, dalaveresini suratına vur ki, anlasın bu şehrin sahipsiz olmadığını. Uyutamadığını, kandıramadığını! Sonra bu kente bürokrat diye gelenlere, bu bürokratları bu şehre atayan siyasilere bir bakın. Yanlışın temelinde Kırşehir’in kendisi var. Sadece dedikodu yapan kahvehane köşelerinde siyasete sen varsın aslan hemşerim. Sonuç ‘Sahipsiz Şehir’…

Bu şehre en büyük kötülüğü seçtikleriniz yapıyorsa, kendinizi bir yoklayın. Sen seçtiğinin önünde el pençe divan duruyorsan, yalan ve yanlışını suratına vuramıyorsan kendini yargıla. Sen seçtiğine hesap soramıyor, çalışmayan, gününü gün eden, zamanı gelince çekip giden arkasından bir çuval sorunu, soruşturma ve mahkeme dosyaları olanları bu şehre layık görenler, bu şehrin başına musallat ettikleri bürokratı bu şehrin tepesinden almıyorlarsa sende onu başından def etmeyi becer. Sen ona değil. O sana muhtaç bunu kafana sok be kardeşim.

Yıl 1963, Kırşehir’de bir tane cerrah var. Bu doktoru bakanlık Ankara’ya alıyor. Kırşehir’de oluşan bir otobüs dolusu heyet Ankara’ya gidiyor ve o doktoru bakanlıktan alıp Kırşehir’e geri getiriyor. Bugün bu şehri terk eden doktorlara bakın. Bu şehirden giden doktorlar bu şehrin çocukları. Bu şehre bu şehrin insanı için koşup gelenler. Ve en son KBB Uzman Doktoru Ahmet Hakkı. Yeter dedi. Bu şehirden çekip gitti. İşinin ehli bir doktor şehri terk etti. Kaç kişi biliyor? Kaç kişi engel olmak istedi? Neden. Neden sahip çıkılmadı? Bu şehrin evladı bir başka doktorda Kırşehir’den ayrılma hazırlığı içinde. Bu şehirde aktif görev yapan odalar, sendikalar, dernekler.

Doktorumuz gider sahip çımayız. Hatta haberimiz bile olmaz. Milli Park alanı olarak ayrılmış alan yağmalanır, muhtar çöker gıkımız çıkmaz. Sazlık alanlar yakılır ekilir biçilir millet zehir yer umursamaz. Havaalanı olarak ayrılmış bölge parsellenir. Bir tarafına cezaevi yapılır. AEÜ koskoca araziyi futbolcu fiyatına birilerine devreder, Veterinerlik fakültesi kurup hayvan hastanesi açamaz. Nasıl bir şehirdir bu şehir ki! Her fırsatta ‘sahipsiz’ diye inleriz.

Kırşehir bir metropol değil ki, kulağımızın üzerine yatalım. Avuç içi kadar bir şehir. Akıl almaz sorunlar yaşar. Sorunları kim yaratıyor? Yoksa sorunlar bizlerin adamsendeciliğinden mi kaynaklı!

‘Ülkenin birinde seçim çalışmasına giden ve içinde yalnızca siyasetçilerin bulunduğu bir minibüs gece yarısı kaza yapar. Hiç kurtulan olmadığı söylenir. Bölgeden yardıma gelen bazı kişiler, vefat eden siyasileri gömerler. Ertesi gün olay mahalline gelen polis, kazadan sağ kurtulan olup olmadığını araştırır kaza yerine gelen kişiye sorar; ‘hiç kurtulan olmadı mı’?  Kaza geçiren ve vefat eden siyasileri gömenlerden biri kafasını kaşıyarak  ‘Valla; bazıları yaşadıklarını iddia ettiler ama siyasileri bilirsin, doğruyu söylemezler’…  Siyasetçiyi tanımak için özel bir gayrete, akademik bilgiye, sosyal bir hünere gerek yok.

Bu millet; şehrin başına besiye çekilmiş, kendisine siyasi ikbal güden, yatan değil hizmet eden adam istiyor. Kimse istemiyor olsa bile ben istiyorum.

Seçimler yaklaşıyor. İftira kazanları ve gerçekleri bir birinden ayırt etmek gerekir. En iyisi derken en kötüsünü bu şehrin başına bela etmenin bir mantığı da yok sanırım.

