grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

SOSYAL ADALET

Hukuk Devleti, Hukukun Üstünlüğü, Kanun Devleti. Türkiye Cumhuriyeti Sosyal Hukuk Devletidir… BDK yönetici ve memurları hariç!

Gündem Yayın: 05 Aralık 2023 - Salı - Güncelleme: 05.12.2023 23:39:00
Editör -
Okuma Süresi: 9 dk.
Google News

SOSYAL ADALET

Hukuk Devleti, Hukukun Üstünlüğü, Kanun Devleti. Türkiye Cumhuriyeti Sosyal Hukuk Devletidir… BDK yönetici ve memurları hariç!

Siyasetten biraz uzaklaşıp, yine de siyasetin içinden, yavaşça geçmek için sizlere sosyal adalet anlayışının bir fıkrasını yazmak istedim. Fıkra; Afrika kökenli! Eh orası Afrika o kadar olacak demeyin. Adaletli dağıtımın insanın tepesinde bile adil olmazsa ona sosyal adalet nasıl dersiniz?

Alıştırılmış, bastırılmış, kandırılmış! Yalana alıştırılmış ve yeniden kurgulanmış, din safsatası içinde yoğrulmuş toplumlarda ‘sosyal adalet’ bir kara mizah! Sosyal adalet fıkra içine sıza bilecek kadar alçalabilir mi? Aslında adaletsizlik insanlar alçaklaştırır.

Zengine vergi muafiyeti, vergi affı, borç ertelemesi getiren devlet. Yoksula 350 liralık borç karşılığı, hapis cezası veren, evine haciz gönderen hukuk! Sığınmacıya ayda 300 dolar, kendi, yoksuluna 1200 lira veren devlet sosyal devlet. Sığınmacıya her ay kolilerle erzak dağıtan, cebine banka kartı koyan, kendi yoksulunu bayramdan bayrama hatırlayan, ayda 30 ekmek karnesi veren, kendi kapısına dilenci yapan, bir paket makarnaya, bir kuru ekmeğe muhtaç eden sosyal hukuk devleti!

Sığınmacının, Elektriğini, Suyunu, Doğalgazını, muayene ve ilaç parasını ödeyen, kendi yoksulunun canına okuyan devlete sosyal devlet denmez. Bu ülkede tedavi olunabilir hastalıktan ölen insanlar, açlıktan ölen bebekler var. Bu ülkede çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babalar varsa; nereniz sosyal devlet? Anayasa hükümlerine ya sadık kalın, ya da kaldırın o maddeyi. Zaten hukuk silindi. Neresinde ‘Sosyal Hukuk devleti’; var ki?

Akıllarını kiraya veren toplumlar vardır. Özellikle bu durum İslam ülkelerindedir. Ve halk öyle alıştırılmışlardır.  Durum böyle olunca akıl ve belleği kiraya vermek yeterlidir. Onlar sizi, sizin için mutlak düşünecektir. Tüm bu ilişkiler, yönetenler ve yönetilenlerin rızasıyla olur. İkisinde de karşılıklı çıkarlar vardır. Birinin alıp diğerinin alamadığı. Birinin diğerine kamunun malın peşkeş çektiği zamanda bile adaletsizlikten yakınan bizler değil miyiz? Aradan 22 yıl geçti! Tepemizden aşağıya salıverilen tükürüklerle yönetilen… Hakaretlerle ruhu okşanan, suratın orta yerine gelen tükürüğe yarabbi şükür diyemediği için hayıflananlar. Bu topraklarda asli unsur benim diye diye, kas, kas kasılıp gezenlerdir.

Sosyal Adaletin Kara Mizahı!

Bundan birkaç on yıl önce, genç bir Türk işadamı Güney Afrika'da iş gezisine gitmiş. Her şey umduğundan daha başarılı ve çabuk gelişmiş. Sözleşme bile imzalanmış. Dönüşüne tam bir gün var.

Büyük sinemalardan birinin önünden geçerken dikkatini 'Ghandi' filmi Çekiyor. Şu bol Oscar'lı uzun film. Hemen taksiden iniyor ve doğru gişenin önündeki kuyruğa giriyor. Kuyruktaki insanlar tuhaf, tuhaf, bakıyorlar genç işadamının suratına… Bir Kara Afrikalı uyarıyor.

 -'Beyefendi, siz yabancısınız galiba’?

 -'Evet, nereden anladınız’?

 -'Burada beyazlar kuyruğa girmezler, onlar doğrudan gişeye gider, Biletlerini oradan alırlar’.

Adam biraz mahcup, tüm kuyruğu geçip gidiyor gişeye.

Evet... Beyazlar için ayrı bir pencere:

-'İyi günler efendim, bir koltuk rica ediyorum, arkadan ve ortadan lütfen’.

-'Beydendi, siz yabancısınız galiba’? Diyor bir başka kara derili, kara Afrikalı gişe görevlisi.

-'Evet, nereden anladınız’?

-'Burada beyazlar, koltukta değil, balkonda otururlar’.

-'Peki, bir balkon lütfen'…

Adamcağız, balkonda filmi seyretmeye devam eder etmesine de, Güney Afrika'da bizim sinemalar gibi 'Frigo buz, Frigo buz' satmak için uzun, uzun aralar yok ki; sıkışır. Etraf karanlık, herkes filmi izliyor, dayanamaz ve ayağa kalkmaya karar verir. Tam kalkacak, yandaki sorar:

-'Nereye beyefendi’?

-'Hiiç... Tuvalete’…

-'Beyefendi, siz yabancısınız galiba’? Diye sorar kara derililerin ülkesini, daha da kara Afrika yapan balkon seyircisi beyaz adam.

-'Evet, ama nereden anladınız’?

