|
||
BEN YAZARKEN UTANIYORUM..YA SİZ? | ||
Bu memlekette yapılan bu kadar talanın ve dolanın yapanın yanına kâr kalacağını mı düşünüyorsunuz? Anadolu’da bir söz var. ‘Alma mazlumun ahını, çıkar aheste, aheste’. Birçok insanımızın ne kadar adamsendeciliği içinde olduğunu biliyorum. Fakat benim memleket sevdam bana her zaman doğruların üstüne gitmem gerektiğini düşündürür. Korkunun ecele ne kadar faydası var, onu korkuyu yaşayan bilir desekte, bu memlekette yaşanan onca sorunu da göz ardı etmenin mantığı nedir, onu da sadece benim bilmem değil, herkesin bilmesi gerekmektedir. | ||
GÜNDEM Haberi | ||
![]() |
||
|
||
Bu memlekette yapılan bu kadar talanın ve dolanın yapanın yanına kâr kalacağını mı düşünüyorsunuz? Anadolu’da bir söz var. ‘Alma mazlumun ahını, çıkar aheste, aheste’. Birçok insanımızın ne kadar adamsendeciliği içinde olduğunu biliyorum. Fakat benim memleket sevdam bana her zaman doğruların üstüne gitmem gerektiğini düşündürür. Korkunun ecele ne kadar faydası var, onu korkuyu yaşayan bilir desekte, bu memlekette yaşanan onca sorunu da göz ardı etmenin mantığı nedir, onu da sadece benim bilmem değil, herkesin bilmesi gerekmektedir. Kırşehir’deki kamu kuruluşları kimsenin arka bahçesi değildir.Hele de Sivil toplum kuruluşları(STK). Koltuğu kapan, koltuğa öyle bir sahipleniyor ki kendi sorunlarından ve çıkar ilişkilerinden başka ne iş yaparlar valla ben bilmiyorum. Bu Pandemi günlerinde sıkıntılı günler yaşayan esnaf, çiftçi, emekli, işçi sanki içlerinde bir alev topu var, çözümsüzlüğün içinde ortalıkta serseri mayın gibi. Bu insanlar kafalarının içi feryat, figan. Derin düşünceler içindeler desem... Yok, bu düşünmek de değil. Bu, bozulmuş bir ruh hali. İnsanoğlunun en tehlikeli hali budur beyler. Nasıl anlatsam, ağır bir hüzün, kopkoyu bir keder, bir hiçlik boşluk duygusu. Ve bütün bunların hepsi, güçlü bir anafor oluşturmuş derinlerine, daha derinlerine, en derinlerine savurup duruyorlar. Bu çözüm, bir çıkış kapısı, bir kurtuluş arıyor bu insanlar. Böyle bir bu durumdan bile o kadar çok işgüzar kurumlar faydalanıyor ki üzülmek elde değil.Siz zannediyorsunuz bankalarda sıra bekleyen insanlar paramı yatırıyor?Adamlar borçları nasıl yapılandırabiliriz, yada borcunu ödemek için yüksek faizli kredi çekmek için bekliyorlar.İşte bunları anlamak için yaşamak lazım ama gemisini kurtaran kaptan oluyor. Ben devletime kırk yıl vergi ödedim, devletim beni kırk gün koruyamadı demesinin altındaki gerçek, yalnızlık ve çaresizlik. Bir çıkış noktası arama hali. Öylesine saçma sapan, öylesine akıldan, mantıktan, bilimden, bilgiden; haktan, hukuktan, adaletten, nezaketten; saygıdan, sevgiden, görgüden uzak; öylesine dipsiz karanlık günler yaşıyoruz ki, allak bullak oldu her şeyimiz. Tüm benliğimiz, tüm yaşamımız. Bu duygunun yalnızca bana özgü olduğunu sanmıyorum, genel duygu hali bu. O kadar şirazesinden çıktı ki her şey, kahkahalarla gülebilir de insan hüngür hüngür ağlayabilir de. Böylesi bir belirsizlik, kaos, kan, şiddet, ölüm sarmalında başka türlü hmek mümkün mü? Laf değil, hakikaten insanlar yaşama sevinçlerini yitirdiler. Hiçbir şey düşünemez, hesaplayamaz oldular. Hiç kimse bir adım ötesini göremiyor. Yaşamlarına son veren gençler, batan şirketler, işsiz kalan yığınla insan varken bizim siyasilerimiz yıkıyorlar, yeniden yapıyorlar. Oysa yıkılan gencecik bedenler. Ülkeyi ayakta tutan inanmışlık. Kaçıp gideceğim diyen gelecek. Bundan daha büyük bir kötülük yapamazsınız bu ülkeye. İyi bilesiniz ki; bu ülkede çürüyen insanlık. Geleceğimizi yok oluyor. Gençler bir toplumun en dinamik gücü değil midir? Gençlik, gelecek demek değil midir? Oysa şimdi‘gelecek’, sadece sözlüklerde kalmış bir sözcük. Gençler ise genç olmaktan mutsuz, yorgun, durgun, huzursuz, kırılgan ve hatta hayattan çoktan bezmiş duruma nasıl geldi? Neden sorgulanmaz! Neden çözüm üretilmez? Belki de hiç bu kadar kötü olmamıştı gençlerin durumu bu ülkede. Yoksulluk, yoksunluk aşılabilir ama ya umutsuzluk? Umut yoksa hayat da yoktur. Her şey tatsız tuzsuz. Bu topraklarda insan olmak herhalde hiç bu kadar ayaklar altına inmemişti.İnsan onuru hiç bu kadar aşağılanmamıştı. Hep söylendiği gibi, bu ülke, bu halk bütün bunları hak etmiyor, hem de hiç. Halkın seçtiği siyasiler ve STK başkanları, seçilmiş olabilmek için yaptığınız vaatlerin haddi hesabı olmuyor. Seçilmiş olduktan sonra nasıl oluyorsa, bütün verilen vaatler bir anda unutuluveriyor. Valla size ne desek az ama halkımızın artık bazı şeyleri görmesi lazım. En azından siyasetin menfaate dönüştüğünü bir zaman diliminde, bu atmosferde fakire, fukaraya yer olmadığı gerçeği… O yüzden tok açın halinden ne anlar sözü bir kez daha haklı çıkıyor. Durumdan vazife çıkartmak, bir siyasetçi melekesi değil ki; insanı kaygıları öne sürüp çözümleriyle anlayabilmektir. Geriye dönüp arkanıza hiç baktınız mı? Baktınız da ne gördünüz desem. Arkanızda kalan viran hali görebilmektir adamlık. Bu ülkede odunun bile aday yapılabileceği gerçeğini okuyamayan birde halk varsa eğer. Siyasetçiden daha çok halkın düşünmesi gerekmez mi? Ben odun mu seçtim diye! Bütün meselede çözümde o odunun orada olmasında! Söz siz değerli okuyucularımda,nasıl yaşamak istiyorsanız,öyle davranın…kalın sağlıcakla… |
||
|
||
Etiketler: BEN, YAZARKEN, UTANIYORUM..YA, SİZ?, |