|
||
Kadın medeniyettir | ||
GÜNDEM Haberi | ||
![]() |
||
|
||
Kimisi masallara konu olacak kadar güzeldiler kimisi de çirkin oldukları halde birçok insanı önünde diz çöktürecek kadar akıllı kadınlardı, hangisi makbuldü bilinmez ama sonra günümüze yansıyan kadınlarda çirkin kadın yoktur kendine bakmayan kadın vardır diyerek evrim geçirdik. Oysa kadın üretendi, kadın medeniyetti, kadın döngüsel yaşamın bir parçasıydı, içimizdeki vicdandı, bir çocuğun gözlerinde şefkatti, kalplere birer aynaydı, inançtı. Şimdilerde ise cinsel obje olarak görülen kadınlar sadece istismar edilmek için yan tarafta bekletilen koşu atı gibi öne sürülen nefes almasının canlı olmasına yettiği düşünülen bir eşya gibi salonun ortasında duran sehpanın üzerine konuluyordu. Kim neyi üzerine koyarsa o oluyordu. Kimi anneliği kimi kadınlığı kimi biraz meze kimi ise bir vazo kül tablosu gibi süs niyetine kullanılmaktan öteye geçemiyordu. Eski Yunan ile Roma döneminde kadına bakış ile Arapların kadına bakışı arasında hiçbir fark yoktu. Kadın hep bir zevk unsuru, köle, cariye, hizmetçi olarak görülmüştü. Hatta Avrat-Avret kelimesi bile saklanılması gereken eşya-cinsel organ anlamına geliyordu. Eski Çin'de de durum farklı değildi; hizmetçi olarak görülen kadınlara isim bile verilmez, kadın bir, kadın iki, kadın 3 diye sayılırdı. Tanıklığı da kabul edilmezdi. Ortaçağda kadın bilgelik yolunu seçmişse, vay haline; cadı diye avlanırdı. Fakat yalnızca Türkler kadını bereket sembolü, yerin ve göğün evladı olarak görmüştür. Kadının rızası ve imzası olmadan Kağanın yaptığı anlaşma bile geçerli sayılmıyordu. Çin ile ilk anlaşmayı, Mete Han'ın hatunu yaparken; Avrupa Hun Türklerinde resmi görüşmeleri Attila'nın hatunu yapıyordu. Türk mitolojisinde ise kadın artık tanrısallaşmıştır. Yaradılış destanında Ak Ana, sudan yaratma fikrini Ülgen'e verirken, en meşhur figürlerden Umay Ana Orhun Yazıtlarında bile yer almış. Nitekim yazıtlarda ''Umay gibi, annem hatunun şerefine küçük kardeşime Kül Tigin adı verildi. Babam İlteriş kağan, anam İlbilge hatunu Tengri yukarıdan idare ederek yükseltmiş.'' demektedir. Yine Türk mitolojisinde Asena yol gösteri tanrıçayken, Ötügen ise toprak anaya verilen isimlerden biridir. Dikkat edileceği üzere Türkler mezarlıkları düz değil, yükseltilmiş ve yuvarlatılmış şekilde yapıyor. Bunun sebebi, Türklerin yeniden doğuşa inanıyor olmasından ötürü mezarlıkları hamile bir kadının karnına benzeterek, toprağın bir ana gibi tekrar insanı doğuracak olmasına inanmasıdır. Türklerde kadın bu kadar kutsal bir noktadayken, son 1000 yıl boyunca Türk kadınının resmi hakkı alınmış, sosyal hayatı kısıtlanmış, eve kapatılmış, tanıklığı bile kalmamıştır. Tüm bu hakikatleri, tüm bu tarihi gerçekleri tarihin en kanlı savaşlarında bile bulduğu ilk fırsatta okumaktan geri durmamış bir adam, 1000 yıl sonra ilk defa ''Kadınların üzerindeki bütün baskıyı kaldıracağım.'' dedi. Bunu dedi çünkü kadınların üretime katılmasıyla devletin kârlı çıkacağını biliyordu. Kadınların üzerinden bütün baskıyı kaldırmakla medeniyetin yeniden doğacağını biliyordu; çünkü kadın medeniyet demekti. Bütün baskılar kaldırıldı. Kadına giyim kuşam özgürlüğü verdi. Kadını üretime kattı. Kadına bir soyadı verdi. Ona tanıklık hakkı vermekle kalmadı, onu avukat yaptı, hakim yaptı. Kadını toplumlara öğretmen yaptı. 1000 yıl sonra tek bir adam bunu yaptı...Mustafa Kemal Atatürk.. |
||
|
||
Etiketler: Kadın, medeniyettir, |