Onlar; bizleri biz yapan seçimlerimizin göstergeleri. Seçimlerimiz! Bize daha çok Ahmet Hakkı’ları kaybederiz. Neden yüreğiyle ve inandığı değerlere ödünsüz bağlı olanları bir kulp takarak şekillendirmeye çalışırız ki? Bu düşünce bu şehrin özelliğinden midir? Bizde hak eden değil, kendini iktidara, onun istediği gibi gösterip, olmayan özellikleriyle bir yerlere getirilen insanların çoğunluğudur. Yazık oluyor bu şehre… Bazı insanlar işlerini veya kötülüklerini sinsice yürüttükleri ve başkalarının özlük haklarına zarar verdikleri ve de hiçe saydıklarında başlarını yastığa nasıl koyar, yaşamlarında ne kadar rahattırlar?

Ahmet Hakkı bu şehirden giderek birilerine boşluk yaratmadı. Onlar Ahmet Hakkı’nın bıraktığı boşluğu dolduracak kapasiteye sahip değiller. Ele geçirilen her fırsatı ve yetkiyi; büyük olsun, küçük olsun sadece kendi lehlerinde kullananlar toluma hiçbir şey vermeyenlerdir. Ahmet Hakkı benim düşüncemde bir sembol. Bu şehirde daha çok Ahmet Hakkı’lar var elbette. Sahip çıkılması olanlar var. Ahmet Hakkı için çok gerilerde kaldı denemez.

Kaldı diyenler elbette ki var… Onlar; fırsatları koz olarak kullanma basitliğini gösterecek kadar hırslı, basit ve cahildirler. Bunlar aslında her an hiç eksik olmayan ve giderek artan gizli bir korku halinde oldukları içinde böyle yol izlerler.

Yaptıkları yanlışların, haksızlıkların ve yolsuzlukların her an ortaya çıkmasından, makam sırasında insanların arkasından yaptığı hançerlemelerin duyulmasından endişe ederler. Bu korku en büyük endişeleridir. Kaybedilecek olan makamın ve nimetlerin büyüklüğü de bu korkuyu artıracaktır.

Bu ülkede yalakalık ve onun ağırlaştırılmış son derece etkili bir kolu var ki oda Dalkavukluk. Dalkavukluk aslında bir sanat mıdır meziyet midir bilinmez ama bu özellik insanların bir kısmında doğuştan yani genlerinde vardır. Bu insanlar plastik gibidir her kıvrıma uyum sağlar. Diğer kol ise yalakalar. Bunlar kurumsal ve kadrolu olarak algılayabilirsiniz. Cemal Nadir bu iki tanımı şöyle tarif eder. ‘Dalkavukluk, yalakalık; bedava sigaradan tutunda külfetsiz bir mevkie zahmetsiz bir servete kadar, türlü seviyede beleşten menfaatlere bel bağlayan insanların mesleğidir. Eğer cebiniz dolu, ikbaliniz yerindeyse bu meslek erbabının alasını çeşidini tanırsınız! Benim size tanıttığım dalkavuk dış çizgilerinde böyle bir düşkün ruhun akislerini taşıyan insanlardan bir örnektir. Onun her yerde ve her zaman başı yerde, iki büklüm görünüşü, aşağılık ruhunun dışa vuruşudur. Dalkavukluk elde ettiği servete, mevki ve ikbale rağmen ne acınılacak ne sayılacak ne hoş görülecek insandır. Dalkavuk sadece gülünecek yaratıktır’.

Bu alışkanlık bize bir servet gibi padişahların soytarılarından kalmıştır düşüncesi mutlak vardır. Gerçek kendileri önlerinde büyük bir özenle eğildikleri, olmayan özelliklerinden dolayı sahte teveccüh gösterdikleri KRAL’ların efendi ve saygılı çocukları; oldukları için kendi önlerinde eğilen soytarılarda kendisinin efendi ve saygılı çocuklarıdır.

Ahmet Hakkı ile başladım söze. Yine Ahmet Hakkı ile bitireyim. Sen bu şehrin evladısın. Biz senin kıymetini biliyoruz. Varsın bilmeyenler bilmesinler.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.