-'Burada beyazlar, tuvalete gitmez ki, balkondan aşağı işeyiverirler’. Adam iyiden iyiye şaşkın, tek güvendiği etraftaki karanlık. Balkonun korkuluklarına dayanır ve çişini ederken, aşağıdan bir siyah seslenir.

-'Heeey yabancııııı, napıyorsun’? Diye. Aşağıdan cılız, ürkek, korkak bir ses yükselir. Kara Afrika’nın kara derili gırtlağından. Adam iyiden, iyiye şaşkın.  Karanlıkta ve sadece çişinden tanındığı için ürkmüş... Aşağıdaki devam eder:

-'Beyim insan sadece birinin kafasına etmez ki, şöyle bir serpiştirir. Bu memlekette sosyal adalet var, sosyal adalet’!

Oralarda sosyal adaletin tepelerine pislemek, çiş etmeyle aynı olsaydı. Kara Afrika’nın kara derili, kara yazgılıları, kara derili olmaktan ötürü. B...lu Adalet için biraz yüksek sesleri çıkar mıydı dersiniz. Sanmam. Çişe razı olan B..’da razı olacaktır. Bir beyazın doyurulmuş, kandırılmış,  kendi ırkına ihanet eden besleme solucanlardan farklı bir beklentisi olur muydu dersiniz?

Adalet kavramı sadece güçlünün kelamı olan bir ülkede insan olmak çok mu zor. Bunun içindir ki! ‘İsyanı olmayanın erdemi olmaz’…

Çoklu maaşlar. Ayrıcalıklı huzur hakları. Yolluklar, harcırahlar ve maaşlar. En düşük maaşları 50 bin TL olan BDK memurlarına İstanbul zammı adıyla ekstra 45 bin TL zam yapılıyor. Bunun adı geçim. Eğer diğerleri bu anlayışa kulp aramak yerine isyan edemeyenler, yoksulluğu Allah’a havale edenler adaletten söz edemezler.

Adalet öldü!

Bir Avrupa ülkesinde yaşayanlara günlük gelişmeleri anlatmak için kilise çanı kullanılırmış. Bugün Belediyelerin ses yayın cihazıyla yaptığı bir çağrının ‘din, donlu’ şekli. O ülkenin herhangi bir kasabasında, Çan bir kez çaldığında bilirlermiş ki kasabada yoksul bir kişi veya onun ailesinden birisi öldü. Çan iki kez çalarsa bütün kasaba yaşayanı meydanda toplanır kendilerine yüce krallarından iletilen mesajlar okunurmuş. Bunlar can sıkan iyi veya kötü haberlerde olabilirmiş. Çan üç kez çalınca kasabanın önde geleni varlıklı birisinin ölüm haberi olurmuş. İnsanlar bu acıyı paylaşmak için kiliselerine giderlermiş. Kasaba halkı o kadar alışmış ki bu çan sesine. Artık bir yaşam biçimi olmuş.

Bu ülkede kral ölmüş. Bir başkası kral olmuş. Ama ne kral! Bu yeni kral o kadar çok ileri gitmiş ki. Halkın canı çıkıyormuş. Zulümler, yoksulluk almış başını gidiyor. Halk inim, inim inliyormuş. Kimse bir şey yapamıyor, seslerini çıkaramıyorlarmış. Hatta analarını bile saklayıp, kralın kelle hesabı yapmaması için oğullarını dağlara koyun çobanlığına yan gelip yatmaları için gönderiyorlarmış. Birileri, onlar adına karar veriyor. Ve uyguluyormuş. Ve bir sabah çan çalmış.

Bir defa. İkinci defa. Derken üç ve dördüncü. Kasaba yaşayanı şaşkın. Çan yıllar sonra neden böyle çalındı diye kilisenin önünde toplanmışlar. Bazıları da ‘Acaba Kral mı öldü’ diye ellerini ovuşturuyor, Tanrının Adaletine şükrediyorlarmış. Kilisenin rahibi dışarı çıkmış. Kalabalıktan birisi…

—‘Rahip efendi neden bugün çan dört kez çaldı’. Sorusunu sormuşlar. Rahip, kilisenin girişinde toplanan halka tek bir cümle söylemiş.

—‘Adalet öldü’.

Sosyal Adalet kavramı, Anayasayı bir kez çiğnemekle bir şey olmaz diyenlere göre mi, karısının parmağına 60 milyara yüksük alan Cumhurbaşkanına mı? 100.00 TL’lik senedini ödeyemeyen esnafa göre mi, 25 yaşındaki oğulları pürü milyarder etmek mi. Yoksa rejimle oynayarak yaşamın kriterlerini bozmak mıdır? Bilim adamlarına aklı ermiyor, yargıya işinize bakın, Silahlı Kuvvetlere benim memurum demekle mi. Muhalefetin uyuklamasında mı? Milletin vekili olanların kendilerini madalyasız gazi ilan etmelerimi. Çalışana 70 yaş dayatması, kendilerine 2,5 yılda kıyak emekli senaryoları içinde halkı figüran yapmak mı? Kendilerine 240 bunlara, kendilerini besleyen emekliye 7,500 lirayı reva gören adalet mi! Adalet kavramı nerede derseniz ben ona sadece isim derim. O isim şimdi, çalışıyor!

‘Farkında mısınız? Adamlar bizim ödediğimiz vergileri, alın terimizi gözümüzün içine bakarak çatır, çatır yiyip hem mültecilere yani işgalcilere dağıtıyorlar, hem Ortadoğu ülkelerine gönderiyor, hem de ABD de mal mülk satın alıyorlar… Bizde sadece izliyoruz hamdolsun… Bu kadar salak bir millet nasıl olduk’… Haluk Bilginer.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.