grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

YOLUNU ARAYAN MİLLET…

‘Mustafa Kemal Atatürk sanırım yanlış bir milleti kurtardı’. Rus yazar. 15 Temmuz; ‘Allah’ın bir Lütfu’… Otokrasi… Kulaklarının üzerine yatmış, 2 yılı doldurup emekli olmak için sadece milletin sırtından beslenen muhalefet.

Gündem Yayın: 16 Temmuz 2023 - Pazar - Güncelleme: 16.07.2023 00:14:00
Editör -
Okuma Süresi: 12 dk.
Google News

YOLUNU ARAYAN MİLLET…

‘Mustafa Kemal Atatürk sanırım yanlış bir milleti kurtardı’. Rus yazar. 15 Temmuz; ‘Allah’ın bir Lütfu’… Otokrasi… Kulaklarının üzerine yatmış, 2 yılı doldurup emekli olmak için sadece milletin sırtından beslenen muhalefet.

Mustafa Kemal Atatürk modern Türkiye’nin kurucusu olduğu, çağdaş, saygın ve ilerici bir millet yarattığı ve kimlik kazandırdığı bu konuda aldığı kararlar ve devrim yasaları çerçevesinde işaret ettiği yol aklın ve çağın gerçeğidir.  Mustafa Kemal Atatürk salt bir devlet adamı, salt bir asker olmanın ötesinde siyasi, hukuki, iktisadi, kültürel, eğitim ve öğrenim, alanlarında büyük devrim ve değişimlere imza atmış. Uygulamaya koymuş, millet olma şuuru içinde öngörüsü yüksek bir deha. Devrimci nitelikleri olan, fikirlerinde idealist, savaşın ve barışın efendisidir.

Devrimler 21 yılda nasıl kuşatıldı. Erozyona kurban edildi. Ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesi ortadan kaldırılırken ininden başını dışarı çıkartamayan Mustafa Kemal Atatürk’ün adına ‘Cumhuriyet’ dediği, demokrasinin ve çağdaşlığın bekçisi dediği bir siyasi partiden geriye kalan sadece bu. Korkak. İşlevsiz anacak binlerce lirayı cebine indiren adları muhalefet olmuş, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen siyasetin kuklaları.

Bugünden itibaren Türkiye’ye getirilen boyut ‘devletten ümmete’ geri dönüşün ilanıdır. Yakında Türkiye adı tartışılmaya açılacaktır. Bu muhalefetin diyen yattığı yerde politika üreten korkak tırsak, sadece  ‘dırdır’ eden sokak karılarından farksız, başını pencereden dışarı uzatamayan muhalefetin eseri olacaktır.

Açlık ve yoksulluk olan yerde, ne ahlak, ne din, ne bilim, ne sanat, ne eğitim! Hiçbir şey  kalmaz. Açlık ve yoksulluk toplumu gönüllü esirliğe ve köleliğe götürür. Türkiye ölüyor, kimse farkında değil. Bu millet bugünkü ne iktidarı, nede muhalefeti hak etmiyor!

‘Türk milletinin, medeniyet ve terakki yolunda kafasında ve beyninde tuttuğu meşale müspet ilimdir’… Diyen bu millet Kemalist çizgiden ayrılıp din baronlarının peşine düşerek, gerçek kimliğinden idealist gelişimden uzaklaştı.

Onlar; Yani ‘Dış Güçler’;  diyor ki; ‘Mustafa Kemal Atatürk Anadolu ve Trakya’da dağılmış bulunan Türklerden on beş sene içinde bir millet yarattı. Milli şuur ve mukadderatına karşı mistik bir itimat verdi. Halkını hazırlıksız ve bir intikal devresine tâbi tutmadan modern hayatın ve ilim medeniyetinin cereyanına attı.  İrade, zekâ ve enerji kuvveti ile ‘Türk Mucizesini’ tahakkuk ettirdi’. O günlerde Türkiye’ye dışarıdan bakış, böyledir. Bugün tüm kötülüklerin altından ‘Dış Güçler’ hikâyesi çıkartan bir iktidarın. Değişmiş rejimin piyonları haline geldik.

