grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

Bu ülkede hainlik %10’dan kaça çıkmış olabilir? Sizce!

Bir toplum, topraklarıyla birlikte ölüyor. Ölen bu toplum kendi ölümünü seyrediyor!

Gündem Yayın: 18 Haziran 2023 - Pazar - Güncelleme: 18.06.2023 23:42:00
Editör -
Okuma Süresi: 10 dk.
Google News

BU KADAR DÜŞMANLIK? PES Kİ! PES…

Bu ülkede hainlik %10’dan kaça çıkmış olabilir? Sizce!

Dünya’da hiçbir ülke, kendi nüfusunun dörtte bir (¼) nispetinde, ilticacı veya mülteciyi kaldırmaz. Onlar bilir ki; Ekonomi, Demografik yapı, Güvenlik gibi unsurlar ortadan kalkarken, bazı olumsuzluklar ülkelerinde kalıcı olur. Bunun içindir ki; Avrupa Türkiye’yi Mülteci kampı olması için aktörlere para veriyorlar.  Verilen para ülkenin asli unsurlarına değil. Mültecilere harcandığı iddia ediliyor.

Partili Cumhurbaşkanı; Recep Tayyib Erdoğan dedi ki: ‘Daha durun bugünler daha iyi günleriniz’!

Partili Cumhurbaşkanı; Recep Tayyib Erdoğan dedi ki: ‘Mülteciler için bugüne kadar 56 Milyar Dolar harcadık. Gerekirse yine harcarız’!

Partili Cumhurbaşkanı; Recep Tayyib Erdoğan dedi ki: ‘Onlar; göndereceğiz diyorlar. Biz onları ülkelerine göndermeyeceğiz’!

Sağlık Bakanı; Fahrettin Koca dedi ki: ‘Bu zorlukları aşmamızdaki en önemli gücümüz; Türk insanının misafirperverliği ve sağlık çalışanlarımızın adanmışlığı olmuştur’!

Fahrettin Koca Dünya Sağlık Örgütünün ‘Göç ve sağlık’ konulu kongrede iktidarlarına verilen görev ve emirleri nasıl yerine getirdiklerini anlatıyor. Sonra. Eleştirilere ‘konuşmam çarpıtıldı’…  Diyor.

Bu ülkede Doktorlar, Hemşireler ve diğer sağlık çalışanları yurt dışına giderken bu ülke nasıl boşalıyor, boşalan alanlar nasıl dolduruluyor. Fahrettin Koca’nın kürsü konuşması.

Bu adam bu ülkenin vatandaşı. Bu ülkenin kaymağını özel hastaneleri ile yiyor hatta sömürüyor. Üstüne üstlük bu vatanda ‘Sağlık Bakanı’!

’29 İlde; 185 Göçmen Sağlık Merkezi açtık. Ülkemize göç eden; 737 hekim, 34 Diş Hekimi. 1149 hemşire yaklaşık 4 bin Suriyeli Sağlık çalışanı istihdam edildi. Bu insani proje, Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye Delegasyonu ile Bakanlığımız arasında imzalanan “Doğrudan Hibe” sözleşmesi çerçevesinde hayata geçirilmiştir’.

Konuşmasına devam ediyor. ‘AB fonlarından hibe olarak alınan onlarca Avro neden bu ülkenin asli vatandaşlarına harcanmaz da, ülkeyi istila eden bu çapulcu sürüsüne aktif sağlıklı, sağlık hizmetinde kullanılır? Bunların cevabı yok. AB fonlarından alınan onlarca hibe ya Tarikatlara, ya milli eğitimin dinselleşmesi içinde kullanılıyor. Dinci öğretmenler bu fonlar karşılığında yurt dışına giderek Türkiye ile ilgili oluşturulmuş eğitsel projelere katılıyorlar. Bunun en açık örneği Kırşehir Dosyasını da açacağım.

Ülke insanı ilaç dâhil tüm sağlık giderlerini ödediği bu şerefsiz akımın aktörlerine bakıyor. Ama gıkı çıkmıyor. Koca kürsü konuşmasını sürdürüyor. Suriyelilere 2011-2016 Eylül sonuna kadar 20 milyonun üzerinde “Poliklinik” hizmeti verildi. 967 bin Suriyeli yatarak tedavi aldı. 824 bin “ameliyat” gerçekleşti. Bu süreçte 177 bin Suriyeli “bebek” doğdu. Son bir yılda 70 bin Suriyeli kadın “doğum” yaptı… Suriyelilere verilen bu hizmetin faturası yaklaşık 600 milyon TL’… Bu adamın ağzından dökülen bu inciler!

