grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

93 YIL ÖNCE! Cumhuriyetin boğazına dayanan bıçak: MENEMEN OLAYI

Derviş Mehmet, cami avlusunda, sağ eliyle kavradığı o kör taassup bıçağını, tekbir getire getire, sadece genç öğretmen Kubilay'ın boğazına değil, aynı zamanda Laik Cumhuriyet'in boğazına dayamıştı…

Gündem Yayın: 23 Aralık 2023 - Cumartesi - Güncelleme: 23.12.2023 00:14:00
Editör -
Okuma Süresi: 9 dk.
Google News

93 YIL ÖNCE!

Cumhuriyetin boğazına dayanan bıçak: MENEMEN OLAYI

Derviş Mehmet, cami avlusunda, sağ eliyle kavradığı o kör taassup bıçağını, tekbir getire getire, sadece genç öğretmen Kubilay'ın boğazına değil, aynı zamanda Laik Cumhuriyet'in boğazına dayamıştı…

93 yıl önce, 23 Aralık 1930'da, Menemen'de yedek subaylığını yapan genç öğretmen Asteğmen Kubilay, Cumhuriyet düşmanı, eli kanlı bir grup tarikat yobazı mensubunca vahşice katledildi. Menemen Olayı, 1950'lerden bugüne sürekli çarpıtıldı. Bugün ise hem çarpıtılıyor hem unutturulmak isteniyor.  Yıllarca savunmalarında bu ülkeyi inkâr eden Atatürk ve rejim düşmanı, George Soros’un piçleri ve sülük aydınlarının ileri sürdüğü İkinci cumhuriyet artık işliyor olabilir mi? Bugün siyasetin bir ordusu. Koşulsuz itaat eden generalleri var.

Unutmayın, unutturmayın, bu ülkenin başının kesilmesine izin vermeyin.

1930'da Manisa'da Giritli ‘Derviş Mehmet’ adında biri ortaya çıkıyor. Nakşibendi tarikatına giriyor. Çevresindeki birkaç kişiyi ‘Mehdi’ olduğuna inandırıyor. Derviş Mehmet, 7 Aralık'ta, Şamdan Mehmet, Sütçü, Mehmet, Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan ve Çakıroğlu Ramazan adlı 7 müridiyle birlikte ‘mehdiliğini’ ilan etmek için hazırlık yapıyorlar.

7 Aralık sabahı Derviş Mehmet ve müritleri Manisa'dan Paşaköy'e geçiyorlar. Birkaç gün burada Derviş Mehmet'in bacanağının evinde kalıyorlar. Burada bir taraftan zikirlere devam ederken, diğer taraftan silahlanıyorlar. Birkaç gün sonra ‘Kıtmir’ adlı köpeği de yanlarına alıp müritlerden Sütçü Mehmet'in köyü Bozalan'a giderler.

Bozalan Köyü'ne geldiklerinde müritlerden Çakıroğlu Ramazan gizlice kaçıyor. Böylece 6 kişi kalıyorlar. Burası Rumeli göçmenlerinin yaşadığı bir köydür. Köy halkı fazla dindar değildir. Yobaz takımı köyde göze batınca köyden ayrılıp Bozalan Köyü yakınında olan Sümbüller dağı eteğinde bir kulübeye yerleşirler. 15 gün burada kalıp esrar içip zikir çekerler. 22 Aralık gecesi, Kıtmir'i de yanlarına alarak Bozalan Köyü'nden ayrılıyorlar. Hedeflerinde Menemen vardır. Gece Hoca Saffet Efendi'nin yanında kalıp gerekli öğütleri ve telkinleri alacaklar, sonra da İstanbul'daki Nakşi Şeyhi Hoca Esat Efendi'ye telgraf çekip isyanı başlatacaklar. Planları budur.

Derviş Mehmet ve müritleri 3 tüfek, 4 tabanca, yüzlerce mermi, balta, testere, kılıç ve bıçak gibi silahlarla sabah vakti Menemen'e geliyorlar ve doğru Müftü (Gazez) Camisi'ne gidiyorlar. Başı sarıklı Derviş Mehmet cemaatin şaşkın bakışları arasında şunları söylüyor: ‘Aziz cemaat! Ben mehdiyim! Dinimizi korumak için buraya geldim! Beni dinleyin’! Bu sırada müritlerden Nalıncı Hasan, camide mihrabın yanında duran ve üzerinde Fetih Suresi'nin birinci ayetinin yazılı olduğu yeşil sancağı alıyor. Derviş Mehmet ve müritleri tekbir getirerek ellerindeki yeşil sancakla camiden çıkıyorlar. Menemen sokaklarında dolaştıktan sonra Belediye Meydanı'na geliyorlar. Halkı o yeşil sancak altında toplanmaya çağırıyorlar.