Mustafa Kemal Atatürk hiçbir devletin kapısında bekletilmemiştir. Onlar; Mustafa Kemal Atatürk’ün kapısında ayrılmamışlardır. Bugün bu ülke; Rusya’nın kapısında bekletilen. ‘Akıllı ol’ diye öğütlenen, ‘mal varlığı’ ile tehdit edilen lidere sahip… Bu ülke; bugün üç paraya muhtaç olmuş, kapı, kapı dolaşan, ülke topraklarını, milli kimliği üç paraya satan hale gelmiş ise. Bunun bir proje atağı olduğunu bu millet halen bilmiyorsa. Milletine mütemadiyen yalan söyleyen, sessiz istilaya arkasını dönmüş, Egede, Akdeniz’de meşrutiyetini kaybetmiş, BOP planlamasında tarumar edilmeye hazırlanmışsa, Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra bu milletin ülkenin başına lider diye getirdiği kimlikler sayesindedir.

O günkü halkın, bugünkü torunları, Dünya konjonktür-el; yapısı içinde horlanıyor ve dışlanıyorsa! Hızla Ortaçağ karanlığına gömülüyor ve bunu muhalefet dediği taht kavgasından başka düşüncesi olmayan kimlikler böyle bir sistemi seyrediyorsa. Bu toplum sadece kaderine terkedilmekle kalmamış olup, bugün din fantastiği içinde boğulur olma haline dönüşmüştür.  Bugün ki bu millet o günkü milletin torunları değildir. Kendileri bugün tüm olumsuzlukları yaratırken yaratan liderlerinin karşıtı tam kendileridir.

‘Türk’e müspet ve iyi bir şey veriniz. Bunu reddetmesine imkân yoktur’. Diyen Mustafa Kemal Atatürk, bu sözleri naklederken bu ulusa ‘Cumhuriyet verdiğini. Laik yönetim biçimi ile demokrasi şeklini. Kadına özgürlük ve Hürriyet verdiğini. Topluma medeni ahenk verdiğini. Bu güzel ideal çağdaş yaşam biçimini kabul ettiğini’, anlatıyor. Bu topraklarda bugün bu idealleri reddeden bir toplum hortlatıldı.

Üç kez din, onlarca erkek değiştirmiş, seks manyaklığı ile gündem olmuş, beyni bacaklarının arasında, Yunan artığı bir manken eskisi, ‘Atatürk dinsizlik ve ahlaksızlık getirdi’ diyebilecek kadar cüretkâr. Bu terbiyedir ki; cehaletin rehberliği gibidir. Bu anlayışta olanların getirdiği geriye dönülmeyecek, dönülmesi artık çok geç hale dönüşmüş olma halidir. Olmayan ahlakını bir kenara itmiş, sosyete fahişesi bir sokak yosması… Bir paçavra! Bu ülkede ahlak dışı, iftira dolu bu sözleri sarf etmekte bir beis görmüyor. Aksine bu cümleleri alkışlayan yer tanrılarının arabasına binmiş diğer kutsal fahişeler var. Bu ülke, bugün, bu anlayıştaki cehalete kurban edilmiştir.

15 Temmuza giden yol! Bir sümüklü iktidar ortağı oldu. Ne istedilerse aldılar. Kendilerine göre din. Kendilerine göre iman yarattılar. Halk tereddütsüz bu dincilerin arkasına takıldı…

Kime itaat edelim? Kime Küfredelim? Kime lanet okuyalım. Kimleri hain ilan edip, kimleri ihanetle suçlayalım! Güdümlü ve Çıkar odaklı kurulmuş olan siyaset amacına ulaşmak için öncelikli olarak cehalete sarılır. Bu anlayış gericiliğe davettir... Türkiye bu anlayışa kucak açmıştır. Siyasetin cehaleti din sömürüsü üzerinden yapmış olması cehaletin toplulaştırılması sermayenin sömürü düzeni içinde hortlamıştır. Nitekim bu ülkede bu olmuştur.

