grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

TABELALAR DIŞINDA DEVLET ADINA NE KALDI?

Topluma kafanıza göre ahlak dayatmayın. Önce kendiniz için ahlak yasaları çıkartın ki! Toplum yanlışı ve doğruyu anlasın…

Gündem Yayın: 12 Kasım 2023 - Pazar - Güncelleme: 12.11.2023 20:39:00
Editör -
Okuma Süresi: 8 dk.
Google News

TABELALAR DIŞINDA DEVLET ADINA NE KALDI?

Topluma kafanıza göre ahlak dayatmayın. Önce kendiniz için ahlak yasaları çıkartın ki! Toplum yanlışı ve doğruyu anlasın…

Polis; ‘ben devletim’ dedi! Devlet olmakla kalmadı, Ankara Emniyet Müdürlüğü; ‘gerekirse sokağa çıkarız’ diyen muhalefete, 15 Temmuz görseli ile cevap verdi! Gardiyan; ben devletim dedi! İmamlar Türkiye Cumhuriyetine ve kurucu Mustafa Kemal Atatürk’e; küfretme, hakaret ve beddua ile karışık lanet okuma görevi üstlendiler!

Cumhuriyet bayramında generaller bir siyasal İslamcı, partili cumhurbaşkanı ile birlikte vatan haini Vahdettin köşkünden Mustafa Kemal Atatürk’ün askerini, Türk donanmasını oturarak izlediler... Bir parti devleti olduğumuz açıklaması yapılmadı ama. Görüntüler açıklamalara gerek bırakmadı!

Bir bürokrat görev ve yetkisini anayasadan almıyorsa, siyasetçinin oyuncağı olur. Kamuda düzen, bozulursa, meydan düzenbazlarla, Şam Şebeklerine kalır!

Yargıtay; tüm yaşananlara karşılık hepsine birden fark attı. Türkiye Cumhuriyetin en büyük mahkemesi hakkında suç duyurunda bulunda. Partili Cumhurbaşkanı ‘AYM Yargıtay’ı hafife almamalı’ diyerek; Yargıtay’dan yana tavır aldı. MHP Genel Başkanı ‘AYM kapatılsın’ dedi. MHP’li milletvekilinin kızının düğününde nikâh şahitliği yapan Yargıtay hâkiminin fotoğrafını yayınlayan gazeteciye, ‘nefesim ensende’… Diye tehdit etti… CHP ise Mecliste Adalet nöbetine başladı. Daha ne olsun ki?

Partili Cumhurbaşkanı ‘ivedilikle ‘Anayasa’ hazırlanmalı. Herkes konumunu bilsin’ dedi…

Ülkede anlayış, hukukun üstünlüğü yerini, ‘istediğin yere git’ anlayışına evirildi. Ülkede hukuksuzluk hâkim kılındı! Gücümüzü aşan etken ve dinamikler kadar kendi yetmezliklerimiz, hızla yayılan özgüven yitimi ve ideolojik sapmalar. Dar görüşlülüklerimiz ve akıl almaz hatalar! Bugün bu ülkenin görünürlük hali bu! Gerçekleri görmek yerine ‘Ben işime bakarım’ anlayışının toplumsal sürükleniş hali! Bugün görünen odur ki;  olumsuzluklar içinde hâkim kılınmış bir toplumun varlığıdır.

Soytarılar Anıtkabir’i güzergâh yaptılar… Kimse müdahale etmedi… Camilerde, fetvalarda Atatürk’e düşmanlık âdet haline geldi… Andımız okutulmadı…

Yoksul milletin sırtından Besiye çekilmiş, millet için parmağını oynatmayanların kılavuzluğunda, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları; Anıtkabir’i,  19 Mayıs’ta, 23 Nisan’da, 30 Ağustos’ta, 29 Ekim’de, olduğu gibi10 Kasım’da da, siyasi parti slogan alanı haline getirdiler. Bu davranışı alışkanlık haline getiren şerefsizler türedi. Bu şerefsizlere rehberlik eden, Bu şerefsizleri Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirâhatgâhına sokan, bağırmalarına sessiz kalan üniformalı din baronları bu konuda bilgisizler mi? Hiç sanmam…

Bindirilmiş kıta bu ahlaksız güruh anasının, babasının mezarı başında nara atıyor mu? Oraya gelen kim olursa olsun bir ölüye sırtını dönemez. Ahlaksızca parti ve kişi adına slogan atamaz. Eğer ki tüm bunlar yapılıyor ve seyrediliyorsa yapanda, izin verende hoşlananda devlet terbiyesi de, toplumsal terbiyede yoktur.

Bir avuç utanmaz siyasi parti lideri lehine slogan atacak. Kimsenin sesi çıkmayacak. Anıtkabir’e atasını ziyarete gelmiş Atatürk’ün evlatlarına andımızı okumaları yasak edilecek. Lanet olun hepiniz… Çünkü bunlar ‘Türk’ olmaktan rahatsızlar.

