grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

İŞTE BÖYLE…

En çoklar! Ne kadar çoklar… O kadar çoklar… Bir elin parmakları kadarlar… Ama ne çoklar… Ne çok alıcısı var bu kirli siyasetin yalan ve sahteliğin!

Gündem Yayın: 13 Mayıs 2023 - Cumartesi - Güncelleme: 13.05.2023 22:20:00
Editör -
Okuma Süresi: 7 dk.
Google News

İŞTE BÖYLE…

En çoklar! Ne kadar çoklar… O kadar çoklar… Bir elin parmakları kadarlar… Ama ne çoklar… Ne çok alıcısı var bu kirli siyasetin yalan ve sahteliğin!

Siyasetçileriyle, halkıyla demokratik görünüp demokrasiyi henüz tam olarak sindirememiş, binlerce antidemokratik uygulamaların geçerli olduğu nadir ülkelerdeniz! En çok demokrasiden söz ediyorlar. İçi boşaltılmış kof demokrasiyi, lafazanlıkla süsleyip demokrasi diye yutturmayı marifet sayıyorlar. Bunun içindir ki; en çok ‘ileri’ demokrasiyi konuşuyorlar. Çünkü bu ülkede en çok bu boş lakırdıların çok alıcısı var. En çok kurnazlıkları ekonomiyi; bayrağa ve inanca bağlamak.

İşte böyle!

Milletin alın teriyle vergisiyle Karun gibi yaşayıp evliya gibi konuşanları alkışladığın sürece ne sefaletin biter, nede köleliğin. Allah korkusu olan adam çalmaz. Çalana da oy vermez… Diyebiliyorsan, mesele yok…

‘Eğer bir millet iktidarda bulunan kişilerinin, şerefsizliğini, alçaklığını hırsızlığını yalnızca kendi siyasi görüşünden olduğu için görmezden geliyorsa;  o millet erdemini yitirmiş demektir. Erdemini yitiren bir millet bir gün vatanını da yitirir… Niccoli Machiavelli 1527

Bir iki duvar yazısı…

Biri bodrumda koy alır! Öteki ABD’de çiftlik alır, gökdelen diker! Bir diğeri gemiciklerle armatör olur! Sabır dileyen adam Londra’da malikâne alır. Bunlara oy verenler BİM’e giderken 25 krş. Vermemek için yanında poşet taşır. Üniversite mezunu kargo şirketinde hamallık yapar. Öğretmen A101’de kasiyer olur.

Birileri; kasa boş Bay Kemal. Emekliye nereden verecek parayı? Diyor… Oradakiler de alkışlıyor. Biride çıkıp; o zatı muhtereme ‘kasa neden boş’ diye sormuyor!

Ne kadar çoklar ki! En çok doğrular…

En büyük saraylar. Apronda en çok özel uçaklar, helikopterler, limanlara bağlı yatlar. Garajlarda bekleyen en çok son model özel otomobiller. En çok villalar. Evler, oteller, teşvikler. Hibeler. En çok korumalar. Konvoylar. Kadrolu en çok hizmetçiler, halayıklar, dadılar, aşçılar, terziler, modacılar. Amerika’da çiftlik. Londra’da malikâne. Birde gökdelen ve de gemicikler.

En büyük bayrak… En büyük cami, en büyük saray. En çok hazine garantili, içinde doktor olmayan hastaneler. Apartman üniversiteler, köprü, tüp geçit, otobanlar. En çok maaş. Harcırah, yolluk. Çoklu maaşlar. Ödenekler. Yoksulluğun sırtından vahşice alınıp, yurt dışına aktarılan altın varaklı camiler, yurt dışına yapılan mali hibeler. Üstlenilen IMF borçları. Torba, torba alınan komisyonlar. Milletin orasına koyan müteahhitler. En çok aç ve yoksul…

En çok hazine garantili, Atatürk’e küfreden, Kurtuluş savaşlarına yalan diyen. Amerika’yı kendine mabet yapmış hazine garantili müstemleke basını ve yazarları. Bunların piyonu olmuş sürü.