Siz 15 Temmuz amacına ulaşmadı mı zannediyorsunuz? O zaman bu topraklarda yaşamıyorsunuz!

Bu kez Türkiye dinci ‘sivil’ darbeyle tanıştı. Otoriterlikten totaliterliğe dönüşen rejimlerin en önemli özelliği sadece güncel gerçekleri değil, tarihsel gerçekleri de tahrif ederek bir yalan dünya yaratır. Bugün Türkiye;  Amerika, İngiltere ve İsrail tarafından kurgulanmış bir tahrifatın içinde debelenirken, Allah’ın lütfu olan darbe girişiminin birilerine hangi saltanatı sağladığı açıkça ortadadır. Salt saltanat sözcüğü bu ‘lütuf’ içinde farklı yorumları ve gerçekleri de taşıdığı açıkça olmasa da zaman dilimi içinde hayata geçirilecek periyoda dönebilecek türdendir. Türkiye ile bu yapılan işbirliği içinde son 21 yıl içinde yaratılmış bir erozyonu ekonomik olarak bugün yaşamaktadır.

Gerçekleri saklayarak! Yalanla ülkeyi yeniden şekillendirmek...  Haklı olunmayı göstermez…

15 Temmuz kalkışmasını ‘Allah’ın Lütfu’ olarak başlayan sürecin önceliklerine bakmak gerekir. 15 Temmuz kalkışması içinde kaç entrika (Yolsuzluk, Talan, Vurgun, Rüşvet, Millet malının paylaşımı, Vurgun. Hazinenin yağmalanması, Vakıflar, tarikatlar, Cemaatler, Birde millettin orasına koyduk diyen müteahhitler) vardı? Birde bu yollarda ıslanmış içi entrika dolu paralel koalisyon… Hatırlıyor musunuz? Bu içi küflenmiş, ahlaksız birlikteliğin paylaşım sonucu çıkan kavgaları ortaya dökülen kirli çamaşırlar. Piyonlar cezaevlerine tıkılırken, aktörler ‘Allah’ım ve Milletin affetsin’, fragmanıyla geleceği anlattı. Bu ülkenin demokrasi diyerek sokaklara dökülen 250 kişi can verdi. Görevleri sadece emir kulu olan askeri öğrenciler ve Mehmetçikler boğaz köprüsünde katledildiler. Bu katillere soruşturma açılmaması için kanun çıkarttılar. Bir hukuk devleti işte böyle ayaklar altına alındı. Korku ve olanlar buydu

Ankara’yı parselleyen bir hırsız kışla kapılarına çöp araçlarını yığarak devlet kurmuş insanı yaşatmış bu ulusun kimliği olan askerlerinin kışlalarını atık olarak değerlendirdiler. Tüm bunlara rağmen Mustafa Kemal Atatürk’ün sıralarından yetiştim diyen diğer Üniformalı din baronları çıkar ve makam uğruna kuyruk sallamaktan hiçte geri durmadı. Bugün siyasetçinin koltuğu altında şan ve şöhret sahibi oluyorlar!