Belediye Meydanı'nda 80-100 kişi birikiyor. Meydana bir çukur kazıp ellerindeki sancağı oraya dikiyorlar. Derviş Mehmet, meydana toplanan halka, ‘Ey ahali! Başlarınızdaki şapkaları atınız ve şu sancağın altından geçerek bize katılınız’! çağrısı yapıyor. Öğleye kadar o sancağın altında toplanmayanların, 70 bin kişilik halife ordusu tarafından kılıçtan geçirileceğini söylüyor. Bu çağrıdan korkan kalabalığın bir bölümü müritlere katılıp zikre başlıyor. Birileri durumu kolluk güçlerine bildiriyor. Tekbir seslerinin yükseldiği meydana önce Bölük Komutanı Jandarma Yüzbaşısı Fahri Bey, geliyor. Niçin toplandıklarını soruyor. Derviş Mehmet, ‘Ben mehdiyim! Şeriatı ilan ediyorum! Bana kimse dokunamaz! İzmir-Bergama yolu adamlarım tarafından tutulmuştur. Yolumdan çekil’! diyor. Yüzbaşı Fahri Bey, kalabalığın dağılmasını istiyor. Ancak kalabalık dağılmıyor. Yüzbaşı Fahri Beyin alandan ayrılmasıyla halkın bir bölümü Derviş Mehmet'i alkışlıyor. Böylece Derviş Mehmet ve müritleri daha da cesaretleniyor.

Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Fahri Bey, telefonla 43. Alay'dan yardım istiyor. Alay Komutanlığı da asıl işi öğretmenlik olan yedek subay Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay'ı bir müfrezeyle olay yerine gönderiyor. Kubilay, silahını bile almadan ve emrindeki erler de sadece manevra mermileriyle olay yerine geliyorlar. Müfrezesini meydanın bir köşesinde bırakan Kubilay öfkeli kalabalığa doğru ilerliyor. Kalabalığın ortasındaki Derviş Mehmet'in yakasına yapışıp ‘Siz kimsiniz? Hükümete isyan mı ediyorsunuz? Çabuk dağılın’! Diye bağırır. İtiş kakış sırasında Derviş Mehmet, tabancasını çekip Kubilay'ı vuruyor. Genç asteğmen kanlar içinde yere yıkılıyor. 

Mustafa Muğlalı'nın Genelkurmay Başkanlığı'na gönderdiği 26 Aralık 1930 tarihli rapora göre birliğin başındaki çavuş ve erler önce hareketsiz kalıyor, sonra firar ediyorlar. Cesaretlenen yobazlar yaralı Kubilay, camiye sığınmak isterken cami avlusunda yakalıyorlar. Cumhuriyet'in genç asteğmeni, ‘yobaz öfkeye’ teslim ediliyor. Derviş Mehmet’in Müritlerden Alioğlu Hasan torbasından bir bağ bıçağı bıçak çıkarıp Derviş Mehmet'e veriyor. (Bıçak çiftçilerin bağ bahçe işlerinde kullandıkları, asma budadıkları, ucu kıvrık, tırtıllı büyük bir bıçaktır.) Derviş Mehmet, sağ eliyle kavradığı o kör taassup bıçağıyla tekbir getirerek genç Cumhuriyet'in genç öğretmeni Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın başını gövdesinden ayırıyor. Bazı görgü tanıklarının anlatımına göre Derviş Mehmet, avuçlarıyla Kubilay'ın kanını içiyor.

‘Mehdi, genç ve yaralı zabiti yüzükoyun yatırdıktan sonra bir ayağını yaralı omzuna koydu, bir eliyle saçlarından tutup Kubilay'ın diri diri boğazını kesti. Sonra da elindeki başı caminin önündeki büyükçe bir taşın üzerine koyarak ‘Gördünüz mü? Kafirlerin akıbeti işte budur!' diye bağırmaya başladı. Sonra, ‘Getirin bir ip!' diye bağırdı. İp getirildi. Kesilmiş başı bayrağın tepesine bağladılar. (Hâkimiyet-i Milliye, “Korkunç Bir Sahne, İrtica Çetesi Kubilay'ın Başını Nasıl Kesti?”, 29 Kanun-u Evvel -Aralık- 1930, s. 1.)

Derviş Mehmet ‘Ayağa kalkın! Ey! Ahali! Müslümanlığı kurtaralım’! Diye bağırıyor. İşin acı yanı bu katliamı orada toplanmış olan kalabalığın Derviş Mehmet'i alkışlıyor olmasıdır. Olay yerine gelen Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki, isyancı yobazlara ateş etmeye başlıyorlar. İsyancılardan birini yaralayan bekçiler, isyancıların açtığı ateşle öldürülüyor. Bir süre sonra Yüzbaşı Ragıp ve Yüzbaşı Bahri Bey komutasında makineli tüfek takviyeli iki bölük olay yerine geliyor.

‘Teslim olun’! Çağrısına Derviş Mehmet, ‘Ben mehdiyim! Bana kurşun işlemez’! Diye cevap veriyor. Derviş Mehmet'in üzerinde Şeyh Ahmet Muhtar'ın yazdığı bir muska var. Derviş Mehmet buna güveniyor. Başlayan ateşte Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet öldürülüyor. Mehmet Emin yaralanıyor. Nalıncı Hasan ve Küçük Hasan ise kaçıyorlar, ancak çok geçmeden yakalanıyorlar.

