grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

ESKİDEN BAYRAMLAR VARDI. İÇİNDE SEVGİ, SAYGI VE MUTLULUK DOLU.

Dini bayramların ayrı bir güzelliği, Milli bayramların sevinçleri. Eskiden bayramlar vardı. İçinde sevgi saygı ve mutluluk dolu. Önce ekmekler, sonra insanlık bozuldu. Kendi ülkemde, kendimi kuşatılmış gibi hissediyorum…

Gündem Yayın: 30 Haziran 2023 - Cuma - Güncelleme: 30.06.2023 00:00:00
Editör -
Okuma Süresi: 7 dk.
Google News

ESKİDEN BAYRAMLAR VARDI. İÇİNDE SEVGİ, SAYGI VE MUTLULUK DOLU.

Zengin, yoksul yoktu. İnanmışlık, adanmışlık vardı. Özgürdük bu vatan topraklarında. Dini bayramların ayrı bir güzelliği, Milli bayramların sevinçleri. Eskiden bayramlar vardı. İçinde sevgi saygı ve mutluluk dolu. Önce ekmekler, sonra insanlık bozuldu. Kendi ülkemde, kendimi kuşatılmış gibi hissediyorum…

Sevinçlerimizi, hayallerimizi aldılar…  Yerine kaygı ve korku yüklediler. Din ile başlayıp, Allah adıyla; hayata dair, yaşama dair elimizde ne kaldıysa teker, teker aldılar. Kullanabilecek, yaşanabilecek hiçbir şey kalmadı elimizde. Doğup büyüdüğümüz topraklardan, şimdi yaşadığımız yerlerden hep kaçmak istiyoruz.

Kokulu mektuplar, bayramlarda tebrik kartları gönderilirdi eşe, dosta akrabaya. Ziyarete gidilmezse, hastaların elleri öpülmezse ayıplarlardı. Komşu öldüğünde düğün yapılmaz, davul çalınmaz, 40 gün radyo açılmazdı. Zaten TV yoktu. Kendimi kuşatma altında hissediyorum. Dünün güzelliklerini düşünüyorum. Bugüne bakıyorum bomboş bir dünya. Geleceğe dair umutlar yok. Hayal kurmak bile olanaksız. Elinden gelse komşu komşunun gözlerini oyacak.

Çocuklar yeni bir pabuç hayalini değil, bir tablet telefon edinme hayalini kuruyorlar. Komşunun bayram şekerini, eline vereceği mendili, ya da avucuna tutuşturacağı bayram harçlığını. Biriktirdiği harçlıklarla kapı önünden geçecek pamuk helvacının beklendiği günler artık yok.

Bozulan hayatlar, tükenen ömürler hepsini alıp götürdü ömrümüzden. Geriye sadece karanlık bir odanın penceresinden karanlık kirli pis rezili rüsva sokaklardan geçen ağzında küfürle dolaşan dangalak bir neslin bireylerinin geçişi. Kapı önünde duran bir araçtan dışarıya taşan kulakları yırtan sözde adı müzik, olan gürültü. Yan tarafta cenaze kaldıran, diğer tarafta düğün yapan komşu.

Evdeki hastalar. Yaşlanmış yorgun bedenler hep birilerini bekler gibi. Şöyle düşünüyorum da! ‘Ne oldu bize? Ne çabuk bitirdik, ne kadar hunharca, hatta vahşice harcadık yaşadığımız güzellikleri. Tükenmişliğin bize getireceği tek şey hayaller diyemiyoruz. Çünkü hayallerimizi de çaldılar.

Sevgiyi, saygıyı gelenek ve göreneklerimizi bir çırpıda sildiler. An acısı vicdanı aldılar. İçimiz dışımız siyaset oldu. Duyarlılığımız silindi. Estetiğimiz denizlerin dibini boyladı. Annem geliyor aklıma. Sülün gibi boyu, yeşil gözleri ile. Giyim kuşamıyla cumhuriyet hanımefendisi. Ve onlar beyaz atlara binip gittiler bu dünyadan.