Ey millet farkında mısın? Bu ülkeyi kimlere teslim ettiniz?

Bu ülkede milletin kendi demografik yapısı içinde devam edebilmesi ve geleceğini kurması için 2.11 doğum oranı gerekir. Bu oranla 25 yıl sadece devamlılık sürdürülüyor. Oran düşerse nüfus geriliyor. Türkiye’nin doğum oranı 1.92 olup, doğum yaşı 29.1... Türkiye’de bulunan Suriyelilerin doğum yapma oranı ise 5.3 olup doğurma yaşı ortalaması 15… Çok hızlı olarak demografik yapı değişiyor. Bu doğum için asimilasyona gerek yok. Bu bir mühendislik. Eğer ki bu böyle giderse BOP bu topraklarda hayat bulmuş olacaktır.

Verilen bu rakamlar sadece Suriyeliler olup, bu rakamlara, Afganlılar, Pakistanlılar, Afrikalılar dâhil değil. Bir diğeri ise bu rakamlar sadece 5 yıl içinde yapılmış hizmet olarak aktarılıyor. Sonraki 7 yıllık süreçle ilgi açıklanmış herhangi bir rakam yok. Ama olasılıklar. Yığınlar halinde ülkeye ellerini kollarını sallayarak giren bu sürülerin toplam sayılarının 10 milyon ve üzerinde olduğunu düşünür, o günkü nüfuslarının 3 milyon olduğunu düşünür basit bir hesapla bu rakamları 3 ile çarptığınızda çıkacak rakamlar gerçeği ortaya koyacaktır.

Tüm bu giderleri ödeyen bu millet, bu kepazeliği, bu rezilliği bu ülkenin başına yığan, bu ülkeyi Ortadoğu çöplüğüne dönüştüren bir iktidarın peşinden koşuyor. Bugün ev ve iş yerleri kiralar fahiş fiyatla tutuluyorsa. Kabahati mülk sahibinde değil. Bu milletin başına sarılan bunca çöplüğü saranların eseri olduğunu anlayın. Yarın bu topraklarda ‘Türklere ev veya işyeri kiraya vermiyoruz’… Derlerse şaşmayın. Daha önce Bir Suriyeli bu topraklarda fabrika sahibi olduğunda, ‘fabrikamda Türk İşçi çalıştırmıyoruz’… Demişti. Satılık vatanın satılık yurttaşı olmak şerefsiz bir aklın piyonu olmakla olur.

İş yerleri açabiliyorlar. Devlete kuruş vergi ödemiyorlar. ÖTV-KDV ödemeden otomobil ve ev alıyorlar. Bunların neredeyse tamamı ‘istisnai’ vatandaş statüsünde. Sırtımızda muayene olup, ilaçlar alıyorlar. Üzerine üstlük bu millet devlet eliyle bunlara 300 Dolar harçlık veriyor. Bu ülkede ‘Arapça’ levhalardan sonra; alışverişlerde ‘Arapça’ satış fişi veriliyor.

Bir AKP’li milletvekili Hindistan’dan 26 Liraya ithal ettiği kanser ilacını SGK’ya 96 bin liraya itelemekte bir beis görmüyor. Vekil bunu yaparsa SGK’da görevli bürokratlarda kolları sıvayıp başka bir kaynaktan 468 liraya aldıkları kanser ilaçlarını SGK’ya yüzde (%4530), karla kitliyorlar. Bu dolandırıcılar, mahkemeye verilmiyorlar. Bakan efendi tarafından açığa alınıyorlar. Arkalarında kim var? Meçhul! Milletin sırtından ne kadar kaldırdıkları, cukkaladılar meçhul.

Yüz verirsen ayıya; gelir sıçar halıya!

