grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

SESSİZ UYKU…

Bir tarafta Yeşil oligarşi… Diğer tarafta muhalefet oligarşisi… İstila edilmiş topraklar! Kavramsal çerçevede vatandaşlık! İktidarın kendini muhalefet, muhalefetin kendini iktidar gibi gördüğü ülke.

Gündem Yayın: 23 Temmuz 2023 - Pazar - Güncelleme: 23.07.2023 23:31:00
Editör -
Okuma Süresi: 11 dk.
Google News

SESSİZ UYKU…

Bir tarafta Yeşil oligarşi… Diğer tarafta muhalefet oligarşisi… İstila edilmiş topraklar! Kavramsal çerçevede vatandaşlık! İktidarın kendini muhalefet, muhalefetin kendini iktidar gibi gördüğü ülke.

Toplumların kaderini hiç şüphesiz, en başta tercih ettikleri yönetim biçimleri ve siyasi rejimleri belirler. Başladığı aydınlanma kulvarını 80 yıl sonra tornistan ederek değiştiren düşünce… Tek adama akıl almaz fırsatlar yaratıp yaşamını altüst eden, kendine seyirci toplum. ‘Terbiyedir ki, bir milleti ya hür, müstakil, şanlı, âli bir heyeti içtimai-ye halinde yaşatır, ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder’. Mustafa Kemal Atatürk

Bu yaşamsal bir doktrinin temel ilkleri ile hayat bulur. Mustafa Kemal Atatürk kısacık ömründe milleti bölmek, ayrıştırmak yerine tümünü kucaklamayı başarmış. Yaşamı boyunca üzerinde titizlikle durduğu tek amaç, her bakımdan tam bağımsızlığı yakalamış bir devlet yaratmaktır. Bu idealini başarmış, ancak uygulama sürecinde ömrü yetmemiştir. O’nun için ‘çağdaşlaşmanın’ ilk şartı olarak; ‘tam bağımsızlık’ önceliklenmiş ve gerçekleştirmiştir. Hedef; bugünkü toplumun daha müreffeh ve refah yaşaması anlayışıdır. Kurtardığı vatanın ve yeniden kurduğu devletin ilelebet yaşayabilmesi, başka bir ifade ile millî mevcudiyetini muhafaza edebilmesi için, gerekli tedbirleri de almıştır. Bu bir despotizm veya dayatma değil, ‘Modern Türkiye’nin’ kuruluş felsefesidir.

Bugün Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim yasalarını uygulama safhasında eser kalmadığı gerçeği mütemadiyen yalan ve iftiralarla karalanmıştır.

İnsanlar kendilerine ait yaşamsal formu tek adamın keyfiyetine bırakır olması, toplumun gelişmişliğini değil, cehaletin söz sahipliğini gösterir. Onurlu milletler yönetimlerini tek adama teslim etmezler. Hür iradeye ipotek koydurmazlar. Farkında olmayalım diye yoksul, anlamayalım diye, çağdaş eğitimden uzaklaştırıyorlar. Gerçeklerden soyutlanmış toplumlar için uyku hali, ölümcüldür.

Tarikat ve Cemaatlerin faaliyetleri yasak olmasına rağmen; devlet okulları yobaz ağırlama merkezleri haline getirildi. Oysa Devrim yasalarıyla Şer-iy-ye ve Evkaf Vekâleti ile Erkan-ı Harbiye-i Umumiye-nin kaldırılmasıyla, yani din ve devlet işlerini ayırıp ordunun din ile yönetilmesine son verilmesiyle elde edilen kazanımlar bugün 21 yüzyılda büyük ölçüde elimizden alınmıştır.

Sığınmacılar için özel okullar çağdaş eğitim öngörülen bir ülkede, kendi asli unsurları olan milletin eğitiminde karma eğitimi ortadan kaldırmak, haremlik selamlık düsturunu ahlak diye yutturmak bu ulusu cehaletin karanlık kuyusunda boğmaktır. Kendi çocuklarına yurt dışında çağdaş eğitim alanlar, yönettiği halkın uyanmasına değil soyulmasını sümsükleşerek, cehaletin ve yoksulluğun derinleştirmektir. Onlar saltanatlarını kurarken milletin düştüğü hal açıkça ortada olup, geldiği bir hal bir sessiz uyku halidir!

Devletin dini ‘Laikliktir’… İyi biliniz ki; herkesin ‘Tanrısı’ kendi vicdanıdır. Bunların devrim dedikleri; cemaatlerden yeni ordu ve halk yaratma işi halkı yeniden ümmete dönüştürme işidir…

Bu açık ara ülke işgalidir. Rejimi değiştirmek, ülkeyi BOP ile bölüp parçalamak yurtseverlik, milliyetçilik değildir vatan hainliğidir. Sığınmacı mavalıyla kandırılan toplumun karşı çıkması yabancı düşmanlığı, ırkçılık değil.

