|
||
BULA, BULA BUNU BULMUŞLAR… | ||
Benim siyasi düşüncem Dünya’nın kabul ettiği. Uyguladığı doktrinler yumağı Kemalizm’dir. Ne sağcıyım. Nede solcuyum. Ahlak insana doğuştan verilen bir Allah vergisidir. Kopyalanamaz. Çoğaltılamaz… Siz ne anlatırsanız anlatın. Karşınızdaki sizi anlayacağı kadar anlayacaktır. İşin kötü olanı ise! Kişinin; O’nu da yanlış anlamasıdır. | ||
GÜNDEM Haberi | ||
![]() |
||
|
||
BULA, BULA BUNU BULMUŞLAR… Anadolu’da çok güzel bir söz var. “Alttan kalkıp üstekini puşt etmek” Yazınıza başlarken yalnızsınız... Bitirdiğiniz de Daha da Yalnız. Yazıya böyle başlamak yazının her cümlesini kurarken sonuna bakmak. Birileri uyuturken, diğer yanda uyandırmak isteyenler. Devletin malını deniz görüp, domuz olmamak için soyanlar. Milletin sırtına, sırtını dayamış iktidar ağalarının soytarıları… Tabandan, tepeye cürümünün üzerinde yer tutmuş saltanatın şamar oğlanları, din baronları toplum mühendisliğine soyunmuşsa! Bana mahkeme koridorlarında volta atmak düşecektir. Bu beni aşağılamaz. Güçlü kılar. Daha şerefli kılar. Yeter ki bana hırsız demesinler. Yeter ki yetim hakkı yedi. Irza tasallut etti. Demesinler. Yalandan öteye geçti. Desinler yeter. Beni tanıyanlar tanıyor zaten. Ben; Türkiye Cumhuriyeti Devletine 27 yıl canını ortaya koyarak kesintisiz hizmet etmiş adamım. OYAK kredisiyle aldığım bir evim. 17 yaşında otomobilim, vatanına milletine sadakatle bağlı üç evlat sahibiyim. Ben 27 yılda zengin olamadım. Gecekondudan villaya, biradan viskiye dönmüş adam hiç değilim. Diğeri mi! Ben değil. Beni bilenler, diğerini de biliyordur sanırım. Benim toplumsal olumsuzluklara olan tepkim kendim için değil. Toplum içindir… Benim siyasi düşüncem Dünya’nın kabul ettiği. Uyguladığı doktrinler yumağı Kemalizm’dir. Ne sağcıyım. Nede solcuyum. Ahlak insana doğuştan verilen bir Allah vergisidir. Kopyalanamaz. Çoğaltılamaz… Siz ne anlatırsanız anlatın. Karşınızdaki sizi anlayacağı kadar anlayacaktır. İşin kötü olanı ise! Kişinin; O’nu da yanlış anlamasıdır. Önce dersinize çalışacak. Ödevinizi de, görevinizde bileceksiniz… Anayasamızın 25. maddesi uyarınca “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” Anayasamızın 90. maddesine göre usulüne uygun şekilde yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de kanun hükmünde sayılmaktadır. AİHS`nin 10. Maddesine göre “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir”… Hükmü bulunur. Politikacıların, medyayla, mafyayla baskı güçleriyle yasayla yok ettiği insanlık değerlerini, kişilerin veya yok edicilerin kişilik haklarına, özel hayatlarına müdahale etmeden yazmak, gerçeği söylemek benim sorumluluğumdur. Benim gerçeğim; Nazım Hikmet’in; “İnsanlarım ah benim insanlarım yalanla besliyorlar seni”. Sözlerindedir. İnsanların bağnaz ve barbar kalabalıkları dönüştürülmesi yaşanırken insanca seslere tüm insanların oluşturduğu görkemli bir orkestraya gerek duyuyorsa insanlık çığlığını yürekte duymak birilerine hakaret oluyorsa! Kendimizi sorgulamalıyız öncelikle. Bazıları, hareket etmekte çok yavaş, şikâyet etmekte çok hızlıdırlar. Hatta çokta mahirdirler. Gazetecilik toplumsal bir görevdir… “Köşe yazarlığı”, literatürdeki adı “makale” olan kısa yorumlar toplumsal sorumluluktur. Ben Ahi Haber’de yayınlanan makalelerimde toplumsal görev bilincini taşırken. Yazarlığımın da sorumluluğunu biliyorum. Gücümü ve haklarımı Anayasadan ve basın yayın kanunundan almaktayım. Birde eşsiz saygı duyduğum okuyucularımdan. Kırşehir AKP Milletvekili kendilerinin kişilik haklarına saldırı gerekçesiyle