Ve bu yıl 10 Kasım Cuma gününe denk geldi. Adını, kimliğini, yaşadığı makamı ve eğitimi… Dünya turuna gönderdiği kızlarının özgürlüğünü, Londra’da malikâne edinme parasını nereden aldın demeyen, ancak Ayasofya kürsüsünden elinde kılıçla minbere çıkıp Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusuna lanet okuyan adam! Cuma hutbesinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusuna rahmeti esirgedi. Bu şarlatanın hutbesini milyonlarca mümin dinledi ve bu şarlatanın arkasında Cuma namazı kıldı. Bir başka imam ise, kendi köpekliğini, şerefsizliğini unutup Mustafa Kemal Atatürk’e  ‘köpek’ deme cüretini gösterdi… Tüm Dünya’da Din adamları yaşadıkları ülkelerin milliyetçisidirler. Bir cümle aleyhte söz kullanmazlar. Bizdeki Din memurları Türklüğe, Türklerin atasına küfretmeyi kendilerine amaç ve marifet edinmiş hain değillerse nedir?

Devlet korur! Ama nasıl? Kimi? Kimlere karşı! 100 yılda kendine gelemeyen devlet! Devlet gücünü kendi halkının üzerinde denemez.

Geçinemiyorum diyene telefon markası soran adam; hiçbir iş yapmadan 5 milyonluk cipe, 30 milyonluk villaya sahip aylık 200-300 bin lira ve üstü geliri olanlara bu soruyu soramıyor. Devlet bu cehaletin taktiğini güdüyor. ‘Yollar doldu taştı. Araçlardan geçilmiyor. Otellerde boş yer kalmadı’. Diyor. Bu soruları soranlar, ülke satılırken seyredenler! Siyasal İslam cambazların sürdürdüğü saltanatı besleyenler; aynı!

Bu ülkede yoksulların sırtına basa, basa yüksek maaşlarla beslenenler, milletin malını yabancıya, yandaşa, döviz spekülatörlerine, pazarlayıp, komisyonlarla palazlananlar. Türkiye Cumhuriyeti yurttaş kimlik kartını üç paraya pazarlayıp yurttaş kazandım diyenler.

Yoksulların maaşlarını hesaplayanlar emekliye 7500 lirayla yaşamı layık gördü. Seçtiklerimiz layık görülen bu rakamı oy birliği ile kabul etti! Devlet ikiye böldüğü emeklilere ‘Cumhuriyet ikramiyesi’ adıyla vermeyi vaat ettiği 5 bin TL’yi 100ncü yılın üzerinden 20 gün geçti ödeyemedi!

Ülkede üretmek ve ithal etmek için dışa bağımlı hale gelmek ekonomik bağımsızlık değildir. Bu rezalet bir tesadüfler zinciri de değildir. Bu saatten sonra ekonomik bağımsızlığı yeniden kazanabilmek uzun sürecek meşakkatli bir yoldur. Hiç bir şey yapamadan tüm yaşanan rezilliği seyredebilmek ve ne acıdır ki olacakları bile, bile yaşayabilmektir. Sonuçlara katlanmaktır.

Sermayeye karşı halkı!

Sömürüye karşı emeği!

Eşitsizliğe karşı adaleti!

Savaşlara karşı barışı!

Piyasacılığa karşı temel hakları!

Talana karşı doğayı!

Erkek şiddetine karşı kadını!

İstismara karşı çocukları! Koruyamayan devlete sosyal hukuk devleti denebilir mi?

Halkın; Sultanizim’le küçülen hayatları…

Yüz yıldır bu ülke insanı böyle bir travma yaşamadı. Ülke insanı; kendi yarattığı sistemde boğuluyor. Bunca yoksulluğa, kepazeliğe bugüne kadar tanıklık etmedi. Cebinde taşıdığı parası gâvur parası karşısında beş para etmez hale hiç düşmedi. Daha çok vergi. Daha çok ceza. Daha çok korku… Bu travma yurdum insanlarına çaresizliğin yanında ölümler getirdi. Bu ülkede Tanrıların saltanatı hiç bitmedi.

22 yılda; Türkiye’de Nepotizm; ‘akrabacılık, ayrımcılık, kayırmacılık’ anlayışıyla tanıştı.

22 yılda; Türkiye’de Klientalizimcilik; müştericilik, seçmenleri müşteri gibi görme alışkanlığı ile tanıştı.

22 yılda; Türkiye’de Kroni Kapitalizm; çürümüşlük, ahbap çavuş ilişkisi içinde oğul, kız, yeğen, kardeş, akraba ve bunların yakınlarıyla kurulmuş ilişkiler içinde, kamu görevlileri ile yapılan çarpık ve gayri ahlaki ilişkiler içinde kamu kaynaklarının alabildiğince hatta vahşice kullanımı, paylaşımı, aktarılması. İhaleler verilmesi, vergi borçlarının silinmesi, borçların sıfır faizle ötelenmesi milli para politikası oldu...

‘Sürekli sadece bir Tanrı var diyorsun. Bense hayır diyorum. İki tanrı var. Birisi bizi yaratan… Biride sizlerin yarattığı. Bizi yaratan hakkında bir şey bilmiyorum ama sizin yarattığınız tıpkı sizin gibi. Küçük, yalancı, hastalıklı boş vaatler veren…  Zenginlere öncelik tanıyan, fakirleri sırada bekleten… Övgü aldığında mutlu olan, küçük şeylerle insanları korkutan’. İki tanrı var Filmi…

Bu ülkede insanlara Tanrı diye yutturulan tek şey, kapitalizmin ta kendisidir…

#
Yorumlar (1)
Ahmet Serdar
13.11.2023 17:43
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.