Bu yalanı yutturma gayreti tanrılaşmanın asli unsurudur. Avrupa rahat etsin, düşüncesiyle ülke yönetmek, Amerika’ya uşaklık etmek. Müstemleke’liktir.

Sadece Suriyeliler değil. Ülkeye legal veya illegal yollarla giren kaçak Sığınmacı, Göçmen kendi içlerinde örgütlenme gücüne sahip hale geldiler. Artık Türkçe öğrenmeye ihtiyaç duymuyorlar. Kendi dillerinde sürekli iletişim halindeler. 15 yaşında kız çocuklarını evlendiriyorlar. Üç, beş kadınla evlilik onların gelenek ve göreneği olurken, Medeni hukuku rafa kalkmış, Modern Türkiye’de yaşadığını unutup bu akıl almaz gayri ahlaki yaşamı refah ve özgürlük olarak yaşıyor, tavşan gibi doğuruyorlar. Akıl almaz biçimde çoğalıyorlar. Bundan hiç rahatsız olmayan sadece siyasiler.

Kendi okullarını açma telaşına düştüler. Kendi milletvekillerini seçme, kolonileşerek kendi belediye başkanlarını seçerek kendi ülkelerini nasıl boka çevirdilerse bu ülkeyi de boka çevirme derdindeler.

Üniversitelerde ücretsiz, sınavsız giriş. KYK girişlerinde öncelik, ücretsiz sıralama, konforlu odalar.  Ücretsiz eğitim… Ücretsiz sağlık giderleri. İstisnai vatandaşlık üzerinden kendilerine tanınan hak ve menfaatler. Vergi muafiyeti. Otomobil ve konut edinme hakkı. İşyeri, açma hakkı. Harç ve vergilerden muaf…  Ana dili ‘Türkçe’ olan bir ülkede ‘Arapça’ dili ile takılmış tabelalar. Korkmuyorlar. Kendilerini koruyan ve kollayan bir sistemin kendilerine hamilik yaptığını biliyorlar.

Modern Türkiye’den, Ortadoğu çöplüğüne…

Onlar yani Avrupa. Yani Amerika. Yani Rusya. Bu topraklarda kendilerine; özgür, bağımsız bir vatan hediye etmiş atalarına ihanet edecek kadar şerefsiz ve namussuzların varlığını biliyorlar. Bunun içindir ki; Onlar yani Avrupa. Yani Amerika. Yani Rusya. Kan ve irfanla kazanılmış topraklara aktif siyasilerin desteğiyle ortak olduklarını biliyorlar.

Çağdaş bir toplumun gericiliğe uzanan yol üzerinde hızla erozyona uğrayıp cehaleti rehber edinip gericiliğin bir toplumu nasıl sürüleştirildiğini biliyorlar. Onlar bu toplumun dinini donunu, ırkını hatta kimliğini, ülkeyi kimin, nasıl hangi projenin yönettiğini dahi bilmediğini de biliyorlar. Bunun için çok rahatlar…

Karanlık çağın artığı rehberler çağdaş, akılcı bilime inanmış toplumu yönlendiremezler. Hızla yozlaşan bir toplumdan çağdaşlık, akıl ve bilim beklemek beyhude. Bu toplum ki; dinini Ekran soytarıları din baronlarından, tarihini uyduruk TV dizilerinden öğreniyor. Araştırmıyor gerçeği okumuyor, lafazanlardan bilgi sahibi olup durumdan vazife çıkartır hale gelmiş, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuşsa zaten toplum değil sürüdür.

Kanla İrfanla kazanılmış bu toprakların kıymetini bilmeyen bu toprakların asli unsurları. Yani bu millet! Kanla irfanla alınmış vatan toprak paylaşılmaz. Siyasi iktidarların vatan toprağını teslim etme, diğerlerinin teslim alma hareketidir.  Bu açık ara ‘vatan’ toprakların bir istilasıdır.

Arap taklitçisi bir toplumun uyku halinden uyanması artık mümkün değil. Onlar; yani sığınmacı tabir edilen ipten kazıktan kopmuş, kendi ülkesine kazık atmış hainlere kucak açan toplumun sessizliği veya hamasetle susması onun ahlaklı olduğunu değil adam olmadığını gösterir.

Sürekli bedel ödeyen, Arap taklitçisi bu toplum! Yozlaşma sığınmacılar nedeniyle kökten bir değişime uğruyor. Demografik yapı altüst oldu. Halen farkında değil.

Türkiye büyük bir demografik saldırı altında. 2017’de iktidar, çapulcu sürüsünü içimizde görünmez hale getirebilmek için 5490 sayılı Nüfus Kanunu’nun 11. maddesini değiştirdi. İsimlerini mahkemeye gerek kalmadan nüfus müdürlüklerinden değiştirilebiliyorlar. Bu topraklarda kaç yabancıyla yaşadığınızı bilmeyeceksiniz. Birkaç yıl sonra ne kadar çok kardeşiniz olduğuna şaşıp kalacaksınız. Entarili erkeklerin arkasına takılmış yürüyen 4-5 cariye. Kapınızı çalan karşı komşunuz. Hangi Türkiye’den diye şaşacaksınız?