gazetemden, benden ve bir okuyucumdan şikâyetçi olmuş. Elbette ki şikâyetçi olabilir. Kendilerinin en doğal haklarıdır. Toplumsal bir misyon üstlenmiş bir kişinin, toplumsal görevlerini benim hatırlatmama gerek var mı? Toplumsal olumsuzlukları, halkın onlarca tepkilerini aylardır altını çize, çize yazarken sessizliğini bozmayan; ancak, “şahsıma hakaret ve aşağılama” gibi, bana göre absürt çıkışlarla bozarsa kendilerine aylarca soracağım yüzlerce makale ortaya çıkacak demektir. Sorumluluğu sahiplenmek yenilen yemeğin hesabını ödemeye benzer. Benim yazılarım bu hesabın mutlak ödenmesiyle ilgilidir. Bu da halka verilen sözlerdir. Seçilmiş olmak; sorumluluk almak demektir. Sorumluluk almak demek ise o olayın tartışmasız yaratıcısı olduğunu kabullenmek olup, bu sorumluluk kişisel çıkar edinim şekli değildir. Parlamenter sistem, seçilmiş kişilere kurumsal haklar verirken, benimde vatandaş olarak anayasal haklarımın olduğunu da bir cümle bilinmesi gerekir. Bunun içindir ki; milletvekilliği sadece yasama görevi ile sınırlı değildir. Milletvekilliği; sosyal devlet olma kurallarının ve kentsel temsilciliğini üstlenebilmektir. Yaptınız mı? Ne kadarını yerine getirdiniz? Kişilerin kabul ettiği sorumluluk derecesinde, kendi yaşamı ve yaşam tarzı üzerinde kontrolü vardır. Sanırım ne demek istediğimi anlamışınızdır. Ben bu yazımla yeni kahramanlar yaratmak amacında değilim. Bir ülkede yazar suskunsa vay haline bu dünyanın. Bu ülkede vicdan kayboldu. İnsanların içinde biriken çığlığını yüreğinden atmasının neresinde hakaret olabilir. Yerel sorunlar, kamusal tepkileri içeren. Yazım içeriğini toplumsal tepkime yerine, kişisel saldırı olarak algılamak anlaşılır gibi değil. Benim yazıma gelen bir yorum için tahammülsüzlük gösterirken, yine farklı bir yorumda kendilerine yapılmış övgüler için o okuyuculara neden teşekkür etmeyi ihmal etmişlerdir? Yazarı yazar yapan dilidir. Dil kirletilmiş ise! Yazarlarda kirlenmiş demektir. Ben o yazarlardan değilim. En umutsuz ve kararsız günlerde bile insanlara yalnız olmadıklarını söylemek. Benim sorumluluğumdur. Amacım uyuyanların yüzüne su serpmek değil. Akıl ve gerçekle uyanmalarını sağlamaktır. Benim sorumluluğum budur. Kabul etseniz de, etmeseniz de bu edinimimi ölünceye kadar sürdürmekle kendimi yükümlü hissediyorum. Ben tüm yazılarımda ara başlıklar kullanırım. Kullandığım, atasözleri, deyimler veya öğütsel ve uyarıcı olan o cümleler, isimler altında; kişiliği ve özel hayata. Şan ve şöhretini aşağılayacak, karalayacak sert, cinsel ve ırksal saldırılara varan üslup içeren örnekler olmayıp toplumun her katmanında ve günlük yaşamda kullanılan sözlerden ibarettir. Bu tümcelerden vekil kendine bir pay çıkartmış ise. Demek ki, sözlerim yerine ulaşmış. Yok; o sözleri kendi üzerine alınmamışsa benden neden şikâyetçi oldular. İşte bunu anlamak mümkün değil. Ara başlıklar yorumların güçlü olması cümleler arasında pekiştirmeyi sağlamak amacıyla konulmuş, olup neredeyse tamamı anonim olan bu tümcelerin Birilerinin hoşuna gidip gitmemesi değil toplumsal algının güçlendirilmesi için kullanılmıştır. Toplumuna karşı sorumluluk duyan yazarın aktarması gereken insan kadın, çocuk hakları, aydınlanmak, laiklik, bağımsızlık demokrasi sosyal devlet gibi çağdaş toplum değerleri ne olursa olsun, dağarcığımdaki cümlelerle kaldırımları, yolları, telefonları, bilgisayarları ve de beyinleri uyandıramaz isem! En azından soru işareti bırakmaya devam edeceğimden emin olabilirsiniz. |
||
|
||
Etiketler: BULA,, BULA, BUNU, BULMUŞLAR…, |