Bilimi sanatı sildiler bu topraklardan. Öğretmene saldıran bir nesil çıktı. Saygıdan uzak. Ahlaksızca bağıran saldırgan kimlikler kendisini, bir yakınını tedavi eden doktora, hemşireye saldırmayı maharet zannetti. Trafikte nezaketi sildik. Ahlaksızlığı meziyet gördük. Devlete güven yerlerde sürüklenirken, sokak kabadayılarına gün doğdu…

Geçmişi tarıyorum. Hiçbir şeyimiz yok iken neler yapmışız. Bugüne bakıyorum. Her şeyimiz varken hiçbir şey yapamıyoruz. Aklın ve bilimin ışığını terk edeli yıllar oldu. Kadını çuvala sokup paketlemeyi, bir kereden bir şey olmaz diyen anlayışı ahlak diye tanımlamakla kalmadık. Baş tacı yaptık. Dünya2da en ahlaksız suçlardan olan ‘Sübyancılık’ bu ülkede sıradanlaştı. Tecavüzler, cinayetler sıradanlaştı. TV’lerde muhalefete sansür, şiddet ve seksüel odaklı gösterilerin kapısı aralanıp toplum düşünmekten alıkoydular. Ve bizler onların açtığı bu kirli ahlaksız yolda yürürken adına ‘Büyük’ dedik.

Küçüğünde rızası vardı diyecek kadar ahlak yoksunu bir adamı tepemizde görüp alkışlamayı sevgi zannettik. Başına takke, sırtına cübbe geçirip dört Arapça kelam edeni kimliksizleri derviş ilan edip ayaklarına kapanıp boklu donunu koklayıp cennet kokuyor diyecek kadar ileri gittik. Ortaçağ artığı, sakallı din baronunun ağzını silip çöpe attığı peçeteyi yiyen, karısını kızını bu sözde dervişlere verip kutsatan zavallılar türedi. Neden? Sorusunu hiç sormadık. Dejenerasyon, adam sendeciliği hâkim kıldı. Tüm bunları kutsal ilan edip beklemeye geçtik.

Çok çabuk harcadık bu güzel günleri. Hayatın kıyısındayken bile gülmeyi başarırken ne oldu bizlere durup dururken.  Dağları denizleri, ormanları madenleri aldılar. Kuzeyi, güneyi, doğuyu, batıyı kuşattılar. Sıkışıp kaldık orta yerde. Şimdi birbirimiz yemekle, birbirimizi tüketmekle meşgulüz. Gülüyoruz acınacak halimize.

Çocuklar kapımızı çalmıyor. Zile basıp, basıp kaçmıyorlar. Komşu komşudan ekmek, yumurta, bir atımlık tuz istemiyor. Aynı apartmanda oturuyor, birbirlerinden, ‘Günaydın, İyi Akşamlar’ sözcüklerini esirgiyor. O eski amcalar, teyzeler, abiler yerlerini ceberut ahlaka, korku dolu gözlere bıraktı. Ne kadar çabuk tükettik var olan bu güzel ömrü. Çocuklara anlatacak masal bırakmadılar. Çaldılar bir, bir! Elimizde kalanları da biz yerlere atarak kırdık.

Görmüyorlar! Bizler inatla bizleri görsünler istiyoruz. Onlar bizden çaldıklarıyla. Elimizden aldıklarıyla kendi yarattıkları cennette yaşarken, ayağa kalkmak yerine halen bizi görsünler, aldıkları değerleri geri versinler istiyoruz. Çünkü biz oturuyoruz. Çünkü biz düşünmeye alıştırılmadık. Ayağa kalkmayı değil, uyumayı yeğledik. Adımız toplum olsun. Yeter dedik.

Suçlu siz değilsiniz. Kendini yenileyemeyen, vurdumduymaz, adam sendeci, ver yiyim, ört yatayım felsefesinin, oluşturduğu bir cehalet içinde kalmayı yaşam olarak seçenlerdeniz. Cehaletin yoğurduğu öngörüsüz bu toplum kendi yarattığı yer tanrılarına tapınmaktan vazgeçmedi.

Bunun içindir ki; 'Yeryüzünde bir başka toplum gösterilemez ki, biz Türkler kadar öz benliğini yitirip mensup bulunduğu din içerisinde erimiş olsun. Bir başka Müslüman toplum yoktur ki; biz Türkler kadar ulusal gelenek ve niteliklerini, dilini, tarihini ve her şeyini İslamiyet adına unutsun ve kendinden olmayan bir kılığa bürünsün. Ve üstelik bununla da kalmayıp, dini uygulayacağım diye kendi öz ceddinin ruhuna tükürsün'. İlhan Arsel…

Tüm okuyucularımın bayramını kutluyorum.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.