Onlar O kadar; ‘en çok’… Çok ki… Amerika’ya gökdelen diken milyon dolar bağışlar yapılan vakıflar. Ayakta durmak için halktan para dilenen savunma sanayi vakıfları. Mesela Tarikatlar. Mesela cemaatler. Mesela, akıl yerine cehalet. Bilim yerine hurafe. Bunların arasında demokrasiyi bulamazsınız. Çağdaşlığı ortadan kaldırmış aklın çokları, o kadar çok ki; çağdaş okul yerine İmam hatipler...  Okul yerine camii. Liyakat yerine itaat… O kadar çoklar ki! En çok çocuk istismarlar, tecavüzler, kadın cinayetleri.

Sağlık, işsizlik, beslenme, barınma gibi temel konularda kalıcı çözüm ve politikaları yerine, bu çarpık sistemde vatandaşın verdiği oylarla çevreyi doğayı, hazineyi ne çok ne hızlı tükettiler.

Birileri der ki; Diktatörler genel olarak;

Kendilerini kutsal ve vazgeçilmez sanırlar.

Lükse çok düşkündürler.

Aşırı bencil ve kibirlidirler.

Acımasız ve vicdansızdırlar.

Eleştirilmeye tahammülleri yoktur.

Çok fazla yalan söylerler.

Evrensel hukuk düzeni yerine, kendi hukukuna inanır ve kendi yarattığı adaletten beslenir.

Vatan kavramı yoktur. Dinsel ögeleri devamlı güncel ve taze tutarlar.

Her türlü çıkar odaklarıyla işbirliği yaparlar.

Sanatı, bilimi, doğayı, hayvanı sevmezler.

Hakaret ve küfür en büyük hünerleridir.

Cehaletten beslenirler…

Şükürler olsun ki; bizde ‘Diktatör’ yok…

Ne kadar çoklar ki! O kadar çoklar...

Yurt dışına kaçmak isteyen hayalleri çalınmış gençler, içeriye doldurulan sığınmacılar. Hızla bozulan demografik yapı. Arap ülkeleri yerine demokrasiyi seçen sığınmacılar. Çağdaşlıktan kaçıp ortaçağ karanlığına sığınan cehalet. Açlık, yoksulluk, intiharlar, tedavi olunabilir hastalıktan ölümler. Ne kadar çoklar.

Ne kadar çoklar ki!

Bu ülkede; rüşvet, adam kayırma, devleti hortumlama, kamu parasıyla iktidar yakını kişileri zengin etme, talan, hırsızlık, yalan, yolsuzluk. Ne çok çoklu maaş alanlar. Ne çoklar kendilerini bulunmaz ‘Hint Kumaşı’ zannedenler. Yüksek ahlaksızlık, yüksek hayat pahalılığı, yüksek yoksulluk ne kadar çok! Bu çokların ana faktörünü, ‘Ahlaksız politikacı, Ahlaksız bürokrat, Ahlaksız İş adamı’ sıfatıyla belirgin ahlaksız ortaklıkların çokluğudur.

Ne çoklar devletin resmi araçlarıyla çocuklarını okullara taşıyanlar. Ne çoklar resmi plakalı araçlarla alışverişe gidenler. Ne çoklar ambulansla çocuğunu okula götüren, alışveriş yapanlar. Pide yaptıranlar. Ne çoklar ki çocuğunun cebine harçlık beslenme çantasına simit koyamayan anne ve babalar. Bu ülkede ne çok şerefsiz var yoksulun sırtından saltanat süren!

Ne kadar çoklar ki!

Bu ülkede en çok yalanlar, yalandan beslenen halk. Milletin kesesinden beslenen müstemleke basını, namusları ceplerine sokulan para kadar olan yazarlar. Ne kadar çoklar…

En çoklar! Ne kadar çoklar ve neden bu kadar çoklar?

Ve bizler ne çok seyrettik bu talan ve vurgunu. Bizler, bizi biz yapan değerlerimizin bir, bir elden çıkmasını, elin olmasını, satanların zengin olmasını seyrettik. Bizler ne çok geniş bir milletiz içimize çekip sindirdik zorbalığı. Ve bizler yoksulluğu kader zanneden cehalet sürüsüne katıltıverdik. Kardinal kılıklı adam elini havaya kaldırdığında. Sabır la sessizliğe gömüldük. Tüm bu adaletsizlikler. Yolsuzluklara, vurguna, talana. Ne çok sustuk… Bunun içindir ki; susmak kabullenmektir.

Milletvekili dokunulmazlığı altına girip işledikleri suçlardan korunmak isteyen atanmış bakanlara oy vermek… Susmanın da ötesine geçmek, suça ortaklık demek değilse nedir?

Yarın ola; hayrola…

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.