Atatürk'ün Menemen tepkisi

Menemen Olayı gerçekleştiğinde Atatürk, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'yla birlikte Trakya gezisindedir. Edirne'de Kemalköy'de belediyede olayı öğrenen Atatürk'ün ilk tepkisi şudur: ‘Bu ne haldir! Bu, Cumhuriyet'in ve bizim başımızı kesmektir. Bundan bütün Menemen sorumludur. Bu kasaba ‘ville modite' (lanetli şehir) ilan edilmeye müstahak olmuştur. Yakın’... Der…

Atatürk, 28 Aralık 1930'da Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa'ya gönderdiği yazıda da Kubilay şehit olurken, ‘mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında’ Menemen halkının bir kısmının alkışlamasının,  bütün Cumhuriyetçiler ve yurtseverler için utanılacak bir durum’… Olduğunu belirtiyor. Korgeneral Mustafa Muğlalı başkanlığında bir askeri mahkeme kuruluyor. Menemen'de 15 Ocak 1931'de başlayan duruşmalar 24 Ocak 1931'de tamamlanıyor. Mahkeme 105 sanıktan 37'sine idam veriyor. Diğer sanıkları ise değişik cezalara çarptırıyor. 27 sanık ise beraat ediyor. TBMM, 2 Şubat 1931'de 28 kişinin idamını onaylıyor. İdam cezaları 4 Şubat 1931'de Menemen'de infaz ediliyor.

Yeni Osmanlıcılık halen revaçta. Uyuyan güzeller. Gözünüz aydın. Uyandınız mı?  ‘Topuk selamı veren generaller. Siyasetçiyi alkışlayan generaller. Ayasofya’da Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret edilirken apteshane ibriği gibi dizildikleri yerde yapılan hakaretleri dinleyen generaller. Milli Savunma Bakanı olmak için sırada bekleyen üniformalı din baronu generaller’! Bu anlayış ülkenin hangi bekasını savunacak, koruyup kollayacak kudretteler? Bir kurum yetki ve gücünü Anayasadan değil, siyasetçiden alıyorsa millete hizmet etmesi mümkün değildir.

Bugün 23 Aralık Kubilay’ın yobazlar tarafından şehit edildiği gün…

Ordunun komuta kademesine sürülen tarikat temsilcisi subay ve astsubaylar. Bugün ordunun başını kesildiğinin farkında olmayanlar… Seksen bir yıl önce başı kesilen Asteğmen Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın 23 Aralık 1930 günü katledildiğini önemsemeyecektir. Bir Cumhuriyet Öğretmeni ve Türk Ordusunun askeri olan Asteğmen Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın katledilerek şehit edilmesinin üzerinden 93 yıl geçti. Eskiyen akıllar, eskimeyen tehlikeler halen tehdit ediyor.

'Yeryüzünde bir başka toplum gösterilemez ki, biz Türkler kadar öz benliğini yitirip mensup bulunduğu din içerisinde erimiş olsun. Bir başka Müslüman toplum yoktur ki; biz Türkler kadar ulusal gelenek ve niteliklerini, dilini, tarihini ve her şeyini İslamiyet adına unutsun ve kendinden olmayan bir kılığa bürünsün. Ve üstelik bununla da kalmayıp, dini uygulayacağım diye kendi öz ceddinin ruhuna tükürsün'. İhsan Arsel.

Türk halkının bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması için. Devletin millet egemenliği esasına dayandırılması. Aklın ve ilmin rehberliğinde Türk kültürünün çağdaş uygarlık düzeyine çıkartılması amacı ile yine temel esasları Mustafa Kemal Atatürk tarafından belirtilen; devlet hayatına, fikir hayatına, sosyolojisine ve ekonomik hayata, toplumun temel müesseselerine ilişkin fikir ve ilkelerin tamamına ‘Kemalizm’ denir.

Mustafa Kemal Atatürk ‘Türk İnkılabının’ baş mimarı ve yapıcısıdır. Türk inkılabı bir fikir ve ideal olarak doğmuş, eski düzenle ilgisini kesmiş, milli bağımsızlık mücadelesi ile yurdun dört bir yanını işgal eden düşmanı yurttan atmış,  böylelikle asıl amaca giden yolda büyük bir ivme kazanmıştır.

Bugün; Türkiye’de tarikatlar ve cemaatler birer çıkar örgütüdür. Tarikatlar ve cemaatler Türkiye’nin gerçeğidir iddiası gerçekdışıdır. Tarikat ve cemaatler; Türkiye’nin NATO’ya girişiyle başlayan, 12 Eylül’le dayatılan ve AKP ile iktidara gelen neoliberal Batı projesinin aparatlarıdır. Bugün çok sayıda çocuğumuz bu çağdışı yapıların elinde esirdir. Cumhuriyet kurumları tarikat ve cemaatlerin işgali altındadır. 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.