Nasıl bir benzetişim! Buna inanan birde tarih bilmez kitle var…

Bu kalkışmanın, Malazgirt meydan muharebesine, Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarına ne kadar benzer yanı var. Bu bir milletin var olma savaşların önderlik etmiş Alparslan’ın ve Mustafa Kemal Atatürk’ün savaş sonrası  “Allah’ım ve Milletin affetsin”. Gibi sözleriyle mi tarihe geçtiler. Yoksa “15 Temmuz Allah’ın bir lütfü”! Diyerek fırsat bu fırsat diyerek daha demokratik bir devlet yerine parti devletine mi dönüşen tek adam rejimine mi geçmişler. Anlayamayanlar çoğunluktaysa. Yapacak çokta bir şey yok. Yazıklar olsun. Aynı toprakları yüz yıllardır paylaşanların birbirine düşman bakışla yaklaştığı, ülkenin çukurunu kazan Fransız ve İngilizlere kucak açan dost ilan eden anlayış hiçbir şeyin halen farkında olmaması ne büyük çelişkidir.

Doğruyu bulmak, zekâ ve akıl meselesinden çok, kişilik ve ahlak sorunudur.

Bu ülkede her kula nasip olmayacak, düşünmeyen, tartışmayan eyyamcı bir seçmen kitlesi var. %99'u Müslüman'dır. Dinini bilmez. Donunu bilmez…  Sözde Müslüman’dır bunlar. Kimisi g.. kılıdır. Kimisi daşş… Yer... Kimisi anasını verir altına. Kimisi kendini! Kimisi çocuklarını kurban eder yoluna. Anıtkabir’de nara atan troller, bir bahane ile milletine kapatılan Anıtkabir. Ve akıl almaz bir yığın vardır onları cesur ve apansız yapan.  Onlar gidilen yerin ne olduğunu bilmeden yaşar gider. Ekmek elden, su gölden.  Onlar bilmez ki; Onların Tanrıları farklıdır…

Biz Kemalistleri Fetöcülere kırdırdık, diyen AKP’li bir şeyler itiraf etmiş ise? Allah bizi affetsin demek işleri sadece emir almak olan bu hain kalkışmanın bir parçası haline getirilmiş şeytanın köpekleri cihatçılar tarafından askeri öğrencilerin, erlerin kafaları kesilerek katledilmelerinin, boğaz köprüsünden aşağıya atılmasının hesabını kim verecek diyemiyorsanız. Bu işin çok benzer tarafı var kurtuluş savaşıyla. Ve ‘helallik’ isteyen muhalefet… Neyin helalliğidir? Başarıları sağcıların kucağına oturmaktan geçti.

Onlar, büyük işleri Tanrılarıyla görürlerken, kepazeliklerini de o tanrının kullarına ödetirler. Lütfun büyüğünü tanrı verir onlara. Antlaşma Tanrı adına, tanrıyla olur. Onların tanrılarını Davut yıldızında görmek mümkündür.

Türkiye Cumhuriyetinin kurucu değeri olan Türk ordusunun bir hukuk devleti içinde düştüğü ne hazin hal. Özürlü fikirlerin sahipleri olan siyasiler ve yandaşları tarafından "Ergenekon, Balyoz, Askeri casusluk’ başlıkları altında suçlar tertiplendi. TSK‘ni yalan, entrika dolu kumpaslarla yıpratmak için sürekli gündemde tutuldu… Üniformalı din baronları silah arkadaşlığına ihanet ettiler. Bu ihaneti vatanperverlik olarak algıladınız… İnandınız… Ordu içine sızmış hainleri kamufle edenler. YAŞ kararlarını şerh düşen siyasileri. Vatansever ve Atatürkçü Türk subayına her türlü olumsuzluğun anasıdır; savının bedelini ödetmek için çaba sarf eden siyasilerin alet olduğu şeytanın imamları ve müstemleke basını hep bir ağızdan ağız birliği etmişçesine bir nifakla hırpaladılar.

İktidarın besleyip büyüttüğü gençler bugün askeri okullarda… Gençler mezun olduklarında bir partinin mi, yoksa milletin mi ordusunu teşkil edecekler hep birlikte göreceksiniz… Sadakat, liyakatten önce gelir.

İtaat anayasadan güç almaz ise, toplum kişilerin hizmetkârı olurlar.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.