Bu ülkede vatandaşlık hakkını sadece Suriyeliler almadı. Bugün Türkiye’ye 112 farklı ülkeden kaçak insan girmiş sayıları 10-12 milyon olarak tahmin ediliyor. Suriyeliler 2011 yılında geldiler, 2014 yılında kamplardan çıkıp şehirlere yerleşmeye başladılar. 2016 yılından itibaren hükümet tamamen TC yasalarına aykırı olarak istisnai vatandaşlık vermeye başladı bu insanlara. İlk olarak vatandaşlık kimliği verilenler 2011 yılında, Eğit Donat programına dâhil edilmiş ÖSO militanları. Amerikalılara uşaklık etmiş, kendi ülkesine hainlik eden Afganlılar. Suriye’de illegal işlere bulaşmış terörist eylemciler. Rus oligartlar ve uyuşturucu baronları ve sonra diğerleri…

Diğer yanda çökmüş bir ekonomi ve aktörleri.

Adeta Türkiye’deki vatandaşlık, hükümetin hem bir döviz kaynağı hem de ileride ithal bir seçmen olması için satıldı. Vatandaşlıkta damping yapıldı adeta. AK Parti’ye kaybeden oyların takviyesi için. Çok stratejik bir şekilde demografik bir deformasyon yaşadık. Bu ülkenin insanları bir ekonomik çöküş içinde yaşarken bunun nedenlerinin en başında Göçmen varlığını görmüyor, tek adamın vereceği üç beş kuruşa eyvallah diyorsa. Beter ol demekten başka söz yok.

Osmanlı maliyesini Yahudiler yönetti… Türkiye Cumhuriyeti Maliyesini İngiliz, Amerikalılar yönetiyor! Üretmek yerine avuç açan milletler en hazin tablolara hazır olmalı. Bu kez milletin sırtından harcanan milyonlarca Dolar tutan ‘Fındık, Fıstık’ paraları nasıl yerine konacak!

Amerika’dan Merkez Başkanı. İngiltere’den maliye Bakanı. Bu ülkede, Türk ekonomisini düze çıkartacak bir tane akademik kariyer sahibi kalmamış ki; bu kuvvet macunu dışarıdan aranıyor. Bunları bu ülkeyi git kurtar teranesi içinde birileri mi görevlendiriyor? Yoksa biz ekonominin içine ettik gel bizi kurtar diye yüksek maaşlarla bunlar mı çağırıyor! İngiltere’de tefecilerin muhasebesine bakan, zamanında Türk ekonomisinin canına okuyan, ülkeyi borç batağına sokan İngiliz vatandaşı Türk ekonomisine can simidi olsun diye, getirilmiş oluyor.

Merkez bankasının başına, Amerikalı Türk getiriliyor. Sahi getiriliyor mu? Yoksa! ‘Sam amcaları’ Türkiye Merkez Bankasını düzelt diye göndermiş olamaz mı? Bir zamanlar Merkez Bankası satma girişimi öncesi algı yapmışlardı. Amerika’da ‘Merkez Bankaları’ aile şirketi’ teranesiyle salgı yapmışlardı. Tepkiler gelince geri adım atmışlardı. 930’da kurulan Türk Merkez Bankası ne oldu da yeniden can simidi oluverdi? İngiltere tefecileri ve Amerika. Hatta Yahudi lobicileri. ‘Türkiye’den alacaklarımızı tahsil et. Ve hak ve alacaklarımızı garanti altına al, ekonomik girdileri lehimize çevir’ diye göndermiş olabilir mi?

İktisatta devrim. Ekonomi tıkırında! Enflasyon tavan yaptı… TUİK; demir tozu, minare gölgesi rakamları üzerinden enflasyon hesabı yapmada rekor üstüne rekor kırıyor. Merkez Bankası baskı makinaları 7/24 saat banknot basmaya başladı. Türk Lirası gâvur parasıyla 5 para etmez hale geldi. Swap geçerli akçe olurken, borç 500 milyar doları aştı. Cari açık 200 milyar dolara yaklaştı. Hazine garantili işler revaçta oldu. Hazine garantisine kur korumalı yüksek faiz, Yangın ve Deprem müteahhitlerini de dâhil edilen anlaşmalar imza atıldı. Faizlere bindirilen korkunç faiz. Vergilerin artık ödenemeyecek hale gelmesi. Batan geminin malları satışta... Araplar revaçta!

Uyuyan bir milletin var olduğu bu topraklarda altüst edilmiş bir ekonomide yaşama, vahşice yapılan zamlara boyun eğdi! Sessizliğini bozamıyor ve sinmiş ise…  Bu milletin haklarını savunacak, ülkenin değerlerini ulufe gibi dağıtamazsın diyecek cesareti olmayan ahmak bir muhalefet olmazdı.

#
Yorumlar (1)
Ahmet Serdar
24.07.2023 13:11
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.