SGK’ sadece Türk siyasetçi ve bürokrat dolandıracak değil ya. Suriyeliler ne güne duruyor! Onlarda kolları sıvıyor eczaneler açıyorlar. Kısaca Eczane sahibi oldular. Bu eczaneler kendi adamlarına pahalı ilaçlar yazdırarak, SGK’yı dolandırıyor. Bununla kalmıyor bu ilaçları Suriye’de pazarlıyorlar. Bu millet, Muayene, ilaç katkı payının nerelere geldiğinden bir haber yaşıyor.

Hani bavul ticaretine, kaçakçılığa olağan gözle bakıyorduk. Şimdi organ mafyalığı dâhil her bokun altından bu köpek sürüsü çıkıyor. Siz bugün sokaklarda top oynayan mülteci çocuklarının ne kadar masum olduğunu düşünüyorsanız o kadar yanılgı içindesiniz… Onlar yarın karşınıza birer suç örgütü bireyleri olarak dikilecektir. Bundan emin olabilirsiniz.  Akreple aynı yatağa giren zehirlenmeyi göze alacaktır.

Türkiye Cumhuriyetinin ve devrimlerin bekçiler üniformalı din baronları!

Generaller; Cumhurbaşkanı olma umutlarını Turgut Özal döneminde yitirdiler. Recep Tayyib Erdoğan döneminde Milli Savunma Bakanlığını garantilediler. Gerisi sadece teferruat. Milletin üniformasından siyasetçinin postuna bürünen üniformalı din baronları kaymağı farklı yiyorlar.

Gerici, sömürücü bozuk düzenin yarattığı toplumsal çöküntüler, derin yoksulluk, işsizlik, geçim sıkıntısı sağ politikalarda hiçbir değişikliğe yol açmıyor. Gelişimini tanımlayamamış. Aydınlıktan nasiplenmemiş toplumlar sadece köleliğe mahkûmdur. Kültür seviyesi gelişmemiş toplumlar; genelde siyasal ahlâksızlıkların farkında olmadan, aynı siyasileri desteklemeyi sürdürürler. Bu göstergeler; toplumun ahlâk niteliğini ve ciddiyetsizliğini, seviyesizliğini gösteren göstergelerdir.

Dünyanın yeni bir paylaşım savaşının eşiğinde… Hatta içinde olduğu gerçeği ile ‘eski’ ölürken ‘yeni’ henüz doğmadığı günümüzde yaşanan değer bunalımı ve vicdan yitimi ülkemize misliyle yansıyor. İç içe yaşamaktan bir haberiz.

Tepeden topuğa toplumun tümü, devletin ve siyasetin bütün kurumları, iktidarın tüm unsurları, salgın bir hastalık gibi yayılan çürüme ve değer yitiminin pençesinde debeleniyor. Aynı vicdan ve değer erozyonu dalga, dalga toplumun tümünü etkiliyor. İnsanlarımız suçu günahı mubah görüyor, birbirini, özellikle kadınları öldürüyor; çocuklara taciz tecavüz, hayvanlara vahşice eziyet sıradanlaşıyor, farklı olana nefret sınır tanımıyor; güçlünün zulmü hak, güçsüzün hak talebi suç sayılıyor. Yalan; siyasetin dili, muktedirin silahı olurken gerçek cezalandırılıyor.

‘Öte yandan bu söylemdeki asıl mesaj, 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yıkılması. Öyle ya yeni bir devlet kurulabilmesi için "eskisinin" yıkılması gerek. Bu söylemle birlikte, Anayasamızın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükümlerine karşın, anayasal sisteme, rejime karşı bir kalkışmanın, bir darbe teşebbüsünün varlığı, daha önemlisi Türk Ceza Kanununun 309.maddesinde düzenlenen suçun icra hareketlerinin başlamış olduğu da ikrar edilmekte. Üstelik önemli bir mesafe de kat edilmiş durumda. Ortada açık bir suç, bir kalkışma var, ancak ne yazık ki tutsak edilmiş yargıda bunun gereğini yapacak hukukçular yok. Daha da acısı Türkiye Cumhuriyetini yıkarak yerine emperyalizmin planladığı bu "yeni devleti" kurmanın en önemli aşamasına, YSK destekli olarak seçmenin oyu ve iradesi gasp edilen, hileli ve kirli, sözde bir "halkoylaması" ile ulaşılmasıdır’. Ümit Kocasakal…

Bir toplum, topraklarıyla birlikte ölüyor. Ölen bu toplum kendi ölümünü seyrediyor!

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.